Avrupalı yatırımcıların yeni lojistik üssü Türkiye oluyor
28/05/2013 - 16:03:00
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya gibi coğrafyalara yakınlığı, lojistikte doğal bir merkez olması, genç ve kalifiye iş gücüyle Türkiye’nin, lojistikte yabancı yatırımcılar açısından önemli fırsatlar sunduğunu ve cazip hale geldiğini söylüyor.
Avrupa, Türkiye’nin dış ticarette en güçlü partneri konumunda. Bu kapsamda ulaştırma ve lojistik alanında Türkiye’nin Avrupa, Avrupa’nın Türkiye için önemi ve iki bölge arasındaki yük trafiği hakkında bilgi verir misiniz?
Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin ihracatında yıllardır öncelikli hedef oldu ve özellikle Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkeler dış ticarette en önemli ortaklarımız arasında yer aldı. 1959 yılında o dönemki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’na tam üyelik için başvuran ülkemizin, 1996 yılında Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne (GB) girişi, Türk lojistik sektörü için bir mihenk taşı oldu. Malların tarife ve eşdeğer vergilerden muaf bir şekilde serbest dolaşımını öngören GB ile Türkiye ve AB arasındaki ticaret yeni bir ivme kazandı. Bu sayede yıllar boyunca ticaretimiz ağırlıklı olarak AB ülkelerine yönelik olarak gerçekleşti. Ticaretteki bu artış sayesinde, Türkiye’de lojistik sektörü güçlenerek büyüdü, hizmetlerini çeşitlendirdi ve küresel lojistik pazarında kendine önemli bir yer edindi.
Bugün Avrupa ülkelerine ihracatımız 73.5 milyar dolar civarındadır ve her yıl ortalama 300 binden fazla Türk TIR’ı, Avrupa ülkelerine ihraç taşıması yapmaktadır. Avrupa’daki ekonomik krizin sona ermesiyle bu miktar daha da artacaktır. Türk TIR’ları dönüşte ise Avrupa ülkelerinin yükünü taşımaktadır. Bu nedenle, Türk lojistik sektörü sadece ülkemizin değil, Avrupa ülkelerinin de ticaretine katkı sağlar konumdadır.
Avrupa ülkelerinin refah seviyesi yüksek, 500 milyonu aşmış nüfusu ile cazip bir pazar olması ve Türkiye’nin coğrafi yakınlığı gibi faktörler nedeniyle Avrupa, Türk lojistik sektörü için önemli fırsatlar sunmaktadır. Diğer yandan, yıllık ’un üzerinde oranla büyümesini sürdüren Türk lojistik sektörü, Avrupalı lojistik yatırımcıları için önemli fırsatlar sunmaktadır. Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle doğal bir lojistik merkez olması, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya gibi coğrafyalara yakın olması, genç ve kalifiye iş gücü ile kaliteli hizmetlerin daha düşük maliyetlerde sunulabilmesi sayesinde Türk lojistik sektörünü yabancı yatırımcılar açısından daha cazip hale getirmektedir.
AVRUPA VE ASYA ARASINDA KESİNTİSİZ ULAŞIM SAĞLANACAK
Ticaretin kolaylaştırılmasına yönelik oluşturulan ve çalışmaları yürütülen ulaştırma koridorları, iki bölge arasındaki ticareti ve yük taşımacılığını nasıl etkileyecek?
Türkiye’nin de dahil olduğu TRACECA, Euromed, Ten-T gibi çok taraflı platformlarda ülkemiz ile Avrupa arasındaki ticaret koridorlarının geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bakanlığımızca bu toplantılara aktif katılım sağlanmakta ve özellikle intermodal taşımacılığın gelişimine katkı sağlayacak alternatif taşıma koridorlarının geliştirilmesine çalışılmaktadır. Yapılan bu çalışmalar, hem altyapının geliştirilmesi hem de taşımacılığın önündeki yasal bariyerlerin ortadan kaldırılmasını hedef almaktadır.
Türkiye, Avrupa için Asya’ya açılan en önemli geçiş noktasıdır. Avrupa ile Asya arasındaki ticarette de Türkiye’nin bu transit konumu önemli bir rol oynamaktadır. Bakanlığımızca gerçekleştirilen Marmaray, Bakü-Tiflis-Kars gibi projelerin tamamlanmasıyla Avrupa ile Asya arasında kesintisiz ulaşım mümkün olacak ve bu bölgedeki ticaretin daha da artmasını sağlayacaktır. Bu tür büyük projelerin yanı sıra, yeni lojistik köy projeleri, halen devam eden yeni liman projelerimiz, bölünmüş yollar ve hızlı demiryolu projeleriyle Türkiye, lojistik alanında çok daha önemli bir konuma ulaşacaktır. 2012 yılında Türkiye ile Mısır arasında Ro-Ro hatları açıldı. Açılan bu Ro-Ro hatları ile özellikle Kuzey Afrika ülkelerine karayoluyla ulaşım mümkün hale geldi.
Türk lojistik sektörünün Avrupa pazarındaki mevcut konumu ve geleceğe dönük hedefleri neler?
Ülkemiz, taşımacılık ve lojistik alanında önemli bir tecrübeye sahiptir ve gerek filo yapısı, gerçekleştirdiği taşıma sayısı ve insan kaynağıyla gerekse uluslararası sisteme etkin entegrasyonuyla son yıllarda gösterdiği hızlı gelişme ve büyümeye paralel olarak dünya piyasalarında diğer ülkelerle rekabet edebilecek güce erişti ve önemli bir aktör haline geldi. Ülkemizin coğrafi konumu, küresel pazarlara yakınlığı, genç nüfusu, üretim ve işgücü maliyetinin düşük olması, uluslararası taşımacılıkta edindiği tecrübe ve sektörün AB uyum süreci ile sağlam kurumsal temeller üzerine oturması, lojistik ve taşımacılık alanındaki en büyük avantajlarımızdır ve bu sayede rekabet gücümüz daha da arttı.
Avrupa Birliği süreci sonunda bugün 27 üye ülke arasında sınırların kalkması, ortak pazarın kurulması, başta gümrük mevzuatı olmak üzere, birçok alanda ortak politika ve uygulamaların takip edilmesi, sadece AB’deki firmaların değil, AB dışındaki firmaların da Avrupa pazarına daha kolay ve daha hızlı erişebilmesini ve bu pazarda faaliyet edebilmesini sağladı. Bu sayede bugün çok sayıda Türk lojistik firması Avrupa ülkelerine yönelik olarak taşıma yapabilmektedir. Türk lojistik firmaları ayrıca farklı Avrupa ülkelerinde yeni firmalar kurarak veya ortaklıklar yaparak da bu pazarda faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu nedenle, Avrupa pazarlarında da güçlü ve rekabetçi bir Türk lojistik sektöründen bahsetmek mümkündür. Bu firmalar sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın yüklerini de taşıyarak Türkiye ile Avrupa arasındaki ticarete önemli katkılar yapmaktadır.
Türkiye’nin 2023 yılına gelindiğinde 500 milyar dolar ihracat hedefi bulunmaktadır ve bu hedefin sağlanmasında Türk lojistik sektörü öncü bir rol oynayacaktır. Bu amaçla bir taraftan sektörün ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeler yapılırken, diğer yandan da gerekli altyapı projeleri tüm hızıyla sürdürülmektedir.
KOTA HEM İHRACATI HEM LOJİSTİĞİ VURUYOR
Avrupa-Türkiye hattında yaşanan sorunların çözümüne yönelik Türkiye tarafından son dönemde atılan adımları ve uyum çalışmalarını anlatır mısınız?
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı olarak ülkeler arasındaki ticaretin gelişmesi ve refahın artması için temel politikamız, “Uluslararası karayolu taşımacılığının kolaylaştırılması, geçiş belgesiz ve kotasız bir uluslararası eşya taşımacılığının sağlanması” oldu. Bu amaçla, uluslararası karayolu taşımacılığı anlaşmamız bulunan 58 ülkeden 24’i ile ikili ve/veya transit taşımalar serbestleştirildi. Ancak, bu ülkeler arasında Avrupa ülkelerinin sayısı çok azdır. Bu nedenle, Avrupa’ya yönelik taşımalarda karşılaşılan en önemli sorunun geçiş belgesi kotası sorunu olduğunu vurgulamak gerekir. Ayrıca vize temininde sıkıntılar da lojistik alanında yaşanan en önemli sorundur.
Bu sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla ilgili ülkeler ile ikili görüşmeler yapılmaktadır. Ayrıca, bu sorunlar Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (BM/AEK), Uluslararası Taşımacılık Forumu (ITF), Ulaştırma Bakanları Konferansı (UBAK), Gümrük Birliği Ortak Komitesi (GBOK), TRACECA ve EUROMED gibi çok taraflı platformlarda da yoğun olarak ele alınmaktadır.
Yaşanan bu sorunlar, ülkemiz ile Avrupa arasında sadece taşımacılığın değil, aynı zamanda ticaretin de önündeki en önemli engeldir. Bu sorunların çözülmesi hem Türkiye’nin hem de AB’nin ticaretine olumlu yansıyacaktır.
Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin ihracatında yıllardır öncelikli hedef oldu ve özellikle Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkeler dış ticarette en önemli ortaklarımız arasında yer aldı. 1959 yılında o dönemki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’na tam üyelik için başvuran ülkemizin, 1996 yılında Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne (GB) girişi, Türk lojistik sektörü için bir mihenk taşı oldu. Malların tarife ve eşdeğer vergilerden muaf bir şekilde serbest dolaşımını öngören GB ile Türkiye ve AB arasındaki ticaret yeni bir ivme kazandı. Bu sayede yıllar boyunca ticaretimiz ağırlıklı olarak AB ülkelerine yönelik olarak gerçekleşti. Ticaretteki bu artış sayesinde, Türkiye’de lojistik sektörü güçlenerek büyüdü, hizmetlerini çeşitlendirdi ve küresel lojistik pazarında kendine önemli bir yer edindi.
Bugün Avrupa ülkelerine ihracatımız 73.5 milyar dolar civarındadır ve her yıl ortalama 300 binden fazla Türk TIR’ı, Avrupa ülkelerine ihraç taşıması yapmaktadır. Avrupa’daki ekonomik krizin sona ermesiyle bu miktar daha da artacaktır. Türk TIR’ları dönüşte ise Avrupa ülkelerinin yükünü taşımaktadır. Bu nedenle, Türk lojistik sektörü sadece ülkemizin değil, Avrupa ülkelerinin de ticaretine katkı sağlar konumdadır.
Avrupa ülkelerinin refah seviyesi yüksek, 500 milyonu aşmış nüfusu ile cazip bir pazar olması ve Türkiye’nin coğrafi yakınlığı gibi faktörler nedeniyle Avrupa, Türk lojistik sektörü için önemli fırsatlar sunmaktadır. Diğer yandan, yıllık ’un üzerinde oranla büyümesini sürdüren Türk lojistik sektörü, Avrupalı lojistik yatırımcıları için önemli fırsatlar sunmaktadır. Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle doğal bir lojistik merkez olması, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya gibi coğrafyalara yakın olması, genç ve kalifiye iş gücü ile kaliteli hizmetlerin daha düşük maliyetlerde sunulabilmesi sayesinde Türk lojistik sektörünü yabancı yatırımcılar açısından daha cazip hale getirmektedir.
AVRUPA VE ASYA ARASINDA KESİNTİSİZ ULAŞIM SAĞLANACAK
Ticaretin kolaylaştırılmasına yönelik oluşturulan ve çalışmaları yürütülen ulaştırma koridorları, iki bölge arasındaki ticareti ve yük taşımacılığını nasıl etkileyecek?
Türkiye’nin de dahil olduğu TRACECA, Euromed, Ten-T gibi çok taraflı platformlarda ülkemiz ile Avrupa arasındaki ticaret koridorlarının geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bakanlığımızca bu toplantılara aktif katılım sağlanmakta ve özellikle intermodal taşımacılığın gelişimine katkı sağlayacak alternatif taşıma koridorlarının geliştirilmesine çalışılmaktadır. Yapılan bu çalışmalar, hem altyapının geliştirilmesi hem de taşımacılığın önündeki yasal bariyerlerin ortadan kaldırılmasını hedef almaktadır.
Türkiye, Avrupa için Asya’ya açılan en önemli geçiş noktasıdır. Avrupa ile Asya arasındaki ticarette de Türkiye’nin bu transit konumu önemli bir rol oynamaktadır. Bakanlığımızca gerçekleştirilen Marmaray, Bakü-Tiflis-Kars gibi projelerin tamamlanmasıyla Avrupa ile Asya arasında kesintisiz ulaşım mümkün olacak ve bu bölgedeki ticaretin daha da artmasını sağlayacaktır. Bu tür büyük projelerin yanı sıra, yeni lojistik köy projeleri, halen devam eden yeni liman projelerimiz, bölünmüş yollar ve hızlı demiryolu projeleriyle Türkiye, lojistik alanında çok daha önemli bir konuma ulaşacaktır. 2012 yılında Türkiye ile Mısır arasında Ro-Ro hatları açıldı. Açılan bu Ro-Ro hatları ile özellikle Kuzey Afrika ülkelerine karayoluyla ulaşım mümkün hale geldi.
Türk lojistik sektörünün Avrupa pazarındaki mevcut konumu ve geleceğe dönük hedefleri neler?
Ülkemiz, taşımacılık ve lojistik alanında önemli bir tecrübeye sahiptir ve gerek filo yapısı, gerçekleştirdiği taşıma sayısı ve insan kaynağıyla gerekse uluslararası sisteme etkin entegrasyonuyla son yıllarda gösterdiği hızlı gelişme ve büyümeye paralel olarak dünya piyasalarında diğer ülkelerle rekabet edebilecek güce erişti ve önemli bir aktör haline geldi. Ülkemizin coğrafi konumu, küresel pazarlara yakınlığı, genç nüfusu, üretim ve işgücü maliyetinin düşük olması, uluslararası taşımacılıkta edindiği tecrübe ve sektörün AB uyum süreci ile sağlam kurumsal temeller üzerine oturması, lojistik ve taşımacılık alanındaki en büyük avantajlarımızdır ve bu sayede rekabet gücümüz daha da arttı.
Avrupa Birliği süreci sonunda bugün 27 üye ülke arasında sınırların kalkması, ortak pazarın kurulması, başta gümrük mevzuatı olmak üzere, birçok alanda ortak politika ve uygulamaların takip edilmesi, sadece AB’deki firmaların değil, AB dışındaki firmaların da Avrupa pazarına daha kolay ve daha hızlı erişebilmesini ve bu pazarda faaliyet edebilmesini sağladı. Bu sayede bugün çok sayıda Türk lojistik firması Avrupa ülkelerine yönelik olarak taşıma yapabilmektedir. Türk lojistik firmaları ayrıca farklı Avrupa ülkelerinde yeni firmalar kurarak veya ortaklıklar yaparak da bu pazarda faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu nedenle, Avrupa pazarlarında da güçlü ve rekabetçi bir Türk lojistik sektöründen bahsetmek mümkündür. Bu firmalar sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın yüklerini de taşıyarak Türkiye ile Avrupa arasındaki ticarete önemli katkılar yapmaktadır.
Türkiye’nin 2023 yılına gelindiğinde 500 milyar dolar ihracat hedefi bulunmaktadır ve bu hedefin sağlanmasında Türk lojistik sektörü öncü bir rol oynayacaktır. Bu amaçla bir taraftan sektörün ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeler yapılırken, diğer yandan da gerekli altyapı projeleri tüm hızıyla sürdürülmektedir.
KOTA HEM İHRACATI HEM LOJİSTİĞİ VURUYOR
Avrupa-Türkiye hattında yaşanan sorunların çözümüne yönelik Türkiye tarafından son dönemde atılan adımları ve uyum çalışmalarını anlatır mısınız?
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı olarak ülkeler arasındaki ticaretin gelişmesi ve refahın artması için temel politikamız, “Uluslararası karayolu taşımacılığının kolaylaştırılması, geçiş belgesiz ve kotasız bir uluslararası eşya taşımacılığının sağlanması” oldu. Bu amaçla, uluslararası karayolu taşımacılığı anlaşmamız bulunan 58 ülkeden 24’i ile ikili ve/veya transit taşımalar serbestleştirildi. Ancak, bu ülkeler arasında Avrupa ülkelerinin sayısı çok azdır. Bu nedenle, Avrupa’ya yönelik taşımalarda karşılaşılan en önemli sorunun geçiş belgesi kotası sorunu olduğunu vurgulamak gerekir. Ayrıca vize temininde sıkıntılar da lojistik alanında yaşanan en önemli sorundur.
Bu sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla ilgili ülkeler ile ikili görüşmeler yapılmaktadır. Ayrıca, bu sorunlar Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (BM/AEK), Uluslararası Taşımacılık Forumu (ITF), Ulaştırma Bakanları Konferansı (UBAK), Gümrük Birliği Ortak Komitesi (GBOK), TRACECA ve EUROMED gibi çok taraflı platformlarda da yoğun olarak ele alınmaktadır.
Yaşanan bu sorunlar, ülkemiz ile Avrupa arasında sadece taşımacılığın değil, aynı zamanda ticaretin de önündeki en önemli engeldir. Bu sorunların çözülmesi hem Türkiye’nin hem de AB’nin ticaretine olumlu yansıyacaktır.