Ford Otosan şampiyonluk gollerini lojistikle atıyor
Tüm süreçlerini etkin şekilde yönetilen lojistik süreçler üzerine kurgulayan Ford Otosan, bunun sonuçlarını ise ihracatta yakaladığı şampiyonluklarla alıyor. Ford Otosan Malzeme Planlama ve Lojistikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Kabatepe, tedarik zinciri süreçlerinde geriye dönük planlama prensibiyle hareket ederek başarıyı yakalarken, birçok alanda avantaj yaratan intermodali ise ana taşıma modu haline getirdiklerini söylüyor.
Türkiye’nin ihracatta lokomotif şirketlerinden bir olan Ford Otosan, TİM’in 2014 yılı ihracat istatistiklerine göre 3.4 milyar USD ihracat geliriyle tüm sektörler içinde 2. sırada yer alırken, otomotiv sektöründe ise şampiyon oldu. 2014’te 5 kıtada toplam 79 ülkeye araç ve parça ihraç eden şirket, ihracatının yaklaşık %82’sini Avrupa kıtası ülkelerine gerçekleştirdi. 2014’ün şirketleri için bir model dönüşüm yılı olduğunu vurgulayan Ford Otosan Malzeme Planlama ve Lojistikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Kabatepe, yeni ürün gamlarında Yeni Transit, Transit Custom, Tourneo Custom, Tourneo Courier, Transit Courier modeli hafif ticari araçlar ve Ford Cargo modeli ağır ticari araçlar bulunduğunu söylüyor. Kabatepe, 2015 yılı için de hedeflerinin ihracatta şampiyonluğu yakalamak olduğunun altını çiziyor. Gerçekleştirdikleri ihracatlarda FAS (Free Alongside Ship-Gemi yanında teslim) şeklini kullanıp sevkiyatları ise Ro-Ro gemileriyle yaptıklarını belirten Kabatepe, yüklemeleri ise Kocaeli lokasyonundaki üretim tesislerinde bulunan limanlarından yaptıklarını söylüyor. Kabatepe, 2014 yılında yaklaşık 192 bin adet araç ihracatı gerçekleştirdiklerini, bunun ise yaklaşık 393 bin tonluk bir hacme eşdeğer olduğunu aktarıyor. Cengiz Kabatepe, Ford Otosan’ın rekabetteki en büyük silahının ise lojistiğe göre kurgulanan üretim süreçleri olduğunun altını çiziyor.
İNTERMODAL VAZGEÇİLMEZ TAŞIMA MODU OLDU
Ford Otosan üretim ve ihracattaki başarısını tedarik zinciri süreçlerine nasıl taşıyor?
Otomotiv sektöründe rakip firmaların know-how seviyesi eşitlenmiştir ve neredeyse doyuma ulaşmıştır diyebiliriz. Fark üretim tekniklerinden daha çok lojistik teknikleri ile yaratılmaktadır. Bu anlamda lojistiğin önemini vurgulamak için Ford Otosan’da kullandığımız “Kim lojistiği daha etkin yönetir, o diğerlerinden bir adım öndedir” sözü abartma sayılmaz. Ford Otosan’ın ana prensibi; lojistik orijinli geriye dönük planlama, malzeme akışını, üretimi ve ürün dağıtımını kontrol etme şeklindedir. İlk olarak, araç siparişleri müşteri tarafından sevkiyatından 30 gün önce verilir. İthal parçalar Avrupa’daki konsolidasyon merkezine 2 gün ve konsolidasyon merkezinden 7 gün öncesinden, bütün yerli parçalar ise sevkiyat gününden 1 gün önce sevk edilir. Araç sevkiyat gününden 1 gün önce hattan iner. Bu bir gün içinde kalite kontrolü ve gümrük işlemleri yapılır. Bütün planlama aktiviteleri aracın yükleneceği geminin geliş tarihi ile tetiklenir. Bu prensibin ciddi bir şekilde uygulanması Ford Otosan’ı başarıya ulaştırmıştır. Tedarik zincirinde stabil yol süresi, avantajlı ve sabit navlun yapısı, malzeme hacmindeki dalgalanmaya kolay uyum, çevresel ve hava şartlarından daha az etkilenmesi, etkin hacim kullanımı ve çevreye olan duyarlılığı sebebiyle intermodal taşımacılık Ford Otosan’ın ithalat parça sevkiyatlarında vazgeçilmez ana taşıma modu olmuştur. 1999 yılında çalışmalara başlanan intermodal taşımacılığın 2000 yılında ilk denemeleri yapılmış ve 2013’e kadar Balkan rotası kullanılmıştır. 2013 yılında demiryolu çalışmaları ve değişen malzeme yapısına bağlı olarak Trieste’ye kadar tren ve sonrasında Ro-Ro kullanılması ile intermodal sevkiyatlar geliştirilerek sürdürülmüştür.
2011 yılında Tedarik Zinciri Geliştirme Müdürlüğü organizasyonumuza dahil ederek tedarik zinciri süreçlerinde iyileştirme ve geliştirmeye daha fazla odaklanma imkanı sağlanmıştır. Üretimde kullanılan malzemeler çıkış lokasyonunda konsolide edilmesi ile verimsizlik azaltılarak daha hızlı çevrim elde edilmiştir. Köln’deki konsolidasyon merkezine ilave olarak 2013 yılında Budapeşte’de bir konsolidasyon merkezi daha sisteme ilave edilmiştir. Benzer şekilde yurtiçi malzeme akışında stok seviyeleri daha hızlı ve sık çevrimlerle yeniden düzenlemiştir. Üretim kapasitesindeki artışa paralel ihracatımızın ana çıkış kapısı olan limanda araç stoklama kapasitesi de artırılmıştır. Gemi sevkiyat günleri ve sıklığı da yeniden düzenlenmiştir.
Depolama, gümrükleme ve sevkiyat gibi alanlarda lojistik şirketlerinden nasıl istifade ediyorsunuz?
Depolama alanları olarak şirketimize ait fabrika kampüsü içinde yer alan lokasyonları kullanılmaktadır. Ürünlerin özelliklerine göre ihtiyaca göre yüksek raf kullanılmaktadır. Parça ihracat operasyonlarında konusunda uzman, bilişim altyapısı ve personel kaynağı kuvvetli firmalarla çalışmaktayız. Bitmiş ürünlerin istiflenmesi, gemi ve araç taşıma tırlarına yüklenmesi gibi konularda ise araç elleçleme konusunda uzman ve bu yönde sistem altyapısı güçlü firmalarla ciddi işbirliği içindeyiz. Türkiye ve yurtdışı menşeili kurumsal, işin şartnamesinde belirtilen özelliklere sahip lojistik firmaları ile çalışmaktayız. Düzenli olarak nakliyeci performans değerlendirmeler ile daha iyiye ulaşmada paydaşlarımızla birlikte hareket etmekteyiz.
IT VE RFID TEKNOLOJİSİ ETKİN KULLANILMALI
Otomotiv lojistiği açısından yeni trendler ve şirketlere düşen sorumluklar neler?
Türkiye lojistik sektörü potansiyeli yüksek ve hiçbir yerde olmadığı kadar dinamiktir. Varyasyonlara uyum sağlamada operasyonel başarısı yüksektir. Bunun yanında operasyonel kapasitenin yanında kontrol kulesi yapısının genişletilmesi ve taşıma hizmeti dışında tedarikçi ile müşteri arasındaki tedarik zincirinin aktif bir halkası olması sektörün geleceğine güç katacaktır. Bunun yanında lojistikte bilişim çözümlerinin çok daha etkin kullanılması, erken uyarı sistemlerinin müşterilere sunulması son derece kritiktir. Malzeme depolaması ve bitmiş ürün stoklamasında RFID teknolojilerinin etkin kullanarak hataların önüne geçilmesi ve güvenliğin artırılması sağlanmalıdır. Yine belirlenen rotalar üzerindeki checkpoint’lerden geçildiğinde bilgi veren ve herhangi bir şekilde rota dışına çıkılması veya duraklanması durumunda uyarı veren sistemler lojistik şirketlerinin bünyelerine kazandırması gerekmektedir. Hava durumu, grev, yol çalışmaları vb gibi lojistik akışı etkileyecek tüm konuları global düzeyde gerçekleşmeden önce takip ederek paydaşlara erken uyarı veren bir sistematik geliştirmeleri üretimin kesintisiz ve muhtemel ilave maliyetler henüz gerçekleşmeden önlenebilecektir.
Lojistik süreçlerde altyapı yetersizliğinden kaynaklı ne tür sorunlar yaşanıyor? Ne tür adımların atılması gerekiyor?
Öncelikle Marmaray’da yük taşımacılığının yapılabilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Diğer yandan tek lokomotifle Batı Avrupa, Doğu Avrupa ve Türkiye demiryollarının kullanılması amacıyla özel sektörün demiryolu işletmeciliğine girişini sağlayan kanun ve yapılanmaların hızlandırılması gerekmektedir. Bu sayede hem ithalatta hem de ihracatta tedarik zinciri akışı hızlanacak ve demiryolunun kullanımı artacaktır.
Yine son yıllarda Türkiye ile dış ticaret hacmi artmakta olan Doğu Avrupa gibi gelişen pazarlara Türk ihracatçının ulaşması ve buralardan maliyet avantajı oluşturacak şekilde tedarik yapılabilmesi için bu ülkelerle olan ulaştırma anlaşmalarında düzenlemeler yapılmasına ihtiyaç vardır. Bu ülkelerin sağladığı geçiş belge adetleri talepleri karşılayacak düzeyde olmadığı için pazarın yabancı nakliyeciler tarafından domine edilmesi problemi ortaya çıkmaktadır. Lojistik altyapısı Türkiye kadar gelişmemiş olan bu ülkelerin firmalarıyla çalışma zorunluluğu Türk sanayicilerin servis kalitesi ve sürdürülebilirliği açısından sıkıntılar yaşamasına neden olmaktadır. Yürütülecek ikili müzakereler sonucunda geçiş belgesi konularında iyileştirmeler yapılması sağlanabilir.
Gelecek acısından demiryolu ile araç taşıma trafiği artacaktır. Bunun için Köseköy ve diğer lojistik köylerde otomotiv taşımasına uygun terminal organizasyonu ve araç stok sahaları organizasyonu yapılmalıdır. Otomotivin yoğun olduğu bölgemizde fabrikalara ve limanlara entegre demiryolu erişimi, körfezin güneyini Bursa’ya kadar demiryoluna bağlama karayolu trafiğini önemli derecede hafifletecektir. Özellikle Körfez bölgesinde intermodal taşımacılığı destekleyecek, Ro-Ro gemilerine uygun liman altyapı eksikliği söz konusudur. Otomotiv sektörünün yoğun olarak faaliyet gösterdiği, önemli bir ihracat potansiyeline sahip Güney Marmara Bölgesi’nde gerek inbound gerekse outbound hareketleri desteklemek üzere yeterli Ro-Ro liman kapasitesi mevcut değildir. 2008 yılında Körfez Bölgesi yüksek üretim adetleri ile test edilmiş ve gemilerde ciddi gecikmeler ve sapmalar yaşanmıştır. Limanlara ve ana üretici lokasyonlarına tren bağlantısı yapılması Türkiye denizlerinin taşımacılıkta daha etkin kullanılmasında ciddi avantaj sağlayacaktır. Bursa-İzmir-Kocaeli-Mersin-Samsun taşımalarında demiryolu-denizyolu kombine taşımacılığı sağlanabilecektir.
Boğaz geçişini sağlayan köprülerin yük taşıma araçlarına günün belirli saatlerinde giriş yasağı olması uygulaması taşıma ekipmanlarının verimsiz kullanımına neden olmaktadır. Bir yakadan diğer yakaya geçen ekipman yol yasağı nedeniyle aktif taşıma yapmadan beklemektedir. Uzun bekleme saatleri boyunca hem ekipman hem de şoför ekonomik olarak kullanılamamaktadır.
Otomotiv ana sanayi ve yan saniye Kocaeli-Bursa bölgesinde yoğunluklu olarak yer almasına rağmen Sabiha Gökçen Havalimanı kargo taşımacılığında hakettiği yeri henüz yakalayamamıştır. Sabiha Gökçen Havalimanı’nın aktif olarak kullanılabilmesi için teşvik edilmesi, gümrük ve sistem eksikliklerinin tamamlanması ithalat ve ihracat açısından ciddi avantaj sağlayacaktır. Benzer şekilde Kocaeli Cengiz Topel Havaalanı da kargo taşımacılığı için otomotiv ana ve yan sanayi için uygun lokasyondadır. Kargo taşımacılığına uygun hale getirilmesi için altyapı eksiklerinin giderilmesi ve teşviki ile bölge için hava kargo taşımacılığında kazanım yakalanabilir.