Otomotiv sektörü lojistik dünyasından ne bekliyor?
Otomotiv sektörü büyümede hız kesmiyor. 2015’in ilk 5 ayında geçen yılın aynı döneme göre toplam pazarın %51 artarak 364 bin 960 adede, üretimin artarak 543 bin 213 adete, ihracatın ise %7 artarak 393 bin 656 adete yükseldiğini belirten Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce, ihracat değerinin oranında azalarak 8 milyar 691 milyon dolar seviyesinde gerçekleştiğini söylüyor.
Otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarının, 2015’in ilk beş ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre %52,80 artarak 346.392 adet olarak gerçekleştiğinin altını çizen Erce şunları aktarıyor: “Otomobil satışları, 2015 yılı Ocak-Mayıs döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre %45,71 artarak 260.080 adete yükselirken, hafif ticari araç pazarı, geçen yıla göre %79,06 oranında artarak 86.312 adede ulaştı. 2015 yılı ilk beş aylık dönemde, 1600cc altındaki otomobil satışlarında %47,46, 1600-2000cc aralığında motor hacmine sahip otomobil satışlarında ,85 ve 2000cc üstü otomobillerde ,92 artış görüldü. 2015 yılı beş aylık dönemde, 85kW altı 11 adet, 121kW üstü ise 27 adet elektrikli otomobil satışı gerçekleşti. 2015 yılı ilk beş aylık dönemde, dizel otomobil satışlarının payı %59,13’e gerilerken, otomatik şanzımanlı otomobillerin payı ise %47,77’ye yükseldi. Otomotiv sektöründe bu yılın ilk beş ayında satışlarda %51’lik artış görülüyor, ancak baz etkisi söz konusu. 2015’i 2014 yerine 2013 ile kıyaslamak daha doğru olur. 2013’le kıyaslarsak aslında artış civarında. Hatırlayacak olursak, 2014’ün ilk yarısı normalin altında bir pazardı. 2014 yılında; kur ve faiz oranlarındaki yükselişler, otomobil ÖTV oranlarındaki artış, BDDK’nın kredi işlemlerine yönelik getirdiği sınırlamalar, büyümede ivme kaybı, özel sektör tüketim ve yatırımlarındaki zayıflık, otomotiv pazarında daralmaya yol açtı. 2014 ilk çeyreği sektör açısından sonuçlar iyi değildi ancak seçimler sonrası pazarda hareketlenme yaşandı. Buna bağlı olarak 2015’te ilk beş ay baz etkisiyle daha yüksek adetlerle neticelendi. Uluslararası fuarımız İstanbul Autoshow da pazara ivme kattı.”
Erce, ABD Merkez Bankası’nın (FED) ekonomideki iyileşmeye paralel olarak politika faiz artırma beklentisi, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) ekonomik toparlanmayı desteklemek amacıyla parasal genişlemeye devam etme kararı, jeopolitik gelişmeler, TCMB’nin enflasyonla mücadele kararlığı, cari işlemler açığındaki gelişim, yapısal reformlara ait atılacak adımlar ve seçim sürecini yılın ikinci yarısında sektörü etkileyecek faktörler olarak sıralıyor. Tüketicilerin nispeten daha öngörülebilir olduğundan ilk 6 ayda alım yaptıklarını altını çizen Erce, “2014’le 2015’i göreceli olarak kıyaslayacak olursak biraz daha iyi geçeceğini tahmin ediyoruz. Tahminimiz, 2015’te 900 ile 950 bin adet arasında bir pazar gerçekleşeceği yönünde. Ama bu seviye hala pazarımızın gerçek potansiyelinin gerisinde” diyor.
GÜCÜMÜZÜ İÇ PAZARDAN ALMALIYIZ
90’lı yılların başında 1,5 milyon adet civarında olan araç parkının 2014 sonu itibariyle 14 milyon adedi aştığını aktaran Erce, şunları ekliyor: “2001 ve 2002 yıllarında ülkemizde etkili olan krizin ardından, özellikle 2003 yılından itibaren AB ülkeleri ile entegrasyon sürecinin de etkisiyle sektörümüz hızla gelişmeye başladı. Otomotiv sektörü 2003 yılından itibaren belli bir pazar ritmine kavuştu ve geçmiş yıllarda yaşanan kırılganlık, hassas yapı, yerini daha sağlam, piyasa koşullarına hızlı cevap verebilen, daha proaktif ve daha güçlü bir pazara bıraktı. Artık dünya ile entegre bir piyasa haline gelen ülkemizi global piyasalardaki değişimler doğrudan etkiler hale geldi. Bu doğrudan etkileşim, finansal piyasaları olduğu kadar, makro ekonomik göstergeleri, sektörel trendleri ve politik konuları da kapsıyor. Ancak sektörümüz, üretim ve hizmet kalitesinde yakaladığı başarılara ve sürekli büyüyen pazara rağmen, iç pazarda arzu edilen satış adetlerini yakalamakta her zaman geride kaldı. Türkiye’de 1990’lı yılların başında 1000 kişiye düşen otomobil sahipliği 70 adetler civarında iken, 2014’te bu sayı 173 adetlere yükseldi. 1000 kişiye düşen otomobil sayısı dünya ortalaması 2014’te 165 adet iken, ülkemiz iki yıldır dünya ortalamasının üzerine çıktı. Bu memnuniyet verici bir gelişme gibi görünüyor, ancak Batı Avrupa’da otomobil sahipliği oranı bin kişide 611, Doğu Avrupa’da 352 adet seviyelerinde. Otomotiv sektörünün önemi büyük, ancak sektörümüze uygulanan vergi oranları Avrupa ülkelerine kıyasla çok yüksek olduğundan pazarımız gerçek potansiyelinin hala gerisinde bulunuyor. Dolayısıyla iç pazarımızı otomotiv sektöründe küresel oyuncu durumundaki ülkelerin seviyesine taşıyacak teşvik ve uygulamalara ihtiyaç var. Üretimde küresel oyuncu durumundaki Amerika, Japonya, Almanya, Fransa, Kore gibi ülkelerin iç pazarlarına baktığımızda çok büyük iç pazar adetlerine sahip olduklarını görüyoruz. Odaklanmamız gereken ilk nokta, Türkiye açısından iç pazar olmalı. Büyük bir iç pazardan gücünü alan Türkiye otomotiv sektörünün global rekabetteki yerini daha da sağlamlaştırmak mümkün.”
ARAÇ PARKINI GENÇLEŞTİRME TEŞVİK EDİLMELİ
ODD Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce dünya otomotiv endüstrisinin teknolojik anlamda çok hızlı bir şekilde gelişirken, çevreci anlayışın ön planda tutulduğu bir sürecin de yaşandığını söylüyor. AB ülkelerinde ve Kyoto Sözleşmesi’ni imzalamış ülkelerde, çevrenin korunması ve çevre kirliliği ile mücadelenin öncelikli ve temel konular arasında yer aldığının altını çizen Erce, şunları aktarıyor: “Batı Avrupa ülkelerinde araç parkı yaş ortalamaları 8-9 civarında. Ayrıca ihtiyaç oldukça dünya ülkelerinin çeşitli hurda teşvik programlarıyla iç tüketim dinamiklerini hayata geçirdiklerini ve araç parkı yaş ortalamalarını gençleştirdiklerini görüyoruz. Örneğin Japonya, deprem ve onu izleyen tsunami felaketi sonrasında uyguladığı başarılı bir hurda teşvik programı ile ekonomisini canlandırmayı başardı. Bizde ise, hurda teşvik programlarından arzu edilen performans tam olarak maalesef alınamıyor. Yaşlı araç parkı her zaman sektörümüzün en önemli sorunlarından birisi oldu. Yaşlı araçların çevreye olduğu kadar kamu sağlığına da olumsuz etkileri söz konusu. 2014 yılsonu verilerine göre, otomobil parkımızın %37’si 16 yaşın, %26’sı ise 20 yaşın üstündeki araçlardan oluşuyor. Dolayısıyla vakit kaybetmeden parkımızı gençleştirmeye ve yenileştirmeye hizmet edecek politikaların geliştirilmesi artık çok büyük bir ihtiyaç teşkil ediyor. Bu konuda ODD’nin görüşü, çalışmaların etkin olabilmesi için her platformda dile getirdiğimiz üçayaklı bir program ile hayata geçirilmesi gerektiğidir.”
SEKTÖRÜN YENİ YOL HARİTASI HAZIRLANIYOR
Otomotiv sektörüne yönelik 2015-2018 yıllarını kapsayacak bir strateji belgesi hazırlandığı bilgisini veren Erce, “Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın hazırlamakta olduğu bu yeni çalışmayı sektörümüzün ihtiyacı olan geliştirmeleri yapmamıza imkan sağlayacak önemli bir platform olarak görüyoruz. ODD’nin de katkıda bulunduğu ‘2. Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı’ ile sektörün gelişimi, ömrünü tamamlamış araçların bir plan çerçevesinde çevre ve insan sağlığı bakımından parktan çekilmesi kapsamında gerekli altyapı çalışmalarına da yer vererek, otomotiv sektörünün üretimi dünyada batıdan doğuya kayarken ülkemizin global arenada rekabet üstünlüğünün gelişmesi bakımından ihtiyaç duyulan düzenlemelerin de yapılacağını umuyoruz” diyor.
Global arenada otomotiv sektörünün önemli bir dönüşüm içerisinde olduğunu, üretimin batıdan doğuya doğru hızla kaydığını belirten Erce, Türkiye’nin de bu gelişmelerden pay almasının ve alanını genişletmesinin büyük önem taşıdığını söylüyor. “Geleceğe dönük projeksiyonlarda Türkiye’nin konumunu korumak ve sağlamlaştırmak için dünya otomotiv endüstrisindeki yeni trendleri yakından incelememizde fayda var” diyen Erce, daha güçlü bir otomotiv sektörü için inovasyonun desteklenmesi gerektiğinin altını çiziyor. Türkiye’nin konumu itibariyle önemli bir lojistik üstünlüğe sahip olduğunu belirten Erce, “Ülkemizin mevcut lojistik altyapısı da gelecekte üretimi ve ihracatı destekleyecek, sektörümüzün hedeflerine cevap vermeye devam edecek şekilde gelişimini sürdürmeli. Yeni yatırımları da destekleyecek şekilde adımlar atılmalı” diyor.