Karayolunda tehditler fırsatlara çevrilebilir
18/01/2013 - 13:26:00
Ruhi Engin Özmen - UND Yönetim Kurulu Başkanı
UND tarafından Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’ndan ve ilgili sınır kapılarından elde edilen verilerle oluşturulan istatistiklere göre; Ocak-Aralık 2012 döneminde 2011’in aynı dönemine kıyasla Türkiye’den gerçekleştirilen toplam ihracat taşımalarında %2’lik (1 milyon 420 bin 367 sefer), ithalat taşımalarında ise %3 azalma gerçekleşti (408 bin158 sefer). 2011 yılından 2012 yılına, 25 kara ve Ro-Ro sınır kapısından Türk araçlarıyla gerçekleşen ihraç taşımalarında %4 azalma kaydedilirken (1 milyon 144 bin 697 sefer), yabancı araçların ülkemizden ihraç taşımalarında %7 oranında artış kaydedildi (275 bin 432 sefer). Bu durum, Türk araçlarının özellikle Avrupa ülkelerine yönelik taşımalarında karşı karşıya kaldıkları kota, vize gibi maliyet arttırıcı sorunların, yabancı araçlar karşısında ülkemiz nakliyecilerinin rekabet gücünü azaltıcı etkilerini ortaya koyuyor. İthalat taşımalarında da benzer bir durum yaşandı. Türk araçlarının taşımaları %5 azalırken (309 bin 529 sefer), yabancı araçların ülkemize yönelik ithal taşımaları ise hemen hemen aynı kaldı (177 bin 868 sefer).
MISIR’A TAŞIMALAR 150 KAT ARTTI
Türk araçlarının karayoluyla uluslararası eşya taşımalarının bölgesel gelişimine bakıldığında, Ocak-Aralık 2012 döneminde Avrupa ülkelerine yönelik ihraç taşımalarımızın geçen yılın aynı dönemine göre %3 azalarak 304 bin 640 sefere, Ortadoğu bölgesine yönelik ihraç taşımalarımızın %6,5 düşüşle 642 bin 724 sefere ve Rusya-BDT ülkelerine yönelik ihraç taşımalarımızın % 4 düşüşle 197 bin 311 sefere indiği görülüyor. Suriye’de yaşanan siyasi sorunların ağırlıklı olarak olumsuz etkilediği Ortadoğu taşımalarımız için Mersin’den, Taşucu ve İskenderun’dan hizmete konan yeni Ro-Ro hatları ciddi bir rahatlama sağladı ve Mısır’a taşımalarımızda geçen yıla göre yaklaşık 150 kat artış kaydedildi. Avrupa’da süregelen ekonomik krizin etkisiyle bu bölgeye yönelik taşımalarda Türk araçlarında %3, yabancı araçlarda %1 düşüş kaydedildi. Rusya-BDT ülkelerine yönelik karayolu ve Ro-Ro taşımalarında yaşanmakta olan ciddi sorunların bir sonucu olarak bu bölgeye yapılan taşımalarda Türk araçla yapılan taşımalarda sadece % 1,6 artış sağlanırken, yabancı araçlarda %27 civarında artış yaşandı.
İhracat taşımalarında Avrupa’da; Almanya, Fransa, İtalya, Romanya ve İngiltere, Ortadoğu’da; Irak, İran ve BDT bölgesinde Azerbaycan (Nahcıvan taşımaları dahil), Gürcistan ve Türkmenistan ilk sıralarda yer alırken, Irak taşımalarının tüm ihracat taşımalarımızdaki payı %50’yi aştı. Bölgesel lojistik üs olma hedefimize ne kadar yakın olduğumuzun önemli göstergelerinden biri olarak; ülkemiz üzerinden yabancı araçlar tarafından gerçekleştirilen transit taşımalar 2012’de bir önceki yıla göre %2 artışla 51 bin 821’e ulaştı. Transit taşımalarda ülkemizi tercih eden ülkelerin başında Gürcistan (%24), İran (%24), Irak (), Suriye (%3) ve Almanya (%3) geliyor.
2012’de sektörümüze giren firmaların sayısında civarında artış gerçekleşti. Çekici sayısında %6 artış yaşanırken, C belgeli toplam çekici sayısı 52 bini geçti. Bu rakamlar, sektörün büyümeye devam ettiğini gösteriyor. Taşıma performansımız 2007 seviyelerine yaklaşamazken, pazarlarımız daralırken, sektördeki bu maddi yatırım bazlı büyümenin sürdürülebilir olduğu söylenemez.
ORTADOĞU BİR KURTULUŞ OLMAKTAN UZAK
Genel ekonomik performansa sıkı sıkıya bağımlı ve ekonomik gidişatın en önemli göstergelerinden olan “lojistik” sektörü tüm dünyada sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Akaryakıt maliyetleri, verimlilik sorunları ve kapasite fazlası, güzergâhlarda yaşanan operasyonel sorunlar derken, küresel taşıma performansı hala 2007 seviyelerine erişemedi. Freightex verilerine göre, bu yılın Mayıs’ına kadar 2010 seviyelerinden daha iyi konumda olan Avrupa karayolu eşya taşımacılığı navlun endeksi 2012’de %7 düştü. Bu durum, rekabeti kızıştırırken, küresel kriz sonrasında giderek artan korumacılığı da tetikliyor.
Ülkemizde de karayoluyla uluslararası taşıma pazarımızın mevcut gidişatı, olumlu bir tablo sunmuyor. UND verileri, genel taşıma performansımızda büyük artışlar ortaya koymuyor. TOBB verilerine göre; 2012 yılının ilk 11 ayında verilen geçiş belgesi sayısında geçen yıla göre %1,39’luk azalma, TIR Karnesi sayısında da %1,42’lik azalma görüldü. Avrupa pazarında ciddi kâr marjı daralmalarıyla mücadele eden nakliyecilerimiz için siyasi riskler nedeniyle artık Ortadoğu pazarı bir kurtuluş olmaktan uzak. Öte yandan, en son Kazakistan ile yaşanan geçiş belgesi krizinde de gördüğümüz gibi, ülkemizin yük pazarındaki payını almayı planlayan ülkeler de hızla artıyor. Rus ve Yunan nakliyeciler derken; geçiş belgesi artırma karşılığında yük pazarımızdan pay talep eden ülkeler kervanına Kazakistan da katıldı. Bu durum nakliyecilerimizi ciddi iş kaybı riskiyle karşı karşıya bırakacaktır. Tüm bu sorunlar nedeniyle ihracat taşımalarımızın performansında büyük oranda artış yerine, daha çok Irak, Orta Asya ve BDT bölgesinden takviye olunabilecek %4-5 seviyelerinde genel artış bekleyebiliyoruz. Suriye ve Ortadoğu genelindeki sorunları yeni güzergâhlarla çözmeye çalışsak da bu ortam tam olarak iyileşmeden, taşımalarımızın olumlu yönde gelişmesi kısa vadede mümkün görünmüyor.
İLK 10 İÇİNE GİRME POTANSİYELİ MEVCUT
2012’yi 150 milyar dolar ile kapatan ihracatımız bu performansıyla devam ederse, 2023’teki 500 milyar dolarlık hacim hedefini yakalama olasılığı yüksek. Ancak bu performans, etkin lojistik hizmetler ve bağlantılar ile desteklendiği takdirde gerçekleşebilir. Lojistik sektörüne genel olarak baktığımızda, bugün 285 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığı belirtilen Türkiye lojistik sektörü, son yıllarda yapılan önemli yatırımlarla yerli ve yabancı yatırımcıların gözdesi haline geldi. Türkiye sahip olduğu tüm lojistik avantajlarla, uluslararası ticaretin yönelimleri gibi olumlu gelişmelerle Dünya Bankası Küresel Lojistik Performans Endeksi’nde ilk 10 içinde yer alabilme potansiyeline sahip. Nitekim, benzer endeksler de bunu teyit ediyor. Örneğin Transport Intelligence tarafından yayınlanan “Yeni ve Hızlı Gelişen Ülkeler Endeksi”nde ülkemiz, yeni ve hızlı gelişen 41 ülke arasında gelecek 5 yıl içinde lojistik yatırımlar için en fazla tercih edilen 7. ülke ve lojistik alanında en hızlı büyümesi beklenen ülkeler arasında Çin, Brezilya, Hindistan ve Rusya’dan sonra 5. ülke olarak sıralanıyor. Küresel Lojistik Performans Endeksi’nde Türkiye 39’dan 27. sıraya yükseldi. Bir başka deyişle, lojistik sektörünün gelişmesi, iyileşmesi doğrultusunda devletin ve özel sektörün yapmaya çalıştığı gayretli çalışmaların meyvelerini yavaş yavaş verdiğini görüyoruz.Türkiye üzerinden gerçekleştirilen transit taşımalar ise 2009 yılından 2012 yılına %200’lere varan oranlarda artarak yaklaşık 100 bin sefere ulaştı. Gerçekleştirilen bu taşımaların % 60’ının yabancı ülke araçları tarafından gerçekleştirildiğini göz önünde bulundurarak, Türkiye’nin uluslararası bir transit güzergâhı olarak tercih edilirliğinin giderek artığını söyleyebiliriz. Bu artış, rekabet açısından olumsuz yansımaları olsa da, esasında Türkiye’nin bölgede “yük” yani “üretim ve ticaret” gücünü elinde bulundurma avantajının bir göstergesi olarak, ülkemizin özellikle bölgenin karayolu nakliyeciliği açısından önemli bir kaynak ve üs olduğunu kanıtlıyor. Kısa vadede sektör firmalarımızı güçlendirmek ve korumak kaydıyla, ülkemiz üzerinden taşıma yapan yabancı nakliyecilerin artan ve eşit olmayan rekabeti karşısında bu durumu lehimize çevirebiliriz.
MISIR’A TAŞIMALAR 150 KAT ARTTI
Türk araçlarının karayoluyla uluslararası eşya taşımalarının bölgesel gelişimine bakıldığında, Ocak-Aralık 2012 döneminde Avrupa ülkelerine yönelik ihraç taşımalarımızın geçen yılın aynı dönemine göre %3 azalarak 304 bin 640 sefere, Ortadoğu bölgesine yönelik ihraç taşımalarımızın %6,5 düşüşle 642 bin 724 sefere ve Rusya-BDT ülkelerine yönelik ihraç taşımalarımızın % 4 düşüşle 197 bin 311 sefere indiği görülüyor. Suriye’de yaşanan siyasi sorunların ağırlıklı olarak olumsuz etkilediği Ortadoğu taşımalarımız için Mersin’den, Taşucu ve İskenderun’dan hizmete konan yeni Ro-Ro hatları ciddi bir rahatlama sağladı ve Mısır’a taşımalarımızda geçen yıla göre yaklaşık 150 kat artış kaydedildi. Avrupa’da süregelen ekonomik krizin etkisiyle bu bölgeye yönelik taşımalarda Türk araçlarında %3, yabancı araçlarda %1 düşüş kaydedildi. Rusya-BDT ülkelerine yönelik karayolu ve Ro-Ro taşımalarında yaşanmakta olan ciddi sorunların bir sonucu olarak bu bölgeye yapılan taşımalarda Türk araçla yapılan taşımalarda sadece % 1,6 artış sağlanırken, yabancı araçlarda %27 civarında artış yaşandı.
İhracat taşımalarında Avrupa’da; Almanya, Fransa, İtalya, Romanya ve İngiltere, Ortadoğu’da; Irak, İran ve BDT bölgesinde Azerbaycan (Nahcıvan taşımaları dahil), Gürcistan ve Türkmenistan ilk sıralarda yer alırken, Irak taşımalarının tüm ihracat taşımalarımızdaki payı %50’yi aştı. Bölgesel lojistik üs olma hedefimize ne kadar yakın olduğumuzun önemli göstergelerinden biri olarak; ülkemiz üzerinden yabancı araçlar tarafından gerçekleştirilen transit taşımalar 2012’de bir önceki yıla göre %2 artışla 51 bin 821’e ulaştı. Transit taşımalarda ülkemizi tercih eden ülkelerin başında Gürcistan (%24), İran (%24), Irak (), Suriye (%3) ve Almanya (%3) geliyor.
2012’de sektörümüze giren firmaların sayısında civarında artış gerçekleşti. Çekici sayısında %6 artış yaşanırken, C belgeli toplam çekici sayısı 52 bini geçti. Bu rakamlar, sektörün büyümeye devam ettiğini gösteriyor. Taşıma performansımız 2007 seviyelerine yaklaşamazken, pazarlarımız daralırken, sektördeki bu maddi yatırım bazlı büyümenin sürdürülebilir olduğu söylenemez.
ORTADOĞU BİR KURTULUŞ OLMAKTAN UZAK
Genel ekonomik performansa sıkı sıkıya bağımlı ve ekonomik gidişatın en önemli göstergelerinden olan “lojistik” sektörü tüm dünyada sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Akaryakıt maliyetleri, verimlilik sorunları ve kapasite fazlası, güzergâhlarda yaşanan operasyonel sorunlar derken, küresel taşıma performansı hala 2007 seviyelerine erişemedi. Freightex verilerine göre, bu yılın Mayıs’ına kadar 2010 seviyelerinden daha iyi konumda olan Avrupa karayolu eşya taşımacılığı navlun endeksi 2012’de %7 düştü. Bu durum, rekabeti kızıştırırken, küresel kriz sonrasında giderek artan korumacılığı da tetikliyor.
Ülkemizde de karayoluyla uluslararası taşıma pazarımızın mevcut gidişatı, olumlu bir tablo sunmuyor. UND verileri, genel taşıma performansımızda büyük artışlar ortaya koymuyor. TOBB verilerine göre; 2012 yılının ilk 11 ayında verilen geçiş belgesi sayısında geçen yıla göre %1,39’luk azalma, TIR Karnesi sayısında da %1,42’lik azalma görüldü. Avrupa pazarında ciddi kâr marjı daralmalarıyla mücadele eden nakliyecilerimiz için siyasi riskler nedeniyle artık Ortadoğu pazarı bir kurtuluş olmaktan uzak. Öte yandan, en son Kazakistan ile yaşanan geçiş belgesi krizinde de gördüğümüz gibi, ülkemizin yük pazarındaki payını almayı planlayan ülkeler de hızla artıyor. Rus ve Yunan nakliyeciler derken; geçiş belgesi artırma karşılığında yük pazarımızdan pay talep eden ülkeler kervanına Kazakistan da katıldı. Bu durum nakliyecilerimizi ciddi iş kaybı riskiyle karşı karşıya bırakacaktır. Tüm bu sorunlar nedeniyle ihracat taşımalarımızın performansında büyük oranda artış yerine, daha çok Irak, Orta Asya ve BDT bölgesinden takviye olunabilecek %4-5 seviyelerinde genel artış bekleyebiliyoruz. Suriye ve Ortadoğu genelindeki sorunları yeni güzergâhlarla çözmeye çalışsak da bu ortam tam olarak iyileşmeden, taşımalarımızın olumlu yönde gelişmesi kısa vadede mümkün görünmüyor.
İLK 10 İÇİNE GİRME POTANSİYELİ MEVCUT
2012’yi 150 milyar dolar ile kapatan ihracatımız bu performansıyla devam ederse, 2023’teki 500 milyar dolarlık hacim hedefini yakalama olasılığı yüksek. Ancak bu performans, etkin lojistik hizmetler ve bağlantılar ile desteklendiği takdirde gerçekleşebilir. Lojistik sektörüne genel olarak baktığımızda, bugün 285 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığı belirtilen Türkiye lojistik sektörü, son yıllarda yapılan önemli yatırımlarla yerli ve yabancı yatırımcıların gözdesi haline geldi. Türkiye sahip olduğu tüm lojistik avantajlarla, uluslararası ticaretin yönelimleri gibi olumlu gelişmelerle Dünya Bankası Küresel Lojistik Performans Endeksi’nde ilk 10 içinde yer alabilme potansiyeline sahip. Nitekim, benzer endeksler de bunu teyit ediyor. Örneğin Transport Intelligence tarafından yayınlanan “Yeni ve Hızlı Gelişen Ülkeler Endeksi”nde ülkemiz, yeni ve hızlı gelişen 41 ülke arasında gelecek 5 yıl içinde lojistik yatırımlar için en fazla tercih edilen 7. ülke ve lojistik alanında en hızlı büyümesi beklenen ülkeler arasında Çin, Brezilya, Hindistan ve Rusya’dan sonra 5. ülke olarak sıralanıyor. Küresel Lojistik Performans Endeksi’nde Türkiye 39’dan 27. sıraya yükseldi. Bir başka deyişle, lojistik sektörünün gelişmesi, iyileşmesi doğrultusunda devletin ve özel sektörün yapmaya çalıştığı gayretli çalışmaların meyvelerini yavaş yavaş verdiğini görüyoruz.Türkiye üzerinden gerçekleştirilen transit taşımalar ise 2009 yılından 2012 yılına %200’lere varan oranlarda artarak yaklaşık 100 bin sefere ulaştı. Gerçekleştirilen bu taşımaların % 60’ının yabancı ülke araçları tarafından gerçekleştirildiğini göz önünde bulundurarak, Türkiye’nin uluslararası bir transit güzergâhı olarak tercih edilirliğinin giderek artığını söyleyebiliriz. Bu artış, rekabet açısından olumsuz yansımaları olsa da, esasında Türkiye’nin bölgede “yük” yani “üretim ve ticaret” gücünü elinde bulundurma avantajının bir göstergesi olarak, ülkemizin özellikle bölgenin karayolu nakliyeciliği açısından önemli bir kaynak ve üs olduğunu kanıtlıyor. Kısa vadede sektör firmalarımızı güçlendirmek ve korumak kaydıyla, ülkemiz üzerinden taşıma yapan yabancı nakliyecilerin artan ve eşit olmayan rekabeti karşısında bu durumu lehimize çevirebiliriz.