e


Çok kutuplu dünyada lojistik sektörü
Turgut Erkeskin-FIATA Başkanı - Genel Transport CEO’su




Son beş yılda dünya gündemine damga vuran çok önemli ekonomik ve jeopolitik gelişmelere hep birlikte şahit olduk. Küresel ticaret ve tedarik zincirleri üzerinde tabiri caizse şok etkisi yaratan önemli gelişmeleri birbiri ardına yaşadık ve halen de bu yaşamaya devam ediyoruz. Pandemiyle birlikte hiç kimsenin öngöremediği kadar uzun süreli bir kapanma ve belirsizlik döneminin ardından tedarik zincirleri yavaş yavaş toparlanmaya başlarken, hemen üzerine gelen enerji krizi, küresel enflasyon ve ekonomik durgunluk gibi nedenlerle iş dünyası ve lojistik sektörü türlü zorluklarla ve engellerle karşı karşıya kaldı. 
Rusya-Ukrayna savaşıyla başlayan küresel tansiyon Hamas-Israil çatışmalarıyla daha da tırmandı. Ek olarak iklim krizine bağlı olarak suların çekilmesi nedeniyle önce Panama Kanalı’nda, sonrasında da Husi saldırılarının oluşturduğu güvenlik endişeleri sonucu Süveyş Kanalı’nda deniz yolu trafiğinde aksamalar yaşanırken, devam eden savaşlar nedeniyle bazı güzergahlarda ise geçişler tamamen durma noktasına geldi. Son olarak İran ile İsrail arasındaki gerilimle Basra Körfezi krizi de yeniden gündeme geldi. Bütün bu gelişmelerin etkisiyle navlunların yanı sıra gıda, enerji ve emtia fiyatlarında artışlar görülürken ve tedarik süreçlerinde dalgalanmalar, hatta kesintiler yaşanmaya başladı.
ABD, AB ve Çin gibi küresel ticarete yön veren dev ekonomiler arasındaki ilişkilerin de dalgalı seyri ve belirsizliğini korumasıyla, hükümetler ve çok uluslu şirketler tedarikte dışa bağımlılığı azaltarak tedarik zincirlerini güvence altına almak amacıyla yeni korumacı politikalar benimsemeye başladılar. Bu korumacı ve temkinli yaklaşım sonucunda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının giderek yakın coğrafyalara ve müttefik ülkelere kaymaya başladığını görmekteyiz. Bu durum küresel ekonomiye daha parçalı bir görünüm kazandırarak “küreselleşme” kavramının yeniden tanımlanmasına ve dünyanın çok kutuplu bir yapıya evrilmesine yol açıyor.
Küresel ticarete önümüzdeki dönemde yön vermesi muhtemel iki ana akım olarak öne çıkan bu çok kutupluluk ve riski azaltma trendi sonucunda tedarik zincirlerinde artan karmaşıklığa ve değişen müşteri beklentilerine yanıt verebilmek için lojistik sektöründen de geleneksel yöntemleri bir kenara bırakarak hızla yeni formüller geliştirmesi, daha çevik ve esnek süreç yönetimiyle ve bütüncül bir bakış açısıyla entegre ve kombine servisler sunabilmesi bekleniyor.
 
ÇÖZÜM YENİ TİCARET ROTALARI
Jeopolitik ve ekonomik zorluklar göz önüne alındığında, pazar dinamikleri ve son yıllarda yaşadığımız deneyimler, ulaştırma koridorlarının ve alternatif ticaret yollarının ne kadar büyük önem taşıdığını açıkça gösteriyor. Yeni ticaret koridorlarının geliştirilmesi, önemli ticaret rotaları arasındaki bağlantıları güçlendirme, ulaşım maliyetlerini düşürme, bölgesel ekonomik büyümeyi teşvik etme ve ticareti artırma potansiyelini de beraberinde getiriyor. Hepimizin çok iyi bildiği ve tarihte sayısız örneği görülen bir gerçek var: ekonomik kalkınma ticaret yollarının etrafında yoğunlaşır. Bu sebeple, ekonomik büyüme için her fırsatta yeni ticaret koridorları geliştirmeye ve mevcut koridorlar arasındaki bağlantıları ve hareketliliği güçlendirmeye odaklanmalıyız. 
Öte yandan bu tür projelerin karayolları, demiryolları, limanlar, havalimanları gibi önemli altyapı yatırımları gerektirdiği de yadsınamaz bir gerçek. Ayrıca, çevresel, politik ve ekonomik zorlukların dikkatlice yönetilmesi ve ele alınması gerekiyor. Dolayısıyla bu konuda hükümetlere de büyük görevler düşüyor. Lojistiğin ve dış ticaretin gelişebilmesi için kamu ile özel sektörün bir araya gelerek orta ve uzun vadeli bir yol planı geliştirmesi ve bu planı birlikte hayata geçirmesi gerekiyor.
Bu doğrultuda, dünyanın en büyük lojistik federasyonu olan FIATA, lojistiğin küresel sesi olarak ve sınırları aşan lojistik vizyonuyla sektör ile hükümetler ve kamu kurumları arasında bir köprü kurarak yeni multimodal ticaret koridorlarının oluşturulmasına ön ayak olmak ve mevcut koridorların daha etkin işlemesini sağlamak için çalışmalar yürütüyor. 
 
LOJİSTİKTE YENİ DÖNEM: YAPAY ZEKANIN GETİRDİĞİ FIRSATLAR VE RİSKLER
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız jeopolitik ve ekonomik trendlerin yanı sıra lojistik sektörünün geleceğinin şekillendirilmesinde etkili olması beklenen bir başka trend daha var: Yapay Zeka. Çok uluslu firmaların yanı sıra, pandemiyle birlikte dijitalleşmenin önemini daha iyi kavrayan küçük ve orta ölçekli firmalar da yapay zeka teknolojilerinin iş süreçlerine entegre edilmesi yarışında geride kalmamak için kolları sıvamaya başladı bile. 
2023 yılında şaşırtıcı bir ivme kazanarak hemen hemen tüm sektörlerde yatırım gündemin ilk sıralarına yerleşen üretken yapay zeka teknolojileri lojistik sektörü için gerçekten de çok önemli fırsatlar ve gelişim alanları sunuyor. Yapay zeka destekli teknolojiler; veri analizinden, süreç optimizasyonuna ve otomasyona kadar birçok farklı ve etkili dijital çözümle lojistik zincirinin her alanında devrim yaratma potansiyeline sahip. Örneğin lojistik şirketleri rota optimizasyonu, talep öngörü ve tahminleme süreçlerinde yapay zeka teknolojisinden faydalanarak kaynak planlama ve maliyet yönetimi konusunda önemli avantajlar elde edebilirler. Robotik süreç otomasyonuyla tekrarlayan işlerin önüne geçerek işletme verimliliğini artırabilirler. Fiyatlandırma ve müşteri hizmetleri gibi alanlarla da yapay zekanın sunduğu imkanlardan faydalanarak rekabette öne çıkmak mümkün olabilir.
Yapay zeka teknolojileri aynı zamanda tedarik zinciri boyunca stok seviyeleri, yük takibi ve olası aksaklıklar hakkında gerçek zamanlı bilgiler sağlayarak uçtan uca görünürlüğü ve şeffaflığı artırıyor.  Bu sayede şirketlerin lojistik süreçlerin bütüncül bir yaklaşımla ele alması kolaylaşırken, veriye dayalı analizlerle daha hızlı karar alma, riskleri azaltma ve olası sorunlara proaktif bir yaklaşımda çözüm üretme imkanı da doğuyor.
Elbette tüm teknolojiler gibi yapay zeka da bazı riskleri ve tartışmaları beraberinde getiriyor. Bir yanda manuel süreçlerin azalması sonucunda ortaya çıkabilecek iş kaybı tehditleri tartışılırken öbür yanda bana göre daha büyük bir risk olan veri güvenliği ve mevzuata uyum konularında halen cevaplanması gereken soru işaretleri yok değil. Ancak bunlar elbette teknolojiye yüz çevirmek için geçerli sebepler değil. AI mevzuatının zaman içerisinde daha fazla netlik kazanmasıyla bu riskler yönetilebilir hale gelecektir. Dolayısıyla sektörümüzün geleceğinin şekillendirilmesinde önemli bir rol oynaması beklenen yapay zeka teknolojilerine seyirci kalmamalı, sektör olarak bu değişime ayak uydurup yapay zeka rüzgarını nasıl arkamıza alabileceğimize bakmalıyız.



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat