İstanbul Modern'in Lojistik vitrini esnek ve yaratıcılıkla dizayn ediliyor
Oya Eczacıbaşı tarafından 2004 yılında kurulan ve Türkiye’de ilk özel modern sanat müzesi olan İstanbul Modern, kültür sanat alanında yenilikçiliğin vitrini olarak da görülüyor. Kurulduğu günden bugüne ulusal ve uluslararası birçok sergiye ev sahipliği yapan müzeye lojistik hizmet sunan şirketlerde tecrübe kadar esnek ve yaratıcı çözümler aranıyor.
Türkiye’nin sanatsal yaratıcılığını kitlelere ulaştırmayı ve kültürel kimliği uluslararası sanat ortamıyla paylaşmayı amaçlayarak disiplinler arası etkinliklere ev sahipliği yapan İstanbul Modern Sanat Müzesi, bünyesinde barındırdığı süreli ve sürekli sergi salonları, fotoğraf galerisi, video, eğitim ve sosyal programları, kütüphane, sinema ve tasarım mağazası ile çok yönlü bir hizmet alanı sunuyor. Oya Eczacıbaşı’nın yoğun çabasıyla 2004 yılında kurulan İstanbul Modern, Türkiye’de bugün gerçekleştirdiği sergilerin yanı sıra gençler için bir sanat eğitim kurumu olma niteliğiyle de büyük bir boşluğu dolduruyor. Bu yıl İstanbul’un Ermeni Mimarları, Göründüğü Gibi Değil, Ryan Trecartin, Kutluğ Ataman, Yao Lu’nun Yeni Manzaraları, Kayıp Cennet, Masum Suretler ve Son Kodachrome Filmi gibi önemli sergilere ev sahipliği yapan müze, 2012 yılında ise Dünden Sonra, İnsanlık Halleri ve Kent Duvarlarının Yarım Yüzyılı gibi sergileri sanat severlerle buluşturmaya hazırlanıyor.
Lojistik süreçler sanatsal incelikte yönetiliyor
Bugüne kadar onlarca sanatçının yüzlerce eserinin sergilendiği İstanbul Modern’de lojistik süreçler de sanatsal incelikle yönetiliyor. Sergilerin lojistik planlamasının aylar öncesinden başladığı bilgisini veren İstanbul Modern yetkilileri, lojistik partner seçiminde ise sanat eseri taşıma konusunda deneyimli ve referansları güçlü olan şirketlerle çalışmayı tercih ettiklerini aktarıyor. Sanat eseri taşımalarında sürecin her aşamasının dikkatli ve özenli bir takip gerektiğinin altını çizen yetkililer, şunları aktarıyor: “Taşınılan yük, sanat eseri olduğu için çalışacağımız lojistik şirketlerinin bu eserlerin nakliyesine uygun koşullarda teknik donanıma sahip olmaları gerekiyor. Nakliyenin çok öncesinde bütçe çalışmalarına başladığımız için firmanın henüz işin başındayken işin maliyeti konusunda bizi yönlendirmelerini istiyoruz. Bu anlamda işin başında oluşan maliyet ile sonunda oluşan maliyetin değişmemesi, zamanlamanın doğru yapılması ve tabii ki eserlerin titizlikle taşınması çok önemli konular. Ayrıca, yaptığımız iş nedeniyle lojistik süreçlerimiz, özellikle yurtdışıyla operasyonlarında alışılmışın dışında servisler ve sorunlar içerebiliyor. Bu tür beklenmedik durumlar karşısında lojistik firmanın esnek ve çözüm üretici olması önemli bir konu. Geçici ithalatta belgelerin tam olması, işin takibinin eksiksiz yerine getirilmesi gerekiyor.” Sanat eserlerinin hava ve yol koşullarının değişkenlik göstermediği kısa mesafeler dışında koruyucu malzemelerle paketlendiğini, özel kasalarla taşındığı bilgisini veren yetkililer, taşıma yapılan TIR’ın sanat eseri taşınmasına uygun özelliklere, uygun süspansiyon ve havalandırma sistemine sahip olması gerektiğini dile getiriyor. Yetkililer ayrıca, her serginin olduğu gibi her sergi lojistik sürecinin de kendine özgü dikkat edilmesi gereken noktaları olduğunu vurguluyor.
Kuru yük antreposu’ndan modern müzeye
İstanbul Modern’in temeli 1987 yılında, 1. Uluslararası Çağdaş Sanat Sergileri’nde, bugünkü adıyla Uluslararası İstanbul Bienali’nde atıldı. Serginin İstanbul sanat ortamına getirdiği ilgi ve dinamizmden etkilenen İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucusu Dr. Nejat F. Eczacıbaşı, İstanbul’da daimi bir modern sanat müzesi kurmak üzere harekete geçti. Uzun bir arayış sonrasında Haliç’te, 19. yüzyıl sanayi alanı olan Feshane, çağdaş sanat müzesine dönüştürüldü. Bina, 1991 yılında 3. İstanbul Bienali’ne ev sahipliği yaptı, fakat uzun vadeli proje gerçekleşemedi. O günden bu yana pek çok projeyle İstanbul’da bir modern sanat müzesi düşünün gerçekleşmesi denendi, ama uygun bir yer bulunamadığından veya ana koleksiyon oluşturulamadığından girişimler sonuca ulaşamadı. Projenin kaderi, 2003 yılında 8. İstanbul Bienali’nin, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi’nin yanında yer alan 4 numaralı gümrük antreposunu ana mekanı olarak kullanmasının ardından yeniden değişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan alanın daimi olarak kullanılmasını onayladığında, müze projesinin önündeki ana engel de kalkmış oldu. T.C. Denizcilik İşletmeleri için kuru yük antreposu olarak inşa edilmiş olan 8000 m2’lik bina, tam donanımlı ve modern bir müzeye dönüştürüldü.