Türkiye lojistikte büyük fırsatlar ülkesi
25/05/2017 - 11:07:00
Nihat ZEYBEKCİ / Ekonomi Bakanı
Türkiye olarak önümüzdeki dönemde iktisadi anlamda üzerimize büyük sorumluluklar düştüğü, değişen küresel ekonomik şartlara kısa sürede uyum gösterme mecburiyetinde olduğumuz açıktır. Bu mecburiyet, ihracatçımıza ve lojistikçilerimize de sorumluluklar yüklemektedir. Uzun dönemli hedeflerimize ulaşmak ve hatta bu hedefleri aşmak için ekonomideki tüm sektörlerin ve paydaşların, bütünün bir parçası olarak uyum içinde hareket etmesi elzemdir. Üretim, yatırım, ihracat ve özellikle lojistik sektörü arasındaki koordinasyonun eksiksiz bir şekilde tesis edilmesinin önemi ortadadır.
Ekonomi Bakanlığı olarak, lojistik sektörünü dış ticaretin temel unsurlarından birisi olarak görüyoruz. Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi yolunda ihracat hedeflerimizi destekleyecek, aynı zamanda döviz kazandırıcı bir hizmet olarak dış ödemeler bilançosuna da müspet katkı sağlayacak bir lojistik sistemine geçişe büyük önem atfediyoruz. Bu çerçevede, ihracatçılarımızın dış pazarlardaki etkinliğinin kalıcı surette artırılması amacıyla yurtiçindeki lojistik yapılanmaları küresel etkileşimlerle beslemek, yeni ihracat güzergâhlarını ihracatçılarımıza sunmak, taşımacılarımızın yurtdışında karşılaştıkları sorunları dış temsilciliklerimiz vasıtasıyla çözmek ve potansiyel sorunları mümkün olduğunca önceden tespit ederek tedbir almak için çalışmalarımızı yürütüyoruz.
Bu kapsamda, ihracatımızın yarıdan fazlasının gerçekleştirildiği Avrupa Birliği ülkelerinin uyguladıkları karayolu geçiş belgesi kotalarının kaldırılması amacıyla Avrupa Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü başta olmak üzere ikili ve çok taraflı platformlarda bu sorunun çözümüne yönelik teknik çalışmalar yürütüyoruz. Karayolu taşımacılığı hizmetlerinde verimliliğin, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ticaretin büyümesini sağlayan en önemli etkenler arasında yer aldığı bir gerçektir. Zaman içerisinde, gerek Avrupa Birliği’nde ve gerek Türkiye’de karayolu taşımacılığı sektörünün gelişimi, ticaretin büyümesine doğrudan katkı sunmuştur. Bununla birlikte, ikili ve transit karayolu kotaları, teslimat sürelerinin gecikmesine ve fazladan maliyetlerin ortaya çıkmasına sebep olduğu gibi, Türk ihracatçılarını mesafelerin uzamasına yol açan farklı taşıma modlarına yönelmeye veya alternatif güzergâhları kullanmaya mecbur bırakmaktadır. Bu bakımdan Türkiye ile Avrupa Birliği üye ülkeleri arasında mevcut olan kotalar, ülkemizin Avrupa Birliği ile ticaretinde karayolu taşımacılığı alanında sahip olduğu avantajdan yararlanmasının önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. Karayolu taşıma kotaları sorununun çözümüne yönelik süreçte tüm kamu kurumlarımızın, meslek kuruluşlarımızın ve sivil toplum örgütlerimizin bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da etkin bir işbirliği ile hareket edeceklerinden şüphe duymuyorum.
Lojistik sektörü Türkiye’de birçok açıdan çok önemli bir potansiyele sahiptir. Bunlar arasında Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada adeta bir üretim merkezi olması ve üretimini ihracata dönüştürerek ekonomik büyümesini ihracat yolu ile temin etme çabaları yer almaktadır. Zira üretim ve lojistik birbirini beslemektedir. Üretimin her safhası lojistik hizmetler ile bir zincir gibi birbirine bağlanmaktadır. Ürettiğiniz malı rekabetçi fiyatlarla dış pazarlara satmak gibi bir gayret içindeyseniz lojistik daha da önemli bir pozisyona gelmektedir. Bu açıdan Türkiye’nin dinamik üretim yapısı lojistik sektörü için büyük fırsatlar sunmaktadır.
Diğer taraftan, Türkiye'nin batısında, dünya ticaretinin %40'nın yapıldığı ve dünya nüfusunun 'inin yaşadığı Avrupa; doğusunda ise, dünya ticaretinin %25'inin yapıldığı ve dünya nüfusunun %61'nin yaşadığı Asya yer alıyor. Türkiye’nin çevresinde yer alan Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Körfez Bölgesi ve Kuzey Afrika’da yer alan ülkeler ile Orta Asya’daki Türki Cumhuriyetlerle sahip olduğu tarihi ve kültürel bağlar, bu bölgedeki coğrafi merkez olma konumunu güçlendirmektedir. Coğrafi konumu itibariyle adeta bir aktarma merkezi konumunda olan Türkiye, lojistik ve taşımacılık açısından önemli bir potansiyele sahiptir.
Bu kapsamda, bir taraftan ekonomik gelişmemizin bir ihtiyacı ve sonucu olarak, diğer taraftan da ülkemizin bize sunduğu jeostratejik imkânlardan faydalanmak üzere lojistik altyapımızı iddialı projelerle geliştirmek üzere çalışıyoruz. İstanbul’da dünyanın en büyük havalimanlarından birini inşa ediyoruz. Avrupa’nın en hızlı büyüyen havayolu sektörüne sahibiz. Türk Hava Yolları da dünyanın en fazla destinasyonuna uçuş yapan havayolu şirketi durumundadır. Yine Çandarlı, Filyos ve Mersin’de Avrupa’nın ilk 10 limanı arasına girecek büyük limanlar inşa ediyoruz. Ülkenin her yanını modern demiryolu ve karayolu ağlarıyla, tünellerle donatıyoruz. Diğer taraftan, dünya devi olarak gördüğümüz ve kayda değer operasyonel büyüklüğe sahip Türk firmalarının önümüzdeki 10 yıl içerisinde küresel lojistik alanında belirgin bir rol üstleneceklerini öngörüyoruz.
Bunların yanı sıra Türkiye, pazarının sahip olduğu avantajlar sebebiyle dünyanın önde gelen lojistik firmalarına ev sahipliği yapmaktadır. Söz konusu firmalar Türkiye’yi Asya, Ortadoğu ve Avrupa operasyonlarının merkezi olarak gördüklerini ve bu sebeple tercih ettiklerini ifade etmektedir. Armstrong&Associates’in yayımladığı dünyanın en büyük ilk 20 lojistik şirketinden 19’unun Türkiye’de yatırımı olduğu bilinmektedir.
Şüphesiz Türkiye, göstermiş olduğu ekonomik performans ve bunun uzantısı olarak gerçekleştirdiği lojistik altyapı yatırımları ile önümüzdeki dönemde de adından sıkça söz edilen ülkelerden birisi olmaya adaydır. Hem geçmiş 10-15 yıldaki performansımız hem gelecek vizyonumuz çerçevesinde inanıyorum ki Türkiye, lojistik alanında daha saygın bir konuma erişme yolunda ilerlemeye devam edecektir.