Türkiye’de gıda sektöründe taşımacılık
2011 yılında Türkiye’nin gıda ve içecek ihracatı 8,9 milyar dolar olar ulaştı. Türkiye’deki gıda ve içecek sektöründeki firmaların çoğunluğu KOBİ’lerden oluşuyor. 2011 senesinde, ihracatın %59,6’sı KOBİ’ler tarafından yapıldı.
Gıda, içecek ve tütün sanayinin toplam ihracat içindeki payı ,8’dir. Gayrisafi yurtiçi hasılanın %20,1’ini oluşturan gıda ve içecek sektörünün, 2012 yılının Ocak-Ağustos döneminde ihracatını bir önceki yılın aynı dönemine göre %9,2 oranında artırdığı görülüyor. Söz konusu büyümenin en büyük kısmını hayvansal ürünler oluşturuyor. Gıda ve içecek sektörünün büyüme oranı 2011 yılında iken, bu yılın ilk çeyreğinde %8 civarında oldu. T.C. Merkez Bankası’nın açıkladığı “İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı” raporuna göre kapasite kullanım oranı yiyecek ve içecek sektörü için %70 civarındadır.
Türkiye’de gıda alanında üretim yapan işyeri sayısı 35 bin civarında olup, sektör yaklaşık 328 bin kişiye istihdam yaratıyor. Avrupa Birliği rakamlarına bakacak olursak, gıda ve içecek sektörü 1 trilyon Euro üretim kapasitesi ile Avrupa Birliği’nin en yüksek imalatını gerçekleştiren sektörüdür. Bu alanda üretim yapan iş yeri sayısı Avrupa Birliği’nde 274 bin ve çalışan sayısı da 4.1 milyon kişidir. 2000 yılında küresel gıda ve içecek pazarında Avrupa Birliği’nin ihracatı %20,4 oranında iken, bu oran 2010 senesinde ,8’e düştü. Bu düşüşün başlıca nedenlerinden biri imalat ve istihdamın Avrupa Birliği ülkelerinde yüksek maliyetlerinin olması ve üretimin doğu ülkelerine kayması sayılabilir.
Türkiye’de yiyecek ve içecek sektöründeki önemli alt pazarlar; et ve et ürünleri, unlu mamuller, süt ürünleri, sebze ve meyveler, yağlar, şekerli ve çikolatalı mamuller, alkollü ve alkolsüz içecekler, hazır yemekler ve bebek mamalarından oluşuyor. Gıda sektöründe yer alan işletmelerin %58,6’sı “Unlu Ürünler”, “Sebze ve Meyve İşleme”, “Süt ve Süt Mamülleri” olmak üzere üç alt sektörde faaliyet gösteriyor.
En büyük sorun gıda güvenliği ve kayıt dışılık
Gıda ve içecek sektöründeki şirketlerin en büyük sıkıntılarından biri kayıt dışı firmalar ile rekabet etmeleridir. Vergisel düzenlemeler, kayıt dışılık ve haksız rekabetin önlenmesi için önemli bir adımdır. Sektördeki kayıt dışılık ve haksız rekabetle mücadele adına, 2011 senesinde KDV indirimi gerçekleştirildi. Kayıt dışılığı sistem içine çekmek için gıda üretimi ve üreticisi devlet teşvikleri ile destekleniyor, ayrıca hem yerli üreticiyi ve pazarı korumak için hem de pazarda arz talep dengesini sağlamak için ciddi gümrük düzenlemeleri gerçekleştiriliyor.
Yenilenen Gıda Güvenilirliği Mevzuatı sonrasında, gıda kontrol sisteminin bir parçası olan denetim altyapısının iyileştirilmesine yönelik yatırımlar ile risk analiz sistemi oluşturulması ve gıda güvenilirliği bilgi ağının geliştirilmesi gerekiyor. Hayvan ve bitki sağlığı ile gıda kontrolüne yönelik çalışmakta olan laboratuvarların yeniden yapılandırılması ve akreditasyonu için gerekli programlamanın yapılarak ihtiyaçların karşılanması önem arz etmektedir.
Soğuk zincirin önemi
Gıda sektörü her ne kadar hızla gelişmekte ve modern küresel uygulamalara yetişmekte olsa da, gelişmekte olan her sektör gibi bazı temel sıkıntıları bulunmaktadır. Türkiye’de gıda sektöründe taşımacılığın büyük bölümü karayolu ile gerçekleştiriliyor. Sektör, çok avantajlı bir konuma ve güçlü bir lojistik ağa ve teknolojisine sahiptir ancak soğuk hava taşımacılığı gerektiren araçların ve depoların eksikliğinin ve yetersizliğinin sıkıntısını yaşamaktadır. Gıda endüstrisinin gelişmesi ve talep artışıyla pazarların büyümesi ile gıda üretiminin en temel sorunları olan gıdaların bozulması ve kalite kaybının önlenmesi, ayrıca tüketici sağlığını tehdit etmeyecek ürünlerin tüketiciye ulaştırılması adına önemli gelişmeler yaşanıyor.
Gıda maddeleri kolay bozulabilir ürünler olduğundan hammadde aşamasından satış aşamasına kadar gıda güvenliği ve hijyen uygulamalarının titizlikle gerçekleştirilmesi ve denetim altında tutulması ile dünyaca kabul görmüş Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları Yönetim Sistemi (HACCP), İngiliz Perakendecilik Konsorsiyumu (BRC), Uluslar arası Gıda Standartı (IFS) gibi üretim ve lojistik standartlarının uygulanması sektörün varlığı ve güçlenmesi açısından oldukça önemlidir.
ATP Konvansiyonu’nun gereklilikleri
Tüketici sağlığı ve ekonomik değer açısından soğuk zincir boyunca sıcaklık değişimlerinin olmaması ve ürünlerin gerekli şekilde işlem görmesi gerekiyor. Bu uygulamaların kontrolü ticari ve sağlık anlamında çok büyük önem taşıdığından, Bozulabilir Gıda Maddelerinin Uluslararası Taşımacılığı ve Taşımalarında Özel Araçların Kullanımı Antlaşması (ATP Konvansiyonu) gibi anlaşmalar ile gerek gıda üretimi gerekse gıda lojistiğiyle ilgili standartlar oluşturuluyor. 2012 yılında gıda sektöründe en çok konuşulan ve taşımacılık sektörünü en çok ilgilendiren konulardan biri Türkiye’nin ATP Konvansiyonu’na taraf olmasıdır. ATP mevzuatı et, süt, balık ve sebze-meyve gibi kolay bozulabilen derin dondurulmuş, normal dondurulmuş, soğutulmuş ve taşınması esnasında sabit iç ortam sıcaklığı gerektiren gıda maddelerini kapsıyor. Konvansiyon sayesinde, uygun sıcaklıkta ve koşullarda taşıması yapılmış gıdalarda zayi oranı düşürülerek, ekonomik kayıpların azaltılması hedefleniyor.
Konvansiyon’a taraf olunması ile Türkiye’de tüketiciye ulaşmadan bozulan yıllık 450 bin ton raf ömrü tükenmiş ürün kaybının ve 1 milyon ton sebze ve meyve kaybının önüne geçilebilmesi hedefleniyor. Ayrıca, Konvansiyon’a taraf olan pazara ulaşım maliyeti, Konvansiyon’a taraf olmayan bir ülkeye yapılan ihracata kıyasla daha düşük olacaktır. Diğer bir taraftan, Konvansiyon’a uyumluluk için talep edilen test, sertifika, belgelendirme hizmetlerinin gelişmesi, konuyla ilgili firmaların da denetleyici kuruluşların da yeni kadrolara gereksinimini arttıracak, bu da istihdam yaratılmasına önemli katkı sağlayacaktır.
Türkiye’de 12 bin frigorifik araç var
Konvansiyon’a taraf olunmasıyla, gıda sektörüne taşımacılık hizmeti veren firmaları bekleyen yeni düzenlemeler ortaya çıktı. Öncelikle, ATP Konvansiyonu’na uygun özel taşıma araç ve gereçleri gerekiyor. Ülkemizde bu tür taşımalara uygun araçların üretimlerinin sağlayıcılar tarafından zamanında karşılanamamasından dolayı, ithalat yapılmaktadır. Bu durum maliyetlerin artmasına neden oluyor. Türkiye’deki treyler pazarının gereklilikler doğrultusunda arz ve talep dengesine uyum sağlaması ile treyler üretim ve satışının artması bekleniyor. Araç siparişi ve sertifka süreçleri kısa tutulmak isteniyorsa, halihazırda sertifkası ve testleri tamamlanmış ikinci el araçların alınması alternatif bir çözüm olabilir. Avrupa’nın en büyük TIR filosuna sahip ülkemizde kesin sayısı tespit edilememekle birlikte 12 bin civarında soğuk zincir lojistiğine uygun taşıt olduğu tahmin ediliyor.
Uluslararası bozulabilir gıda maddesi taşıması yapılırken ATP sertifikası olmayan araç kullanmak yasa dışıdır. ATP kurallarına uygunluk belgelerini almak için araçların teste tabi tutulması gerekiyor. Bu işlemin genel maliyeti araç ve test başına 500 Euro’yu buluyor. Birçok ülke, ATP Konvansiyonu’nu kendi kanunlarına uyumlu hale getirmiştir. Bazı ülkeler sertifikası olmayan araçlara cezaya uygulayıp, gıda maddelerinin taşımasına uygun araçlara aktarılması talep edebiliyor. Bazı durumlarda ise sertifikası olmayan araçlar durduruluyor ve ülkelerine geri gönderiliyor.
Personel eğitimi
Bu aşamada, Türkiye’de ihracat ve ithalata hizmet sunan soğuk zincir taşıma araçların sadece teknolojik kalitelerinin yüksek olması yeterli değildir. Ulusal ve uluslararası taşımacılıkta ciddi bir sorun olan şoför faktörü “frigofrik taşımalarda” daha da önem kazanıyor. Taşınan gönderinin özelliği ve taşıma ısısının kontrolleri konusunda bu hizmeti sunan şoförlerin ayrıca eğitilmesi gerekiyor. Bu sebeple yeni araç yatırımı sadece treyler yatırımı değil, istihdam edilecek personelin de sürekli eğitimini içeriyor.
Genel bir ifade ile uluslararası gıda lojistiği diğer taşıma modlarından farklı ve arzu edilen düzeye yakın bir durumdadır ve ileriye dönük hedeflerde katlanarak revize edilmektedir. Diğer taraftan ülkemiz içerisinde yoğun yapılan gıda lojistiği de göz önüne alındığında, bozulabilir gıda ürünlerinin belirli standartlar ile taşınarak tüketiciye sağlıklı olarak ulaştırılmasını sağlayan ATP Konvansiyonu büyük önem taşımaktadır.
ATP Konvansiyonu’nun öngördüğü gerekli yasal düzenlemeler tamamlandığında, Türkiye’nin uluslararası gıda lojistiği alanında pazar büyümesinin hız kazanması ve bölgesel üs olma yolunda bir adım daha ilerlemesi beklenmektedir.
ATP Konvansiyon’una taraf olunması ile Türkiye’de tüketiciye ulaşmadan bozulan yıllık 450 bin ton raf ömrü tükenmiş ürün ve 1 milyon ton sebze ve meyve kaybının önüne geçilmesi hedefleniyor.
ATP Konvansiyonu’nun öngördüğü gerekli yasal düzenlemeler tamamlandığında, Türkiye’nin uluslararası gıda lojistiği alanında pazar büyümesinin hız kazanması ve bölgesel üs olma yolunda bir adım daha ilerlemesi bekleniyor.