e
Banner


BSH yeşil lojistiği demir ağlarla örüyor

BSH Ev Aletleri, Türkiye’de demiryolunu tercih eden şirketler arasında yer alıyor. “Biz demiryolu taşımacılığının gücüne inanan firmalardan biriyiz” diyen BSH Ankastre ve Gardırop Tipi Soğutucu Fabrikası Tedarik Zinciri/Tedarikçilerden Sorumlu Alan Yöneticisi A.Özgür Sezer, Almanya’dan tedarik ettikleri malzemelerin taşınması için kullanmaya başladıkları demiryolunu diğer bölgelere de yaymayı hedeflediklerini söylüyor.





ozgur_sezer_bshBSH Grubu, 13 markası ve 45 bin çalışanıyla dünyanın 3. büyük beyaz eşya üreticisi, Avrupa pazarında ise lider konumunda bulunuyor. Grubun, Avrupa, Amerika, Latin Amerika ve Asya’daki 42 fabrikasında ürettiği inovatif beyaz eşya aletleri 49 ülkedeki 70 şirketi aracılığıyla tüketicilere ulaşıyor. Bu 42 fabrikadan en büyüğü ise Çerkezköy’de bulunuyor. 550 bin metrekare alana kurulu Çerkezköy tesisi, son 5 yılda %44 üretim artışı gerçekleştirerek yaklaşık 4 milyon birim kapasiteye ulaştı. Kuruluşundan bu yana yaptığı 700 milyon Euro yatırımla Türkiye’nin yabancı yatırımlı en büyük beyaz eşya şirketi konumunda bulunan BSH Türkiye, Bosch, Siemens, Profilo ve Gaggenau markalarıyla Türkiye beyaz eşya sektörünün lideri konumunda bulunuyor. Tedarikçi zinciri yönetimi süreçlerine, verimlilik, know-how, esneklik ve hızı oturtan BSH Ev Aletleri için çevre ve yeşil lojistik sürdürülebilirliğin vazgeçilmez bir parçası. BSH Ankastre ve Gardırop Tipi Soğutucu Fabrikası Tedarik Zinciri/Tedarikçilerden Sorumlu Alan Yöneticisi A.Özgür Sezer, çevre stratejilerini ve yeşil lojistik alanında yürüttükleri çalışmalara ilişkin sorularımızı yanıtladı. 

DOĞAYA SAYGI ANA FELSEFEMİZ
BSH’nin çevre stratejisi hakkında bilgi vererek, bu yöndeki çalışmalarını aktarır mısınız?
BSH olarak üretim süreçlerinde doğal kaynakları verimli kullanmayı ve enerji tasarrufu sağlayan ürünler geliştirmeyi hedefliyoruz. Doğaya saygılı çevre misyonumuz, bütün faaliyetlerimizi şekillendiren sürdürülebilir gelişim felsefemizin anahtarını teşkil etmektedir. Çevreye karşı sorumluluğumuzun bir parçası olarak, ürünlerimizin yaşam sürelerinin her aşamasında çevresel etkilerini en aza indirmek ve gerek çalışanlarımızın gerekse tüketicilerin çevre bilincine katkıda bulunmak için çalışmaktayız. Örneğin, ozon tabakasına zarar veren FCKW ve FKW gazları hiçbir ürünümüzde kullanılmamaktadır. Kullanma kılavuzlarımız geri dönüştürülür kağıda basılmakta, ambalajlarımız %98 oranında geri kazanılabilir malzemelerden oluşmaktadır. Fabrikalarımızın geri kazanılabilir atıklarını ve üretim sularını laboratuar analizinden geçirdikten sonra tekrar kullanıma almaktayız. Bu şekilde, gerek doğal tüketimi gerekse atık üretimini en aza indirerek daha temiz bir çevre ve daha temiz bir gelecek hedefimize bir adım daha yaklaşmayı amaçlıyoruz.
Avrupa Birliği ülkelerinde enerji tasarrufu sağlamak ve çevre kirliliğini azaltmak amacıyla uygulanan “Enerji Etiketi” 1998’den bu yana ürünlerimizin asgari kaynak kullanma özelliğini belgelemektedir. Ekonomik koşullar dolayısıyla tutumluluğun her zamankinden fazla önem kazandığı günümüzde, beyaz eşyada enerji tasarrufu olmazsa olmaz koşul haline gelmiştir. Geçmişte yapılan yatırımların sonuçlarından yalnızca bazıları;
Soğutucu ve Dondurucular: 0 çevre dostu FCKW / FKW gazlarını içermez. Geliştirilmiş kompresörler ve iyileştirilmiş yalıtım sayesinde %25 daha az elektrik tüketimi, AgION antibakteriyel sayesinde 0 hijyen 
Çamaşır Makineleri: 0 enerji sınıfı A, Aqua Spar Tasarruf Sensörü sayesinde %46 daha az su tüketimi, fuzzy kontrol sayesinde %21 daha az elektrik tüketimi. 
Bulaşık Makineleri: Aqua sensör sayesinde %40 daha az su tüketimi, fuzzy kontrol, ısı alış veriş bloğu ve yoğunlaştırmalı kurutma sayesinde %34 daha az elektrik kullanımı, Opto Sensör'lü elektronik kumanda sayesinde tuz tüketiminin azaltılması. 
Ocaklar: Daha iyi yalıtım, tencere tanıma sistemi ve Autofocus (otomatik odaklandırma) sayesinde daha az elektrik tüketimi, pişirme ve kızartma sensörleri ile enerji girişinin tam otomatik ayarlanması, pyrolitik kendi kendine temizleme sistemi ile kimyasal temizlik ürünlerine gerek kalmaz.

BSH ürünleriyle lojistik sektörünün yeşil adımlarını nasıl destekliyor?
Tüm tesislerimizde verimliliğin artırılmasına yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Bu konu, depolarımızda kullanılan forklift sayısından fabrikalarımızdaki hammadde kullanımına kadar birçok konuyu içeriyor. Maliyet azaltma çalışmalarının aslına bakarsanız tamamının yeşil tedarik zincirine hizmet ettiğini söyleyebiliriz. Malzeme sevkiyatlarımızı özellikle karton kolilerden ziyade dönüşümlü plastik kasalar, arabalar, sepetler vb. ekipman ile gerçekleştiriyoruz. Bu sayede karton koli kullanımını asgariye indirip ek olarak ciddi tasarruflar da elde ediyoruz.
Temelde, doğaya verdiğimiz zararı hafifletmek için daha az hareket etmemiz gerekiyor. Bunun için de kaynaklarımızın üretim tesislerimize yakın olmasını, uzak olanların ise daha tasarruflu nakliye modlarıyla taşınmasını öngörüyoruz. 2000 yılında ürünlerin ithalat ve ihracatını tesislerimize kadar gelen demiryolu sağladıktan sonra 2012 yılında da ana hammadde kaynağı ülke olan Almanya’dan tedarik ettiğimiz malzemelerimizi demiryolu ile taşımaya başladık. Bunun için de soğutucu grubunun merkezi olan Giengen’deki toplama depomuzdan faydalanmaktayız. Burada Çerkezköy tesislerimizde bulunan altı fabrikamızın sinerjisi de çok büyük katkı sağlamaktadır.

YURTİÇİNDE MİLK RUN SİSTEMİNİ KULLANIYOR
Çevre faktörü lojistik partner seçimlerinizi nasıl etkiliyor, çözüm ortaklarınızdan beklentileriniz neler?
Çevre faktörü yaptığımız ihalelerde önemli kriterlerden birini teşkil ediyor. Biz demiryolu taşımacılığının gücüne inanan firmalardan biriyiz. Tasarruflu olan bu taşıma modu ile doğaya salınan karbondioksit oranını da azaltmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda tedarik zinciri performans karnemizin önemli parametrelerinden biri de doğaya salınan karbon dioksit oranı. Organizasyonumuz bu konuyu yakından takip etmekte olup azaltılması için yeni stratejiler ortaya koymaktadır. Öte yandan tüm hammadde ve ürün trafiğini demiryolu ile sağlamak mümkün olmadığından karayolunu tercih etmemiz gerektiğinde ise araç parkurunun yeni olması ile ulusal ve uluslararası normlara uygunluğu çözüm ortaklarımızdan beklediğimiz öncelikli konular arasında yer alıyor. Aynı zamanda seçilen firmaların sosyal sorumluluk projelerine verdiği önem de karar vericiler için önemli etkenlerden.
Vurgulamak istediğim konulardan biri de lojistik verimlilik. Burada partnerlerimizin rota planlarının verimliliği ve bunu bilgi teknolojileri altyapısı ile destekleyerek sürekliliği sağlamaları bizim vazgeçilmezlerimizden. Örneğin yerli malzeme tedariğimizin çok önemli bir boyutunu Milk Run ile sağlıyoruz ki bu da daha az araç ile daha fazla malzemenin taşınmasını sağlayarak tasarruf hanemize artı olarak kaydediliyor.

BSH’nin çevreci yol haritasında hangi başlıklar yer alıyor?
Odak noktamızda birincil olarak kaynakların verimli kullanılması bulunuyor. Bu sayede bugüne kadar sağlanan enerji tasarrufunu da artırmayı planlıyoruz. Yeşil lojistik açısından atmayı planladığımız adımlar arasında ithal hammaddelerimizin entegrasyonunu daha fazla sağlayarak dönüşümlü ambalajlar ile hammadde tedariğinin hacmini artırmak bulunuyor. Ajandamızda bulunan bir diğer konu ise hammaddeler için demiryolu taşımacılığını yalnızca Almanya bölgesi için değil diğer bölgelere de yaymak. BSH olarak yeşil tedarik zincirinin temellerini sağlamlaştırabilmek için tedarikçilerimizle daha fazla entegre olabilmek, bütünsel işbirliği içinde hareket etme gerekliliğinin farkındayız.

ÇEVRE İÇİN TEDARİK ZİNCİRİ TASARIMI
Yeşil Lojistik açısından Türkiye’deki mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeşil lojistiğin geleceği ile ilgili son derece olumlu düşünüyorum. Ancak henüz atılmamış adımların dikkatlice planlanması gerekiyor. Türkiye’nin uzun vadeli ihracat hedeflerine ulaşması için teknik ve taktik olarak tedarik zinciri kurgusunu, lojistik altyapısını, tesisleşmeyi, kadrolaşmayı şimdiden makro planlar ile hazırlaması gerekiyor. Bunun için özel ve/veya kamu kuruluşları, aynı zamanda sivil toplum örgütleriyle üniversitelerimizin entegrasyonunu sürekli hale getirebilmeliyiz. Yeşil lojistik kavramını reaktif olarak değil, önceden hazırlanarak yani çevre için tedarik zinciri kurgusunu sağlayarak yerleştirebiliriz. Bunun için tüm organizasyonların bu kültüre sahip çıkıp kılcallarına yayması “çevre için tedarik zinciri tasarımı” kavramının hazmedilmesini ve sürekliliğini sağlayacaktır. Artık tüketiciler son derece bilinçli ve kurumların yeşile verdiği değerle bile alım kararını değiştirebiliyor. Yeşile saygı ticari bakılmaması gereken bir konu gibi görünse de şirketlerin karlılıklarını uzun vadede güvence altına alabilecek faktörlerin başında geliyor. Öte yandan Türkiye’nin kabuk değiştirme sürecinde yasal bir takım değişikliklerin ve düzenlemelerin uygulanmaya alınmasını kaçınılmaz görüyorum. Bunun için hazırlık yapmak stratejik aksiyon planlarının üst sıralarında yer almalıdır. Ayrıca çevre için yenilikçi yaklaşımların kurumlar tarafından benimsenmesi, ürünlerin ve tedarik zinciri süreçlerinin çevreye duyarlı tasarlanması da sürdürülebilirliği sağlam zemine oturtacaktır.
Biraz daha detaylandıracak olursak; ilk adım hammadde kaynaklarının çevreye daha az zararlı olacak şekilde seçilmesi, bunun için ürün ve üretim altyapısının önemi büyük. İkinci olarak, üretim tesislerinizdeki süreçlerinizin yeşil üretimi desteklemesi, enerji tüketimini ve atık oranının azaltması amaçlanmalıdır. Akabinde iç ve dış sevkiyat ağında tren ve deniz yolu gibi daha duyarlı taşıma modlarının seçilmesi veya kombinasyonda yer almasının hedeflenmesi yer alıyor. Son olarak üretilen ürünlerin ömürlerini doldurduğunda tekrar geri kazanılması için sistematik altyapının kurulması çevreye verilen zararı bir nebze de olsa hafifletecektir. Stratejik anlamda nihai müşteri ile üretim kaynağını ne kadar yaklaştırabilirsek çevreye zararımızın da o kadar azalacağını öngörüyorum. Tüm bunları sağlarken de hem karlı kalabilmek hem de müşteri servis seviyesinin belirli değerlerin üzerinde tutunmasını sağlayabilmek kurumların önünde en büyük meydan okumalardan biri olarak karşımıza çıkacak. Özet olarak benim düşüncem kurumların başarısının ölçülmesinde artık yeni bir anahtar performans göstergesi var; yeşile saygı veya sürdürülebilirlik. Hatta ülkeler dahi gelecekte bunun üzerinden yaptırımlara maruz kalabilirler. Şimdiden hazırlanmakta fayda görüyorum.

YEŞİL LOJİSTİK MARKA DEĞERİNİ ARTIRIYOR
A. Özgür Sezer, şirketlerin yeni iş yapış biçimleriyle yeşile karşı saygıyı artırmayı hedeflediklerini söylüyor. Yatırımcılar ve tüketiciler arasında da bu konuda farkındalığın artmasının şirketlerin çevreye daha duyarlı olmasını zorunlu kıldığını vurgulayan Sezer şunları aktarıyor: “Lojistik ve tedarik zinciri de bütünsel anlamda bu kurguyu kucaklıyor. Yeşil lojistiğin temellerini atmış firmalar tedarik kaynağının ilk adımından nihai tüketim noktasına kadar, süreçlerin çevreye olan olumsuz etkilerini azaltmakta olup, hammaddelerin tekrar geri kazanımını sağlamaktadır. Bu da şirket ve marka değerini yükselterek, sürdürülebilirliği güvence altına alacak etkenlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Yeşil lojistiğin daha fazla oturmasını sağlayacak konulardan biri de yasalar ve düzenlemeler. Ülkeler arası fark gösterse de konuyla ilgili düzenlemeler ve yasaların yürürlüğe girmesinden önce şirketlerin yeşil tedarik zinciri temellerini atması, insiyatif alarak kendilerini geleceğe hazırlamaları gerekmektedir. Aynı zamanda üretim ve lojistik tesislerinde süreç tasarımından ve/veya ürün geliştirme evrelerini tamamlamadan önce çevre faktörünün tüm bu sürecin bir parçası olduğunu kabul etmek, bunu düşünerek geleceği şekillendirmek de aslında birçok olumsuz etkiyi oluşmadan önleyeceğini düşünüyorum. Özüne baktığınızda firmalar farkında olmadan da olsa attıkları birçok adımla tedarik zincirlerinde yeşil olgusuna katkı sağlıyorlar. Bunların başında tesislerdeki verimlilik çalışmaları geliyor. Daha az girdi ile daha fazla çıktı almak bile başlı başına önemli bir faktör, kaynakların daha etkin kullanımını öngörüyor. Üretim ve tedarik zinciri süreçlerindeki istikrar ile hurdaların azaltılması da atık yönetimine olumlu katkı sağlıyor.”

 




SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat