e
Banner


BOYADA ‘MEVSİMSEL LOJİSTİK’ ANLAYIŞI YAYGINLAŞMALI

Boyada olduğu gibi lojistik sektöründe de teknolojik altyapı tarafında ciddi ilerlemelerin ve değişimin söz konusu olduğuna dikkat çeken BOSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Faik Bitlis, “Bu nedenle boya sektörünün lojistik firmalarından faydalanma olanaklarını geliştirmesi, zorlaması ve yenilikler talep etmesi gerekiyor” diyor.
 





ahmet faik bitlisAlanında Avrupa’nın 6. büyük üreticisi olan ve ilk 3’e girmek için kararlı adımlar atmayı sürdüren Türk boya sanayi, son dönemde bu alandaki teknolojik yapılanmasını güçlendirirken, rekabet gücünü artırmak için lojistik süreçlerinde fark yaratmaya da öncelik veriyor. 600 civarı üreticinin yer aldığı, 2 milyar doları aşan büyüklüğü ile dünya pazarlarından %2 dolaylarında pay alan Türk boya sektörü, bölgesel bir üretim ve yatırım merkezi olmayı hedefliyor. Bu hedeflerine ulaşmada lojistik sektörünün de önemli rol oynayacağını söyleyen Boya Sanayicileri Derneği (BOSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Faik Bitlis, bu alandaki beklentilerini ve yeni yaklaşımlarını UTA Lojistik’e anlattı.
 “Boya sektörü yapısı gereği tüketim oranlarının mevsimsel olarak ciddi değişimler gösterdiği bir sektör” diyen Ahmet Faik Bitlis, tedarik zinciri yönetiminin ve lojistik süreçlerinin de bu duruma uygun yönetilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Bitlis’e göre gerek satış gerekse de lojistik yönetimlerin düşük volümlü sezonlardaki konsolidasyon olanaklarını zorlaması maliyet avantajı yakalaması bakımından önem taşıyor. Yüksek volümlü sezonlarda ve toplu satışlarda ise demiryolu ve denizyolu gibi daha düşük maliyetli taşıma modellerinin kullanılması gerekiyor.
Bitlis, boya sektörünü de yakından ilgilendiren ADR Yönetmeliği’nin yürürlüğe giriş tarihinin ertelenmesi ile ilgili olarak da şu değerlendirmeyi yapıyor: “AB geçiş süreci ile beraber uygulama zorunluluğu söz konusu olan ADR Yönetmeliği çerçevesinde sektörün hemen tümü sadece ambalaj ve bilgilendirme tarafında süreçlerini tamamlamışken, dağıtım süreçlerinde henüz somut bir gelişme kaydedilemedi. Bu kapsamda Ulaştırma Bakanlığı’ndan çıkan kanun Bakanlar Kurulu yetkisinde birkaç kez erteletildi. Şu ya da bu şekilde ADR Yönetmeliği bir gün dağıtım tarafında da firmaların önüne zorunlu uygulama olarak gelecek. Bugünden firmaların söz konusu normlara uygun altyapısı olan lojistik şirketlerini tercih etmeleri kendi avantajlarına olacaktır.”

 
Türkiye boya sektörünün önde gelen ihracat performansından söz eder misiniz? Sektörün yoğunlaştığı ve hedeflediği pazarlar hangileri?
2011 yılında boya ve hammaddeleri ihracat toplamı İKMİB verilerine göre yaklaşık 850 milyon dolardır. İç pazarın 2011 yılı sonu itibarı ile BOSAD tarafından yapılan ön tahminlere göre 800 bin tonu aştığı ve kişi başına düşen yıllık boya tüketiminin ise 10 kg’ı aştığı öngörülüyor.
Boya ve hammaddeleri sektörümüzün son dönemde gösterdiği önemli ihracat başarısında, hedef pazarlarda önemli bir değişiklik olmadığı ve ülkemize coğrafi yakınlığı olan ülkelerin öncelik taşıdığı görülüyor. Son yıllarda Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın öneminin artmasının yanında; Doğu Avrupa, Balkan Ülkeleri, Türki Cumhuriyetler ve Orta Afrika ülkeleri sektörümüzün önemli pazarları olmaya devam ediyor.  

PROFESYONEL BİR YÖNETİM HAKİM

Türkiye boya sanayi lojistik süreçlerde nasıl bir yol izliyor? Sektör lojistik ihtiyaçlarını ne oranda outsource ediyor?
Türk boya sektörü, ürün gamındaki teknolojik ürün çeşitliliğini arttırmanın paralelinde nihai tüketiciye ulaşmada en önemli unsurlardan biri olan lojistik süreçlerinde de birçok yeniliği uygulamaya geçirdi. Sektörün belli başlı oyuncularının tamamında lojistik süreçler, diğer birimlerden bağımsız olarak profesyonel bir yönetim anlayışıyla yürütülüyor. Son yıllarda özellikle renklendirme makinelerinin yaygınlaşması ile beraber, profesyonel tüketici ağırlıklı olan tüketim profili hızla hane halkı düzeyindeki tüketici profiline kayıyor. Hizmet verdiğimiz firmaların birçoğunda web üzerinden satış projeleri geliştirilip yürütülmekte olup, bu durumda bir önceki cümlede belirttiğimiz tüketici profilinin değişimine etken oluyor.
Sektörde depolama tarafında, outsource uygulamaları %20’ler civarında, yani düşük sayılacak bir oranda olmasına rağmen, nakliye-dağıtım süreçlerinin tamamı outsource durumunda. Buna ilave olarak katma değerli hizmetler ve üretim destek lojistiği alanlarında da yine çok düşük oranlarda () outsource etme durumu söz konusu.
Sektörün yapısı gereği binlerce noktaya ürün akışı söz konusu iken, lojistik firmalarının da bu yapıya uygun networke sahip olması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Hiç bir satış noktasının yüksek stok maliyetlerine katlanmadığı, ‘sattığı ürünü’ üreticilerden talep eder duruma geldiği bir pazar söz konusu. Bu nedenle, üretici firmaların pazardaki en önemli fark yaratma argümanlarından biri de taleplere hızlı cevap verebilme olanağı sağlamasıdır. Artık Türkiye’nin en uzağındaki tüketim noktasına max. 3 günde ürün teslim etme beklentisi söz konusuyken; üretici firmaların gerek üretim gerekse de lojistik süreçlerinin bu beklenti doğrultusunda geliştirip, yönetmeleri gerekiyor.

Lojistik sektörü boya sanayinin yeni pazarlara ulaşma hedefini nasıl destekliyor? Sektör şirketlerinin boya sanayine yönelik hizmet kalitesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Lojistik sektörü, sadece boya sektörü için değil, işbirliği içinde olduğu her sektör için taşımanın ötesinde bir organizasyon ve destek sektörü olarak kabul görüyor. Lojistik bakış açısıyla baktığımızda, Türkiye coğrafyası gerçekten çok önemli avantajlara sahip. Ülkemiz Asya ve Avrupa ile Karadeniz ve Akdeniz arasında kavşak konumunda olup üç kıtanın kesişim noktasında bulunuyor. Avrupa, Balkanlar, Karadeniz, Kafkaslar, Hazar, Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri için bir dağıtım ve aktarma merkezi olabilecek özelliği ile yeni pazarlara ulaşma açısından çok uygun bir konumda.
Türkiye uluslararası kara taşımacılığı sektöründe 30 bine yakın araç kapasitesi ile Avrupa’nın en büyük filolarından birine sahip ve bu alanda oldukça başarılı bir şekilde hizmet veriyor. Bununla birlikte ithalat&ihracat uygulamalarında önemli bir yer tutan uluslararası denizyolu taşımacılığı, hem Türkiye’nin jeo-stratejik konum avantajları hem de yarattığı ucuz maliyet avantajı sayesinde yeni pazarlara ulaşmada en çok tercih edilen lojistik yöntemlerden biri.
Ancak işin taşımacılık boyutunda oldukça başarılı bir ülke olan Türkiye, ister istemez bir tedarik zinciri yönetimi anlayışına sahip olmak da zorunda. Çünkü hammadde girdilerinin büyük kısmı ithal, ürün çeşidi yüksek miktarlarda ve bayi ağı oldukça geniş olan bir sektörden bahsediyoruz.

 

 




SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat