Castrol 3,5 yıldır sıfır kazayla sevkiyat yapıyor
CEVA ile ortaklaşa hayata geçirdikleri“Kazan&Kazan” projesiyle yaklaşık 70 olan toplam ihlal sayısını 15’e düşürdüklerini, CO2 salınımlarını ise bir önceki yıla göre oranında azalttıklarını belirten Castrol Türkiye ve Hazar Bölgesi Direktörü Kerim Kermen, “1300 günü aşkın bir süredir kazasız operasyon gerçekleştiriyoruz” diyor.
Castrol Türkiye madeni yağ pazarı içinde nasıl bir konuma ve paya sahip?
Dünya çapında 7 binden fazla kişiye istihdam sağlayan ve merkezi İngiltere’de yer alan lider madeni yağ devi Castrol için Türkiye hem çok önemli bir stratejik üretim üssü hem de önemli bir madeni yağ pazarıdır. 60 yıldan fazla bir zamandır Türkiye’de faaliyet gösteren Castrol, son 10 yılda Türk madeni yağ pazarında 150 milyon doları aşkın yatırım yaptı. Gemlik’te yer alan modern fabrikamızın 150 milyon litrelik üretim kapasitesi var ve bunun yaklaşık yarısını kullanıyoruz. Üretimimizin ’ini ihraç ediyoruz. Castrol Türkiye olarak 200’ü direkt olmak üzere, toplam 500’ü aşkın kişiye istihdam sağlıyoruz. Dünyanın en gelişmiş Castrol tesislerinden bir tanesi olan ve Bursa Gemlik’te bulunan fabrikamız, iç pazarda sattığımız ürünlerin %85’ini üretiyor. Castrol Türkiye yönetiminde bulunan Hazar bölgesi ülkeleri içerisindeki Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Gürcistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yanı sıra Rusya ve Yunanistan’a ihracat yapıyoruz. Zaten Türkiye pazarı olarak toplam büyüklüğümüze bakıldığında yönetimimizde bulunan bu ülkelerin toplamının 3 katı bir büyüklüğe sahibiz. O yüzden Orta Asya bölgesi gibi çok kritik bir enerji ağında Castrol’ün bölge merkezi Türkiye’dir. Daha önceki senelerde global anlamda ilk 5 içinde yer aldığımız büyüme değerlendirmesinin 2014 yılı sonuçlarına göre, Castrol dünyasının zirvesinde yer alan ülke Türkiye oldu. Verimlilik, pazar payı ve karlılık gibi alanlarda gösterilen ortak performansla Castrol dünyası içinde aynı zamanda en hızlı büyüme şampiyonluğunu da elde ettik.
YILDA 70 MİLYON LİTRE ÜRÜN SEVK EDİYOR
Castrol, lojistik süreçlerini nasıl yönetiyor? Lojistik şirketlerinden ne tür hizmetler alıyorsunuz? Hangi lojistik şirketleriyle çalışıyorsunuz?
Lojistik operasyonlarında “sektörün iyileriyle çalışmak” ve “sürekli gelişimi desteklemek” olmak üzere, iki tür yaklaşımı paralel şekilde yürütüyoruz: Çalıştığımız uluslararası firmaları, diğer hizmet verdikleri ülkelerdeki faydalı uygulamaları buraya getirmeleri konusunda teşvik ediyoruz. Bilgi ve tecrübe paylaşımı, fark yaratabileceğiniz en önemli alan. Çünkü direkt olarak insana hitap ediyor. Lokal iş ortaklarımızı, BP ve Castrol’ün dünyadaki tüm lojistik operasyonlarından akan bilgilendirme notlarıyla besliyoruz. Ciddi olduğunu düşündüğümüz kazaları, tüm öğrenilmiş dersler ile birlikte kendileriyle paylaşıyoruz. Hizmet veren saha personelini yerinde ziyaret edip, yaşanmış olayların, öğrenilmiş derslerin üzerinden hep beraber geçiyoruz. Bu sayede çift taraflı bir iletişim ortamı yaratarak, kendimizi de geliştirme fırsatı buluyoruz. Hiçbir iş ortağımız sadece bize çalışmıyor, her biri başka pek çok müşteriye de hizmet veriyor. Böyle noktalarda emniyet kültürünü artırma yönünde yaptığımız yatırımlar, sadece BP ve Castrol’e katkı amacı taşımıyor, mesaimizin önemli bir kısmını sektöre katkı yönünde kullandığımızı düşünüyoruz. Yıllık yaklaşık 70 milyon litrelik bir taşımadan bahsedebiliriz. Lojistik şirketlerinden, depolama, yurtiçi paketli ve dökme yük nakliyeleri, ithalat ve ihracat taşımaları ve denizyolu taşımacılığı hizmetleri alıyoruz. CEVA, Borusan, Adanır, DHL, Schenker, Akbaşoğlu, Plato gibi firmalarla çalışıyoruz. Herhangi bir firma ile çalışmaya başlamak için tamamlamamız gereken birkaç aşamalı denetim sürecimiz var. Buradaki kriterlerin %80’ini insan ve çevre emniyeti ile ilgili konular oluşturuyor. Bu aşamaları tamamlamadan, maliyetlerle ilgili herhangi bir görüşmeye geçmiyoruz.
CEVA ile ortaklaşa yürüttüğünüz Win&Win olarak adlandırdığınız “Kazan&Kazan” projesinin ayrıntılarını öğrenebilir miyiz?
Tedarikçi ile birlikte geliştirdiğimiz ilk projeydi. 6 Sigma metodolojisi uyguladık. Öncelikle bize hizmet veren yaklaşık 70 sürücü arkadaşımızı projenin başlangıç aşamasında bilgilendirdik, onları oyuna dahil ettik. Tüm araçlarımızda takip sistemi (VDR) olduğu için, arkadaşların gerçekleştirdikleri ihlalleri ölçmeye başladık. Bunların arasında yüksek hız, uzun sürüş süresi, ani fren ve şerit değiştirmeler gibi ölçülebilir kriterler vardı. Fakat daha sonra fark ettik ki, bir sürücüyü iyi yapan şey sadece bunlar değil. Nakliye esnasındaki hasar oranları, araçların ne kadar sağlıklı kontrol edildiği, müşterilerimizin sürücüler hakkındaki övgü ve şikayetleri, aldıkları trafik cezaları, yakıt tüketimleri gibi ilave kriterlerle her ay sonunda bir sıralama yapıp ilan etmeye başladık. Durum tespiti bir kaç ay sürdü. Daha sonrasında CEVA’nın bu işe özel bir filo yöneticisi ataması ile birlikte, her ihlal sonrası arkadaşlar ile birebir görüşmeler yapılmaya başlandı. Bunun sonucunda bazen ilave eğitimler organize edildi bazen eksik kalan yol risk analizleri gözden geçirildi. Her ay ilk 3 sürücüyü altın ile ödüllendirmeye başladık. Yılsonlarında ise yılın sürücüsünü seçerek, kendisine daha kıymetli bir ödül vererek teşekkür ettik. Sonuç olarak proje başında yaklaşık 70 olan toplam ihlal sayımız, şu günlerde 15’lere düştü. Daha da önemlisi, Türkiye gibi yılda on bin insanımızı yollarda kaybettiğimiz bir ülkede 1300 günü aşkın bir süredir kazasız operasyon gerçekleştiriyoruz. Bu BP ve Castrol için de, CEVA için de bir ilk olma özelliği taşıyor.
ADR kapsamında ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?
Madeni yağ ürün gamına baktığımızda, otomotiv segmentinde ADR kapsamında ürünümüz yok. Öte yandan üretim tesislerine verdiğimiz, sanayide kullanılan yağların bir kısmı tehlikeli bileşenler içeriyor ve ADR’ye tabi ürünler. BP’nin tedarikçilerinden talep ettiği eğitimler, ADR standartlarının çok üzerinde, dolayısı ile kültürel anlamda standardı yerine getirmekte sıkıntı çekmedik. Araç standartları açısından ise, iş ortaklarımız yatırımlarına devam ediyorlar. Zaten devlet de aşamalı bir geçiş öngörüyor. Uygulamanın nasıl olacağı, piyasada merak konusu. Biz bu konuda Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığı eğitimi ve sertifikası aldık. Danışman bulundurma zorunluluğu 1 Temmuz 2015’te başlayacağı için, sorumluluklara dair uygulamaların pratikte nasıl oluşacağını hep beraber göreceğiz.
ÖTELEMELER REHAVETE YOL AÇIYOR
Türkiye’de tehlikeli madde taşımacılığında yaşanan sorunlar, çözüm önerilerinizi aktarır mısınız?
Öncelikle sektörün hazır olmadığı düşünülerek yapılan iyi niyetli ötelemelerin, piyasada rehavete yol açtığını söyleyebiliriz. Devlet haklı olarak en az müşkülatla standartları hayata geçirmeye çalışıyor, ama tarihler tekrar tekrar ileri atıldıkça, insanlarda “nasılsa tekrar ertelerler” beklentisi oluşuyor. Bu da tezcanlı, işini ciddiye alan şirketler aleyhinde bir haksız rekabete yol açıyor. Yeni konulan kurallar konusunda en caydırıcı etken genelde cezalar oluyor. Burada da idarenin kontrolleri hangi yoğunlukta yapacağı önem teşkil ediyor. Konu can güvenliği olduğunda, sıfır tolerans ilkesi benimsenmeli. Genelde yeni bir uygulama nasıl başlarsa öyle devam ediyor, sonrasında yanlışlıkları düzeltmek pek mümkün olmuyor. Bu yüzden uygulayıcıların doğru bilgi sahibi olmaları ve yorum yapmaktan mümkün olduğunca kaçınmaları çok önemlidir. Henüz işin başındayız, doğru bir sistem kurulursa -ki herkesin çabası bu yönde- gelişmiş ülkeler kadar emniyetli bir taşımacılık sistemi kurmuş oluruz. Yük taşımacılığının çok önemli bir yüzdesinin karayolu ile yapıldığını düşünürsek, aslında ADR uygulamaları bizler için Avrupa ülkelerinden bile daha fazla önem teşkil ediyor.
CO2 SALINIMINI AZALTTI
Kerim Kermen çevre ve sürdürülebilirlik alanındaki stratejilerini tedarik zinciri süreçlerine nasıl yansıdığını ise şöyle özetliyor: “BP’nin tüm Avrupa & Afrika bölgesinde başlattığı Kairos isimli bir proje var. Tüm lojistik iş ortaklarımızın performanslarını aylık olarak ölçüyor ve on binlerce veriyi bir havuzda topluyoruz. Bu rekabet sonucunda 2014’te iki Türk şirketi bölgemizde dereceye girdiler. Teslimat performansı, kaza oranı gibi kriterlerin yanı sıra nakliye esnasında salınan CO2 gazı ölçümü de tedarikçi değerlendirmesinde takip ettiğimiz kriterlerden biri. Örneğin CEVA’nın yaptığı yatırımlar sonucunda, karbondioksit salınımımız bir önceki yıla göre oranında düşüş kaydetti. Kazan&Kazan projesinin kriterlerinden biri olan düşük yakıt tüketimi hedefi ve bu yönde verilen eğitimler de, bu düşüşte önemli rol oynadı. Bizim yükümüzü taşıyan araçlar, hem yüksek teknik standartlara sahiptirler hem de uygun yakıt kullanırlar. Bir diğer önemli kriter ise, hasar sonucu gerçekleşen döküntü miktarlarıdır. Prensip olarak zemine damlayan her bir litre yağ, uluslararası yöneticilerimize kadar raporlanıyor ve mutlaka önleyici faaliyetler planlanıyor. Hem tesis hem de depolardaki zeminlerimiz, sızdırmazlık özelliğine sahip olduklarından, buralarda hasarlanma ve döküntü olduğunda bile, toprağa kimyasal madde karışmamış olur. Ayrıca ISO 14000 yönetim sistemine sahip olmak, iş ortaklarımızdan talep ettiğimiz yetkinliklerden biridir.”