e


Türkiye tedarik ve lojistikte rüzgarı arkasına aldı
Pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında büyük taşıma operasyonları gerektiren rüzgar enerjisi sektörü için güvenilir tedarik ve hızlı lojistik partneri bulmanın son derece kritik hale geldiğini vurgulayan TÜREB Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erden, bu dönemde Türkiye’nin hem ekipman üretimi hem de lojistik hizmetlerde cazibesini arttırdığını söyledi. Erden, ivme kazanan deniz üssü RES yatırımları için lojistik altyapısının ve filonun güçlendirilmesinin önemine dikkat çekti. 




türebTürkiye rüzgar enerjisi sektörü, büyüme potansiyeliyle orta ve uzun vadede ciddi gelişmelere gebe. Özellikle deniz üssü RES yatırımlarının ivme kazanması bekleniyor. Bu durum büyük ölçekli proje taşımacılığına olan talebi de artırıyor. 2024 yılını ‘Rüzgarda Seferberlik Yılı’ ilan eden Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’nin (TÜREB) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erden, rüzgar enerjisi sektöründe yaşanan gelişmeleri ve değişen yatırımlara göre lojistikte artan ihtiyaçları UTA Lojistik’e anlattı. 
 
Türkiye’de rüzgar enerjisi sektörü nasıl bir büyüklüğe ulaştı?
TÜREB’de rüzgar sektörünün çatı kuruluşu olarak Türkiye’de rüzgar enerjisi değer zincirini uçtan uca kapsayan bir üye profiline sahip olmamız dolayısıyla sektörün sorunlarının tamamını adreslemeye gayret eden bir yaklaşıma sahibiz. 
Türkiye rüzgar enerjisi sektörü özellikle son 15 yılda son derece kayda değer bir gelişme göstermiş olup sektörümüz halen 12 bin MW’ı aşan kurulu gücüyle Avrupa’da 6. sırada yer almaktadır. Bu bizler adına sevindirici bir durum olmasına rağmen ülkemizin rüzgar ve ilgili sanayi potansiyeli dikkate alındığında çok daha yukarılarda yer almamız gerektiği kanaatindeyiz. 
 
2035 HEDEFİ 30 BİN MW 
Pazarın büyüme potansiyeli ve gündemdeki konular neler?
Enerji yönetimimiz 2023 yılında uzun vadeli bir hedef belirleyerek 2035 yılına kadar rüzgar kurulu gücümüzü 30 bin MW’a ulaştırma hedefini Ulusal Enerji Strateji Belgesi’ne dahil etmiştir. Hali hazırda her yıl en az 3 GW’lık yeni kurulu güce imza atabilecek bir potansiyele sahip olan sektörümüz son iki yılda maalesef oldukça yavaşlamış olsa da geçtiğimiz yıl yatırımcılarımıza tahsis edilen depolamalı yenilenebilir enerji projeleri ile yatırımlar için önemli bir proje portföyü sağlanmıştır. Öte yandan, son derece güçlü yerli rüzgar sanayimiz ile bu hedefi yerli aksam ve ekipman kullanarak sağlama imkanımız da bulunmaktadır. Yatırımcılarımız oldukça istekli, yetişmiş insan kaynağı açısından da herhangi bir sıkıntı yaşamıyoruz. Ancak kapasite tahsislerine ek olarak sektörün tekrar yüksek bir hız kazanması adına: 
1-Projelerin izin ve onay süreçlerinin hızlandırılması 
2-Rekabetçi finansmana erişim ve
3-Sanayide yerlilik kullanımının arttırılması için doğru destek mekanizmalarının kurgulanması 
başlıklarını kalıcı olarak çözüme kavuşturmamız gerekmektedir. Biz de özellikle bu alanlara yoğunlaşarak sorunlara karşı çözüm önerileri sunabilmek hedefiyle 2024 yılını ‘Rüzgarda Seferberlik Yılı’ ilan ettik. Bu amaçla hem yurt içinde hem de uluslararası alanlarda sektörün gücünü ve potansiyelini vurgulayacak çalışmalara ağırlık veriyoruz. Zira, rüzgar sektörü için bizim en önemli amaçlarımız; güçlü bir rüzgar portföyü ve kurulu gücü oluştururken aynı zamanda Türkiye’yi rüzgarda ‘Avrupa’nın güvenilir tedarik ortağı’ olarak konumlamak! 
 
RES yatırımlarında ve lojistiğinde ivme kazanan pazarlar nereler?
Dünya genelinde bakarsak yenilenebilir enerjinin hemen tüm alanlarında olduğu gibi RES yatırımlarında da ciddi bir ivmelenme var. Geçmiş yıllarda bunda en büyük etken ‘iklim ve emisyon hedefleri’yken Rus-Ukrayna Savaşı sonrası değişen paradigma ile ‘enerji güvenliği’ ön plana çıkmış durumda. Dolayısıyla temiz ve yakıt bedeli olmayan bu enerji kaynaklarından faydalanarak enerji üretimi yapmak artık bir mecburiyet. Rüzgara da bu alanda çok büyük önem arz ediyor. Bugün baktığımızda rüzgarda en büyük yatırımcıların halen açık ara Çin, sonra da Avrupa ülkeleri ve ABD olduğunu görmekle birlikte diğer coğrafyalarda da tüm ülkelerin rüzgar ve güneş kurulu gücünü artırmaya çabaladığını görüyoruz. Dolayısıyla söz konusu cazibe her yerde artıyor. Ancak burada birtakım kısıtlar da yok değil. Özellikle Covid-19 döneminde ve sonrasında da bölgemizde yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı dolayısıyla enerji tedarik zincirinde yaşanan ciddi kesintiler ve aksaklıklar ile enerji arz güvenliği konuları ön plana çıktı. Bu yüzden ülkeler artık lojistik unsurları da hesaba katmak ve kendilerine coğrafi olarak daha yakın ülkelerle tedarik zinciri kurmak istiyorlar. Ülkemizin bu anlamda Avrupa ve ayrıca bölge ülkeleri için cazibesini artıran unsur da bu! Türkiye son derece güçlü yerli rüzgar sanayi alt yapısıyla bu noktada ön plana çıkmaktadır. Ayrıca, bilgi birikimi ve yetişmiş insan kaynağımız da çok iyi seviyede. Dünya standartlarında üretim yapabilen sayısız Türk tedarikçi şirketimiz de dikkate alındığında ülkemizin bu alanda sunduğu büyük fırsatları uluslararası alanda ilgili her platformda somut olarak göstermek önem arz ediyor. Biz de bu doğrultuda gayret ediyoruz ve bu yolda önemli bir ilerleme sağladığımızı da söyleyebilirim.  
 
LOJİSTİK, SEKTÖRÜN GÜNDEMİNE OTURDU 
RES yatırımlarında lojistik nasıl bir rol oynuyor? 
Büyük ebatlarda çeşitli komponentlerden oluşan devasa rüzgar türbinleri için lojistik hizmetler yadsınamaz önemde bir konuyu teşkil ediyor. Lojistik hizmetler türbinler için hem üretim lokasyonlarından hedef limanlara hem de bu noktalardan proje sahalarına gün geçtikçe daha fazla önem kazanmakta ve komplike hale gelmektedir. Ayrıca, türbin komponentleri açısından da tedarikçi üretim lokasyonlarından ana türbin üreticilerinin montaj lokasyonlarına sevkiyatlar da önem arz etmektedir. Türbinler büyüdükçe lojistik zorluklar artarken bu hizmetleri eksiksiz yapabilmek için yeni teknoloji uygulamaları ve araçlar devreye alınmak zorunda kalınmaktadır. 
Öte yandan, bu soruyu belki şu anda en iyi Avrupalı rüzgar sektörü temsilcileri yanıtlayabilir! Nedeni de tedarik zinciri ve lojistik alanında yaşadıkları büyük sıkıntılar ve Uzak Doğu’dan, özellikle Çin’den gelerek Avrupa pazarını domine etmeye başlayan şirketler. Çin’in sadece rüzgar türbinleri için değil hemen hemen her sektörde çok büyük bir hareket ve üretim kabiliyeti olduğunu biliyoruz. Ve Çinli şirketler cesur adımlar atmaktan da çekinmiyor. Fakat tedarik zincirinde Çin’e bu kadar bağlı olmak Avrupa’yı hem sanayi için hem de enerji arz güvenliği açısından ciddi sıkıntıya sokuyor. Daha önce de değindiğimiz gibi bu konuyu en net pandemi sırasında ve sonrasında müşahede edebildik. Bir de Avrupa’nın kısa süre öncesine kadar doğalgazda Rusya’ya bağımlı olması ve Ukrayna-Rusya Savaşı nedeniyle artık Rusya’nın da ana enerji tedarikçisi olarak resmin dışında kalması nedeniyle yenilenebilir enerji lojistiği kıta ülkeleri için daha da hayati hale geldi. Özellikle rüzgar gibi büyük hacimli ekipmanlar nedeniyle büyük taşıma operasyonu gerektiren bir sektör için güvenilir tedarik ve hızlı lojistik partneri bulmak son derece kritik. 
İşin karasal rüzgar yatırımlarının lojistiği bir yana çok daha karmaşık ve daha büyük çaplı lojistik beceriler gerektiren deniz üstü rüzgar yatırımlarının artışa geçmesiyle bu konu sektörün gündeminde ilk sıralara oturdu diyebiliriz. Deniz üstü lojistiği denizde taşımaya ek olarak özel inşaat ve montaj operasyonları içermesi nedeniyle büyük zorlukları da beraberinde getiriyor. 
 
Değişen yatırımlara göre lojistikte artan temel ihtiyaçlar neler?
Burada da yine daha önce değindiğimiz noktaları hatırlatmakta yarar var: Kesintisizlik, güvenilirlik, her geçen gün gelişmesi gereken beceri ve kabiliyet ihtiyaçları. Bir rüzgar santralinin projelendirmeden inşaat aşamasına kadar geçen süre bazen 4-5 yıla kadar uzayabiliyor. Çünkü yatırımcılar ÇED, arazi edinimi, imar plan süreci gibi süreçler nedeniyle kimi zaman 30’dan fazla ayrı kurumdan izin ve onay alınmasını gerektiren uzun bir bürokratik süreçle karşı karşıya kalıyorlar. Bu süreçte teknoloji de olduğu yerde saymıyor ve türbinler günden güne büyüyor ve ağırlaşıyor. Bu durum, santralin inşaat / kurulum aşaması başladığında daha fazla zaman kaybetmemek adına kesintisiz ve sorunsuz tedarik ve lojistik hizmeti alınmasını çok daha elzem hale getiriyor. Gittikçe büyüyen ve ağırlaşan rüzgar ekipmanlarını taşıyıp nakledebilecek teknolojilere sahip gemiler, vinçler, transfer araçları, montaj aparat ve ekipmanları, koruyucu ekipmanlar üretilerek, önümüzdeki yıllarda da sürekli gelişecek ve zorlaşacak olan lojistik operasyonuna dahil edilmek zorunda. 
Karasal rüzgar santrallerinin yanı sıra bir de daha karmaşık ve yüksek teknolojiler, beceriler gerektiren deniz üstü RES’ler devreye girdiğinde bu yatırımcının en önemli konu başlığı olacak. Türkiye’nin 2035’e kadar 5 GW’lık deniz üstü RES hedefi olduğu dikkate alındığında, bunun gerçekleşmesinde sağlıklı, sorunsuz ve kesintisiz tedarik / lojistiğin rolü çok büyük olacak. Bu noktada özellikle taşıma amaçlı gemiler, büyük tonajlı vinçlere sahip gemiler ve diğer destek gemilerin temini büyük sorun teşkil edecek. Zira halen dünya kapasitesinin büyük bir bölümü Avrupa’nın kuzeyinde yer alan dev deniz üstü rüzgar sahalarında kullanılıyor durumda ve 2030 yılı sonrasına kadar bu yoğun yatırımların devam edeceğini öngörebiliyoruz. Dolayısıyla, milli deniz üstü rüzgar santral yatırımlarımız ve bölge ülkelerdeki yatırımlar için dışarıdan tedarik büyük sıkıntı içerdiğinden bu deniz üstü lojistik, montaj, servis altyapısının ülkemizde de kurulması ve ihtiyacımız olan filonun imal edilmesi büyük önem arz etmektedir. 
 



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat