İntermodalite Türkiye için ihtiyaç değil 'zorunluluk'tur
Bölgesel ve küresel entegrasyonda merkezi bir rol oynama potansiyeli taşıyan, stratejik konumu ile batıyı doğuya, kuzeyi güneye bağlayan önemli enerji, ticaret ve ulaştırma ağları arasında yer alan Türkiye, kapsamlı ve yüksek kaliteli karayolu ağı yanında, ulusal sınırları üzerinden geçen TRACECA Koridorları, Avrasya Ulaştırma Bağlantıları ve Pan-Avrupa Koridoru IV ile önemli bir lojistik merkez ve transit ülkedir.
Balkanlar, Karadeniz, Akdeniz Havzası, Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu gibi komşu bölgelerdeki son ekonomik ve politik gelişmelerle etkinliği ve rolü iyice perçinlenen Türkiye’nin bu konumu bölgesindeki önemini daha da ön plana çıkarmaktadır.
Bilindiği gibi, ekonomideki son yıllardaki büyüme performansı ile birlikte ihraç taşıma sayısı 2000'li yılların başında yılda 400 bin sefer iken, bugün 1,5 milyon sefere yaklaşmıştır. Söz konusu artışta Türk taşımacılarının uluslararası karayolu taşımacılığı pazarında önemli bir paya sahip olması ve Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında uygulamaya konulan projelerin katkısı azımsanmayacak kadar büyüktür.
Ancak, bugün küreselleşmenin tüm dünyada yaygınlaşması ve sınır ötesi ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik çalışmalarla taşımacılık ve lojistik sektörü yeniden şekillenmekte ve Türkiye’nin geleceğe yönelik ulaştırma politikaları oluşturulurken taşıma modları arasındaki dengenin ve entegrasyonun sağlanması öncelikli konuların başında yer almaktadır. Günümüzde İntermodal taşıma sistemlerine yatırım yapmak ülkeler açısından hemen hemen bir zorunluluk haline gelmiştir. Taşımacılık ve lojistik altyapısının güçlü ülkeleri göz önüne aldığımızda etkin ve etkili bir taşımacılık sisteminin, sektörü krizlere daha dirençli hale getirdiği görülmektedir. İntermodalitenin geliştiği ülkelerde aynı zamanda güçlü taşımacılık altyapısının gerek özel sektör gerekse kamu yatırımlarına değer kattığı da bir gerçektir.
Diğer yandan hızla büyüyen Türk ekonomisinin 2023 hedeflerine ulaşması noktasında ulaştırma sektörünün oynayacağı stratejik rol, Avrupa Birliği’nin ortak taşıma politikası olan İntermodal taşımacılığa Türkiye’nin de entegre olması, bu sistemin ülkemizde kurulması ve geliştirilmesi kamu, özel sektör ve STK’ların ortak bir payda etrafında toplanmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu amaçla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, İspanya Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanlığı'nın ortaklaşa yürüttüğü, 1 milyon Euro bütçeli “Türkiye'de İntermodal Taşımacılığın Güçlendirilmesi AB Eşleştirme Projesi”, ülkemizde İntermodal taşımacılığın sağlam temellere dayandırılması açısından önemli bir aşamadır.
Bu bağlamda söz yine dönüp dolaşıp İntermodal taşımacılıkta en büyük eksiği en önemli ayaklarından biri olan demiryolu taşımacılığına dolayısıyla, TCDD’nin demiryolunu serbestleştirme kararının ardından sektör paydaşlarının ortak bir vizyon etrafında birleşerek, Türkiye’nin modern, güvenli ve ticari açıdan etkin bir demiryolu sektörü inşa etmesi zorunluluğuna gelmektedir.
Türkiye’de bugün İntermodal taşımacılığın geliştirilmesine yönelik, UTİKAD’ın ortağı olduğu ve tam bir İntermodal taşımacılık örneği olan BALO Projesi başta olmak üzere, Marmaray Projesi, mevcutların yanı sıra Asyaport, Çandarlı ve Filyos Limanı gibi intermodal taşımacılığa elverişli yeni liman projeleri, Samsun-Kavkaz Tren Feri Projesi, Tekirdağ-Derince Feribot Projesi, Van-Tatvan Tren Feri Projesi yanında Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa, Karadeniz bölgesi, Kafkasya, Hazar Denizi bölgesi ve Asya'yı kapsayan TRACECA, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi gibi pek çok önemli proje yürütülmektedir.
Buna rağmen Türkiye’nin kapsamlı bir intermodal taşımacılık stratejisine bir başka deyişle intermodal operasyonların daha etkin ve sürdürülebilir şekilde büyümesine olanak sağlayacak bir yol haritasına ihtiyaç duyduğundan hareketle;
Kamu ve özel sektörün işbirliği ile intermodal taşımacılık ve lojistiğin teşvik edilmesi ve girişimlerin önünün açılması,
Küresel ulaştırma politikasının bir parçası olarak Türkiye’de sürdürülebilir intermodal taşımacılık sisteminin teşvik edilmesi,
İntermodal taşımacılık hizmetlerinin gelişimi için özel sektörün teşvik edilmesi,
Büyük limanların altyapı kapasitelerinin gelecek 15 yıl içindeki Pazar taleplerine göre artırılması,
Ro-Ro taşımacılığının özellikle yurtiçi ticarette Akdeniz ve Karadeniz’deki alanlara kaydırılması,
Rekabetçi bir intermodal taşımacılık sistemi için deniz ve ulaşım bağlantıların sağlanması,
Limanların, lojistik pazarları için avantaj sağlayacak demiryolları başta olmak üzere diğer ulaştırma modları ile hinterland bağlantılarının sağlanması,
Türkiye’nin uluslararası örgütlere aktif katılımıyla taşımacılık koridorlarına bağlantıları sağlanması, dış ticaret hacmininin geliştirilerek, Avupa’nın Kafkaslar, Asya ve Ortadoğu pazarlarına erişimi konusunda Türkiye’nin merkezi bir üs olmasına imkan verecektir.
Bütün bunlara ek olarak Türkiye’de İntermodal taşımacılığın teşviki ve gelişimi, sürdürülebilir, dengeli, rekabetçi ulusal ve uluslararası taşımacılık ve lojistik sisteminin yerleşmesi yanında küresel lojistik pazarında daha etkin ve güçlü bir sektörün oluşmasına da hizmet edecektir.
Bu açıdan Türkiye’nin zaman kaybetmeden yukarıda kısaca değindiğimiz konularla birlikte karayolu taşımasındaki avantajları da kullanarak, tüm taşıma sistemlerini birbirine entegre edecek, İntermodal taşımacılık çözümlerini üretmesi ve gelişmesine destek vermesi gerekmektedir.