e
Banner


İlk 10 hedefi için lojistikte 4 koldan ataktayız
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, 2023 yılında dünyanın en büyük ilk on ekonomisinden biri olma hedefinin, lojistik alanda güçlü adımları zorunlu kıldığını belirtiyor.




zafer caglayanBakan Çağlayan, bu kapsamda Türkiye Lojistik Master Planı’nın hazırlanması, yurtiçinde Mersin, İzmir, Samsun-Trabzon ve Tekirdağ’da, yurtdışında Rusya, ABD, Mısır, Japonya ve Çin’de lojistik merkezlerin kurulması, Asya, Ortadoğu ve Körfez ülkelerine yönelik alternatif rotaların oluşturulması ve son olarak hazırladıkları ‘İhracatta Sürdürülebilir Üretim Ağları’ raporu ile lojistik altyapısını dış ticaretin ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapıya taşıyacaklarını söylüyor.
Türkiye ekonomisi, global alanda yaşanan krizlere, bölgesinde bitmek bilmeyen çatışmalara rağmen büyümede hız kesmiyor. Bu olumlu gidişatta kuşkusuz en büyük aktörlerden biri Ekonomi Bakanlığı. Türkiye’nin 2023’de 500 milyar dolar ihracat ve dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisinden biri olma hedefi doğrultusunda çalışmalarına hız veren Ekonomi Bakanlığı, ticaret alanında olduğu kadar lojistik alanda da önemli projeler yürütüyor.
TİM Lojistik Konseyi tarafından hazırlanan Türkiye Lojistik Master Planı çalışmasına destek sunan Bakanlık, yurtiçinde başta Mersin, İzmir, Samsun-Trabzon ve Tekirdağ gibi ticaret ve taşımacılığın yoğunlaştığı noktalarda, yurtdışında ise alternatif pazarlar olarak bilinen Rusya, ABD, Mısır, Japonya ve Çin’de lojistik merkezler kurmak için çalışma yürütüyor. Asya, Ortadoğu ve Körfez ülkelerine yönelik alternatif rotaların oluşturması konusunda girişimlerde bulunan Bakanlığın, açıkladığı son proje ise “İhracatta Sürdürülebilir Üretim Ağları” raporu oldu. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, lojistik alanda yürüttükleri çalışmaları UTA Lojistik Dergisi’ne açıkladı.
Sayın Çağlayan öncelikle Türk ekonomisinin 2012 yılı performansını sizden dinleyebilir miyiz? 2013 ilişkin beklenti ve hedeflerinizi paylaşa bilir misiniz?
2012 yılı, küresel çapta önemli ekonomik ve siyasi dönüşümlerin yaşandığı bir kırılma noktası oldu. Avrupa’da devam eden ‘Euro Krizi’, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki halk hareketleri siyasetin dışında ekonomik olarak da önemli sonuçlar doğurdu. Ülkemiz bu gelişmelerden büyük oranda olumsuz olarak etkilendi. Türkiye’nin ihracatının %72’sini yaptığı Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerinin ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşmakta olması istikrarsız bir ortam meydana getiriyor, bu da söz konusu ülkelerle olan ticari ilişkilerimizin gelişmesine sekte vuruyor. Bir taraftan ihracatımızın yarıya yakınını gerçekleştirdiğimiz Euro’nun dolara kıyasla değer kaybetmesi, öte yandan az önce bahsettiğim krizler nedeniyle ortaya çıkan talep zayıflığı, ihracat performansımızı olumsuz etkiliyor. Dünya ekonomisinin şu an karşı karşıya bulunduğu en büyük sorun Avrupa’nın küresel krizin etkisinden sıyrılarak tam olarak toparlanamamış olmasıdır. Yunanistan, İrlanda ve Portekiz’in ardından bir diğer AB üyesi olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de kurtarma yardımına başvurdu. AB üyesi ülkelerde yaşanan talepteki durağanlık gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkilemeye devam etti, bu da küresel büyüme hızını düşürdü. Özellikle 2012 yılında Çin’in büyüme hızının uzun dönem büyüme hedefi olan yüzde 10’un altına düşerek %7,8 olarak gerçekleşmesi küresel ekonomi üzerinde önemli etkilere yol açtı.  Çin’e önemli oranda ihracat yapan Güney Amerika ülkeleri ve Japonya bu durumdan olumsuz etkilenen başlıca ülkeler oldu.

İHRACAT BÜYÜMENİN KATALİZÖRÜ OLDU
Özellikle Avrupa ile karşılaştırıldığında, Türkiye’nin büyüme performansının pek çok ülkeden büyük ölçüde ayrıştığı gözleniyor. Avrupa Birliği ülkeleri 2012’nin ilk çeyreğinde sadece binde 1 oranında büyürken, ikinci çeyrekte ise binde 3 oranında küçüldü. Euro Bölgesi’nin 2012 genelinde binde 4 küçülmesi bekleniyor. Küresel ekonomik büyümenin itici güçlerinden Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan’da dahi büyüme oranları dikkat çekici şekilde yavaşladı. Türkiye gerek büyüme, gerek mal ve hizmet ihracatı, gerek doğrudan yabancı yatırımlar, gerekse mali sektör açısından güvenli bir liman ve sorunlar yumağı haline gelen bölgesinde bir istikrar adası olmaya devam ediyor.
Türkiye 2012’de büyümesini bu olumsuz ortama rağmen devam ettirmeyi başardı. 2012’nin ilk 9 ayında %2,6 büyüdük ve bu büyümeyi ihracat sayesinde gerçekleştirdik. İhracatımız 2012 Ocak-Kasım döneminde 2011’in aynı dönemine kıyasla ,6 oranında artış göstererek 151,9 milyar dolara ulaştı. 2012 yılının tamamında 151 milyar dolar ihracat ile 2011’de kırdığımız 135 milyar dolarlık Cumhuriyet tarihi rekorunu yenileyeceğiz. Türkiye bu dönemde dünyada ihracatını en fazla artıran 3. ülkedir. 2013 yılı dünyada yaraların sarıldığı, Türkiye’de ise üretimin, ihracatın daha da hareketlendiği bir yıl olacaktır. Türkiye ekonomisinin ayakları artık gerek reel piyasalarda, gerekse mali piyasalarda yere sağlam basıyor.  

‘2023 HEDEFİNE ULAŞACAĞIMIZDAN ŞÜPHEM YOK’
Yakalan bu büyüme ile 2023 hedeflerine ne kadar yaklaştığımızı söyleyebiliriz?

Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılı için bir hedef belirledik ve bu hedefe dönük bir strateji ortaya koyduk: 2023 Türkiye İhracat Stratejisi. 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı süresi sonunda varılacak hedefimiz; mal ihracatımızın 500 milyar dolara ulaşması ve dünya ihracatından yüzde 1,5 oranında pay almaktır. Söz konusu strateji ve eylem planı Haziran ayında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Artık, söz konusu eylem planı çerçevesinde belirlemiş olduğumuz eylemleri hayata geçirmek ve olumlu sonuçlarını almak üzere tüm imkanlarımızı seferber etme dönemi başladı. Bu bağlamda, gerek Bakanlık olarak gerekse de diğer tüm kamu ve özel kurum/kuruluşlar olarak üzerimize düşeni yapıyor ve sonuçlarını takip ediyoruz. Özellikle, 2011 ve 2012 yıllarında yakalanmış başarılar ve kırılan yeni rekorlar doğru yolda olduğumuzun ve hedefi gerçekleştireceğimize olan inancın bir göstergesidir. 2023 yılı hedeflerimize ulaşmak noktasında da hiçbir şüphem yok.
Ekonomi Bakanlığı olarak 2023 için değişim ve dönüşüm sürecinde lojistik hizmetleri dış ticaretten ayrı tutmadığınızı vurguluyorsunuz. Bu kapsamda yürüttüğünüz çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
Bildiğiniz gibi, taşımacılıktan lojistik yönetimine geçişi sağlayan ülkeler dünya ticaretinden daha fazla pay alabiliyor ve hatta küresel ticaretin önemli geçiş noktalarından biri olmayı başarıyor. Doğu-Batı ve Kuzey-Güney eksenlerinde doğal bir köprü niteliğini taşıyan Türkiye’yi ikili ticarette olduğu kadar, uluslararası transit taşımacılık alanında da ön plana çıkarıyor. Bu itibarla, gerek ülkemiz dış ticaretinde lojistik imkânlarının etkin bir şekilde kullanılması suretiyle ihracat ve hatta ithalat maliyetlerimizin düşürülmesi, gerekse stratejik coğrafi konumumuzun sağladığı avantajdan yararlanılarak ülkemizin bir transit ticaret merkezi konumuna getirilmesi öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor. Amacımız, ihracat sürecinde yer alan kamu ve özel sektör aktörleri arasındaki koordinasyonu etkin bir şekilde sağlamak, dış ticaretimiz içerisinde oransal olarak artan lojistik maliyetlerini azaltmak ve teslimat sürelerinin hızlandırılması suretiyle rekabet gücümüzü artırmak ve ülkemizin bölgesel lojistik merkezi olma potansiyelini hayata geçirmektir. Bu kapsamda, Ekonomi Bakanlığı’nın dış ticareti geliştirmeye yönelik çalışmaları içerisinde lojistik sektörü önemli bir yer tutuyor. Bu aşamada, lojistiğin dış ticarette rekabet avantajı yaratmadaki önemine binaen, lojistik hizmetlerinin ihracatçımız ihtiyaçları çerçevesinde geliştirilmesi, daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi amacıyla Bakanlığımızca yürütülen faaliyetlere değinmek istiyorum.

LOJİSTİK MASTER PLANI’NIN YOL HARİTASI BELİRLENDİ
Bildiğiniz gibi, ülkemizin lojistik altyapı ve üstyapı ihtiyacının belirlenmesi amacıyla Bakanlığımız yönlendirmesi doğrultusunda, sektöre ilişkin kamu ve özel sektör kuruluşlarından temsilcilerin katılımı ile TİM bünyesinde bir Lojistik Konsey oluşturuldu. Konsey hâlihazırda, Türkiye Lojistik Master Planı çalışmasını da yürütüyor ve sözkonusu çalışmaya Bakanlığımızca da destek sağlanıyor. Master planının temel ilke ve stratejik hedeflerinin belirlenmesi amacıyla bir taslak Strateji Belgesi hazırlandı ve bu belgeye istinaden hazırlanacak Türkiye Lojistik Master Planı’nın istenen hedefleri sağlayabilmesi için alınması gereken tedbirler ve uygulanması gereken yol haritası belirlendi.
Diğer taraftan Bakanlığımızca, lojistik hizmet maliyetlerinin azaltılması ve teslimat sürelerinin hızlandırılması suretiyle rekabet gücümüzün artırılması, ülkemizin bölgesel lojistik merkezi olma potansiyelinin hayata geçirilebilmesi amaçları ile uluslararası seviyede kaliteli lojistik hizmet sunulabilecek nitelikte lojistik merkezlerinin kurulmasını temin etmek üzere, başta Mersin, İzmir, Samsun-Trabzon ve Tekirdağ gibi ticaret ve taşımacılığın yoğunlaştığı noktalar olmak üzere lojistik merkezlerinin oluşturulmasına yönelik çalışmalar yürütülüyor.
Bununla birlikte, Çin ile doğrudan demiryolu hattı tesisi, Tuna Nehri’nin Avrupa’ya yönelik taşımacılığımızda kullanılması gibi süre, maliyet ve güvenlik avantajlarına sahip yeni hatların oluşturulmasına yönelik çalışmalar sürdürülüyor. Ortadoğu ve Körfez ülkelerine yönelik ihraç taşımalarımızda firmalarımızın ve taşımacılarımızın menfaatlerinin en üst düzeyde korunabilmesi amacıyla, bölgeye yönelik alternatif güzergâhların tespitine yönelik çalışmalar da Bakanlığımız koordinasyonunda yürütülüyor. Bu faaliyetler, 2013’te  ve önümüzdeki yıllarda da artarak devam edecek.

ROMANYA VE UKRAYNA DA LİSTEDE
Yurtdışında yürüttüğünüz lojistik merkez projelerinizdeki son durumu da öğrenebilir miyiz? Başka hangi destinasyonlarda bu yönde bir proje düşünüyorsunuz?

Bakanlığımızca, yurtiçinde olduğu gibi ülke dışında da ihracat-lojistik sektörleri işbirliğinde etkin yapılanmalara gitmek, tedarik-dağıtım zincirlerine nüfuz etmek ve önemli pazarlardaki ihracat performansımızı istikrarlı kılacak altyapı olanaklarını oluşturmak amacıyla çalışmalar yürütülüyor. Sözkonusu çalışmalar kapsamında, ihracatımızın sürdürülebilirliğinin sağlanması, dış ticarette maliyetlerin azaltılması ve ihraç ürünlerimizin yeni pazarlara en etkin ve verimli yoldan ulaştırılmasına yönelik olarak yurtdışında Türk ihraç ürünlerinin depolanabileceği, elleçlenebileceği ve ilgili ülkenin iç kesimlerine dağıtımının yapılabileceği Türk lojistik merkezlerin kurulmasına yönelik faaliyetler son dönemde hız kazandı. Bu çerçevede, bazı hedef ülkelerde tedarik ve dağıtım zincirlerine nüfuz edebileceğimiz yapılanmalar üzerinde detaylı bir şekilde çalışmalar gerçekleştiriliyor, ilgili ülke yetkilileri ile temaslarımız sürdürüyor ve elbette ki tüm bu çalışmalarda özel sektörümüzün talep ve görüşleri doğrultusunda hareket ediyoruz.
Çalışmalarımız kapsamında, ihracattaki lojistik yapılanması eksikliğinin giderilmesi amacıyla ülkemizin en önemli ticaret ortaklarından Rusya Federasyonu’nda, dünyanın en önemli ithalatçısı olan ABD’de, Afrika ve Körfez ülkelerine yönelik ticaretimizde önemli bir transit geçiş ülkesi haline gelen Mısır’da, Asya-Pasifik Bölgesinde yer alan Japonya’da ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin Şangay şehrinde lojistik merkezler kurulması faaliyetleri yer alıyor. Söz konusu projeler, ilgili Ticaret Müşavirliklerimiz, Türkiye İhracatçılar Meclisi bünyesinde yer alan Lojistik Konseyi ve ihracatçılarımızın da katkılarıyla yürütülüyor. İlerleyen aşamalarda, Romanya/Köstence, Ukrayna/Odessa gibi noktaların da lojistik merkez yapılanması için değerlendirilebilir.

TÜRKİYE’NİN ÜRETİM, YATIRIM VE LOJİSTİK RÖNTGENİ ÇEKİLDİ!
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Sanayi Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile TUİK ve yaklaşık 35 bin firmanın ihracat, ithalat, üretim, satış, yatırım verilerinden yararlanarak “İhracatta Sürdürülebilir Üretim Ağları” raporunu hazırladıklarını söylüyor.  Bakan Çağlayan, hazırlanan bu çalışma sayesinde; artık Türkiye’nin neresinde ne kadarlık bir yatırım ve üretim var, bu üretim için ne kadarlık yerli girdi kullanılıyor, bu girdiler hangi illerden geliyor, her bir üretimde ne kadarlık ithal girdi kullanılıyor, bu girdiler kaç kamyonla taşınıyor, her bir firma/sektör girdilerini kaç kilometre uzaktan getiriyor gibi akla gelebilecek tüm soruların yanıtlarını oluşturduklarını belirtiyor. Araştırmada ihracata dönük üretimde lojistik avantajı en yüksek illerin de belirlendiğine dikkat çeken Bakan Çağlayan; “Altı teşvik bölgemiz var. Her bir teşvik bölgesi için ihracata dönük üretimde lojistik avantajı en yüksek illeri belirlediğimizde karşımıza; birinci bölgede ve tüm Türkiye’de Kocaeli, ikinci bölgede Tekirdağ, üçüncü bölgede Balıkesir, dördüncü bölgede Düzce, beşinci bölgede Çankırı, altıncı bölgede Şanlıurfa çıkıyor. Her bir ilimizin lojistik yönüyle ayrı ayrı ele alınması, karayolu, demiryolu, denizyolu ve havayolu taşımacılığı açılarından yol haritalarının belirlenmesi çalışmalarımız devam ediyor” şeklinde konuşuyor. Araştırmanın sonucunda gerçekleştirmek istedikleri modelleri de açıklayan Bakan Çağlayan bu çalışmada üç temel modeli hayata geçireceklerini söylüyor. Çağlayan bu modelleri, birincisi kendine yeterliliği yüksek il modeli, ikincisi bölgesini besleyen iller, üçüncüsü tek merkezlilikten dual yapıya geçiş şeklinde sıralıyor.
 




SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat