Demiryolu soğuk zincirde yerini almalı
20/07/2020 - 21:27:00
Ali Ercan Güleç- DTD Yönetim Kurulu Başkanı
1950'lerden bu yana, çabuk bozulabilecek ürünlerin taşınması için ulusal ve uluslararası “soğuk zincir” yöntemleri uygulanmaya başladı. Bu yeni anlayışa göre, çabuk (ilaç, balık, sebze ve meyve) bozulacak eşya olarak belirlenen bir gönderiyi verimli bir şekilde taşımak zaman ve koordinasyon gerektirir. Bu süreç boyunca çabuk bozulacak eşyanın zarar görmemesi veya tehlikeye düşmemesi için soğuk zincir sistemi oluşturulmalıdır. Soğuk zincir, ısı ve soğuk ambalaj yöntemlerle bir besleme zinciri boyunca ve sıcaklığa karşı hassas ürünlerin nakledilmesini içermektedir. Bu ürünler soğutmalı karayolu araçları ve vagonlar, soğutulmuş kargo gemileri ile soğuk zincir ürünlerinin taşınabileceği çeşitli araçlardır. Soğuk zincir, ısıya duyarlı ürünlerin bir tedarik zinciri boyunca termal ve soğutmalı paketleme yöntemleri ile taşınmasını ve bu gönderilerin bütünlüğünü korumak için lojistik planlamayı içermektedir.
Soğuk zincire olan güven önem kazanmaya devam ediyor. Örneğin ilaç endüstrisinde, ilaçların test edilmesi, üretimi ve hareketi büyük ölçüde kontrollü gönderilerin aktarılmasına dayanmaktadır. Ancak, bugünün taşımacılık dünyasında ülkeler için bazı zorluklar bulunmaktadır. Bunlar, karayolunda trafik yoğunluğu, trafik kazalarındaki ölümler, petrol ürünleri ihtiyacının karşılanmasındaki maliyet artışları ve iklim değişikliğine neden olacak emisyon salımlarıdır. TÜİK’in 2016 yılı seragazı emisyon envanteri verilerine göre; Türkiye ulaştırma sisteminden kaynaklanan CO2 emisyonunun %92,4’ü karayolundan, %5,2’i havayolundan, %1,2’si denizyolundan, %0,5’i demiryolundan ve %0,8’i ise diğer ulaştırma türlerinden kaynaklanmaktadır. TCDD Taşımacılık A.Ş.’nin 2017 yılına ait İstatistik Yıllığında, Türkiye’de yük taşımacılığında taşıma türlerine göre, karayolunun %89,2, demiryolunun %4,3, denizyolunun %6,4 pay aldığı görülmekte. On Birinci Kalkınma Planı’nda (2018-2023), karasal (karayolu, demiryolu) yük taşımacılığında demiryolunun payının %5,15’den ’a çıkarılacağı hedeflenmiştir. Ancak karayolu payını ne olacağı belirtilmemiştir. Bugünden yarına baktığımızda, Türkiye’nin karasal (demiryolu ve karayolu) taşımacılık pazarı 2023'a kadar oldukça büyüyecektir.
Demiryoluna gerekli yatırımlar yapılıp, payı artırılmazsa Türkiye yollarında binlerce ilave karayolu aracı olacaktır. Bu karayollarında önemli sıkışıklara ve trafik yavaşlamalarına yol açarken, petrol ürünlerine olan talep artacaktır. Ayrıca, karayolu yük trafiğinin büyümesinin emisyon artışları da olacak ve Türkiye’nin emisyon hedeflerine ulaşması üzerinde önemli bir olumsuz etkisi olacaktır.
Bu zor durumdan ancak demiryolu ile çıkmamız mümkündür. Ancak Türkiye’de “çabuk bozulacak eşya”nın demiryolu ile taşınması yapılamamaktadır. Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı “çabuk bozulacak eşya” taşımalarında çok acil olarak demiryolu taşımacılığı yerini almalıdır. Bilindiği üzere çabuk bozulacak eşya Akdeniz Bölgesi’ndeki şehirlerden İç Anadolu, Marmara, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerindeki şehirlerine gönderilmektedir. İşte bu “soğuk taşıma zinciri” bir “kombine taşımacılık” sistemi ile karasal taşımalarda ilk çıkış yerinden son varış yerine kadar karayolu-demiryolu sistemi ile yapılmalıdır. Demiryolu ile uzun mesafe taşımasını, karayolu ile soğuk depo/terminallerden demiryoluna ve hallere kısa taşımalar yapılmalıdır.
Özellikle, 2013 yılında serbestleştirilen demiryolu sektöründeki kamu ve özel sektör tren işletmecileri şimdiden bu konu üzerinde çalışmalıdır. Ayrıca hatırlatırız ki, 2023 yılına kadar demiryolu altyapısının tamamı elektrifikasyon ve sinyalizasyon sistemleri ile yönetilecektir. Ve sıfır emisyon ile taşımacılık yapılabilecektir.
Yaklaşık 1000 ton yük taşıyabilenler bir tren, uzun mesafeli karayolu trafiğine çıkacak 40 kamyonun trafiğe girmesini ve emisyon salımını önleyebilecek, taşıma maliyetlerinin azalması sağlanacaktır. Demiryolu taşımacılığı pandemi döneminde gösterdiği taşıma miktarı başarısını, soğuk zincir oluşumda da gösterecektir.
Önümüzdeki yıllar boyunca ulaştırma politikası içinde demiryolu taşımacılığı önemli bir yerde olacaktır. Demiryolu taşımacılığı ve demiryolu altyapısının gelecekteki gelişimi Türkiye için önemli bir rol oynayacak ve taşımacılık politikasına daha geniş bir perspektif kazandıracaktır.