e
Banner


Ünlü markalar tedarik zincirini anlattı
Günümüzde küreselleşmenin getirdiği yoğun rekabet ortamında şirketler açısından tedarik zinciri yönetimi en temel alanlardan biri haline geldi. Lojistik şirketleri katmadeğerli hizmetlerle öne çıkarken, Media Markt, LC Waikiki, Metro Cash & Carry Türkiye, Bayer, Mavi Jeans, Arçelik, Yataş ve BSH gibi birçok marka yatırımda listenin başına aldıkları lojistikle elini güçlendiriyor.




tedarik_zinciriCTN Centre Grup tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen “Lojistik ve Tedarik Zinciri Konferansı” 21 Mayıs’ta İstanbul’da yapıldı. Media Markt, LC Waikiki, Metro Cash & Carry Türkiye, Bayer Türk, Mavi Jeans, Arçelik, Yataş ve BSH Ev Aletleri gibi önde gelen markların temsilcilerinin katıldığı konferansta; uluslararası lojistik ve tedarik zincirinde yeni trendler, satın alma, dış kaynak kullanımı, depo yönetimi ve IT gibi birçok konu masaya yatırıldı. Konferansta konuşan temsilciler, tedarik zincirine yatırım yapan sanayicilerin önemli kazanımlar sağladığına vurgu yaparken, yeni trendleri, konsolidasyon, teknolojik yatırım, katmadeğerli hizmetler, değişim ve dinamizm olarak sıraladı.  

YATIRIMLAR VERİMLİLİĞİ ARTIRIYOR

 Yüzlerce farklı markanın binlerce farklı ürününü satan Media Markt Satış Sonrası ve Lojistik Müdürü Coşkun Soyer, bir önceki iş deneyiminden verdiği örnekle tedarik zincirine yatırım yapan şirketlerin önemli kazanımlar sağladığını söyledi. Gerçekleştirilen yatırımlarla verimlilik ve finansman alanlarında önemli kazanımlar sağlandığını vurgulayan Soyer şunları anlattı: “Media Markt’tan önce bir otomotiv firmasında yedek parça lojistiğinde sorumlu olarak çalışıyordum. 30 bin metre kare kapalı alana sahip bir dağıtım merkezinden ülke genelinde bulunan 300’den fazla bayiye dağıtım yapıyorduk. Ancak IPA altyapısından kaynaklı yapılan iş öyle bir tıkanma noktasına gelmişti ki, bayiler tarafından verilen siparişler yaklaşık 45 gün sonra onlara ulaşıyordu. Lojistik merkezine gelen siparişlerin alanlara aktarılması ve bu alanlarda siparişlerin toplanıp daha sonra çıkarılması konusunda çok büyük sıkıntılar yaşanıyordu. Sorunun çözümüne yönelik IPA altyapısı ve depo alanının genişletilmesine yönelik detaylı bir yatırım projesi hazırladık. Bu noktada karşılaştığımız en büyük sorun üst yönetimdeki kadroların lojistik kökenli olmamasından dolayı bütçe talebimizin satış ve pazarlama gibi departmanların taleplerinin altında kalmasıydı. Bu noktada yöneticilerimize projeyle bayilerin yaptığı ödemeleri 60 günden 45 güne çekeceğimizi belirttik ve projeyi hayata geçirdik. Projeyi hayata geçirirken şunu gördüm: Herşeyi IPA yapsın diyerek başarılı olamazsınız. IPA ile çok yakın çalışılmalı ve takip edilmeli. Yaptığımız yatırımla depo ve sipariş sistemimizi tamamen değiştirdik. 45 günlük sipariş süresini 3 güne kadar indirdik. Bu sistem sayesinde bayiler tarafından yapılan 60 gün vadeli ödeme sürelerini 45 güne çektik. Bu şirket için de çok büyük bir başarı oldu. Verimlilik ve finansman anlamda önemli kazanımlar elde ettik.”   

KONSOLİDASYON ÇALIŞMALARI HIZLANDIRILMALI

Türkiye’de moda sektörünün lider firmalarından LC Waikiki, yurtiçi ve yurtdışında artan iş hacmine paralel olarak tedarik zincirini genişletiyor. Şirketin globalleşme hedeflerine paralel olarak depoculuktan tedarik zinciri sistemi oluşturmaya döndügünü belirten LC Waikiki Tedarik Zinciri Direktörü Erdem Çalışkan şunları aktardı: “Bunu yönetmek için optimizasyonu kullanmaya karar verdik ve bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Yılda 240 milyon parça dağıtım yapıyoruz. Çin’den, Mısır’dan alıp, bütün dünyaya dağıtıyoruz. Bunu yönetmek güçlü bir tedarik zinciri sistemini gerekli kılıyor. Lojistikte optimizasyon çok önemli, ancak eğer problem çok büyük ise bazen bu bile yetersiz kalabiliyor. Bu noktada problemi oldukça küçültüp çözmek gerekiyor. Tüm süreçlerin konsolide edilmesi gerekiyor. Bu noktada yaşanan önemli eksikliklerden biri; biz üretici olarak konsolide ediyoruz ancak lojistikçiler ve nakliyeciler bize böyle bir teklifle hiç gelmiyor. Önümüzdeki süreçte önemi daha da artacak olan konsolidasyon konusuna yönelik çalışmaların hızlandırılması gerekiyor. Yine coğrafya büyüdükçe kontrol zorlaşıyor ve bu noktada otomasyon sistemleri öne çıkıyor. Yurtdışına yönelik eksik ya da fazla sevkiyatlar da sektörümüzde önemli bir sıkıntı. Bu riske karşın öncelikle gümrükte risk gördüğümüz hiçbir ülkeye tek tek sayım yapmadan mal çıkarmıyoruz. Bu tedbirle ciddi anlamda bir kazanım sağladık. Kaynaktan konsolide olunmaması ciddi baş ağrılarına yol açmakta. Bu nedenle pahalı da olsa kaynakta sorunları çözüyoruz.”  

İNSANA YATIRIM YAPILMALI

Metro Cash & Carry Türkiye Lojistik Operasyonlar Müdür Yardımcısı Cenk Özkılınç ise, Türkiye lojistik sektörünün gelişmiş ülkelerinin gerisinde kalsa da ilerleme çabasının sevindirici olduğunu söyledi. Şirketlerin lojistik alan yatırımlarındaki iki önemli noktaya dikkat çeken Özkılınç, bunları teknoloji ve insan kaynağı olarak sıraladı. Teknoloji yatırımlarında bunun şirkete ne getirip götüreceğinin iyi incelenmesi gerekirken, bunu kullanan insanın da iyi eğitilmesi gerektiğine vurgu yapan Özkılınç, “Türkiye’de lojistiğe yatırıma hala ‘ne gerek var, işler zaten yürüyor’ şeklinde bakılıyor. Ancak yaşanan sorunlardan dersler çıkarılarak lojistiğe yatırım artıyor. Öreğin bizim sektörümüz için ele alırsak; insanların sağlıklarıyla ilgili bir konuda gönderilen ürünü derecesi tutmayan bir kamyonla taşımak için boş ver gitsin diyemezsiniz. Özellikle de gıda lojistiği gibi bir alanda personel bir yatırım alanı olarak görülmeli. Çünkü siz ne kadar insana yatırım yaparsanız o da o kadar iyi hizmet verir. Ama siz çok basit bir hesapla 500 personelim var, her birinden 100 lira keserim ve yılda şu kadar kazanırım derseniz aslında yapmış olduğunuz tasarrufun en az 10 katını kaybedersiniz” diye konuştu.

TEDARİK ZİNCİRİNDE YENİ TRENDLER NELER OLACAK?

BSH Ev Aletleri Tedarik Zinciri Müdürü Arif Özgür Sezer de tedarik zincirine ilişkin gelecek 20 yıldaki yeni trendler hakkında bilgi verdi. Geleceği şekillendirecek önemli eğilimlerden birinin operasyonel mükemmellik olacağını ifade eden Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir diğer önemli konu talep planlama stratejileri. Bu konuyla ilgili teorik ve ampirik birçok çalışma yapılmasına karşın her organizasyonun kendi dinamiklerine uygun bir yol, yöntem geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Ürün ömürlerinin geçmiş yıllara kıyasla kısaldığını söyleyebiliriz. Buna paralel olarak şirketlerin tedarik zinciri altyapıları bununla nasıl baş edecek? Ev ödevlerimizden biri de bu. Ülkeler arası artan ticaret ve yakınlaşan mesafeler hangi fiziksel değişiklikleri beraberinde getirecek? Yeni limanlar nerelere kurulacak? Multimodal taşıma opsiyonları hangi boyuta geçecek? Bunlar da önemli sorular. Belki de en ilgi çekici konulardan biri bilgi teknolojileri/teknoloji kullanımı. Değişiyoruz, ürettiğimiz ürün veya hizmetler değişiyor. RF(Radio frequency) kullanımlarından tutun da süreçlerimizin neredeyse tamamını yazılımlarla yönetiyoruz. Bu konuyla ilgili hayal gücümüze bariyer koymamız çok güç. Stok seviyelendirme geçtiğimiz 100 yıl boyunca tartışılsa da bundan sonraki 100 yılda da tartışılacağını düşünüyorum. Satış planlamadan yan sanayilerin tedarikçilerine kadar uzanan zincirde hemen hemen her nokta emniyet stoklarıyla, toleranslarla dolu. Bunların hepsini bir anda kaldırmak söz konusu olmasa da kaldırmak üzere bir yol haritası çizmek gelecekte odaklanılması gereken konulardan.”
Yine en önemli konulardan birinin de yeşil tedarik zinciri yönetimi olduğunu vurgulayan Sezer, “İşletmeler artık tedarik zinciri faaliyetlerini çevreye daha az gaddarca davranacak şekilde yapılandırırken, sosyal, ekonomik ve itibar yönetimi açısından kazanımlar elde etmektedir. Yeşil tedarik zinciri yönetimi organizasyonların artık anahtar performans göstergeleri ile de takip edilen bir konu haline geldi” dedi.
Popülaritesinden ödün vermeyecek konulardan birinin de, organizasyonların içindeki iletişim yeteneği, birimlerin kendi arasındaki işbirliği isteği ve en önemlisi şeffaflığın bir kurum kültürü olarak yönetim kurulları tarafından benimsenmesi, yayılmasının sağlanması olduğunu belirten Sezer, “Yukarıda da değindiğim üzere şirketlerin zaman ayırması gereken gelecek trendlerinin başında riski nasıl yönettikleri geliyor. Süreç, risklerin belirlenmesi, elimine edilmesi ve risk yönetim bilincinin sürdürülebilir kılınması hususunda yoğunlaşıyor. Organizasyonların geleceklerini güvence altına alabilmeleri için tedarik zincirinin ileride hangi boyutta yönetileceğini planlamaları, değiştirmeleri ve belki de her şeyden önemlisi hayal etmeleri, hayal edecek kadroları oluşturmaları gerekiyor. Yönetim desteği ile birlikte stratejik planlarda bunun da tartışılmasının şirketleri daha uzun ömürlü kılacağına inanıyorum” diye konuştu.

MAVİ JEANS’TE DEĞİŞKENLİK VE DİNAMİZM EN BÜYÜK ESAS

Türkiye’nin dünyaya açılan moda markalarından Mavi Jeans, tedarik zincirinde değişimi ve dinamizmi esas alıyor. Üreticiler açısından değer zinciri içinde başta müşteri memnuniyeti, teslimat, kalite ve maliyetin bulunduğuna dikkat çeken Mavi Jeans (Erak Giyim) Tedarik Zinciri Direktörü Ahmet Viçin şunlara dikkat çekti: “Tek bir tedarik zinciri stratejisiyle değil, dinamik bir tedarik zinciri stratejisini üretim süreçleri içinde farklı konumlandırmak ve bunu yönetmek çok önemli. Bir denin kumaşını işlemek bir otomobil üretmekten daha zor. En basit bir ürünün operasyon süreci 6 haftadır, bazı ürünlerde bu 14 haftaya kadar çıkıyor. Yine kumaşın temin süreci 6-8 haftadır. Bir de sezonsal değişikliklere ayak uydurmak zorundasınız. Sektörde en az 3 sezon değişimi yaşanıyor. Sezonlar arasını çok iyi planlamak için tam bir tedarik zinciri uzmanlığına ihtiyaç var. Hammadde, üretim, lojistik süreci düşünüldüğünde bir ürünün üretim süreci 4 aya kadar çıkıyor. Bütün bu iç içe geçmiş süreçleri yalın bir tedarik zinciri stratejisiyle yönetemezsiniz. Tedarik zincirinin değişken olması en büyük esas. Ürünün yaşam evresinin her dönemi için farklı bir tedarik zinciri stratejisi geliştirmek gerekiyor. Yapılan en büyük hata ürünün lansman dönemindeki tedarik zinciri stratejisiyle ürünün yok olma sürecindeki stratejinin aynı tutulması. Bu aslında şirket açısından sonun başlangıcı oluyor.”

BAYER KAREKOD UYGULAMASIYLA ÖNEMLİ KAZANIMLAR SAĞLADI

Türkiye’de 60 yılı aşkın bir süredir faaliyet yürüten Bayer Türk’ün Tedarik Zinciri Yönetimi Başkanı İhsan Şerbetçioğlu, ilaç lojistiğinin özel bir alan olduğunu söyledi. İlaç sektöründe her bir ürünün ayrı bir takip süreci gerektirdiğinin altını çizen Şerbetçioğlu, “İlaç lojistiğinde en önemli parametreler; proje yönetimi, değişim ve zamanında teslimattır. Biz iki boyutlu
barkot türü olan karekod (2D Matrix Code) uygulaması ile önemli başarılar sağladık. Bu projeye girerken öncelikle tedarik zincirimizi gözden geçirdik, daha sonra ayda kaç sipariş proses ettiğimize baktık. Beyer Türk, 150 milyon ambalajın proses edildiği bir tedarik zincirine sahip. Birkaç yıl önce her ay 10 bin sipariş proses ediyorduk. Öncelikle sipariş sayımızı düşürdük. Mallarımızı koli bazında satmaya başladık. Satış şeklimizi değiştirdik ve servis sağlayıcımızın yükünü azalttık. Bunu doğru bir proje yönetim metodolojisiyle başardık” diye konuştu.

DEPOLAMADA ANTWERP ÖRNEĞİ?

Arçelik Depolama ve Dağıtım Yöneticisi Özcan Aksoy ise, depo yönetimi çalışmaları hakkında bilgi verdi. Arçelik olarak depo ihtiyaçlarını hem mevsimsel hem de aylık stok tahminlerini kullanarak belirlediklerini söyleyen Aksoy, “Bugün A sınıfı dediğimiz uzun dönemli depolarımız var. Bir de kısa dönemli dediğimiz A sınıfına yakın, ama bazı stantlardan vazgeçtiğimiz 3-4 aylık sözleşmelerle kiraladığımız depolar var. Bir de lojistik hizmet sağlayıcılardan depo için yardım alıyoruz. Örneğin Antwerp Limanı’nda bir iştirakimiz var. Bu firmanın Antwerp Limanı’nda 2 milyon metre kare alan üzerine kurulu, 1.2 milyon metre kapalı alana sahip bir deposu var. Burada her sektöre depolama alanında çözüm sunulabiliyor. Her sektöre hizmet verdiği için mevsimsel doluluk oranı ortadan kalıyor. Bu sayede bizim gibi maliyet hassasiyeti yüksek sektörlere hizmetler veriyor. Bunun gibi depoların Türkiye’de de oluşturulması lazım. Bu üretici firmaları depo yatırımlarından da kurtaracaktır” dedi.

 DEPOLARDA VERİMSİZLİK HAT SAFHADA

Yataş Grup Lojistik Müdürü Sabahattin Çakır ise, depolamada yapılan bir araştırmadan örnek vererek yaşanan verimsizliği ortaya koydu. Araştırmaya göre 8 saatlik mesaide her bir işçinin üretkenliğinin verimsiz iş süreçleri yüzünden yaklaşık 15 dakika azaldığını belirten Çakır şunları aktardı: “Araştırmaya göre, 50 çalışanı olan küçük-orta ölçekli bir depo için verimsiz iş süreci yılda 2899 saate çıkıyor. Yine araştırmaya göre, depolamada en verimsiz dönemler yükleme ve doldurma süreçleri. Ayrıca bir diğer önemli konu da, müşteri şikayeti gelmedikçe işlerin çok iyi gittiğinin düşünülmesi. Ankete göre, depo veya dağıtım merkezinde performans yükseltmek ise yeni teknolojik yatırımdan geçiyor. Ama ülkemizde sanayiciler hala lojistiğe teknolojik yatırımı gereksiz görüyor. Türkiye’de dayanıklı tüketim malları lojistiği en geride kalmış alanlardan biri. Biz yaklaşık 44 bin metre karelik bir alanda 4 ayrı lokasyonda depo yönetiyoruz. Örneğin bir tır yaklaşık 33 palet alırken, biz bir tıra 8 palet koyabiliyoruz. Verimsizlik had safhada. Çok ciddi palet sorunlarıyla karşılaşıyoruz. Bu da verimsizliği artırıyor. Bu nedenle bu alanlara mutlaka yatırım yapılması gerekiyor.”

TÜRKİYE LOJİSTİKTE HIZLI BÜYÜYECEK ÜLKELER ARASINDA

Konferansta konuşan UND İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Özel de, küresel kriz nedeniyle kan kaybeden, ancak 2010’dan itibaren yeniden artışa geçen dünya ticaretine paralel olarak yeniden büyüme trendi içine giren küresel lojistik sektörünün önümüzdeki 10 yılda her yıl civarında büyüme kaydedeceğini vurguladı. Türkiye’nin dünyanın 16., Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi konumuna ulaşmasında ulaştırma ve lojistik sektörünün payının büyük olduğuna dikkat çeken Özel, “Üretim ve ihracatımızın hedef pazarlara taşıyıcısı olan, aynı zamanda yurtiçi faaliyetlerin verimliliğini sağlayarak istihdam yaratan lojistik sektörümüz, bugün yurtiçi ve uluslararası lojistik hizmetler pazarının toplamı olmak üzere, 285 milyar dolarlık bir potansiyele sahip olan bir pazar haline gelmiştir. Son yayınlanan araştırmalara göre, sadece lojistik hizmetler pazarı olarak aldığımızda, sektörün yaklaşık 80-90 milyar dolarlık bir gelir sağladığı tahmin edilmektedir. Sadece ağırlıklı olarak temsil ettiğiniz ‘karayoluyla uluslararası eşya taşımacılığı’ ayağında sektörümüzün ülke ekonomisine sağladığı döviz geliri, yılda 8 milyar dolara ulaşmıştır” dedi.  
Dünya Bankası araştırmalarının ticarete konu olan bir ürünün teslimindeki bir günlük gecikmenin o malın ticaretinde %1 daralmaya neden olacağını, ayrıca bir malın taşıma maliyetindeki ’luk artışın yine o malın ticaretini %20 azaltacağını ortaya koyduğuna dikkat çeken Özel, “Hindistan ve Çin’in yakın gelecekte tamamen dünyanın üretim merkezine dönüşeceğini öngörüyoruz. Pasifik koridorunda üretilen endüstriyel ürünler Asya, Avrupa ve Amerika ekonomik pazarlarına taşınmaya çalışılmaktadır. Bu durumda Türkiye Pasifik Koridoru ülkelerinin Avrupa ve diğer pazarlara açılmasında önemli bir kavşak konumu kazanmaktadır. Bu nedenle Türkiye, gerek ulaşım ve lojistik altyapıları ve bağlantılarını güçlendirerek, gerekse sahip olduğu dinamik insan gücü, genç nüfus gibi iç kaynaklarını geliştirerek tüm bölge için ciddi bir yatırım merkezi olabilir” diye konuştu.  
Transport Intelligence tarafından yayınlanan “Yeni ve Hızlı Gelişen Ülkeler Endeksi”nde Türkiye’nin 41 ülke arasında gelecek 5 yıl içinde lojistik yatırımlar için en fazla tercih edilen 7. ülke ve lojistik alanında en hızlı büyümesi beklenen ülkeler arasında Çin, Brezilya, Hindistan ve Rusya’dan sonra 5. büyük pazar olarak sıralandığını vurgulayan Alper Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Günümüzde 30 trilyon dolara yaklaşan dünya ticareti, yeni oluşan uluslararası koridorlar üzerinden şekillenmektedir. Asya-Pasifik’ten Orta Asya’ya, Asya’dan Avrupa’ya uzanan Modern İpek Yolu yeni baştan şekillenirken, Türkiye’yi by-pass etmeye çalışan koridor projelerinin hızla geliştirildiği görülmektedir. Bu konjonktürde, bölgeden geçmesi muhtemel ticaret akımları için Türkiye olarak bu ticareti gerçekleştiren aktörlere etkin, rekabetçi, güvenilir, kesintisiz ve hızlı birçok modlu ulaşım-lojistik koridoru vadetmemiz gerektiğinin bilinciyle çalışmalarımızı hızlandırmış bulunmaktayız. Yine aynı bilinçle, Ekonomi Bakanlığımız ile Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı öncülüğünde Türkiye Lojistik Master Planı Stratejisi ve hemen akabinde Türkiye Lojistik Master Planı hayata geçirilmeye hazırlanmaktadır. Tüm bu çalışmaların tamamlanmasıyla güçlü bir Türkiye lojistik sektörünün gerçekleşmesi için 2023’ü beklemek gerekmeyecektir.”


LOJİSTİK ZEYNEP KAMİL’DE BAŞLAR KARACAAHMET’TE BİTER

Konferansa lojistik sektörünün önde gelen temsilcileri de katıldı. Konferansta konuşan Reysaş Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven, Türk lojistik sektöründe bir geriye dönüşün söz konusu olduğunu belirterek, “Ülkemizde bugün 1.1 milyon araç, 8 binden fazla lojistik şirketi var. Lojistik popüler bir yatırım alanı olarak görülüyor. 3 tır alan sektöre giriyor. Ama para kazanmıyor. Yani bu anlamda sektörde bir geriye dönüş var. Lojistikten kamyonculuğa doğru gidiliyor” dedi. Lojistikte projenin önemine de dikkat çeken Döven, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de proje hala fiyat olarak algılanıyor. Öncelikle projenin analizinin yapılması ve bir mantığa oturtulması gerekiyor. Türkiye’deki projelerin yüzde 98’i kağıt üzerinde projeler, uygulama projeleri yok. Planlama doğanın akışına göre yapılıyor. İş planı, iş planındaki yönetim, maliyet, verimlilik gibi konular göz ardı ediliyor. Proje lojistiği konsolide yapılarak çok daha verimli hale getirilebilir. Örneğin bir araçtan 4 farklı ürünü taşımak gibi. Yine lojistikte maliyetini iyi kavramak lazım. Bizim ülkemizde lojistiğin maliyeti . Türkiye’nin GSMH’sı 750 milyar dolarsa, 75 milyar dolarlık bir lojistik pazar var. Bu pazarın bugün 25 milyar doları kullanılıyor. 50 milyar dolarlık bölümü ise lokal ya da hiç kullanılmıyor. Belki de bu yüzden cazip bir sektör olarak görülüyor. Planlamada maliyetin o sistem içindeki verimliliğini görmek lazım. Örneğin 15 TL’lik bir pizzanın maliyetinin %60’ı lojistikten kaynaklı. Yani lojistik her şeyin en yüksek noktası. Bir anlamda lojistik Zeynep Kamil’de başlar, Karacaahmet’te biter.”   


LOJİSTİKÇİLER KATMADEĞERLİ HİZMETLERE YÖNELİYOR

Demco Lojistik Ticaret Müdürü Arzu Akyol Ekiz de, sektörde yaşanan değişimi anlattı. Firmaların dış kaynak kullanım taleplerinin ihtiyaçlara göre değiştiğini, ancak temel hedefin lojistik maliyetlerin düşürülmesi olduğunu söyleyen Ekiz şunları aktardı: “Firmalar fiziksel performans gerektiren nakliye ve depolama gibi hizmetleri dışarıdan alıyor. Günümüzdeki iş modellerinde çok ciddi farklılıklar görmeye başlıyoruz. Sınırların kalktığı, ticaretin çok genişlediği bir ekonomik yapıdan bahsetmek mümkün. Bu da lojistikte daha karmaşık ve zor iş modellerinin oluşturulmasını zorunlu kılıyor. Klasik anlamda A noktasından B noktasına sevkiyatı ifade eden tedarik zinciri, bugün birden fazla bölge, çoklu taşıma modelleri, birden fazla ve çoklu servis ağına dönüştü. Hizmet alan firmalar tedarik süreçlerinin hem izlenebilir hem de kontrol edilebilir olmasını tercih ederken, lojistik şirketleri de sipariş, kalite kontrol, paketleme gibi çözümlerle katmadeğerli hizmetlere yönelmekte.”

Coşkun Soyer:
“Tedarik zincirine yaptığımız yatırımla depo ve sipariş sistemimizi tamamen değiştirdik. 45 günlük sipariş süresini 3 güne kadar indirdik. Bu sistem sayesinde bayiler tarafından yapılan 60 gün vadeli ödeme süresini 45 güne çekildi. Verimlilik ve finansman anlamda önemli kazanımlar elde ettik.”

Ahmet Viçin:  
“Tedarik zincirinin değişken olması en büyük esas. Ürünün yaşam evresinin her dönemi için farklı bir tedarik zinciri stratejisi geliştirmek gerekiyor. Yapılan en büyük hata ürünün lansman dönemindeki tedarik zinciri stratejisiyle ürünün yok olma sürecindeki stratejinin aynı tutulması. Bu aslında şirketler açısından sonun başlangıcı oluyor.”



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat