e


Pandeminin yıldızı lojistik sektörü ve çalışanları oldu
Pandemi sürecinde lojistik sektörünün tüm bileşenleriyle olağanüstü bir başarıya imza attığını belirten DEİK Lojistik Konseyi Başkanı ve FIATA Kıdemli Başkan Yardımcısı Turgut Erkeskin, “Bu dönemde sektörümüzün dünyada olduğu gibi, Türkiye için de hayati önemde olduğunu gördük. Önümüzdeki 10 yıl içinde ülkemizin en büyük hizmet ihracatçısı sektörü olacak lojistik sektörüne sahip çıkmalı, gelişmesine, büyümesine, kendisini yenilemesine imkan verecek destek ve piyasa koşullarını yaratmalıyız" diye konuştu. Lojistik sektörünün güncel konularıyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Erkeskin, yaklaşan UTİKAD seçimlerini de değerlendirdi.




Turgut Erkeskin

3 BAŞLIKTA DESTEK TALEBİ!

Pandemi sürecinde 3 ana başlık altında desteğe ihtiyacımız olduğunu gördük:

·Herşeyden önde gelen mallara fiziki olarak dokunan depo, liman, havalimanı gibi tesislerde çalışan elmanlarımız, taşıma araçlarını sevk ve idare eden elemalarımız ve tüm süreci yöneten idari personelimizin sağlığı ve görev yerlerine sorunsuz, kesintisiz erişimi.

·İşlerimizin devamlılığı, yani ithalatın, ihracatın, üretimin kesilmeyecek şekilde devam ettirilmesini sağlayacak her türlü düzenlemenin yapılması.

·Karşı karşıya kalınan durumun sebep olduğu finansal sıkıntıların mümkün olduğu ölçüde azaltılmasına yönelik destekler.

Bu konuların hemen hepsinde değişik oranlarda kolaylaştırıcı düzenlemeler yapıldığını söyleyebiliriz.
 
Pandemi ile başlayan süreçle birlikte lojistik ve tedarik zincirinin konuşulduğu bir döneme tanık olduk. Bu dönemde dünya ve Türkiye perspektifinden bakarsak lojistik sektörü nasıl bir sınav verdi?  
 
Mükemmel bir sınav verdik diyebilirim. Ancak bittiğini söyleyemeyiz ve sınav vermeye devam ediyoruz. Bugüne kadar yakın, hatta uzak geçmişte hiç kimsenin, hiçbir şirketin yaşamadığı, tecrübe etmediği zorluklarla karşı karşıya kaldık. Her şeyden önce gerek sahada ve gerekse de ofislerde çalışan tüm personellerimiz ve aileleri büyük bir sağlık problemi ile karşı karşıyaydı. Onların sağlığını tehdit edecek, riske atacak tüm süreçleri tarayıp bulmamız ve ortadan kaldırmamız ya da güvenli hale getirmemiz gerekiyordu. Onlar ayakta kalmadan hiçbir süreci işletemeyeceğimizi biliyorduk.
Beyaz yakalı personelimizi uzaktan çalışmaya, evlerinden çalışmaya adapte etmemiz gerekti. Süreçlerimizi bu yeni duruma göre dizayn ettik, yöneticilerimizin uzaktan yönetim melekeleri kazanmalarını sağlamaya gayret ettik. Beraberinde en büyük sorumluluğumuz olan Türk mallarını ihraç piyasalarına gecikmesiz – sorunsuz taşımamız gerekiyordu. Ancak bir taraftan sınır geçişlerinde yasanan gecikmeler, hatta kapanmalardan kaynaklanan imkansızlıklar, diğer taraftan özellike havayolunda yolcu uçaklarının uçuş yapmaması ile ortaya çıkan kapasite yetersizlikleri bizleri ve tabii ihracatçılarımızı çok zorladı. Diğer taraftan bu zorluklara, pandemi le beraber konteyner hatlarının seferlerini azaltması ve bazı liman uğraklarını kaldırması nedeniyle özellikle son 2-3 aydır konteyner yetersizliği ve navlun fiyatlarının 3 - 4 katına çıkması sorunu eklendi. 
 
FIATA Kıdemli Başkan Yardımcısı olarak sektörü global ölçekte takip ediyorsunuz. Dünyanın lojistik gündeminde tartışılan konular neler? Bu kapsamda değerlendirdiğinizde Türk lojistik sektörünün gündemi dünya gündemi ile uyum gösteriyor mu?
 
Türkiye’deki gündemimiz ile dünya lojistiğinin gündemi birbirinden çok da uzak değil. Dış ticaret lojistiği tümüyle entegre bir yapı olduğundan dünyada olanlar bizleri etkilediği gibi bizde ya da hinterlandımız içinde olan olaylar da dünya gündemini etkiliyor. FIATA sözkonusu çalışmalarını yerelden globale doğru ölçeklerken, talep ve öngörülerini yine muadili WCO – WTO – IATA – FMC – Avrupa Komsiyonu – ICC gibi yapılarlala yürütürken, ülkemizde UTİKAD bu çalışmaları bakanlıklar, odalar ve konseylerimiz ile yürütüyor. Ana konulara gelince, yine gündemi en çok işgal eden unsurlar, dijitalleşme, ticaretin ve lojstiğin önündeki darboğazları kaldırma, sürdürülebilir sistemler ve firmalar kurma imkanlarının değerlendirilmesi, demuraj uygulamaları, alıcıları tarafından teslim alınmayan malların akıbeti, gemi hatlarının kurdukları birlikteliklerin, konsorsiyumların beklenen faydayı sağlayıp sağlamadığı, navlunlardaki yükselişler en önemli konularımız. Tabii çok daha spesifik olarak bakarsak aşı lojsitiği en temel konumuz.
 
LOJİSTİK SEKTÖRÜNÜ GELİŞTİRECEK KOŞULLARI OLUŞTURMALIYIZ 
 
İntermodal ve demiryolu taşımacılığının önemini artırdığı bir dönemdeyiz. Kısa ve orta vadede taşıma modları nasıl gelişecek? Lojistik sektörü yatırım planlarını yaparken nelere dikkat etmeli?
 
Her zaman altını çizdiğim bir gerçek var, o da, her taşıma moduna her zaman ihtiyacımız olduğu, birisinin diğerine tercih edilemeyeceği, hepsinin sağladığı imkan ve kabiliyetlere her zaman ihtiyacımız olduğu gerçeğidir. Pandemi de bize çok açık bir şekilde gösterdi ki, bütün taşıma modlarının ve bunların birbirleriyle bağlantısı ile oluşan intermodal ve multimodal sistemlere ihtiyacımız var. Sistem içinde tamamının ve dengeli bir şekilde yer almasını, rekabetçi, sürdürülebilir büyümesine imkan sağlamalıyız. Pandemide karayolu taşımacılığının ne kadar önemli olduğunu ve beraberinde bu segmentte çalışan başta şöförlerimiz olmak üzere, ne büyük tehlikelere maruz kalabildiklerini, yaşam koşullarının ne kadar zor olduğunu bir kere daha gördük. Onlar olmasa lojistik sistemimizin tamamen çökebileceğini de anlamış olduk. Her ne kadar pahalı bir taşımacılık tipi olarak görülse de, havayolu taşımacılığının olmazsa olmaz olduğunu deneyimledik. Denizyolu taşımacılığının navlunlar 3 katına çıksa da bedelini ödeyip kullanmamız gereken bir sistem olduğunu kavramış olduk. Demiryolu taşımacılığının bir kerede büyük miktardaki malların hızlı bir şekilde ve temassız sevkedilmesinde, ekstra kapasiteler yaratmasındaki önemini bir kere daha idrak ettik. Zor zamanlarda ihtiyacı karşılayabilmek, sanayimizin ticaretimizin ihtiyacını karşılayabilmek için normal zamanlarda da birbirimize destek vermemiz gerekiyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde ülkemizin en büyük hizmet ihracatçısı sektörü olacak lojistik sektörüne sahip çıkmalı sadece yaşatmakla kalmamalı, gelişmesine, büyümesine, kendisini yenilemesine imkan verecek destek ve piyasa koşullarını yaratmalıyız. 
 
KAMU İDARESİ EŞİT, ADİL VE ŞEFFAF OLMALI
 
Lojistik sektörüne sahip çıkılması gerektiğini belirtiyorsunuz, bu konuda sektörün öncelikli konuları neler, hangi adımlar atılmalı?
 
Lojistik sektörü hizmet ihracatı kapsamında yer aldığı ve hatta yakın gelecekte döviz kazandırıcı faaliyetlerde turizmin de önüne geçmesi beklendiğinden, ekonomiye büyük katkı sağladığı için diğer ihracat kalemlerinde olduğu gibi pek çok destekten faydalandırılmalıdır. Sektörde faaliyet göstermek isteyen firmalar için bir zorunluluk olan yetki belgelerinin yüksek ücretleri firmaları daha en başında zorlamaktadır. En güncel yetki belgesi olan Taşıma İşleri Organizatörlüğü Yetki Belgesi’nden örnek verecek olursak, 2021 yılında tüm taşıma modlarında taşıma işleri organizatörlüğü faaliyetinde bulunmak isteyen firmalar bu belgeye sahip olmak için 200.620,00 TL ödemek zorundalar. Sektör bu ve buna benzer yüksek ücretler ile uğraşmak zorunda kalmadan, enerjilerini, birikimlerini kendi firmalarını ve sektörü geliştirebilecek adımlar atmaları için teşvik edilmelidir. Ayrıca Bakanlığın farklı birimlerinde farklı belgeler istenmesi ve çok sayıda yetki belgesinin olması da bir sorundur. UTİKAD olarak belge sayısının azaltılarak süreçlerin Fiziki taşıyıcı, Taşıma İşleri Organizatörü, Acente olarak, 3 kategoride sürdürülmesi önerimizi Bakanlık ile paylaştık. Diğer yandan sektörümüzün uzun yıllardır çözmek için uğraş verdiği ancak kalıcı çözüm bulamadığı sorunlardan bir tanesi de, dönemsel kullanıma açılan belgelerin yetersizliğidir. Taşıma yapma potansiyelimiz varken belge sıkıntısı sebebiyle taşıma yapamamak rekabet gücümüzü azaltmaktadır.
Uluslararası karayolu taşımacılığında kota ve vize sorunları, Gümrük Birliği Anlaşması’nın yenilenmesi, transit taşımacılığın problemlerinin üzerinde durulması, mevzuat değişikliği isteyen alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir diğer sorunumuz ise Türkiye'nin ihracat kapılarında meydana gelen uzun TIR kuyruklarıdır. Bu durum sektörü çıkmaza sokmaktadır, soruna kalıcı ve sürdürebilir bir çözüm bulunması öncelikli ve şarttır. Uzun bir süredir devam eden konularımızdan bir tanesi de Ordino konusudur. Bu konudaki UTİKAD görüşünü her platformda kanun gerekçeleri, mahkeme kararları ile birlikte dile getirdik.  Ancak üzülerek belirtmek isteriz ki, mahkeme kararları olmasına rağmen uygulamada farklılıklar, yükün ordinosu olmadan alıcıya teslim edilmesi konuları halen sektörde büyük bir sorun olmaya devam etmektedir.
Bir süredir gündemimizde olan bir başka konu ise, U-ETDS konusudur. Her ne kadar uygulamaya yönelik denetimler 1 Temmuz 2021’e kadar ertelenmiş olsa da, yabancı plakalı araçların bu sisteme dahil edilmemesi, yabancı araçların sistem girişi yapmakla yükümlü olmaması, Türk araçlarının yabancı plakalı araçlar ile rekabetini olumsuz yönde etkilemektedir. Sistem ve belge sorunlarından sonra farklı bir konuya dikkat çekmek isterim. Son dönemlerde kamu idaresinin özel sektör fiyatlarını ve tarifeyi belirlemesi, ayrıcalıklı fiyat tarifelerinin olması sebebiyle serbest rekabet ilkelerine aykırı uygulamalar ile tekelleşmeye doğru bir yönelim görünmektedir. Bu son derece yanlış ve sektörümüzü olumsuz etkileyecek bir durumdur. Kamu idaresi tarafsızlığını korumalı, her firmaya eşit, adil olmalı ve fiyat tarifeleri açık, şeffaf, ulaşılabilir olmalıdır. Pandemi süreci bize bir kez daha gösterdi ki, kriz anının kurtarıcı, alternatif taşıma modu Demiryolu ve İntermodal taşımalardır. Konteynerleşmenin hızla arttığı günümüzde terminallerimizin intermodal taşımacılığa elverişli hale getirilmesi büyük önem arz etmektedir. Bunu başarabilirsek, intermodal taşımacılığının yaygınlaştırılması ile ülkemizin dış ticaretine ve lojistik akışlarına katkı sağlayabiliriz.
Uzun zamandır çalışmakta olduğumuz bu konuların yanısıra benim gerek Türkiye’de gerekse’de dünyada en önem vermemiz gerektiğini düşündüğüm konu dijitalleşmedir. Firmalar özellikle pandemi döneminde yıllardır gündemlerinde olan dijitalleşme planlarını devreye aldı ve yasaklarla geçen süreçte dijital ortama kısa bir sürede uyum sağladı. Lojistik firmalarının dijitalleşmeye hızlı geçişi ile birlikte kamu idarelerinden de bu yönde gelişmeler beklendi. Özellikle Ticaret Bakanlığı dijitalleşme alanında önemli adımlar attı. Ancak hala tüm paydaşların ortak bir bilgi platformunda buluşmasına ihtiyaç devam ediyor. 
Hem FIATA hem de UTİKAD olarak dijitalleşmenin gerekliliğinin altını uzun süredir çiziyorduk. Pandemi döneminde dijital uygulamalar; e-ticaret ve evrakta otomasyon noktasında da çok önemli gelişmeler yaşandı. Aslında COVID-19 salgını ile birlikte dijitalleşme hayatımızın her alanında mecburi bir hal kazandı. Lojistik sektörü bağlamında düşündüğümüzde de kalıcı olmak isteyen firmaların hepsi dijitalleşmeye açık olmak zorundadır. Pandemi bizlere gösterdi ki, dünya üzerindeki iş yapış biçimleri de sürekli değişime açık. Tam da bu noktada bu konuyla alakalı olarak UTİKAD ile yurt içi ve yurt dışında yerleşik danışman kuruluşlar arasında Dijital Lojistik Platformu modeli geliştirilmesine yönelik sektör raporu hazırlamak üzere iş birliği anlaşması imzalandı.
Hazırlanacak raporumuz ile tüm dijital yapıları entegre edecek bir üst platform aracılığıyla taşımacılıkta kullanılan dokümanlar, veriler ve bilgiler ile onay süreçlerinin dijitalleşmesinin getireceği maliyet, hız ve güvenlik kazanımlarını ortaya koyacak olup iş birliği kapsamında öncelikle taşıma işleri organizatörleri, fiziki taşıyıcılar, deniz ve hava limanları gibi taşımacılığa ilişkin yükün taraflarının bir araya getirildiği pilot bir model tasarlanacaktır. Projemizin sektörümüze katkı sağlamasını umut ediyoruz.
 
TÜRKİYE'NİN JEOPOLİTİK ÖNEMİ KATLANARAK BÜYÜYOR
 
Çin'in One Road One Belt projesinin, Doğu Akdeniz'deki sorunların Türk Lojistik sektörüne etkileri neler olacak? Bu konudaki öngörü ve değerlendirmeleriniz neler?
 
Dünyanın en büyük ve en güçlü ticari koridorları, tedarik rotalarının artık Anadolu coğrafyasından geçiyor olması ülkemiz için eşsiz bir durum ve fırsat.  Ülkemizin sahip olduğu jeopolitik önemine önem katmış durumda. Baştan başa geçen kesintisiz demiryollarımız ve karayollarımız, havayolu yatırımlarımız adım adım lojistik gücümüzü artırmaktadır. Bu sebeple Anadolu coğrafyasını Yeni İpek Yolu’nu Avrupa’ya bağlayan bir köprü olarak tanımlamak çok doğru bir yaklaşım olacaktır. Pandemi şartlarında dahi ihracat taşımalarında kayda değer bir performansımız devam etmektedir. Ülkemizin ihraç edebileceği ürün çeşitliği çok fazla bu da ülkemizi ihracat anlamında vazgeçilmez kılıyor. Uzun ve sürdürülebilir bir ticaret ağı ile kazanımlarımızın artmasını temenni ediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye'den Çin'e gidecek ikinci ihracat treni İstanbul'dan uğurlandı. Basına yansıyan olumsuz birçok söylem olsa da yeni gelişmeleri takip ettik ve trenin nihai noktasına ulaşmasını mutlulukla izledik. İlk tren gelecek dönemde Marmaray'ın, BTK Demiryolu Hattı ve Orta Koridor'un tam kapasiteyle işletilmesi için çok önemli adım olarak değerlendirilebilir. Bu taşımalarla ulaşım maliyetleri ve süresi önemli oranda azalırken, hem Türkiye'nin hem sanayicinin rekabet gücü artacaktır. Ülkemizin Asya-Avrupa arasındaki transit taşımacılığın da merkezi haline gelmesi ve transit taşımacılıktan hak ettiğini elde edebilme süreci hızlanacaktır.
Türkiye'nin coğrafi konumu, lojistik ağları, tedarik zinciri, acil durumlarda zamanında aksiyon alması, avantajların kapısını açıyor. Koronavirüs sebebiyle Çin’in ticari ve sanayi girişimlerinin aksaması, durması ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkeye yeni alanlar yarattı. Çin’in üretimde devreden çıkmasıyla ülke olarak bir ivme yakalayıp Çin’in yaşadığı aksaklıkları kendi lehimize çevirebildik ve üretim ağımızın genişlemesini, dış pazarlara üretimlerimizi satmayı, ikame ürün tedarikçisi olmayı başardık. Ancak şunu da çok iyi biliyoruz ki, bu durumun devamlı olabilmesi için ülkemizin ara mamul tedarikini çözmesi gerekiyor. Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'ta tüm sorunlara diyalogla ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde siyasi çözümler bulunmasından yanayız. Çözümcül yaklaşım dünya, ülkemiz, sektörümüz için oldukça önemlidir. Dünya koronavirüs gibi önemli bir durumla mücadele ederken bir de siyasi sorunlar kaynaklı önemli ve stratejik konularda da sorun yaşanması ilgili tüm ülkeleri olumsuz etkileyecektir. 
 
“UTİKAD AİLEM GİBİ AYRILMAZ BİR PARÇAM”
 
  • UTİKAD'ın günübirlik yönetiminden ayrılma kararı aldım. FIATA’daki görevime daha çok zaman ayırmam gerekiyor.
  • UTİKAD’ın bugün geldiği noktanın arkasında yatan en önemli unsurlardan biri de bu kurumsal geleneğin sürdürülmesidir.
  • Seçim çalışmaları sürecinde derneğin birlik ve bütünlüğünün bozulmasına yol açabilecek her türlü kutuplaşmadan, gruplaşmadan uzak durulması gerektiğini düşünüyorum.
 
6 yılı başkanlık, 8 yılı yönetim kurulu üyeliği olmak üzere 14 yıldır görev yaptığınız UTİKAD’da yeni dönemde yer almayacaksınız. Öncelikle bu kararı alma nedenlerinizi öğrenebilir miyiz?
 
UTİKAD’ın ilk kurulduğu yıllardan bu yana -ki o zaman adı UNMAD’dı- üyesiydim ve toplantılarına düzenli olarak katılırdım. Ancak 2002 yılında İstanbul’da düzenlenen FIATA kongresi benim için bir dönüm noktası oldu. Derneğin neler yaptığı, vizyon ve misyonunun ne olduğunu tam olarak o zaman idrak ettim diyebilirim. Kongre sonrası yapılan genel kuruldan sonra Deniz Çalışma grubunda üye olarak çalışmalara destek vermeye başladım. 2006 yılında Yönetim Kurulu üyesi olarak derneğin karar merciinde yer aldım ve sonraki serüveni siz de çok iyi biliyorsunuz. Aslında burada benim için ilginç olan bir kesişmeden de bahsetmek isterim. 2002 yılında derneğe aktif olarak katılmam ile birlikte tesadüfler zinciri birbirini izledi. Aile hayatımda ikizlerimiz de o sene doğdular. Yani aslında hayatımda “üçüz” bir durum oluşmuştu. UTİKAD da çocuklarım gibi benim ayrılmaz bir parçam haline geldi. 18 yıl boyunca hem çocuklarımın hem de UTİKAD'ın büyümesini, gelişmesini ve serpilmesini görmek bir taraftan duygulandırırken bir taraftan da gururlandırıyor beni... Yine enteresan bir tesadüftür ki, bu sene çocuklarımız eğitimleri için evden ayrıldılar ve yurt dışına gittiler. Benim de UTİKAD’ın günübirlik yönetiminden ayrılma kararım aynı zamana denk geliyor. Bir taraftan UTİKAD ile bağımı devam ettirirken, günlük çalışmalarımda FIATA’daki görevime daha çok zaman ayırmam gerekiyor. Bu değişimi çok sağlıklı ve gerekli bir adım olarak görüyorum. Ancak nasıl ki, çocuklarımızdan manen ve fikren kopmak mümkün değilse, UTİKAD’dan da kopmam mümkün değil. O benim ailem gibi ayrılmaz bir parçam.
 
UTİKADIN BAŞARISINDA KURUMSAL SÜREKLİLİĞİN PAYI BÜYÜK
 
UTİKAD’ın geçmiş dönem seçimlerine baktığımızda hep tek liste olarak seçimlerin gerçekleştirildiğini görüyoruz. Ancak bu dönem Genel Kurulda 2 ayrı liste olarak seçimlere gidileceği anlaşılıyor. Bu durumu hangi nedenlere bağlıyorsunuz? 2 ayrı liste olarak seçimlere gidilmesinin avantaj ve dezavantajları neler?
 
Evet her ne kadar geçmişte cılız kalmış bir istisnası olsa da seçimlere hep tek liste halinde gidildi. Konuyu sektörel meslek derneği düzleminde değerlendirdiğimde bu durumu çok sağlıklı görüyorum. Hatta bu özelliğimizin büyüklü küçüklü diğer sivil toplum kuruluşları tarafından beğeni ile izlendiğine, hatta gıpta edildiğine de şahit oluyorum. Ben ve kadrolarında bulunduğum yönetimler, temsil ettiğimiz ekol, devamlılığı ve aynı zamanda değişimi de temsil eden bir ekol. Bir taraftan derneğin sahip olduğu ilişki ve hafızanın, onu kuran ve sürdüren ekipler tarafından devam ettirilmesini savunurken, diğer taraftan da devamlı yenilenme ve değişim ile yeni kişi, görüş ve enerjilerin sisteme katılmasını gerekli gördük. Bu sayede dernek kendi sağlam temelleri üzerinde ve fakat her dönemde yenilenerek, değişerek gelişti ve gelişmeye devam ediyor. Dikkat edilirse, hemen tüm seçimli genel kurullarımızda önceki dönemde görev almış bazı üyelerin yeni yönetim kurulunda da yer aldığını görüyoruz. Bununla birlikte özellikle çalışma gruplarında aktif rol alarak dernek faaliyetlerine katkıda bulunan arzulu meslektaşlarımızın yönetim kadrolarına dahil olduğunu da görüyoruz. Bunun en önemli nedeni kurumsal sürekliliğin sağlanarak, elde edilen kazanımların daha ileriye götürülmesinin hedeflenmesidir. UTİKAD’ın bugün geldiği noktanın arkasında yatan en önemli unsurlardan biri de bu geleneğin sürdürülmesidir. UTİKAD’da yönetim kurullarında yer almak isteyen, zamanını ve gücünü sektör için harcamak isteyen herkesin mutlaka yeri olmuştur. Bugüne kadar derneğin yönetiminde yer alan kişilere bakıldığında bu açıkça görülecektir.  
Bugün üyelerimizin ve onların iradelerini ortaya koyduğu en yüksek organımız olan Genel Kurulumuzun önüne, bir önceki yönetim ile bağların tamamen kopartıldığı bir seçenek konuluyor. Burada önemli bir karar alma durumuyla karşı karşıya olunduğunu söylemem gerek. Genel kurul üyelerinin karar vermesi gereken şudur: Bugüne kadar derneğin yönetildiği ve başarılı olmuş sistemle mi devam edilecek? Yoksa içinde bir önceki yönetimden hiç kimsenin yer almadığı sıfırdan bir yapılanma anlayışı mı kabul edilecek? Derneğimiz adına bu değerlendirmeyi en iyi yapacak ve uygulamaya koyacak olan elbette Genel Kurulumuz olacak. Hangi yöntem seçilirse seçilsin icraat ve sonuçlarının ülkemiz ve sektörümüz adına maksimum faydayı sağlamasını temenni ederim. Ancak, seçim çalışmaları sürecinde kişisel menfaat birlikteliklerinden, derneğin birlik ve bütünlüğünün bozulmasına yol açabilecek her türlü kutuplaşmadan, gruplaşmadan uzak durulması gerektiğini düşünüyorum.
 
GENEL KURULUN KARARI HERŞEYİN ÜSTÜNDEDİR
 
14 yıllık UTİKAD deneyimlerinizden yola çıkarak, derneğin yönetim ve işleyişi açısından nelere dikkat edilmeli? Seçimle işbaşına gelecek yönetime önerileriniz neler olur?
 
Her iki taraftaki kadrolar da sektörümüzün değerli mensuplarından, arkadaşlarımızdan, dostlarımızdan oluşuyor. Göreve talip olan tüm arkadaşlarımızın ülkemizin, sektörümüzün, firmalarımızın, sektör çalışanlarımızın ve paydaşlarımızın menfaatlerini önde tutacakları konusunda en ufak bir şüphe taşımıyorum. Bir kere Genel Kurul kararını verdikten sonra bugün olduğu gibi tek vücut tek ses olmalıyız. Kimse derneğimiz ve sektörümüz için düşünce ve tavsiyelerini kendisinde saklı tutmamalı, seçilmiş yönetim ile paylaşmalı ve çözümler beraber yaratılmalı. Ancak bu sayede kazanan başta sektörümüz ve tabii UTİKAD olacaktır.
 
 
 



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat