Havada yeni rekabet alanı çevre
Havayolu taşımacılığının küresel ısınmaya katkısı büyük ölçüde uçaklardan kaynaklanıyor. Küresel Isınma Üzerine Hükümetlerarası Panel’in (IPCC) verilerine göre, havacılık endüstrisi küresel ölçekte sera gazı salımlarının yüzde 3’ünü gerçekleştiriyor.
Havacılık sektöründe birbirini tamamlayan önemli ayaklar var. Havayolları, uçak ve motor imalatçıları havaalanı otoriteleri, sivil havacılık, hava trafik hizmet sağlayıcıları gibi… Bunların hepsine düşen önemli vazifeler var bu bağlamda. Özellikle yakıt fiyatlarında son yıllardaki önemli artışa paralel olarak her bir sektör, yakıt tüketimine ve çevreye katkı yapacak birçok proje ve yeni uygulamalar benimsemekte. Örneğin, motor imalatçıları çok daha verimli motorlar üretmeye, uçak imalatçıları çok daha hafif kompozit maddeden yapılmış gövde imalatına, hava trafik hizmet sağlayıcıları hava sahasının çok daha etkin kullanılması ve daha kısa rota seçilmesine yönelik önemli çalışmalar yapıyor. Havayolları ise tüm bu faaliyetler ışığında daha yeni teknolojilere yatırım yapmanın yanında yakıt tasarruf uygulamalarını titizlikle uygulayarak çevreye önemli katkı sağlıyor.
1 Ocak 2012 tarihi bu noktada havayolu şirketleri açısından çok şey ifade ediyor. Avrupa Birliği’nin karbondioksit ve sera gazı etkisine sebep olan gazların salınımını azaltmak için yürürlüğe soktuğu Emisyon Ticaret Sistemi kapsamına alınan havacılık sektörü, artık sebep oldukları karbon salınımlarının yüzde 15’ini satın almak zorunda. Peki havayolu şirketlerinin halihazırda uyguladıkları yeşil stratejileri neler? Yeni döneme ne kadar hazırlar?
THY’nin başarının sırrı planlı yakıt tasarrufu ve genç filo
Dünyanın sayılı havayolları arasına adını yazdırmayı başaran Türk Hava Yolları (THY), uçuş emniyeti ön planda tutularak, en uygun yakıtlarla uçulması, doğal kaynakları en etkin bir biçimde kullanılarak gelecek nesillere daha temiz ve yaşanılabilir bir çevre bırakılması ve çevre bilincinin artırılmasına yönelik çalışmalar yürütüyor. 2008 yılında başlattığı Yakıt Tasarruf Projesi ile Ortaklık içerinde yakıt tüketimine etki eden tüm birimlerle matriks bir yapı oluşturan, pilotaj, yer hizmetleri, teknik modifikasyonlar ve uçağa yüklenen malzeme ağırlıkları alanlarında önemli yakıt tasarrufu sağlayacak adımları detaylı bir şekilde belirleyerek uygulamaya koyan THY, bugüne kadar yakıt ve karbon emisyon salınımından çok önemli tasarruflar sağladı. THY Basın Müşaviri Dr. Ali Genç, yakıt tüketimi alanında ölçülebilirliklerini çok iyi bir seviyeye taşıyarak hem uygulamaların izlenebilirliği hem de bu seviyenin sürdürülebilirliğini sağlamak hedefiyle çevreye yaklaşık 600 bin ton daha az karbon emisyon salınımı yaptıklarına dikkat çekiyor. Genç, “Diğer taraftan, yaşlı uçak teknolojisinin daha çok karbon emisyonu, yakıt sarfiyatı ve gürültü kirliliğine neden olacağı bilinciyle, THY A.O havacılık sektöründeki uçak yaşı ortalamasının oldukça altında, 6 filo yaşı ortalamasıyla Avrupa’nın en genç filosu olarak hizmet veriyor ve yatırımlarını bu yönde şekillendiriyor. Bu bağlamda çevremize yaptığımız katkı hızla artıyor” diye konuşuyor.
Ocak 2012 itibariyle havacılık sektörünün de Avrupa Birliği Emisyon Ticareti Sistemi kapsamına alındığı hatırlatan Ali Genç, uygulama doğrultusunda Avrupa’ya uçuş yapan tüm havayolları şirketlerinin kati olarak belirlenmiş İzleme, Raporlama ve Kontrol (Monitoring, Reporting, Verification) (MRV) koşullarını karşılamak zorunda olduğunun altını çiziyor. Genç, THY’nin 2010 ve 2011 yılı yükümlülüklerini zamanında yerine getirdiğine ve kendisine tahsis edilen karbon salınım hakkının %85’ini ücretsiz olarak alındığına işaret ederek, “Geriye kalan ’lık kısım ise EU-ETS uygulamasında bağlı bulunulan Alman Emisyonu Otoritesi (DEHSt) tarafından düzenlenecek açık artırma yoluyla ya da karbon piyasalarından temin edilebilecek. Bu çerçevede Türk Hava Yolları olarak gerekli olan tüm çalışmaları yaptık, ileride ihtiyaç duyulacak hesaplamalar için planlamalarımızı bugünden yapıyoruz” diyor.
Söz konusu uygulamanın Avrupa’ya uçan havayolu şirketleri için ek bir maliyet getireceğini de ifade eden Genç şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu durum Türk Hava Yolları için de geçerlidir. Türk Hava Yolları karbon emisyonu konusunda, tüm sektörler için olduğu gibi havayolu sektörü için de çevreye daha az zarar verilmesi yönünde gerçekleştirilen uygulamaları destekliyor. Bu sebepten, söz konusu emisyon ticaret sistemi benzerinde uygulamaların EU ETS gibi sadece belirli bir bölgede ve tek taraflı olarak uygulanmasını değil, ülkeler üstü bir birlik tarafından tüm dünyadaki uçuşları kapsayacak şekilde ve herkesin üzerinde mutabık olduğu bir düzenleme ile olmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz.”
Emirates, ‘Emisyonu Oluşturan Öder’ ilkesini savunuyor
8 kargo uçağı dahil toplam 170 uçaktan oluşan güçlü filosu, 72 ülkede 122 noktaya yayılan küresel ağıyla hizmet veren Emirates Grubu için; sürdürülebilirlik ve çevreye duyarlılık, hem havada hem de karada tüm grup operasyonlarının temel taşı. Çevre politikasını personele, müşterilere ve tüm paydaşlara dahili ve harici olarak iletilen ‘Emvironment’ (Emirates-Çevre) programı kapsamında uygulayan grubun çevreye duyarlılığı, aynı zamanda uçaklarda, motorlarda ve yer ekipmanında mevcut en modern ve çevre dostu teknolojiye yapılan milyar dolarlık yatırımlar anlamına geliyor. “Endüstrimizde ve bölgemizde çevre duyarlılığında lider olmak için çaba gösteriyoruz” diyen Emirates Türkiye, Romanya & Bulgaristan Genel Müdürü Bahar Ahmet Birinci, varlıklarının çevresel açıdan en sorumlu şekilde ve yürürlükteki tüm çevresel yönetmelik ve standartlara uygun biçimde işletilmesi için çalıştıklarının altını çiziyor.
“Bir havayolu olarak sorumluluğu müşterilerimize yüklemeye inanmıyoruz. Emisyonlarımızın en aza indirilmesinden biz sorumluyuz” diyen Birinci, düşük emisyonlu uçaklara milyarlarca dolarlık yatırım yapmanın ve onları mümkün olan en etkin şekilde uçurmanın, karbon ayak izlerini ve çevreye olan etkimizi azaltmak için yapabilecekleri en önemli katkı olduğunu vurguluyor.
Emirates’in uçuş operasyonları yakıt ve emisyon tasarrufu için en güncel teknikleri içeriyor. Havadaki performanslarının ve uçaklarını yönetim şekillerinin, çevresel etkilerinde büyük bir fark yarattığının altını çizen Birinci şu bilgileri veriyor: “Emirates, uçuşlarını dikkatle planlamak ve rotaları optimize etmek için en iyi uçuş planlama sistemlerinden birine yatırım yaptı. Hakim hava koşullarına göre en uygun hale getirilen değişken hava trafiği rotalarını kullanmak üzere Airservices Avustralya'daki (ASA) ortaklarımızla çalışarak her gün zamandan, yakıttan ve emisyondan tasarruf ediyoruz. Bir yıldan uzun süredir bu teknolojiyi ölçümlemek için Dubai, Melbourne ve Sidney arasında gerçekleştirilen 592 uçuşu seçtik. Yalnızca doğuya olan uçuşlarımızda Emirates 628 ton yakıt ve 57 saat süreden tasarruf etmeyi başardı. Bu optimal hava trafiği yönetimini kullanarak Dubai'den Sidney'e yeni yapılan bir uçuşu incelediğimizde 8.040 kg yakıt ve uçuş süresinden 43 dakika tasarruf etmiş olduğunu gördük. Bu, 6.800 kg CO2 düzeyinde emisyon tasarrufuna eşit. Emirates, Dubai ve Sao Paolo, Brezilya arasındaki uçuşlarda esnek rota kullanan tek havayoludur. Standart çalışma prosedürü olarak bu tip esnek rota sistemlerini dünya genelinde uygulamak için IATA ile birlikte çalışıyoruz.”
TAV ‘Yeşil Havaalanları’nın sayısını artırıyor
Havalimanı işletmeciliğinde küresel bir marka olan TAV Havalimanları çevreci hedeflerini belirledi ve bu kapsamda doğal kaynak kullanımını etkin hale getirmek için, çok çeşitli kuruluş, şirketler, üniversiteler ile işbirliği yapmayı sürdürüyor. Etkin enerji kullanımı ile CO2 salınımını düşüren TAV, atıkların kaynağında ayrı toplanmasına gösterdiği özen ile de geri dönüşüm miktarını artırdı. “En vurucu hedefimiz CO2 salımını düşürmek. Bu konuda çok çeşitli uygulamalar ve araştırmalar yapıyoruz. Yenilenebilir enerji kullanımını ve gri su kullanımını artırmak konusunda çalışmalarımız var. Havalimanı işletmecisi olarak karbon ayak izimizi düşürürken, havalimanlarımızın yer aldığı alanlarda biyoçeşitliliği korumaya özen gösteriyoruz” diyen TAV Havalimanları Sürdürülebilirlik Grubu Lideri Necdet Büyükbay yer hizmetlerinde artan oranda elektrikli araçları kullanmaya yöneldiklerini aktarıyor. Uçaklara GPU (Ground Power Unit) hizmetini vererek bu kullanımı artırmaya gittiklerini ileten Büyükbay şöyle konuşuyor: “TAV Havalimanları olarak biz faaliyet gösterdiğimiz coğrafyalarda öncü bir model oluşturmaya çalışıyoruz. Havalimanlarımızda uygulanan programlarla 2009-2010 arasında karbon salımı İstanbul’da ,6, Ankara’da % 1,3 ve İzmir’de %1,6 oranında azaltıldı. Alınan tedbirler sonucunda, su tüketimi her 1.000 yolcu başına İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yüzde 11, Ankara Esenboğa Havalimanı’nda ise yüzde 28 azaldı. Terminallerde geri dönüştürülen toplam atık miktarı İstanbul Atatürk Havalimanı’nda dört kattan fazla, Ankara Esenboğa Havalimanı’nda yüzde 22 ve İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda ise yüzde 13 oranında artış gösterdi.”
Büyükbay’ın verdiği bilgilere göre havalimanlarının karbon salımları açısından uluslararası anlamdan kabul gören en yaygın ve kapsamlı adım Airports Council International’in (ACI) girişimiyle başlatılan Havalimanı Karbon Akreditasyonu projesi. İzmir Adnan Menderes Havalimanı, bu konuda sektör lideri ve 2009’da Avrupa’da akredite olan ikinci havalimanı oldu. İstanbul Atatürk ve Ankara Esenboğa havalimanları da 2010 da akredite olarak programa katıldı. Programın ikinci yılında, katılan 43 havalimanının toplamda 730 bin ton karbondioksit salımının önüne geçtiği hesaplanıyor. Aynı şekilde İstanbul Atatürk ve İzmir Adnan Menderes havalimanları “Yeşil Havalimanı” sertifikasını almaya hak kazandı.