e
Banner


Türk ekonomisinde yeni tehlike: Stagflasyon
Bir taraftan yüksek enflasyon, diğer taraftansa ciddi bir ekonomik yavaşlamayla karşı karşıya kalan Türkiye ekonomisinin stagflasyon sürecini yaşadığına dikkat çeken Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu Direktörü Prof. Dr. Selva Demiralp, enflasyonu düşürmenin, maliyet ve beklentileri iyileştirmenin ancak yüksek faiz politikasıyla mümkün olduğunu söylüyor. 




Selva DemialpTürkiye ekonomisinin mevcut görümünü hakkında neler söylemek istersiniz? Sürecin en karakteristik özeliği nedir? 
 
Türkiye ekonomisi bir daralma sürecinden geçiyor. Ancak bu daralma ders kitaplarında görünen geleneksel resesyon tanımından farklı. Çünkü normal şartlarda resesyon durumlarında düşen talep fiyatları da aşağı çeker. Bizdeki durum ise biraz farklı. Bizde talep hızla geriye çekilse de kur kaynaklı maliyet enflasyonu ve yapışkanlık etkisi söz konusu. Enflasyondaki yapışkanlık büyük ölçüde geçmişteki enflasyonla mücadele performansımızın çok etkili olmamasından kaynaklanıyor. Enflasyonun düşmeyeceğine inanılırsa bu durum kendi kendini besleyen bir süreç yaratıyor, çünkü enflasyon beklentilerine göre yapılan fiyatlamalar beklentiyi gerçeğe dönüştürüyor. Buna ilave olarak kurun gelecek dönemde oynak bir seyir izlemesi konusundaki endişeler fiyatlama davranışlarında aşağı yönlü gevşemeye imkan tanımıyor. 
 
EKONOMİDEKİ YAVAŞLAMA HİSSEDİLİR OLACAK 
2019 yılının zor bir yıl olacağı konusunda görüş birliği var. Siz 2019’u nasıl görüyorsunuz? 
 
Bir önceki soruya cevaben tasvir ettiğim tablo, iktisadi açıdan düzeltilmesi en zor olan probleme işaret eder. Çünkü hem enflasyon hem de ekonomik daralma aynı anda görüldüğünde, enflasyonla mücadele adına uyguladığınız politikalar ile büyümeyi canlandırmak için uygulayacağınız politikalar birbiri ile çelişebiliyor. Enflasyonu düşürmek için uygulanan yüksek faiz politikası kredi büyümesini ve talebi olumsuz etkiliyor. İşte bu nedenle stagflasyon dönemleri çıkması zor ve sancılı dönemler oluyor. 
2019 genelinde ekonomideki yavaşlama hissedilir düzeyde olacaktır. Bu daralma sürecinden çıkış hızımız uygulanan politikaların hızı, koordinasyonu ve verilen sinyallerin doğruluğu ile orantılı olur. Özel sektör borcunun yeniden yapılandırılması ve borç küçültme sürecinin hızlı ve pürüzsüz bir şekilde ilerlemesi gerekiyor. İlave olarak para ve maliye politikalarının koordinasyon içinde çalışması, mali disiplinden sağlanacak fonların etkili bir şekilde sorunlu sektörlere aktarılması gerekli. Genel olarak izlenen politikalarda piyasa mekanizmasından sapmadan ve şeffaflık esasına dayalı bir yaklaşım izlenmesi gerekli. Çünkü piyasa mekanizmasından sapılması durumunda bunun hem maddi bir bedeli var hem de ileriye yönelik olumsuz bir sinyal ve belirsizlik riski doğuruyor. 
 
Ekonomide bir durgunluk sürecinden söz ediliyor. O zaman Merkez Bankası faiz oranını düşürüp ekonomiye destek sunmak yerine neden faiz artırımına gidiyor?
Türkiye’de yaşanan sıradan bir durgunluk süreci değil. Ekonomik durgunluk normal şartlarda fiyatlar üzerinde aşağı yönlü bir baskı oluşturur. Yani enflasyon hedefin altına iner. Bu durumda faiz oranını düşürüp reel ekonomiyi desteklemek ve bu vesile ile enflasyonu da tekrar hedefe yaklaştırmak uygundur. Ancak Türkiye’de stagflasyon süreci yaşıyoruz. Yani bir taraftan ekonomi yavaşlarken bir taraftan fiyatlar artıyor. Bunun sebebi kısmen kur kaynaklı maliyet enflasyonu, kısmen de enflasyonla mücadele konusunda geçmişteki yetersiz performansın getirdiği yapışkanlık ve beklenti etkisi. Enflasyon hedefe yaklaştırılamadığı sürece piyasa faizlerinin kalıcı olarak düşmesi ve büyümenin desteklenebilmesi mümkün değil.  Yani Merkez Bankası’nın ekonomiye destek sunabilmesi ancak enflasyonu düşürerek mümkün. Bunu gerçekleştirmek içinse politika faizinin yüksek olması gerekiyor. Yani ironik bir şekilde uzun vadeli piyasa faizini düşürebilmek için kısa vadeli politika faizini yüksek tutmak gerekiyor.
 
YÜKSEK FAİZ POLİTİKASI DEVAM ETMELİ 
Enflasyondaki bu yükselişi ne tetikliyor? Nasıl düşürülebilir? 
 
Enflasyonla mücadele büyük ölçüde beklenti yönetiminin bir sonucu. Çünkü ileriye dönük fiyatlamalar bugünkü enflasyona göre değil enflasyon beklentilerine göre yapılıyor. Bir sonraki aşamada da beklentiler gerçekleşen fiyata dönüşüyor. Beklentileri kalıcı olarak düşürebilmek için kredibilitesi yüksek bir Merkez Bankası gerekiyor. Merkez Bankası kredibilitesi sabırlı ve sıkı para politikası ile mümkün. Çünkü ancak piyasalar Merkez Bankası’nın “her ne pahasına olursa olsun” enflasyonu düşüreceğine ikna olduktan sonra beklentilerini aşağı çekmeye başlıyorlar. TCMB, 2002-2006 döneminde enflasyonu yüzde 30’lardan yüzde 10’ların altına çekerken ciddi bir bedel ödeyerek kredibilitesini kazanmıştı. Reel faiz uzunca bir süre iki haneli rakamlarda tutulmuştu. Ancak son üç yılda maalesef olumsuz enflasyon performansı bu kredibiliteye zarar verdi. TCMB beklentileri çıpalama gücünü kaybetti. Bugün Merkez Bankası’nın tekrar kredibilitesini kazanması gerekecek. Bunu başarabilmek içinse tıpkı 2002 sonrası dönemde olduğu gibi uzunca bir süre yüksek politika faizi ödenmesi lazım. Bu yapıldığı zaman 2002 sonrasında olduğu gibi bir noktada hem enflasyonun hem de piyasa faizlerinin istikrarlı bir şekilde aşağı indiğini görürüz. 
 
Sürdürülebilir büyüme için ne gerekli?
 
Sürdürülebilir büyüme için öncelikle oynak büyüme patikasından uzaklaşmamız, para ve maliye politikalarını etkin ve koordinasyon içinde kullanarak istikrarlı bir büyüme patikası yakalamamız lazım. Bir ülkenin ortalama büyüme hızı kabaca o ülkenin potansiyel büyüme kapasitesini verir. Bu ortalamanın üzerine çıkmak kısa vadede işsizliği azaltıyor gibi görünse de uzun vadede hem sürdürülemez hem de enflasyonu ve kuru yükseltir. Dolayısı ile amaç hep ülkeyi uzun vadeli ortalama büyüme seviyesinde tutmak olmalıdır. Bunu başardığınız zaman belirsizlikler azalıp güven ortamı sağlanacağı için yatırımlarda da bir artış görürsünüz ki bu da potansiyel büyüme hızınızı artırarak daha fazla üretimi enflasyon yaratmadan elde etmenizi sağlar.  
İstikrarlı büyümeye ilave olarak ülkenin rekabetçi ve üretken olduğu sektörlerin tespit edilmesi ve bu sektörlerin desteklenmesi sureti ile mukayeseli avantaj teorisinden uzaklaşmadan ihracatımızı destekleyecek yatırımlar önemlidir. Bu noktada işgücünün söz konusu rekabetçi sektörlerde çalışabilmesine imkan sağlayacak eğitim politikaları uygulanmalıdır. 
Genel olarak dış ilişkilerde barışçıl bir yaklaşım benimsenmesi, iş koşullarının batı standartlarına yaklaştırılması, şeffaflık, bağımsız yargı ve demokratik prensiplerden ödün verilmemesi güçlü ve sürdürülebilir bir ekonominin olmazsa olmazlarıdır. 
 
GLOBAL BİR RESESYON YAŞANABİLİR
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde fırtına hazırlıklı olun uyarısı yaptı. Dünyanın ekonomik görünümü açısından neler söylemek istersiniz? 
 
2019 yılında global büyümede Avrupa ve Çin kaynaklı bir yavaşlama bekleniyor. Bu beklenti içinde ABD Merkez Bankası Fed’in faiz artırımlarında bir yavaşlama olacağı sinyalini aldık. Fed’in duruşundaki bu yavaşlamayı Lagarde’in fırtına hazırlığı olarak değerlendirebiliriz. Çünkü eğer Avrupa ve Çin tahminler dahilinde bir yavaşlama yaşarsa Fed’in bu ortamda faiz artırımlarına devam etmesi global bir resesyonu tetikleyebilir ve ABD ekonomisini de içine alabilirdi. Fed’in duruşundaki ani değişiklik sonrası olası bir fırtınanın büyük ölçüde kontrol altına alındığını düşünüyorum. Mevcut konjonktürdeki en büyük risk ABD-Çin arasındaki ticaret savaşlarının yarattığı belirsizlikler olarak duruyor. Bir anlaşma sağlanamaması ve karşılıklı misillemeler hem global belirsizlikleri artıracak hem de Çin’in yavaşlamasını tetikleyerek genel havayı olumsuz yönde etkileyecektir. 
 
 
STAGFLASYON NEDİR?
İngilizce 'Stagnation' yani durgunluk/daralma ve 'Inflation' yani enflasyon kelimelerinden türetilmiş bir ekonomik terim olan Stagflasyon, ekonomik hayatta hem durgunluk hem de enflasyon yaşandığı dönemlerde bu iki olgunun birbirini tetiklediğini ve büyüttüğünü anlatmakta kullanılıyor. 
 
 
 
 



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat