e

Lojistik sektörü 40 milyar dolarlık hedefe koşuyor
HİB Yönetim Kurulu Üyesi Murat Baykara, lojistik sektörünün 2028’de ulaşmayı hedeflediği 40 milyar dolarlık hizmet ihracatının Türkiye’nin küresel rekabetçiliğinde kritik bir rol oynadığını vurguladı. Baykara, sektörün her iyileşmesinin hem hizmet ihracatına doğrudan çarpan etkisi sağladığını hem de mal ihracatının omurgasını güçlendirdiğini belirtti. 




hibKüresel ticarette daralma, Kızıldeniz krizi ve jeopolitik risklere rağmen Türk lojistik sektörü 2025’e güçlü bir performansla girdi. İlk 9 ayda 31,5 milyar dolar hizmet ihracatı gerçekleştiren sektör, Türkiye’nin mal ihracatının da temel taşı olarak öne çıkıyor. Hizmet İhracatçıları Birliği (HİB) Yönetim Kurulu Üyesi ve Lojistik Hizmetleri Komite Başkanı Murat Baykara, uluslararası koridorlardan finansmana, dijitalleşmeden sürdürülebilir taşımacılığa kadar pek çok alandaki gelişimin 2028’de 40 milyar dolarlık ihracat hedefinin belirleyici unsuru olacağını vurguladı. 
 
TÜRKİYE’NİN LOJİSTİK AVANTAJI GÜÇLENİYOR
Hizmet ihracatında lojistik sektörünün 2025’te yüzde 35 paya ulaşması… 2028’de 40 milyar dolar hedefi açısından kritik kırılma noktaları neler olacak?
2025 yılında küresel ticarette yaşanan daralma, Kızıldeniz krizi ve jeopolitik risklere rağmen lojistik ve taşımacılık sektörümüz ilk 9 ayda 31,5 milyar dolarlık ihracat hacmine ulaşmıştır. Bu tablo, sektörün küresel şoklara karşı ne kadar dirençli olduğunu gösteriyor. 2028 yılında 40 milyar dolarlık hedefe ulaşırken en kritik kırılma noktalarını şu başlıklarda görüyoruz:
Türkiye’nin transit ve ara dağıtım merkezi rolü güçlenmeye devam edecek. Orta Koridor, Kalkınma Yolu ve Zengezur hattı gibi projeler tamamlandıkça Türkiye, Asya–Avrupa arasındaki en güvenilir ve en kısa lojistik güzergâh hâline gelecektir. Buna paralel şekilde yeşil mutabakat ile uyumlu taşımacılık, karbon ayak izi izlenebilirliği ve intermodal altyapının gelişimi sektörün hem rekabetçiliğini hem de ihracat kapasitesini artıracaktır.
Dijitalleşme ve liman-liman dışı terminal verimliliği de kritik bir dönüşüm alanı olarak karşımıza çıkıyor. E-freight uygulamaları, tek pencere sistemleri ve yapay zekâ tabanlı operasyon yönetimi, Türkiye’nin lojistik hizmetlerde değer zincirinin üst segmentine çıkmasına katkı sağlayacaktır. Bütün bu alanlarda atılacak adımlar 2028 hedefinin belirleyici kırılma noktaları olacaktır.
 
HİB Lojistik Hizmetler Komitesi üye sayısının son üç yılda dört kat artması sektöre nasıl yansıdı?
Lojistik Hizmetleri Komitemizin üye sayısının üç yıl gibi kısa bir sürede yaklaşık dört kat artarak 700’lere ulaşması, hem sektörün dinamizmini hem de HİB’in lojistik alanındaki görünürlüğünün güçlendiğini gösteren çok önemli bir gelişmedir. Bu artışın temelinde, sektörün ihtiyaçlarına doğru cevap veren destek politikaları ile Birliğimizin ulusal ve uluslararası alanda yürüttüğü tanıtım faaliyetleri yer almaktadır.
Ticaret Bakanlığımız tarafından uygulanan 5448 sayılı Genel Destek Programı, 5449 sayılı Yurtdışı Lojistik Ağlarının Desteklenmesi hakkında Karar ve 2564 Sayılı Hizmet Sektörleri Turquality ve Marka Destek Programlarının lojistik sektörünün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanarak uygulamaya konulması, firmalarımızın uluslararası pazarlara erişimini ciddi biçimde kolaylaştırdı. Depolama, yurt dışı pazarlama, tanıtım faaliyetleri ve uluslararası fuar katılımları gibi alanlarda sağlanan destekler sektörün hızlı büyümesine katkı sunarken, birçok firmanın Birlik çatısı altında yer alma motivasyonunu güçlendirdi.
Ayrıca Birliğimizin Ticaret Bakanlığı destekleriyle SIL Barcelona, Breakbulk Europe, TransLogistica Poland ve SITL Paris fuarlarında gerçekleştirdiği milli katılım organizasyonları, Türk lojistik sektörünün küresel ölçekte güçlü bir şekilde temsil edilmesini sağladı. Türkiye markası altında oluşturduğumuz profesyonel tanıtım ve iletişim etkisi, uluslararası alıcılara doğrudan erişim imkânı ve sektörün küresel görünürlüğündeki artış, Birliğimize üye olma eğilimini belirgin şekilde hızlandırdı.
Bu gelişmeler sonucunda üye sayısındaki yükseliş, sektör verilerinin daha sağlıklı toplanmasını, doğru politika önerilerinin geliştirilmesini ve uluslararası tanıtım çalışmalarının çok daha güçlü bir zeminde yürütülmesini mümkün kıldı. Üye tabanındaki genişleme, Türkiye’nin lojistik alanında küresel ölçekte daha etkili bir aktör hâline gelme sürecinin doğal bir yansımasıdır.
 
Türkiye’nin Orta Koridor, Kalkınma Yolu ve Zengezur’un gibi projelerde etkinliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
2025 yılı bu üç koridorun da Türkiye lehine belirgin şekilde güçlendiği bir dönem oldu. Orta Koridor, Kızıldeniz ve Süveyş hattındaki riskler sonrası Avrupa–Asya ticaretinin en güvenilir rotası hâline gelirken; Kalkınma Yolu, Basra Körfezi’ni Türkiye üzerinden Avrupa başta olmak üzere geniş bir coğrafyaya bağlayan en kısa ve en stratejik güzergâh olarak öne çıktı. Zengezur Koridoru ise Türk Devletleri Teşkilatı coğrafyasındaki ticari entegrasyonu güçlendirecek yeni bir kapı açıyor.
Türkiye’nin bu hatlarda aktif pozisyon alması, geçiş süreçlerinin sadeleşmesi, terminal yatırımlarının hızlanması ve taşıma sürelerinin kısalması gibi somut sonuçlar doğurarak sektörümüzün rekabetçiliğine doğrudan katkı sağladı.
 
‘LOJİSTİK AĞIMIZ ENTEGRE BİR YAPIYA EVRİLECEK’ 
AB’nin Küresel Geçit girişiminin Türkiye’yi desteklemesi lojistik ağlarını nasıl dönüştürür?
Bu destek, Türkiye’nin AB tedarik zincirinin ayrılmaz bir parçası olduğunu teyit eden çok önemli bir politik sinyaldir. Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin bölgesel dağıtım merkezi rolü daha da güçlenecek, Avrupa şirketlerinin “nearshoring” stratejileri çerçevesinde Türkiye’ye yönelimi artacak ve lojistik sektörümüzde AB standartlarıyla daha uyumlu bir dijital ve sürdürülebilir altyapı tesis edilecektir. Bu çerçevede Türkiye’nin lojistik ağları ve tedarik zinciri rolü daha entegre ve daha stratejik bir yapıya evrilecektir.
 
Finansmana erişim 2025’te hem lojistik firmaları hem sanayiciler için zorlaştı. Eximbank desteklerini yeterli buluyor musunuz?
Finansmana erişim lojistik sektörünün en kritik başlıklarından biridir; çünkü sektörümüz uzun vadeli ve yüksek sermaye gerektiren yatırımlar yapmaktadır. Eximbank ve İGE ile görüşmelerimiz sonrasında mal ihracatına verilen kredilerden uzun vadeli kullanma imkanı bulduk. Eximbank’ın sunduğu destekler sektör açısından değerli olmakla birlikte, önümüzdeki dönemde daha uzun vadeli, daha uygun maliyetli ve lojistik odaklı finansman modellerine ihtiyaç duyulduğunu düşünüyoruz. Özellikle yeşil taşımacılık yatırımları için sürdürülebilir finansman mekanizmalarının geliştirilmesi önümüzdeki yılların belirleyici alanı olacaktır.
 
2030’a kadar Kafkasya–Avrupa–Asya ticaret hacminde beklenen %30 artıştan Türk lojistik firmaları nasıl pay alabilir?
Türkiye’nin coğrafi konumu bu büyümeden en fazla fayda sağlayabilecek ülkelerin başında geliyor. Kapasite artırımı, terminal verimliliği, gümrüklerin revizyonu ve Türk Devletleri Teşkilatı ülkeleriyle geçiş süreçlerinin daha da sadeleştirilmesi sektörümüzün bu artıştan daha yüksek pay almasını sağlayacaktır. 2030 perspektifinde sektörümüz için en hızlı büyüyecek alanlardan biri olacaktır.
 
‘TÜRK FİRMALARININ ESNEKLİĞİ KÜRESEL TESTİ GEÇTİ’
Küresel düzeyde liman grevleri, savaşlar, bölgesel çatışmalar… Türk lojistik sektörü bu krizlere karşı ne kadar dayanıklı?
2023–2025 dönemindeki küresel şoklar Türk lojistik sektörünün dayanıklılığını çok net şekilde ortaya koydu. Firmalarımızın alternatif rota oluşturma kabiliyeti, operasyonel esnekliği ve kriz dönemlerinde hızlı kapasite yönetimi yeteneği, Türkiye’yi güvenilir bir taşıyıcı ülke olarak öne çıkardı. Bu süreçte coğrafi avantajlarımızın yanı sıra dijitalleşmenin getirdiği izlenebilirlik ve optimizasyon kapasitemiz de sektörümüzü bir adım öne taşıdı.
 
“Türkiye Yüzyılı” vizyonunda lojistik sektörünün temel yapı taşı olması… 2053 hedefi doğrultusunda hangi adımlar kritik?
2053 vizyonu Türkiye’nin yalnızca transit bir ülke değil, Avrasya’nın lojistik omurgası hâline gelmesini öngörüyor. Bu kapsamda intermodal terminaller, lojistik köyler ve liman kapasite artırımları gibi altyapı yatırımlarının sürmesi; yapay zekâ tabanlı dijital çözümlerle operasyonel verimliliğin artırılması; karbon nötr taşımacılık politikalarının güçlendirilmesi kritik önem taşıyor. Bu üç eksen Türkiye’nin 2053 vizyonuna ulaşmasında belirleyici olacaktır.
 
‘2025–2030 DÖNEMİ TÜRKİYE İÇİN STRATEJİK SIÇRAMA YILLARI OLACAK’
HİB Yönetim Kurulu Üyesi ve Yük Taşımacılığı ve Lojistik Hizmetleri Komite Başkanı Murat Baykara, lojistik sektörünün hem hizmet hem mal ihracatının temel taşıyıcısı olduğunu vurgulayarak sektörün Türkiye ekonomisindeki rolüne ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Baykara açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “HİB olarak öncelikli hedefimiz; Türk lojistik firmalarının küresel pazarlardaki rekabet gücünü artırmak, uluslararası tanıtım faaliyetlerini güçlendirmek ve Türkiye’nin bölgesel lojistik merkez olma vizyonunu desteklemektir. Lojistik sektörü yalnızca hizmet ihracatına katkı sunan bir alan değildir; aynı zamanda Türkiye’nin mal ihracatının da omurgasını oluşturmaktadır. Ne kadar iyi ve rekabetçi bir ürün üretilirse üretilsin, güçlü, kesintisiz ve etkin bir lojistik ağı olmadan bu ürünün uluslararası pazarlara ulaştırılması mümkün değildir. Bu nedenle lojistik kapasitesindeki her iyileşme aynı zamanda mal ihracatının artmasına, teslim sürelerinin kısalmasına ve Türkiye’nin küresel rekabetçiliğinin güçlenmesine doğrudan katkı sağlamaktadır. Bu çerçevede sektörün 2025–2030 döneminde Türkiye’nin ekonomik büyümesinde belirleyici bir rol üstleneceğine, yeni koridor yatırımları, intermodal altyapı projeleri ve yeşil lojistik dönüşümüyle küresel düzeyde çok daha güçlü bir konuma ulaşacağına inanıyoruz.”



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat