LOJİSTİK GLOBAL MARKALAR YARATACAK
19/01/2013 - 12:12:00
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş,Türkiye’nin bugün 375 milyar dolarlık dış ticaret hacmine ulaşmasında taşımacılık ve lojistik sektörünün büyük rol oynadığına dikkat çekti.
Türkiye’nin bugün 375 milyar dolarlık dış ticaret hacmine ulaşmasında taşımacılık ve lojistik sektörünün büyük rol oynadığına dikkat çeken İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş, “Dış ticaretin rahat bir şekilde gerçekleşebilmesi için bunun ayrılmaz parçası olan lojistiğin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi gerekir. Lojistiğin sektörün sürdürülebilir olması Türk dış ticaretinin ona bağlı olarak da ekonominin sürdürülebilir olması demektir. Bu bağlamda lojistik sektörü sadece mal taşımıyor, aynı zamanda Türk ekonomisin taşıyor” dedi.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş, 2012’nin tüm dünyada zorlu bir yıl olduğunu söyledi. Dünya ekonomisinin ve Türkiye’nin yaşadığı sıkıntının en büyük sebebinin 2011 yılının son çeyreğinden başlayan Euro Bölgesi’nin borç krizi olduğunu dile getiren Yalçıntaş, “Türkiye 2010 ve 2011 yıllarında %9,2 ve %8,5 gibi hızla büyüdü. Küresel krizden çok hızlı bir çıkış yakalayan ülkemiz, hatta dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri oldu. Ne var ki, 2012 yılında Euro Bölgesi krizinin küresel ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin doğrudan bir sonucu olarak Türkiye ekonomisi, belirgin bir yavaşlama eğilimine girdi” dedi.
Yalçıntaş, 2012’nin ilk iki çeyreğinde Türkiye ekonomisi sırasıyla %3,3 ve %2,9 oranlarında büyürken, 6 aylık büyüme hızının %3,1 olarak gerçekleştiğine dikkat çekti. Var olan verilerin 2012’nin üçüncü çeyreğinde ekonomik aktivitenin ilk yarıya nazaran daha da yavaşladığını gösterdiğine dikkat çeken Yalçıntaş, “Bu kapsamda 2012 yılını %3 civarında bir büyüme oranı ile kapattık” dedi.
Yalçıntaş, 2012 yılının ilk yarısında ekonomiye en büyük katkının dış talepten geldiğini vurguladı. Bu dönemde alınan önlemler neticesinde ithalatın bir önceki yıla göre gerilerken, ihracatın artırmaya devam ettiğini dile getiren Yalçıntaş, “Netice itibariyle, 2012 Ocak-Eylül döneminde ihracatımız, bir önceki yılın aynı dönemine göre %21,0 oranında artış kaydederken, ithalatımız %6,4 oranında geriledi. Böylelikle ilk 9 ayda dış ticaret açığımız bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık %35 daraldı. Önümüzdeki dönemde ekonomide beklenen canlanma paralelinde cari açığın gerileme hızının yavaşlayacağı tahmin ediliyor” diye konuştu.
ÇARPAN DEĞERİ EN YÜKSEK SEKTÖR
Murat Yalçıntaş, dış ticaret ve ekonominin büyümesinde taşımacılık ve lojistik sektörüne önemli görevler düştüğünü söyledi. Türkiye’nin özellikle 1980 sonrasında benimsediği ihracata dayalı büyüme modeli ve açık ekonominin sağladığı ivmenin, taşımacılık ve lojistik sektörünü öne çıkardığını belirten Yalçıntaş şunları aktardı: “Türkiye’nin bugün 375 milyar dolarlık dış ticaret hacmine ulaşmasında, dünyanın her köşesine mal satabilmesinde taşımacılık sektörünün büyük rolü var. Kabul edelim ki, büyük hacimli ve çok geniş bölgeye yayılmış bir ticaretin, zamanında ve güvenilir bir şekilde gerçekleşmesi taşımacılık ve lojistik sektörünün gücüyle elde edildi. Dolayısıyla taşımacılık ve lojistik, ticari hayatının can damarıdır. Türkiye’de taşımacılık ve lojistik sektörleri, günümüzde artık bir alt sektör olmaktan çıktı. Çarpan etkisi en yüksek sektör haline geldi. Dış ticaret rahat bir şekilde gerçekleşebilmesi için bunun ayrılmaz parçası olan lojistiğin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi gerekiyor. Bu sektörün sürdürülebilir olması, Türk dış ticaretinin ve sürdürülebilir olması demektir. Dış ticareti sürdürülebilir olması, ekonominin sürdürülebilir olması demektir. Bu bağlamda lojistik sektörü sadece mal taşımıyor aynı zamanda Türk ekonomisin taşıyor.”
Yalçıntaş, son 20 yıldaki ekonomik gelişmelere bağlı olarak Türkiye’nin doğusundaki ülkelerin üretici, batısındaki ülkelerin ise tüketici hale geldiğini söyledi. Bu noktada Türkiye’nin coğrafik konumun getirdiği avantajla, bu malların ve hizmetlerin iki bölge arasında ulaştırılması açısından daha da önemli bir haline geldiğine dikkat çeken Yalçıntaş, “Türkiye eskiden İpek Yolu için önemli bir ruttu. Bugün de İpek Yolu yeniden canlanmaya başlandı ve hatta daha da önem kazandı. Bu bağlamda Türk nakliye sektörünün ulusal markalar çıkarmaması için hiçbir neden yok. Bunun önünde elbette ufak tefek engel var. Ama inanıyorum ki önümüzdeki yıllarda diğer sektörle olduğu gibi lojistik ve taşımacılık sektöründe de uluslararası alanda Türk markaları göreceğiz” dedi.
DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞIN CAN DAMARI
Murat Yalçıntaş, bugün lojistik sektörünün en modern ekipmanlar ve yönetim teknikleriyle, hizmetlerini sürekli çeşitlendiren ve uzmanlık alanlarını derinleştiren bir yapıya büründüğünü söyledi. Yalçıntaş, klasik taşımacılığın yerini kombine taşımacılık aldığına dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Demiryolu taşımacılığı lojistiğin en hayati damarıdır. Çünkü Türkiye’de demiryolu taşımacılığı hem maliyeti, hem de güvenli yapısıyla ticaretin odak noktasında yer alıyor. Ne var ki ülkemizde demiryolu taşımacılığı çok uzun yıllar boyunca ihmal edilerek, hak ettiği ilgiyi görmedi. Bu yüzden demiryolu taşımacılığında bir asra yakın bir süre kaybedildi. Bununla birlikte son yıllarda demiryolu taşımacılığını yeniden canlandıracak hamleler atılmaya başlandı. Artık çağın gerekleriyle örtüşen bir demiryolu politikası uygulanıyor, yatırımlar yapılıyor. Tüm bu gelişmeler, ortaya koyuyor ki, özel sektörümüzün demiryolu taşımacılığında çok daha büyük rol almasının önünde operasyon kabiliyeti açıdan hiçbir engel kalmadı. İnanıyorum ki, kısa bir zaman içinde Türkiye hem demiryolu taşımacılığında hem de demiryolu ekipmanı üretiminde çok önemli bir yere gelecektir. Yine inanıyorum ki, denizcilikte Türk Loydu’nun izlediği yol ve bugün ulaştığı nokta, demiryolu için de ilham kaynağı olacaktır.”
BALO, ÖZEL SEKTÖR GÜCÜNÜN BAŞARILI BİR ÖRNEĞİ
Yalçıntaş, demiryolu taşımacılığında özel sektörün çok daha aktif biçimde rol almasına en güzel örneğin; 2011 yılının Aralık ayında TOBB öncülüğünde başlatılan Büyük Anadolu Lojistik Organizasyonlar Projesi olduğunu söyledi. İTO’nun da aralarında bulunduğu 90 ticaret ve sanayi oda ile organize sanayi borsasının yürüttüğü bu proje dört temel hedefi olduğuna dikkat çeken Yalçıntaş, “Anadolu’nun muhtelif yerlerindeki ticari malların demiryolu ile toplanması, Anadolu’dan gelip İstanbul Boğazı’nı geçerek Avrupa’ya ulaşan eski demiryolu rotasına alternatif olarak Marmara Denizi'ni Bandırma-Tekirdağ arasında Tren Ferisi ile geçen yeni bir rotanın oluşturulması, Avrupa’ya, Anadolu’daki 10 farklı noktadan tarifeli blok tren seferlerinin başlatılması ve taşımalarda her seferde daha fazla yük taşıma imkânı sağlayan son teknoloji konteynerlerin kullanılmasıdır. Biz bu projenin demiryolu taşımacığına büyük bir ivme kazandıracağını, hatta demiryolunda bir dönüm noktası olacağına inanıyoruz” dedi.
TÜRKİYE SERMAYE AKIMINDAN CİDDİ PAY ALACAK!
İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş, Türkiye ekonomisinin 2013’te bir önceki yıla göre daha ılımlı oranda canlanma eğilimine girecek bir görünüm çizdiğini söyledi. 2013 yılının da bir önceki yıl olduğu gibi özellikle Avrupa merkezli gelişmelerin küresel ekonomi üzerindeki belirleyiciliği altında geçeceğini vurgulayan Yalçıntaş, “Avrupa Birliği’ndeki siyasi krizin bir ölçüde aşılması ve alınan önlemler, Euro krizinin 2013 yılından başlayarak aşılmaya başlayacağı beklentilerini kuvvetlendiriyor. Böyle bir ortam, küresel risk algılamalarının da iyileşmesini sağlayacaktır. Bu ise gelişmekte olan ekonomilere sermaye akımları hızlanacaktır. Türkiye de bu sermaye akımlarından hatırı sayılır bir pay alacaktır” dedi.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş, 2012’nin tüm dünyada zorlu bir yıl olduğunu söyledi. Dünya ekonomisinin ve Türkiye’nin yaşadığı sıkıntının en büyük sebebinin 2011 yılının son çeyreğinden başlayan Euro Bölgesi’nin borç krizi olduğunu dile getiren Yalçıntaş, “Türkiye 2010 ve 2011 yıllarında %9,2 ve %8,5 gibi hızla büyüdü. Küresel krizden çok hızlı bir çıkış yakalayan ülkemiz, hatta dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri oldu. Ne var ki, 2012 yılında Euro Bölgesi krizinin küresel ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin doğrudan bir sonucu olarak Türkiye ekonomisi, belirgin bir yavaşlama eğilimine girdi” dedi.
Yalçıntaş, 2012’nin ilk iki çeyreğinde Türkiye ekonomisi sırasıyla %3,3 ve %2,9 oranlarında büyürken, 6 aylık büyüme hızının %3,1 olarak gerçekleştiğine dikkat çekti. Var olan verilerin 2012’nin üçüncü çeyreğinde ekonomik aktivitenin ilk yarıya nazaran daha da yavaşladığını gösterdiğine dikkat çeken Yalçıntaş, “Bu kapsamda 2012 yılını %3 civarında bir büyüme oranı ile kapattık” dedi.
Yalçıntaş, 2012 yılının ilk yarısında ekonomiye en büyük katkının dış talepten geldiğini vurguladı. Bu dönemde alınan önlemler neticesinde ithalatın bir önceki yıla göre gerilerken, ihracatın artırmaya devam ettiğini dile getiren Yalçıntaş, “Netice itibariyle, 2012 Ocak-Eylül döneminde ihracatımız, bir önceki yılın aynı dönemine göre %21,0 oranında artış kaydederken, ithalatımız %6,4 oranında geriledi. Böylelikle ilk 9 ayda dış ticaret açığımız bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık %35 daraldı. Önümüzdeki dönemde ekonomide beklenen canlanma paralelinde cari açığın gerileme hızının yavaşlayacağı tahmin ediliyor” diye konuştu.
ÇARPAN DEĞERİ EN YÜKSEK SEKTÖR
Murat Yalçıntaş, dış ticaret ve ekonominin büyümesinde taşımacılık ve lojistik sektörüne önemli görevler düştüğünü söyledi. Türkiye’nin özellikle 1980 sonrasında benimsediği ihracata dayalı büyüme modeli ve açık ekonominin sağladığı ivmenin, taşımacılık ve lojistik sektörünü öne çıkardığını belirten Yalçıntaş şunları aktardı: “Türkiye’nin bugün 375 milyar dolarlık dış ticaret hacmine ulaşmasında, dünyanın her köşesine mal satabilmesinde taşımacılık sektörünün büyük rolü var. Kabul edelim ki, büyük hacimli ve çok geniş bölgeye yayılmış bir ticaretin, zamanında ve güvenilir bir şekilde gerçekleşmesi taşımacılık ve lojistik sektörünün gücüyle elde edildi. Dolayısıyla taşımacılık ve lojistik, ticari hayatının can damarıdır. Türkiye’de taşımacılık ve lojistik sektörleri, günümüzde artık bir alt sektör olmaktan çıktı. Çarpan etkisi en yüksek sektör haline geldi. Dış ticaret rahat bir şekilde gerçekleşebilmesi için bunun ayrılmaz parçası olan lojistiğin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi gerekiyor. Bu sektörün sürdürülebilir olması, Türk dış ticaretinin ve sürdürülebilir olması demektir. Dış ticareti sürdürülebilir olması, ekonominin sürdürülebilir olması demektir. Bu bağlamda lojistik sektörü sadece mal taşımıyor aynı zamanda Türk ekonomisin taşıyor.”
Yalçıntaş, son 20 yıldaki ekonomik gelişmelere bağlı olarak Türkiye’nin doğusundaki ülkelerin üretici, batısındaki ülkelerin ise tüketici hale geldiğini söyledi. Bu noktada Türkiye’nin coğrafik konumun getirdiği avantajla, bu malların ve hizmetlerin iki bölge arasında ulaştırılması açısından daha da önemli bir haline geldiğine dikkat çeken Yalçıntaş, “Türkiye eskiden İpek Yolu için önemli bir ruttu. Bugün de İpek Yolu yeniden canlanmaya başlandı ve hatta daha da önem kazandı. Bu bağlamda Türk nakliye sektörünün ulusal markalar çıkarmaması için hiçbir neden yok. Bunun önünde elbette ufak tefek engel var. Ama inanıyorum ki önümüzdeki yıllarda diğer sektörle olduğu gibi lojistik ve taşımacılık sektöründe de uluslararası alanda Türk markaları göreceğiz” dedi.
DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞIN CAN DAMARI
Murat Yalçıntaş, bugün lojistik sektörünün en modern ekipmanlar ve yönetim teknikleriyle, hizmetlerini sürekli çeşitlendiren ve uzmanlık alanlarını derinleştiren bir yapıya büründüğünü söyledi. Yalçıntaş, klasik taşımacılığın yerini kombine taşımacılık aldığına dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Demiryolu taşımacılığı lojistiğin en hayati damarıdır. Çünkü Türkiye’de demiryolu taşımacılığı hem maliyeti, hem de güvenli yapısıyla ticaretin odak noktasında yer alıyor. Ne var ki ülkemizde demiryolu taşımacılığı çok uzun yıllar boyunca ihmal edilerek, hak ettiği ilgiyi görmedi. Bu yüzden demiryolu taşımacılığında bir asra yakın bir süre kaybedildi. Bununla birlikte son yıllarda demiryolu taşımacılığını yeniden canlandıracak hamleler atılmaya başlandı. Artık çağın gerekleriyle örtüşen bir demiryolu politikası uygulanıyor, yatırımlar yapılıyor. Tüm bu gelişmeler, ortaya koyuyor ki, özel sektörümüzün demiryolu taşımacılığında çok daha büyük rol almasının önünde operasyon kabiliyeti açıdan hiçbir engel kalmadı. İnanıyorum ki, kısa bir zaman içinde Türkiye hem demiryolu taşımacılığında hem de demiryolu ekipmanı üretiminde çok önemli bir yere gelecektir. Yine inanıyorum ki, denizcilikte Türk Loydu’nun izlediği yol ve bugün ulaştığı nokta, demiryolu için de ilham kaynağı olacaktır.”
BALO, ÖZEL SEKTÖR GÜCÜNÜN BAŞARILI BİR ÖRNEĞİ
Yalçıntaş, demiryolu taşımacılığında özel sektörün çok daha aktif biçimde rol almasına en güzel örneğin; 2011 yılının Aralık ayında TOBB öncülüğünde başlatılan Büyük Anadolu Lojistik Organizasyonlar Projesi olduğunu söyledi. İTO’nun da aralarında bulunduğu 90 ticaret ve sanayi oda ile organize sanayi borsasının yürüttüğü bu proje dört temel hedefi olduğuna dikkat çeken Yalçıntaş, “Anadolu’nun muhtelif yerlerindeki ticari malların demiryolu ile toplanması, Anadolu’dan gelip İstanbul Boğazı’nı geçerek Avrupa’ya ulaşan eski demiryolu rotasına alternatif olarak Marmara Denizi'ni Bandırma-Tekirdağ arasında Tren Ferisi ile geçen yeni bir rotanın oluşturulması, Avrupa’ya, Anadolu’daki 10 farklı noktadan tarifeli blok tren seferlerinin başlatılması ve taşımalarda her seferde daha fazla yük taşıma imkânı sağlayan son teknoloji konteynerlerin kullanılmasıdır. Biz bu projenin demiryolu taşımacığına büyük bir ivme kazandıracağını, hatta demiryolunda bir dönüm noktası olacağına inanıyoruz” dedi.
TÜRKİYE SERMAYE AKIMINDAN CİDDİ PAY ALACAK!
İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş, Türkiye ekonomisinin 2013’te bir önceki yıla göre daha ılımlı oranda canlanma eğilimine girecek bir görünüm çizdiğini söyledi. 2013 yılının da bir önceki yıl olduğu gibi özellikle Avrupa merkezli gelişmelerin küresel ekonomi üzerindeki belirleyiciliği altında geçeceğini vurgulayan Yalçıntaş, “Avrupa Birliği’ndeki siyasi krizin bir ölçüde aşılması ve alınan önlemler, Euro krizinin 2013 yılından başlayarak aşılmaya başlayacağı beklentilerini kuvvetlendiriyor. Böyle bir ortam, küresel risk algılamalarının da iyileşmesini sağlayacaktır. Bu ise gelişmekte olan ekonomilere sermaye akımları hızlanacaktır. Türkiye de bu sermaye akımlarından hatırı sayılır bir pay alacaktır” dedi.