Rüzgardaki büyüme lojistikte çıtayı yükseltiyor
22/04/2015 - 15:07:00
Rüzgar enerjisinde 20023’te 20 bin MW kurulu güç hedefleyen Türkiye, geliştirdiği sanayisiyle Afrika ve Ortadoğu pazarlarında söz sahibi olmayı hedefliyor.
İvme kazanan enerji yatırımlarına paralel olarak lojistik sektörünün de büyüdüğünü belirten TÜREB Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Serdar Ataseven, ekipman parkını ve referanslarını güçlendiren, hasarsız ve zamanında teslim yapan şirketlerin bu pastadan pay almaya devam edeceğini söylüyor.
Dünyada yenilenebilir enerji kaynaklar içinde rüzgara yatırım yapan ülkelerin sayısı her yıl artıyor. Dünya lideri olan Çin bir önceki yıl 16.000-17.000 MW civarında santrali işletmeye aldı ve toplamda 94.000 MW civarında kurulu gücü ulaştı. Kuzey Amerika 61.000 MW, Avrupa lideri Almanya ise 35.000 MW kurulu gücüyle dünyada üçüncü sırada yer alıyor. İspanya 23.000 MW ile dördüncü, Hindistan 20.000 MW ile beşinci sırada. Rüzgar enerjisi alanında 48 bin MW'lık tekno-ekonomik bir potansiyeli bulunan Türkiye ise 2014’te ulaştığı 3 bin 762 MW kurulu güç ile Avrupa’da 10. sırada. TÜREB Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Serdar Ataseven, mevzuat değişiklikleri ve sektör sıkıntıları aşılırsa, Türkiye’nin gelecek 5 yıl içinde adından sıkça söz edilen ülkeler arasında başı çekeceğini düşünüyor. Ataseven, bu büyümeden sektörün en güçlü partneri olan lojistik sektörünün de nasibini alacağını söylüyor. Enerji lojistiğinin tüm süreçlerin riskli olduğunun vurgulayan Ataseven, bu alandaki altın kuralın ise, en az sayıda alt yüklenici ile çalışarak, hasarsız ve zamanında teslimat yapmak olduğunu belirtiyor. Ataseven, lojistik partner seçiminde ise referansların ön plana çıktığını vurguluyor.
4 BİN 720 MW LİSANSLI PROJE VAR
Türkiye’nin rüzgar enerjisi alanında nasıl bir potansiyele sahip? 2014 yılı sonu itibariyle bu potansiyelin ne kadarı enerji üretimine dönüştürülebildi?
Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü'nün rüzgar enerjisi belirleme çalışmalarına göre ülkemizde toplamda 48 bin MW'lik tekno-ekonomik bir potansiyel var. 2014 yılında rüzgar enerjisi alanında bugüne kadar ulaştığımız en iyi düzeyi yakaladık. Her yıl yaklaşık 500 MW civarında yatırım devreye alınırken, geçen yıl 804 MW kurulu güce ulaştık. Toplamda 3 bin 762 MW işletmede olan santralimiz var. Bu santrallerin %75’i Ege ve Marmara bölgelerinde bulunuyor. İllere göre dağılımda Balıkesir birinci sırada yer alıyor. Ardından İzmir, Manisa ve Hatay geliyor. Bu alanlar rüzgar potansiyeli en iyi olan yerler.
2014 yılında gerçekleşen 804 MW ile 850 milyon dolarlık enerji ithalatının önüne geçilmiş oldu. Bir önceki yıl 3,5 milyon hanenin elektriği rüzgar enerjisinden karşılanırken, geçtiğimiz yıl bu rakama 1milyon hane daha eklendi ve toplamda 4,5 milyon hanenin elektriği rüzgar enerjisinden karşılanmaya başlandı. Ayrıca 1210 MW inşaat halinde santralimiz var. 4 bin 720 MW lisanslı RES projesi bulunuyor.
Türkiye’de 2015 yılı ve sonrası için rüzgar enerjisi alanında nasıl bir büyüme hedefleniyor?
Önümüzde yeni bir dönem var. 2015 yılında bürokratik sıkıntılar aşılırsa 1000-1200 MW’lık bir kurulu gücü daha işletmeye alarak 5000 MW düzeyine ulaşabileceğimizi öngörüyoruz. Nisan 2015’te TEİAŞ’ın açıkladığı 3.000 MW kapasite için yaklaşık 1400 projenin başvurusu bekleniyor. Nisan’da alınacak başvuruların hızla sonuçlandırılması ve ondan sonraki yıllar için sürdürülebilir bir başvuru mekanizmasının oluşturulması gelecek yıllar için önem taşıyor.
Mevzuatlarda yaşanan bazı aksaklıklar nedeni ile yatırımların yavaşladığı dönemler yaşanabiliyor. Bununla birlikte biliyoruz ki, rüzgar yatırımları uzun vadeli yatırımlardır. Her yıl deneyimlerimiz artıyor, teknoloji yenileniyor. Hükümet politikaları da yenilenebilir enerjiyi destekliyor. Bu da gösteriyor ki, rüzgarın önü açık. Geleceği açık bir sektör olan rüzgar enerjisi yatırımlarının hız kesmeyeceğini düşünüyoruz. Hedefimiz, 2023’te 20 bin MW’a ulaşmanın yanı sıra, rüzgar sanayisini de geliştirerek, Afrika ve Ortadoğu pazarlarında söz sahibi olabilmektir.
REFERANSLARA BAKILIYOR
Rüzgar enerjisi yatırımlarında lojistik ve kurulum hizmetleri nasıl bir öneme sahip? Yatırımcı firmalar lojistik süreçlerini nasıl yönetiyor?
Yatırıcımlar lisans ve şantiye sahası ile ilgili konuları çözümledikten sonra, lojistik konusunda çoğunlukla “anahtar teslim” hizmet veren firmaları tercih ediyor. Ekipmanların güvenli bir şekilde nasıl taşınacağı, üretici firmaların el kitaplarında yazıyor. İşi alan firma bu kriterleri dikkate alarak hizmet sunuyor.
Yatırımcı firma, lojistik sürecin sadece gümrükleme kısmında işe dahil oluyor. Bazen lojistiği bizzat yatırımcı firma da üstleniyor. Gemi kiralama, tahliye limanı operasyonu, proje sahasına karayolu nakliyesi, vinç tedariki gibi hususlar tamamen bilgi ve tecrübe gerektiren süreçlerdir. Bu hizmetlerin birbirini olumlu etkileyecek şekilde akıcı, hızlı, güvenli ve düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesi önemli. Bu da nitelikli, tecrübeli çalışanlara, yüksek yatırım gerektiren araçlara sahip olunmasını gerektiriyor. Kısacası deneyimle birlikte titiz bir çalışma olması önemli.
Lojistik partner seçiminde referanslar ön plana çıkıyor. Hizmeti verebilecek makine gücüne sahip mi yoksa başka altyükleniciden mi temin ediyor, güvenilir mi, yani uluslararası sertifikasyonlar ve sertifikalı eğitimli montaj personeli çalıştırıyor mu? Bunlar araştırılıyor.
Enerji lojistiğinin riskleri nelerdir? Hangi kurallara dikkat edilmesi gerekiyor?
Enerji lojistiğinin tüm evreleri risklidir diyebiliriz. Çünkü neredeyse bütün mallar standart dışı ağırlık ve hacme sahiptir. Çevre koşulları, hava şartları, rüzgarın hızı bile yaptığınız işi etkiler. Liman ve şantiye arasındaki yol güzergahında veya limanlardaki depolama alanlarında doğabilecek aksaklıklar hepsi birer risktir. Çalışmaların her aşamasında Çevre İş Güvenliği ve Sağlık (HSE) kuralları aleyhine davranışlar da risk kaynağıdır. Buradaki altın kural, hasarsız ve zamanında teslim ile en az sayıda alt yüklenici ile çalışmak diyebiliriz.
ENERJİ BÜYÜDÜKÇE LOJİSTİK DE BÜYÜYOR
Lojistik sektörü enerji sektörünün büyüme hedeflerini nasıl destekliyor?
Enerji sektörünün son yıllarda ciddi ivme kazanmasından dolayı lojistik sektörü de buna paralel olarak kendini yeniliyor, hizmet kalitesini ve tecrübesini artırıyor. Bu arada özellikle gemi yatırımları, ağır ve hacimli yükler için vinçli gemiler ihtiyaca göre yeniden planlanıyor ve üreticiler de bunları dikkate alarak mallarını ona göre üretiyor. Aynı şekilde karayolu nakliye sektörü ve vinç sektörü de ekipmanlarını yeniliyor ve geliştiriyor. Zincirleme olarak her adımda yenilenme ve büyüme süreci var.
Lojistik süreçlerde yaşanan en temel sorunlar neler?
Zaman zaman yaşanan bazı sorunlar olabiliyor. Mesela gemi gelişlerinin iyi planlanmaması, gümrük işlerinin uzaması, şantiye sahasının zamanında hazırlanmaması, yurtiçi taşımaların gecikmesi, montaj sürelerinin uzaması gibi… Bu sorunlar aşılamayacak ve çözülemeyecek kadar büyük değil. Daha dikkatli, titiz bir çalışma ile çözülebilir. Sevkiyat programlarının daha dikkatli düzenlenmesi, gönderilen ürünlerin belgelerinin kontrol edilmesi, şantiye sahasının hava şartlarının elverdiği ölçüde en iyi durumda tutulması, taşımada yol güzergahlarının defalarca kontrol edilmesi ve en önemlisi esnek çalışma zamanlarına uyum sağlayacak nitelikli ve tecrübeli personelin bulunması gerekiyor.