Geçmişten geleceğe limanlara bir bakış
Türk limancılık sektörünün nereden nereye geldiğini hatırlamanın çok önemli olduğu bir dönemden geçiyoruz. 2002 yılında Türkiye’nin tüm limanlarında 180 mTon yüke hizmet verilmişti. Ağırlıklı olarak TCDD’nin yönetimde olduğu limanlar çok verimsiz ve armatörlerin gelmekten çekindiği bir ülke olmuştuk. İzmir ve Haydarpaşa limanlarındaki sıradan dolayı armatörler konteyner başına 500 USD yoğunluk bedeli ister hale gelmişti. Bu tarihler özel liman işletmeciliği açısından da gelişmelerin yeni başladığı bir dönem olarak tanımlanabilir. 1986 yılına kadar devlet tekelinde olan limancılık hizmetleri, özellikle 2000’li yıllarla birlikte özel sektörün dikkatini çekmeye başlamıştı. Bugün limancılık sektörü 470 mTon yüke hizmet veriyor. Vinçsiz limanlardan dünyanın en son teknolojilerinin kullanıldığı limanlara, liman içinde bulunamayan konteynerlardan cep telefonundan adreslerin paylaşılabildiği adreslemeye, eğitimsiz, kalifiye olmayan işgücünden sertifikalı ve deneyimli yerleşik ekiplere hep bu dönemde geçtik. Bugünden geçmişe bakınca, sektörümüzün ne kadar büyük bir gelişmeyi ülkemize kazandırmış olduğunu çok daha iyi gözlemleyebiliyorum.
Bugün 2018’in ilk 6 ayı sonunda konteyner yüklerinde sektörümüz 5,2 mTEU iş hacmi ile geçen yılın aynı dönemine göre ,5’luk bir büyümeyi başarmıştır. Bu iş hacminin %30’unun da (1,5 mTEU) transit iş hacminden yaratılması, artık limanlarımızın sadece ülke yükleriyle yetinmediğinin açık bir göstergesidir. Ülkemiz bu sene alıcı ve satıcısı Türkiye dışında olan yüklerden 350 milyon dolardan fazla dövizi limancılık sektöründen kazanmış olacaktır. Özelleştirmenin belki de hizmet kalitesi ve fiyatlar açısından değerlendirildiğinde müşterilerine bu kadar fark yarattığı bir iş alanı daha olmayabilir. Bu dönemde gerçekleştirilen özelleştirme, satınalma ve sıfırdan yeni limanları kısaca hatırlamakta yarar var;
Yıl |
Liman |
1997 |
Sinop-Ordu-Giresun-Tekirdağ-Hopa Limanları |
1998 |
Antalya Limanı |
2000 |
Alanya Limanı |
2001 |
Marmaris Limanı |
2003 |
Dikili-Trabzon-Kuşadası-Çeşme Limanları |
2004 |
Sedef Limanı |
2005 |
Alemdar-İskenderun-Mersin Limanları |
2006 |
Antalya-İzmir Limaş-Kumport-Seka Taşucu Limanları |
2007 |
Derince-Un Ro-Ro Limanları |
2008 |
Bandırma-Samsun-Autoport-Kumport-Kızılkaya-Altınel Limanları |
2010 |
İskenderun-Antalya Limanları |
2011 |
GPH-Kumport Limanları |
2012 |
Petkim-Limak-Gemport-Rota Limanları |
2013 |
Çandarlı Limanı |
2014 |
Derince Limanı |
2015 |
Kumport Limanı |
2017 |
Mardaş-Mersin Limanları |
Bu satınalmalar karşılığında nominal 6.153.1 milyon dolarlık satın alımlar söz konusu oldu. Tüm bu satın alımlara ek olarak en az bu tutar kadar yatırım gerçekleştirildi. Ayrıca gene aynı dönemde Asyaport, Marport, Beldeport, Evyap Port, DP World, Yılport, Ford, Gemlik Gübre, BorusanPort, APM, Limak gibi ciddi yatırımlarda hayata geçirdi.
20 YILDA 20 MİLYAR DOLAR
Çok kaba bir hesapla son 20 yılda Türk limancılık sektörü, 20 milyar doların üzerinde yatırım çeken bir sektör olmuştur. Bugün dünyanın en büyük 10 konteyner liman operatöründen 5 adedi Türkiye’de yatırım yapmış durumdadır. Diğer 5 operatörden 2 tanesi 2018 yılı içinde iki limanımızı satınalma noktasına gelmiş ancak yaşanan ekonomik belirsizlik sebebi ile kararlarını ertelemişlerdir. Kısacası, Türkiye genç nüfusu, dünya ortalaması üzerinde gerçekleştirdiği büyüme performansı, bölgesinde hub olmaya uygun konumu ile yabancı yatırımcıların pazara girebilmek için fırsat kolladıkları bir ülkedir. Sektörün hala yatırım çekecek cazibede olmasının bir diğer sebebi de tam anlamı ile serbest rekabet esasları ile çalışıyor olmasıdır. Tüm bu büyük yatırımlar ve rekabet ortamı Türk limancılık sektörünün benzer Avrupa liman fiyatları ile kıyaslandığında ihracatçılarımıza ciddi rekabet avantajı sağladığını, hem de yurtdışında olduğu gibi altyapı ve arsa yatırımlarını da kendisi yaparak bunu gerçekleştirdiğini görüyoruz.
Geçen yıl Türk limancılık sektörüne getirilmek istenen tavan fiyat uygulamaları veya standart fiyat aslından en çok Türkiye’ye değer kaybettirecektir ve çok ihtiyacımız olan yabancı yatırımcı açısından caydırıcı etki edecek bir yaklaşımdır. Yeniden yapılanan Ulaştırma Bakanlığımızın yakından bildiği bu gerçek, Ticaret Bakanlığımız yetkilileri tarafından görüleceğini umuyoruz.
Geleceğe yönelik yapılması gerekenlerin doğru yerlerde, yeni kapasiteler yaratarak rekabet ortamını desteklemek ve liman bölgelerindeki küçük limanların birleşerek yaratacakları iş hacmi ve kapasiteyle bu rekabet ortamına girmelerini sağlamak olmalıdır. 2004’den beri kapatılması gündem de olan Haydarpaşa Limanı’nın da artık yük işinden çıkması, henüz özelleştirilmesi yapılmamış olan son kalan limanların da özel sektöre devredilmesi önemli adımlar olacaktır.
Rekabet her zaman en doğru verimliliği ve maliyeti yaratmıştır; dıştan müdahale sadece serbest rekabet ortamını bozmak ve yatırımcıları korkutmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Su akacağı yolu her zaman bulmuştur. Engelleri kaldıralım ki hızlı aksın, potansiyel enerjisini kinetik enerjiye çevirmeye devam etsin.