İlaç sektörü lojistikte sınavı geçti
20/07/2020 - 22:19:00
Covid-19 sürecinde 3PL firmalarının da katkılarıyla Türkiye ilaç sektöründe tedarik zinciri akışlarında kesinti yaşandığına dikkat çeken UCB Pharma Türkiye, Tedarik Zinciri ve Yerleşik Ürünler Bölüm Direktörü Dr. Emre Göllü, diğer yandan Türkiye’nin ilaç lojistiğindeki potansiyelinin harekete geçirilmesi için; ilaç ve lojistik sektörleri arasında bir sinerji ortamı yaratılması, soğuk zincir lojistiği konusunda orta ve uzun vadeli stratejiler oluşturulması, etkili planlama ve koordinasyon sağlanması gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye ilaç sektörünün büyüklüğü nedir?
Dünya geneline baktığımızda, ilaç sektörü özelinde 21 ülkeyi kapsayan, “ilaçta gelişen piyasalar (pharmerging markets)” kategorisine dahil edilen Türkiye’de ilaç pazarı, İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası’nın 2019 yılının sonunda esasen ilan ettiği verilere göre nakdî değer olarak 40,7 milyar TL’lik, toplam kutu hacmi bakımından da 2,37 milyar kutuluk hacimsel büyüklüğe ulaşmıştır. Türk ilaç endüstrisi, uluslararası standartlarda üretim yapan 73 tesisi, sayıları 500’e yaklaşan firmanın ticari faaliyetleri ve yaklaşık 31.500 çalışanı ile 11.000 kalemden fazla ürünü halkımızın hizmetine sunuyor. Ayrıca, Avrupa Birliği (AB), Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere, 150’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.
İLAÇ LOJİSTİĞİNE YATIRIM ARTIYOR
Türkiye ilaç endüstrisinde lojistik süreçler nasıl yönetiliyor?
Türkiye’de faaliyet gösteren ilaç firmalarını lojistik yönetimi bakımından değerlendirdiğimizde, firmaların operasyonel hacimleri ve organizasyon yapılarının yanı sıra sahiplik yapısı, çokulusluluk statüsü ve ürün orijinalliği parametrelerinin de bu süreçlerin yönetiminde belirleyici rol oynadığını görmekteyiz. Yerli firmalarda, üretim tesislerinin varlığına da bağlı olarak lojistik süreçlerde karma modeller öne çıkarken, çokuluslu firmalardaki genel eğilim, lojistik süreçlerinin yönetiminde dış kaynak kullanımına yönelim şeklinde tezahür ediyor.
Bu bağlamda ilaç lojistiği, 3PL olarak kısaca tanımladığımız hizmet sağlayıcı firmalar için özgülenme gerektiren bir faaliyet alanını oluşturuyor. Depolama, dağıtım, tedarik zinciri kapsamında dahili nakliye ve katma değerli hizmetleri kapsayan ilaç lojistiği operasyonlarını ayrı bir iş kolu olarak ele alan 3PL firmaları sektöre katma değer üretiyorlar. Son dönemde, ilaç lojistiğinde, hizmet sağlayıcı firmaların Türkiye’deki yatırımlarının arttığını ve faaliyetlerinin genişlediğini görüyoruz. Mevcut konjonktürde, ilaç lojistiği hizmeti veren 3PL firmalarından birincil beklentiyi, GDP (Good Distribution Practices – İyi Dağıtım Uygulamaları) standardına altyapısal, süreçsel ve kalitesel uyum oluşturuyor.
İlacın tedarik zincirinin bileşenleri olan firmalar, ecza depoları ile eczaneler ve hastaneler arasındaki ürün akışını düşündüğümüzde, bunun istisnaî durumlar haricinde tamamının karayoluyla sağlandığını, İstanbul içindeki dağıtımın 3PL firmalar ve bunların alt yüklenicileri, yurdun diğer bölgelerine sevkiyatın ise nakliye ambarları tarafından gerçekleştirildiğini söyleyebiliriz.
İlaç takip sistemindeki yerel ve uluslararası uygulamalardan söz eder misiniz?
Türkiye, her bir kutu ilacın tedarik zinciri boyunca uçtan uca hareketinin takibini ve bu harekete dair verilerin aktarımını mümkün kılan bir sistemi dünya genelinde faaliyete alan ilk ülke olma özelliğine sahip ki, bunun hepimiz için bir gurur vesilesi olduğunu vurgulamak istiyorum. İlaç lojistiği bakımından bana göre belirgin bir rekabetçi üstünlüğü oluşturan bu durum, ilacın iki boyutlu karekod baskısı ve buna bağlı veri oluşturma süreciyle kimliklendirmesi, bununla birlikte değer zinciri boyunca veri akışının İlaç Takip Sistemi (İTS) üzerinden paket veri aktarım hizmeti (Package Transfer Service – PTS) yoluyla sağlanması şeklinde üretimden son kullanıcı durumunda olan hastalara erişimine kadar izlenebilirliğinin sağlanması ve bunun kayıt altına alınması şeklinde tezahür ediyor. Kimliklendirme ve izlenebilirlik, yani İngilizcedeki beynelmilel karşılıklarıyla “serialization” ile “track&trace” kavramlarının uygulanması bakımından dünyada bunu başaran ilk ve sistemsel gelişim bakımından öncü ülke konumundayız. Bu bağlamda, 2008 yılından bu yana yapılan ve yerel olanaklar dahilinde geliştirilen sistemlerle yürütülen çalışmaları, önemli bir sistemsel bilgi ve altyapı birikimi olarak addediyorum. Gelinen nokta itibarıyla bana göre aslolan, ülkemiz için katma değer yaratacak bu çalışmaların sürekliliğini sağlamak ve bunları bir teknoloji ihracı kapsamına sokmaktır.
İlaç tedarik zincirinde güvenliğin sağlanması, dünya genelinde önceliğini koruyan bir konu. Bu bağlamda, ilaç takip sistemlerinin geliştirilmesi, farklı coğrafi bölgelerdeki ülkelerde hâlen devam eden bir süreç. Ülkemizde iki aşamalı uygulamaya geçişi takiben, 2012’den itibaren Arjantin, Güney Kore, Çin, Brezilya, Suudi Arabistan, Rusya, Hindistan ve ABD başta olmak üzere, kırktan fazla ülkede ilaç takip sistemleri devreye alınmış veya bunun için çalışmalar hâlen devam eder durumda. AB içerisinde de ortak kapsamlı bir ilaç takip sistemine ilk aşama olarak 2019’un Şubat ayında geçildi. 2021 itibarıyla, ilaç takip sistemlerinin küresel ilaç piyasasında kullanımının %80’in üzerinde bir kapsama ulaşacağı öngörülüyor. Bunu dikkate alırsak, dünya genelinde ilaç takip sistemini tedarik zinciri boyunca tüm aşamaları içerecek şekilde uygulamaya koyan ilk ülke olarak ne kadar önemli bir başarıyı sağladığımız daha iyi anlaşılıyor. Ancak, düşünmemiz gereken şu ki, bu başarının dışarıya yansıtılması, ayrıca geliştirdiğimiz sistem ve yöntemlerin küresel boyutta bir teknolojik faydaya dönüştürülmesi noktalarında eksik kalıyoruz.
COVID-19 salgını ilaç sektörünü ve lojistik süreçleri nasıl etkiledi?
COVID-19 salgını, Nisan ayı itibarıyla ilaç sektöründe özellikle akut segmentlerde belirgin bir yavaşlamaya sebep oldu. Bu bağlamda, ilaç sektörünün genelinde bir küçülme meydana geldi. Bununla birlikte, gerek üretim tarafında tüm üreticilerimizin tedbiri üst düzeyde tutan özverili yaklaşımları, gerekse lojistik süreçleri bakımından aynı şekilde hizmet sağlayıcı (3PL) firmaların aynı düzeydeki tedbir, gayret, özveri ve kararlılığıyla tedarik zinciri kesintiye uğramadı ki, bu hususta ecza depolarının ve eczanelerin de hakkını teslim etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Pratikte, ilaç lojistiğinin süreçlerinin olumsuz bir etkiye maruz kalmadığını gördük ve bu şekilde ilaçların piyasada bulunabilirliği sağlandı. Belli istisnalar yaşanmış olabilir, ancak bunların genel durumu etkilemeyeceği görüşündeyim.
İlaç lojistiğinde olmazsa-olmazlar neler?
İlaç lojistiğinin vazgeçilmez kurallarını üç ana başlıkta toplayabiliriz; kalite, izlenebilirlik ve süreklilik. Bunları açacak olursak, ilaca özgü kalite standartlarının lojistik süreçlerine uyarlanması, bunların sistemsel uygulanma ve izleminin sağlanması ile uygulamanın düzenli ve sürekli şekilde gerçekleşmesini temel gereklilikler olarak ortaya koymamız mümkündür. Türkiye, olarak dünyadaki lojistik hacmin %1’inin geçtiği, stratejik konuma, lojistik altyapısı olarak iyi bir potansiyele sahip bir ülke, ancak bunu hizmet kalitesine yansıtamadığımızı görüyoruz. Bu bağlamda, lojistik sektöründen temel beklentim, mevcut durum itibarıyla bu potansiyelin kullanımı için özellikle lojistik süreçlere bağlı gereklilikler bakımından ilaç ve lojistik sektörleri arasında bir sinerji zemini oluşturulmasıdır. Ayrıca soğuk zincir lojistiği alanında gıda sektörünün birikimleri düşünüldüğünde, bunlardan da faydalanılacak ortamı yaratmak ve sonrasında gerek mikro gerekse makro ölçeklerde, ticari, hukuki, operasyonel ve kaliteye bağlı gereklilikleri irdeleyerek orta ve uzun vadeli bir strateji oluşturulması yönündedir. Etkili planlama ve koordinasyon süreçleri ile ülkemiz için bir ekonomik gelişim ve katma değer artışı fırsatını bu alanda yaratmanın mümkün olabileceğini düşünüyorum.
SOĞUK ZİNCİR LOJİSTİĞİ MUTLAKA İYİLEŞTİRİLMELİ
İlaç lojistiğinde yaşanan temel sorunlar neler?
Ülkemizde ilaç lojistiğinde yaşanan temel sorun, kalite standartlarının, değer zincirinin tamamı boyunca kesintisiz ve eksiksiz olarak uygulanmasında yaşanıyor ki, bunun kök nedeninde de gerek sistemsel bakımdan gerekse yetkin insan kaynağı bakımından altyapı eksiklikleri yer alıyor. Bunların çözümü için öncelikle, değer zincirini oluşturan tüm paydaşlar ve belirleyici konumdaki resmi kurumlar bir araya gelerek, ortak yöntemler geliştirmeli ve sektörel gereklilikler ile öncelikler gözetilerek ilerlenilmeli diye düşünüyorum. Özellikle soğuk zincir lojistiğinde, tüm paydaşların dahil olduğu bir sistemsel iyileştirme yaklaşımına ivedilikle ihtiyaç olduğu düşüncesindeyim. Zira küresel ilaç sektöründe yaşanan gelişmeler, soğuk zincir ürünlerin mevcudiyetinin gittikçe artacağını bize işaret ediyor. Bununla ilintili olarak, ilaç sektörünün gündemindeki başlıklardan olan İyi Dağıtım Uygulamaları’na (Good Distribution Practices – GDP) geçiş için mevcut durumdaki dağıtım kanalını dikkate almak ve alternatif seçenekleri de oluşturmak suretiyle, operasyon, kalite, finans ve resmi uyum boyutlarıyla planlı bir yaklaşım getirmenin, uzun vadedeki etkiler düşünüldüğünde ilaç sektörünün gelişimi bakımından fayda sağlayacağı görüşündeyim.
UCB Pharma olarak tedarik zinciri süreçlerinizi nasıl yönetiyorsunuz? Lojistik şirketlerinden ne tür hizmetler alıyorsunuz?
UCB Pharma olarak, küresel çalışma ilkelerimiz ve etik değerlerimiz ile Türk ilaç sektöründeki varlığımızı yirmi sekiz yıldır güçlü bir şekilde sürdürüyoruz. Firmamızın, yenilikçi ilaçlarımızla hastalarımız için değer yaratma ilkesi uyarınca, portföyümüzde bulunan ilaçların hastalarımızın erişimine eksiksiz ve kesintisiz olarak sunulması, sürekli rekabet ortamında bizim için büyük önem taşıyor. Bu önceliğimiz uyarınca tedarik zinciri stratejimizi çeviklik ve esneklik üzerine kurguladık. Tedarik zinciri yapımız, fason üreticilerimiz, tedarikçilerimiz ve lojistik hizmetleri aldığımız üçüncü parti iş ortağımızdan oluşuyor. Yoğun rekabet koşullarında, yerli üretimin, esneklik ve çeviklik bakımından rekabetçi üstünlük sağlayacağını öngörüp, operasyonel ve ticari stratejimizi buna göre birbirleriyle eşgüdümlü şekilde kurguluyoruz.
Lojistik şirketlerinden, uluslararası nakliye, depolama, dağıtım ve ikincil ambalajlamaya dair katma değerli hizmetlerinin tümünü alıyoruz. Dahili lojistik operasyonlarımızda çalıştığımız 3PL nitelikli çözüm ortağımızdan, ürünlerimizin ilgili yerel mevzuatın belirlediği koşullara, kalite standartlarına ve niteliklerine uygun olarak depolanması, ilacın değer zinciri içerisinde firmaların müşterileri olan toptancılar konumundaki ecza depolarına teslim amacıyla onların İstanbul içindeki şubelerine nakliyesi ve Anadolu’daki şubelerine nakliyeleri için anlaşmalı nakliye ambarlarına teslimi, ürünlerimizin fason üreticilerimizden depomuza nakliyesi, İlaç Takip Sistemi’nin (İTS) gereklilikleri uyarınca ürünlerimizin kutularına iki boyutlu karekod ile seri numarası basılması suretiyle kimliklendirilmesi ve bu kimliklendirmenin ürünlerimizin ikincil ambalajları için hiyerarşik boyuta taşınması olan kutu, koli ve palet arasında ilişkilendirme hizmetlerini alıyoruz.
UZUN SOLUKLU ORTAKLIKLAR KURUYOR
İş ortaklarınızı nasıl seçiyorsunuz? Hangi lojistik şirketleriyle çalışıyorsunuz?
UCB Pharma olarak iş yapma biçimimizin temelini hastalarımız için değer yaratma ilkesi oluşturduğundan, öncelikle lojistik de dahil olmak üzere, her alandaki harici iş ortaklarımızda değerlerimize bağlı ortak paydanın oluşumuna, bununla birlikte; kurumsallık, güvenilirlik, süreç odaklılık, ilaç sektörüne özgü gereksinim, koşul ve standartları uygulama, müşteri odaklı yaklaşım kriterlerine bakıyor ve iş ortaklıklarımızın uzun vadeli olmasını gözetecek şekilde tercihte bulunuyoruz. Lojistik hizmetlerimizin temininde NHL firmasıyla çalışıyoruz.
Yıllık sevkiyat miktarınız nedir? Sevkiyatlarınızı nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Yıllık sevkiyatımız 150.000 ile 200.000 koli aralığında yer alıyor. Türk ilaç sektöründeki değer zincirinin akışı itibarıyla, ürünlerimizin taşımaları, İstanbul içinde ecza depolarının şubelerine kapı teslimi ve Anadolu’dan gelen siparişler için de bunların ecza depolarının anlaşmalı olduğu nakliye ambarlarına teslimi ve bu ambarlar tarafından taşınarak ilgili ecza depolarına teslimi şeklinde gerçekleşiyor. Soğuk zincir olarak nitelendirdiğimiz, 2-8 ⁰C santigrat aralığında muhafaza ve sevk edilmesi gereken ilaçların taşınması için valide edilmiş pasif sistem olarak adlandırdığımız, ürünün gerektirdiği koşulları belli bir süre dahilinde sevkiyat boyunca muhafaza eden strafor kolileri kullanıyoruz.
Lojistik ajandanızda neler var?
Lojistik ajandamızda kısa vadede soğuk zincir lojistik operasyonlarımızın optimizasyonu, özellikle bunun aktif sistem boyutunun uygulamaya geçirilmesi, ayrıca orta vadede tedarik lojistiği sürecimizin kalite performasının geliştirilmesi yer alıyor.
YERELLEŞME TEDARİK ZİNCİRİ SÜREÇLERİNİ DEĞİŞTİRECEK
UCB Pharma Türkiye olarak, çevik tedarik zinciri yaklaşımı kapsamında, yerel üretimi önemsediklerini ve önceliklendirdikerini vurgulayan Dr. Emre Göllü, şunları aktardı: “Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun 2016’nın Mart ayında sektöre tebliğ ederek başlattığı ve aşamalarla sürdürdüğü yerel üretime geçiş inisiyatifi kapsamında biz de firma olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu inisiyatif dahilinde yürütülen teknoloji transferi çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte nihai olarak iç piyasada bulunan ilaçların toplam değerinin %60’ını yerel olarak üretilenlerin oluşturması hedefleniyor. Yerli üretime geçiş, firmaların tedarik zinciri yapılarını doğrudan etkileyen bir unsur. Birçok firma, üretime bağlı tedarik zinciri süreçlerini yeniden kurgulamak veya sıfırdan oluşturmak durumunda kalacak. Kapsam dahilindeki ürünlerimizin ithalattan yerel üretime geçişiyle, yerel ürünlerin yıllık satış hacmimizdeki payı %99’a yükseldi ki, rekabet bakımından bunun faydasını görüyoruz.”