İlaç firmaları tedarik zincirinde 10 farklı model kullanıyor
25/10/2017 - 13:12:00
2,23 milyar kutuluk hacme ve 20,67 milyar TL’lik değere ulaşan, 150’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştiren Türkiye ilaç endüstrisinde 10 farklı tedarik zinciri yapısının bulunduğunu belirten UCB Pharma Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Tedarik Zinciri Kıdemli Müdürü Dr. Emre Göllü, çokuluslu firmaların lojistikte dış kaynak kullanarak 3PL firmalarıyla çalışmayı tercih ederken, yerli firmaların ise birincil ve ikincil üretimin yerlerine de bağlı olarak kısmen hizmet aldıklarını söylüyor. Güllü, yerli üretim hamlesiyle birlikte birçok firmanın, tedarik zinciri süreçlerini yeniden kurgulamak veya sıfırdan oluşturmak durumunda kalacağının altını çiziyor.
Türkiye ilaç sektörünün mevcut durumu hakkında bilgi verir misiniz?
Cumhuriyet öncesi dönemde, büyük çoğunlukla küçük boyutlu işletmelerde lâboratuvar ölçeğinde yapılan üretimlerden ibaret olan ilaç sektörümüz, 1950’lerin ilk yarısında başlayan endüstrileşme dönemiyle birlikte yapılan yatırımlarla gelişme kaydetmiş ve 1984 yılında GMP (Good Manufacturing Practices – İyi Üretim Uygulamaları) olarak tanımlanan beynelmilel standartların yürürlüğe girmesiyle birlikte modern teknolojiye kapılarını açarak gelişimini sürdürmüştür. Günümüzde, Türkiye ilaç endüstrisi, uluslararası standartlarda üretim yapan 73 tesisi, sayıları 500’e yaklaşan firmanın ticari faaliyetleri ve 31 bin 500 çalışanı ile 11 binden fazla ürünü halkımızın hizmetine sunmaktadır. 2016 yılının verileri uyarınca, Türkiye ilaç pazarı 2,23 milyar kutuluk hacme ve 20,67 milyar TL’lik değere ulaşmıştır. Avrupa Birliği (AB), Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere 150’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştiren Türkiye ilaç endüstrisinin ihracatı 2016 yılında 863 milyon ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.
Türkiye’deki ilaç firmaları lojistik süreçlerini nasıl yönetiyor?
Ülkemizde faaliyet gösteren ilaç firmalarının tedarik zinciri yapılarına baktığımızda, lojistik süreçlerinin yönetimi bakımından farklı modeller ve kurgular karşımıza çıkıyor. Doktora tezimin kapsamında incelediğim bu konuda, genel olarak on farklı tedarik zinciri yapısının bulunduğunu ve lojistik süreçlerinin yönetiminde firmaların sahiplik yapıları ile çokulusluluk statülerinin de belirleyici olduğunu bizzat tespit ettim. Bu bağlamda, çokuluslu firmalardaki genel eğilim, lojistik süreçlerinin yürütümünde dış kaynak kullanımına yönelerek 3PL olarak tanımlanan lojistik hizmet sağlayıcı firmalarla çalışmak. Bunun aksine yerli firmalarda ise tedarik zinciri yapısı içerisinde birincil ve ikincil üretimin yerlerine de bağlı olarak 3PL firmalarından farklı kapsamlarda kısmen hizmet almak suretiyle karma modellerin uygulanması şeklinde kendini gösteriyor. Genel olarak, lojistik süreçlerin yönetiminin, sadece firmanın operasyon hacmine ve organizasyon yapısına değil, sahiplik yapısı, çokulusluluk statüsü ve ürün orijinalliği parametrelerine de bağlı olduğunu ifade etmek mümkündür.
YERLİLEŞME HAMLESİ TEDARİK ZİNCİRİNİ DE ETKİLEYECEK
İlaç sanayinde tedarik zinciri süreçlerinin odağında yer alan en temel konular neler?
Güncelde birincil önceliğe ve öneme sahip konu, ithalattan yerel üretime geçiş. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun 2016 yılının Mart ayı itibarıyla ilaç firmalarına ürün bazında bildirimde bulunarak, bunların ithalden yerel üretime dönüşümüne dair taahhüt verilmesi talebine istinaden, birçok firma bu amaçla projelerini başlattı. Bu projelerin kapsamında yürütülen teknoloji transferi çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte nihai olarak iç piyasada bulunan ilaçların toplam değerinin %60’ını yerel olarak üretilenlerin oluşturması hedefleniyor. Yerli üretime geçiş, firmaların tedarik zinciri yapılarını doğrudan etkileyen bir unsur. Birçok firma, üretime bağlı tedarik zinciri süreçlerini yeniden kurgulamak veya sıfırdan oluşturmak durumunda kalacak. Rekabetin sürekli yükseliş gösterdiği piyasa koşullarında, talebe bağlı esnekliği ve bunu sağlayabilmek için tedarik zincirinde çevikliği sağlayabilmek bakımından yerli üretimin avantaj sağlayacağını düşünüyorum.
Bu süreçte lojistik şirketlerine ne tür görev ve sorumluluklar düşüyor?
Öncelikle tüm paydaşların göz önünde bulundurması gereken husus şu ki, ilaç lojistiği, kendi standartları ve kuralları olan özgün bir faaliyet alanıdır. Dolayısıyla, bu alanda hizmet vermek ve bu alana yatırım yapmak isteyen lojistik firmalarının temelde bu yaklaşım ve bilinç dahilinde yola çıkmalarında fayda görüyorum. İlaç lojistiğinin olmazsa olmazları, gerekli kalite standartlarının uygulanması, uzmanlaşma ve sektörel gereksinimlere hızlı cevap verebilme, sistem odaklılık ve sürekli gelişime açıklık olarak sıralanabilir. Türkiye’nin ilaç lojistiği bakımından bana göre belirgin bir rekabetçi üstünlüğü, ilacın iki boyutlu karekod baskısı ve buna bağlı veri oluşturma süreciyle kimliklendirmesi, bununla birlikte değer zinciri boyunca veri akışının İlaç Takip Sistemi (İTS) üzerinden paket veri aktarım hizmeti (Package Transfer Service – PTS) yoluyla sağlanması şeklinde üretimden son kullanıcı durumunda olan hastalara erişimine kadar izlenebilirliğinin sağlanması ve bunun kayıt altına alınması şeklinde tezahür ediyor. Kimliklendirme ve izlenebilirlik, yani İngilizcedeki beynelmilel karşılıklarıyla “serialization” ile “track&trace” kavramlarının uygulanması bakımından dünyada bunu başaran ilk ve sistemsel gelişim bakımından öncü ülke konumundayız. Bu bağlamda, 2008 yılından bu yana yapılan ve yerel olanaklar dahilinde geliştirilen sistemlerle yürütülen çalışmaları, önemli bir sistemsel bilgi ve altyapı birikimi olarak addediyorum. Bunu, ülkemiz için katma değere dönüştürecek çalışmaların sürekliliği esas alınmalı her zaman bana göre. Bir yandan, yerel olanaklarımızla gerçekleştirdiğimiz böylesine önemli sistemsel gelişmeleri yaşarken, diğer yandan dağıtım kanalının tamamı boyunca gerekli kalite standartlarının sürekliliğinin ve izlenebilirliğin sağlanamaması, ayrıca nitelikli işgücündeki eksiklikler, dezavantajlarımız olarak kendini gösteriyor.
İlaç lojistiğinde yaşanan en temel sorunlar neler?
Ülkemizde ilaç lojistiğinde yaşanan temel sorun, kalite standartlarının, değer zincirinin tamamı boyunca kesintisiz ve eksiksiz olarak uygulanmasında yaşanıyor ki bunun kök nedeninde de gerek sistemsel bakımdan gerekse yetkin insan kaynağı bakımından altyapı eksiklikleri yer alıyor. Bunların çözümü için öncelikle, değer zincirini oluşturan tüm paydaşlar ve belirleyici konumdaki resmi kurumlar biraraya gelerek, ortak yöntemler geliştirmeli ve sektörel gereklilikler ile öncelikler gözetilerek ilerlenilmeli diye düşünüyorum. Özellikle soğuk zincir lojistiğinde, tüm paydaşların dahil olduğu bir sistemsel iyileştirme yaklaşımına ivedilikle ihtiyaç olduğu düşüncesindeyim, zira küresel ilaç sektöründe yaşanan gelişmeler, soğuk zincir ürünlerin mevcudiyetinin gittikçe artacağını bize işaret ediyor. Bununla ilintili olarak, ilaç sektörünün gündemindeki başlıklardan olan İyi Dağıtım Uygulamaları (Good Distribution Practices – GDP)’na geçiş için mevcut durumdaki dağıtım kanalını dikkate almak ve alternatif seçenekleri de oluşturmak suretiyle, operasyon, kalite, finans ve resmi uyum boyutlarıyla planlı bir yaklaşım getirmenin, uzun vadedeki etkiler düşünüldüğünde ilaç sektörünün gelişimi bakımından fayda sağlayacağı görüşündeyim.
Ülkemizin coğrafi konumu, üretim ve lojistik altyapısı ve insan kaynağı olarak, ilaç sektöründe bir bölgesel üretim ve lojistik üssü olarak hizmet verme potansiyeline sahip olduğuna inanıyorum. Yalnız, mevcut durum itibarıyla bu potansiyelin kullanımı için özellikle lojistik süreçlere bağlı gereklilikler bakımından ilaç ve lojistik sektörleri arasında bir sinerji zemini oluşturmak, ayrıca soğuk zincir lojistiği alanında gıda sektörünün birikimleri düşünüldüğünde, bunlardan da faydalanılacak ortamı yaratmak ve sonrasında gerek mikro gerekse makro ölçeklerde, ticari, hukuki, operasyonel ve kaliteye bağlı gereklilikleri irdeleyerek orta ve uzun vadeli bir strateji oluşturmanın fayda sağlayacağı düşüncesindeyim. Etkili planlama ve koordinasyon süreçleri ile ülkemiz için bir ekonomik gelişim ve katma değer artışı fırsatını bu alanda yaratmak mümkün olabilir.
DIŞ KAYNAK KULLANIMIYLA VERİMLİLİĞİ ARTTIRIYOR
Yılda ne kadarlık ürün sevkiyatı gerçekleştiriyorsunuz? Tedarik zinciri süreçlerinizi nasıl yönetiyorsunuz?
Yıllık sevkiyatımız 150.000 ile 200.000 koli aralığında yer alıyor. UCB Pharma olarak Türkiye’deki lojistik operasyonlarımızda dış kaynak kullanımı stratejisini izliyoruz ki bunda hem maliyet avantajı hem de randıman artışı şeklinde çift boyutlu rekabetçiliği esas alıyoruz. Bu operasyonlarımızın tümünü 3PL olarak tanımlanan çözüm ortağımız vasıtasıyla gerçekleştiriyoruz. Operasyon hacminin etkili yönetimi ve buna bağlı olarak tahakkuk eden maliyetlerin optimizasyonu bakımından ölçek ekonomisi yaklaşımını lojistik süreçlerde de uygulamak, fayda-maliyet dengesi bakımından öne çıkıyor. Rekabetin gün be gün arttığı piyasa koşullarında, başarılı olabilmenin ana yolu, hastaların ilaçlarınıza erişiminde sürekliliği sağlayabilmekten geçiyor ki bu hususta lojistik süreçlerinizin etkililiği büyük önem taşıyor.
Lojistik şirketlerinden, uluslararası nakliye, depolama, dağıtım ve ikincil ambalajlamaya dair katma değerli hizmetlerinin tümünü alıyoruz. Dahili lojistik operasyonlarımızda çalıştığımız 3PL nitelikli çözüm ortağımızdan, ürünlerimizin ilgili yerel mevzuatın belirlediği koşullara, kalite standartlarına ve niteliklerine uygun olarak depolanması, ilacın değer zinciri içerisinde firmaların müşterileri olan toptancılar konumundaki ecza depolarına teslim amacıyla onların İstanbul içindeki şubelerine nakliyesi ve Anadolu’daki şubelerine nakliyeleri için anlaşmalı nakliye ambarlarına teslimi, ürünlerimizin fason üreticilerimizden depomuza nakliyesi, İlaç Takip Sistemi (İTS)’nin gereklilikleri uyarınca ürünlerimizin kutularına iki boyutlu karekod ile seri numarası basılması suretiyle kimliklendirilmesi ve bu kimliklendirmenin ürünlerimizin ikincil ambalajları için hiyerarşik boyuta taşınması olan kutu, koli ve palet arasında ilişkilendirme hizmetlerini alıyoruz. UCB Pharma olarak iş yapma biçimimizin temelini hastalarımız için değer yaratma ilkesi oluşturduğundan, öncelikle lojistik de dahil olmak üzere her alandaki harici iş ortaklarımızda değerlerimize bağlı ortak paydanın oluşumuna, bununla birlikte; kurumsallık, güvenilirlik, süreç odaklılık, ilaç sektörüne özgü gereksinim, koşul ve standartları uygulama, müşteri odaklı yaklaşım kriterlerine bakıyor ve iş ortaklıklarımızın uzun vadeli olmasını gözetecek şekilde tercihte bulunuyoruz. Lojistik hizmetlerimizin temininde NHL firmasıyla çalışıyoruz. Soğuk zincir olarak nitelendirdiğimiz, 2-8 ⁰C santigrat aralığında muhafaza ve sevk edilmesi gereken ilaçların taşınması için valide edilmiş pasif sistem olarak adlandırdığımız, ürünün gerektirdiği koşulları belli bir süre dahilinde sevkiyat boyunca muhafaza eden strafor kolileri kullanıyoruz.