ADR’nin ulusal mevzuata uyumlaştırılması amacıyla 1 Ocak 2014’te yayımlanan Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelikte belirlenen takvime göre trafiğe çıkacak her tankerin “Taşıt Uygunluk Belgesi” veya “Taşıt Durum Tespit” belgesine sahip olması gerekiyor. Mevcut araçların çoğunun ADR’ye uyumunun sağlanamayacağı da gözeterek yaptıkları bir çalışmaya göre trafikte tehlikeli madde taşımacılığı yapan tüm araçların ADR’ye geçmesi ile yaklaşık 3 milyar euroluk bir araç pazarı oluşacağını belirten Treyler Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Saltık, bu değişimi hızlandırmak için gerekli teşvik önlemlerini alma görevinin hükümete düştüğünü söylüyor.

SÜREÇ YAVAŞ İLERLİYOR

Treyler sektöründe ADR uyum sürecinin yavaş işlediğini vurgulayan Kaan Saltık, şunları aktarıyor: “Mevcut araçların, ADR konusunda nasıl değerlendirileceği konusunda kriterler oluşturulacağı ama bunun henüz tamamlanmadığı, üzerinde çalışıldığı Bakanlık tarafından ifade edilmektedir. Mevcut araçların ADR’ye uyumu konusundaki kriterlerin belirlenmesi için bize bir işbirliği teklifi gelirse işbirliğine seve seve hazırız” diyor.

TREDER’in 9 üyesinin ADR’ye uygun araç üretecek kapasiteye sahip olduğunu vurgulayan Saltık, sözlerini şöyle sürdürüyor: “ADR’li araç üretmek isteyen tüm firmalar, her şeyden önce ADR’nin kural ve gerekliliklerini çok iyi bilmek ve bu gerekliliklere göre araç üretecek altyapıyı oluşturmak zorundadırlar. TSE tarafından, mevzuatla belirlenmiş model ve ilgili tarih aralıklarında yerine getirilmesi gereken Araç Uygunluk ve Durum Tespit Raporları’nın alınmasına ilişkin gerekliliklerde her hangi bir tarih uzatması yapılmayacaktır. TSE, 2015 yılı Ocak-Mayıs aylarında 816 olmak üzere, bugüne kadar 1041 araç için ADR onay belgesi düzenlemiştir.” Türkiye’de kimyevi madde taşımacılığında ön plana çıkan en önemli konunun taşımaların güvenle yapılması olduğunu belirten Kaan Saltık, “ADR mevzuatına uymayan araçlarla taşıma yapılmasının çok ciddi riskleri vardır. ADR de bu risklerin minimize edilebilmesi için vardır. Aksi takdirde, uygun olmayan araçlarla yapılan taşımacılıkta yaşanan kazalar, can ve mal kayıpları çok ciddi boyutlarda olabilmektedir. Nitekim, bunun acı örneklerini ülkemiz karayollarında yaşanan kazalarda görüyor ve muhtelif basın organlarından öğreniyoruz” diyor.

AVRUPA’NIN İKİNCİ BÜYÜK PAZARI

Türkiye’de treyler sektörünün ulaştığı büyüklük hakkında da bilgi veren Kaan Saltık şunları aktarıyor: “Türkiye’deki treyler parkı, TÜİK kayıtlarına göre, 10 senede 75 bin adetten 230 bin adede çıktı. Türk treyler sektörü, 200’den fazla üreticisi ile her türlü treyler tipini başarı ile üretebilmekte olup 60 bin adetlik kurulu kapasitesi ile Almanya’dan sonra Avrupa’da 2. sıradadır. Türkiye’nin 2013 yılında Avrupa’nın ikinci büyük pazarı olması, ülke ekonomisi açısından son derece önemli bir göstergedir. Türkiye, treyler sektöründe, Avrupa’nın üretim üssü olma yolunda ilerlemektedir. Hedefimiz, tüm paydaşlarımızla beraber sektörümüzü kaliteli ve uluslararası standartlara uygun bir sektör haline getirmek, merdiven altı üretimi denetlenir hale getirmek, sahteciliğe dur demek, ve ihracatımızı şimdikinin birkaç katına çıkarmaktır. Treyler sektörünün kapasitesi çok rahat bir şekilde 100 bin adedi bulabilecek potansiyele sahiptir. Bugün 100 bin adetlik üretim ile Avrupa’da bir numara olunabilir.  Yan sanayisi sağladığı istihdam ile en azından 3 milyar dolarlık bir ekonomi yaratmamız mümkündür.”

Türk treyler sektörünün 2014 yılında toplam 24 bin 190 satış, 5 bin 670 adet ihracat gerçekleştirdiğini vurgulayan Saltık, “2015 yılında ilk yarı seçim atmosferine girilmesinin getirdiği ekonomik canlanma ve inşaat sektöründe yaşanan hareketlilik nedeniyle damper tip treylerlerin satışında katkı sağlayabilir. Yılın 2. yarısı ise seçim sonuçlarına göre şekillenecektir. 2015 yılı sonunda, treyler satışlarında %5-10 civarı bir artış olabilir. 2015 yılında ihracat adetlerinin 2014’e göre kadar artabileceğini öngörüyoruz. İhracatta öne çıkan pazarlar ise, Avrupa, Ortadoğu ve Rusya olarak söylenebilir” diyor.