BASF tedarikçilerini yeşile adapte ediyor
Yılda dökme ve paketli olmak üzere toplamda 500 bin tona yakın ürün sevkiyatı gerçekleştiren BASF, ‘Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Kimya Yaratıyoruz’ misyonunu tedarik zinciri süreçlerine de taşıyor. Yüksek güvenlik standartlarına sahip lojistik şirketleriyle çalıştıklarını belirten BASF Fabrika Lojistik Müdürü Umut Mutlu, iş ortaklarının karbon ayak izlerini azaltmalarına yardımcı olduklarını söylüyor.
BASF Türkiye’de hangi alanlarda faaliyet yürütüyor ve yılda ne kadarlık bir ürün sevkiyatı gerçekleştiriyor?
BASF olarak, Türkiye’de ilk satışımızı 1880 yılında gerçekleştirdik ve 135 yıldır da Türkiye’de hizmet veriyor ve birçok endüstriyel sektöre kimyasal ürün sağlamayı sürdürüyoruz. Şu anda Business Center Türkiye (BCT) olarak adlandırdığımız BASF Türkiye Ofisi oldukça önemli ve stratejik bir konumda yer alıyor ve bu merkez ofisten Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayan toplamda 34 ülke yönetiliyor. BCT bünyesinde sadece Türkiye’de yaklaşık 900 kişi istihdam edilirken, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgeleriyle birlikte toplam 1.800 civarında kişi istihdam ediliyor. Faaliyet gösterdiğimiz alanlar arasında; kimyasallar, plastikler, dispersiyonlar ve pigmentler, bakım kimyasalları, özel kimyasallar ve bitki koruma gibi birçok alan yer alıyor. Ürünlerimiz; elektrik ve elektronik, otomotiv, inşaat, deterjan ve temizlik, ilaç ve kozmetik ile hayvan yemi, tarım ve gıda gibi çok geniş bir yelpazeye yayılan sektörlerde kullanılıyor. Türkiye’de Dilovası, Çayırova, Gebze, Trabzon, Adana ve Pendik’te olmak üzere 6 üretim tesisimiz var. Bu tesislerimizden yılda dökme ve paketli olmak üzere, toplamda 450-500.000 ton arası sevkiyatımız bulunmaktadır. Tüm dökme yüklerimiz kendi fabrikalarımızdan sevk edilir iken, paketli ürünlerimiz hem kendi fabrikalarımızdan hem de anlaşmalı lojistik tedarikçilerimizin tesislerinden sevk edilmektedir.
TEDARİKÇİ DAVRANIŞ KODU HANGİ KURALARI İÇERİYOR?
‘Sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratma’ misyonunuzu lojistik süreçlerine nasıl taşıyorsunuz?
BASF olarak kuruluşumuzdan bu yana 150 yıldır doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir iş yapış şeklini şirket işleyişinin merkezine yerleştirdik. Bu sayede dünyanın lider kimya şirketiyiz. Bugünlerde kurum kimliğimizin ayrılmaz bir parçası olan sürdürülebilirliği, günümüz iş dünyasının mutlak bir gerekliliği olarak görüyoruz. Bugün uyguladığımız sürdürülebilirlik yönetimi, BASF’nin “Sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratıyoruz” ilkesini de destekliyor. Tüm ürünlerimizde ve üretim süreçlerimizde iklim koruması ve dünyamızın doğal kaynaklarının devamlılığını sağlamak üzere faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Çevresel unsurlar göz önüne alındığında iklim değişikliği, sürdürülebilir bir gelecek için çalışma doğrultusunda en önemli sorunlardan biri olarak karşımızda duruyor. Her açıdan verimli ve ekolojik olarak etkili bir şekilde küresel iklim koruma konusunda kararlılığımızı sürdürüyoruz.
Bizim için yeşil lojistik, nakliye sırasında firmamızın ve lojistik firmalarımızın çevresel etkilerini en aza indirmemiz ve müşterilerimizin de kendi karbon ayak izlerini azaltmalarına yardımcı olmamız anlamına geliyor. Müşterilerimizin de lojistik sistemimizden beklentilerinin, siparişlerinin zamanında, doğru miktar ve kalitede teslim edilmesi olduğunu biliyoruz. Bunu başarmak için ürünlerimizi taşıyan lojistik firmalarının yüksek güvenlik standartlarına sahip olmalarını istiyoruz. Bu konudaki kapsamlı güvenlik aracımız, Avrupa Kimya Sanayi Konseyi (CEFIC) üyeleri tarafından geliştirilen ve standart bir değerlendirme sistemi olan Güvenlik ve Kalite Değerlendirme Sistemi’dir (SQAS). SQAS raporları, lojistik firmalarının personel eğitim seviyelerini, acil durumlara cevap verebilme sürelerini, araç ekipmanlarını ve yürürlükte bir güvenlik planları olup olmadığını bilmemiz açısından bizim için önemli bir araç. Tedarik zincirindeki önceliklerimiz hakkındaki taahhütlerimizi yerine getirmek için değer zincirimizdeki risklerin ve bu risklerin doğal çevreye, sosyal çevreye veya çalışanlarımızın emniyetine ve güvenliğine nasıl etki edebileceğinin değerlendirmesini yapıyoruz. Bu yüzden tedarik zincirimizin önemli bir parçasını oluşturan lojistik firmalarının seçiminde ve mevcut lojistik firmalarının değerlendirilmesinde sadece ekonomik kriterleri değil, çevresel, sosyal ve kurumsal denetim standartlarını da kullanıyoruz. Tedarikçi davranış kurallarımız, Birleşmiş Milletler’in Küresel İlkeler Girişimi, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri ve üçlü sorumluluk ilkeleri gibi uluslararası kabul görmüş kurallara dayanıyor. Bu doğrultuda, BASF Tedarikçi Davranış Kodu çevre koruma, insan ve işçi hakları gibi kuralları da içermektedir.
Lojistik şirketlerinden ne tür hizmetler alıyorsunuz ve iş ortaklarınızı nasıl seçiyorsunuz?
Almış olduğumuz tüm katma değerli hizmetler, şeffaflık ilkesi çerçevesinde elektronik bir arayüz ile ihale bazında alınmaktadır. BASF’nin belirlemiş olduğu şartları karşılayabilecek firmalar titizlikle seçilerek davet edilir ve sözleşme süresince bu şartlara bağlı kalmaları beklenir. Bu şartlar içerisinde iş ve işçi güvenliği, doğa ve çevremizi koruyan şartlar en yüksek seviyede tutulmaktadır. Bu çerçevede çalıştığımız firmalar; depolamada, tüm güvenlik kontrollerini almış, her türlü beklenmedik duruma hazır olan, sözleşme süresince rutin denetimlerden tam not almış firmalardır. Sevkiyatlarda ise araçlarını her zaman sertifikalı kuruluşlarda yıkatan, yükleme alanları temiz ve hasarsız olan, minimum karbon salınımı yapan, eğitimli şoförler ile sevkiyatlarını gerçekleştiren firmalardır.
BASF çevreye olan bağlılığını ve hassasiyetini hayata geçirdiği projelerle de destekliyor. Bu projelerden söz eder misiniz?
Ürünlerin küçük gruplar halinde nakliyesinden ziyade, daha büyük gruplar halinde taşınması için lojistik departmanımız içerisinde bir grup oluşturduk. Bu grup, çeşitli zaman aralıklarında gelen farklı siparişleri birleştirerek minimum sayıda araç kullanımını hedefliyor. Optimum seviyede araç konsolidasyonu yaparak doğaya daha az karbon salınımı gerçekleştiriliyor. Bir diğer çalışmamız ise, müşterilerimizden almış olduğumuz düzenli sipariş miktarlarını artırmak yönünde. Müşterilerimizle görüşerek her hafta 15 ton olarak geçtikleri siparişi 25 tona çıkartmalarını talep ediyor ve bu şekilde daha az araç kullanımını hedefliyoruz. Bunun sonucunda fabrika alanlarımıza hem daha az araç giriyor hem de doğaya minumum seviyede karbon salınımı gerçekleşmiş oluyor. Ayrıca, fabrika alanlarımız içersindeki iç güvenlik risklerimizi de minimum seviyede tutmuş oluyoruz. Bu bağlamda, lojistik çözüm ortaklarımızdan da belirli noktalarda hassasiyet göstermelerini bekliyoruz. Onları bu yönde eğiterek hem standartlarını yükseltmeye hem de doğaya farkındalıklarını artırmaya çalışıyoruz. Üretim ve sevkiyat için alternatif çevre dostu yakıtlı araçları kullanılmalarını (LPG, CNG vb.), Euro 5’e sahip araçların kullanılmasını, araçlara gürültü ve ses önleyicileri takmaları gibi talep ve beklentilerimizi sayabiliriz. Amacımız, hem dağıtım maliyetlerini minimize etmek hem de artan mesafelerle birlikte, taşıma yapan araçların ortaya çıkardığı çevre kirliliğini minimum düzeye indirgemektir.
2020’DE %70’LİK AZALTIM HEDEFLİYOR
Yürüttüğünüz çalışmalar sonucunda ne tür kazanımlar elde ettiniz? Önümüzdeki sürece ilişkin hedefleriniz neler?
2002 yılında referans alınan değere oranla 2012 yılında satılan ürünün metrik tonu başına olan sera gazı emisyonlarımızı %31,7 oranında azalttık ve enerji verimliliğini ,3 artırdık. Kimyasal tesislerimizden kaynaklanan hava kirleticilerin mutlak emisyonu %63,1 azaltılarak, 31.580 metrik tona gerilemesini sağladık. 2002’yi referans alarak 2020 yılı itibariyle %70’lik bir azalma hedefliyoruz. Ayrıca suya olan emisyonlarımızı da programladığımız doğrultuda azaltıyoruz. Yine 2002 yılıyla karşılaştırıldığında, organik maddelerin neden olduğu emisyonlar %76,4 azalırken, nitrojenin neden olduğu emisyonlar da %87,3 azaldı. Atık su içerisinde 26 metrik ton ağır metal yer alırken, 2002 yılına oranla dünya genelinde %56,8’lik bir azalma kaydettik. BASF olarak, petrol ve doğal gaz işinde rutin operasyonlarda yer alan ham petrol üretimiyle ilişkili gazların sürekli olarak yanmasını tüm petrol üretim tesislerimizde durdurduk. Sadece bununla yıllık yaklaşık 2 milyon metrik ton sera gazı emisyonunu önlenmiş olduk.
LOJİSTİK BİR DEVLET POLİTİKASI OLMALI
Günümüzde, çevrenin ne şekilde tehdit altında olduğu ve bunun ne gibi yıkıcı etkilerler çıkardığının artık herkes tarafından bilindiğini vurgulayan BASF Fabrika Lojistik Müdürü Umut Mutlu, yeşil lojistik uygulamalarının yaygınlaşması için önerilerini ise şöyle sunuyor: “Bu noktada, şirketlerin sürdürülebilir lojistik çalışmalarını desteklemesi, çalışanlarını bu konuda bilgilendirmesi, alınacak aksiyon planlarına katkıda bulunarak farkındalıklarını artırmaları öncelikli adımlardan birisi olarak karşımıza çıkıyor. Tersine lojistik çalışmalarının ne amaçla yapıldığının şirketin en üst düzey yetkileri tarafından çalışanlara iletilmesi, tüm çalışanların sürdürülebilir tedarik zinciri uygulamalarına katkı sağlamaya davet edilmesi ve onların bu konuda ödüllendirilmesi, buna ek olarak tedarikçilerle de sürdürülebilir tedarik zinciri vizyonunu paylaşmak, onları bu konuda eğiterek işbirliği yapmaya davet etmek gerekir. Kamu düzeyinde ise lojistiğin bir devlet politikası haline getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Nasıl ki, yıllık ihracat hedefleri konuluyor, aynı şekilde yeşil ve sürdürülebilir model için de hedefler konulması, bunların uygulanması için motivasyonu sağlayacak kanunların çıkartılması gerekmektedir. Alternatif yolların subvanse edilmesi, taşımacılık üzerinde var olan vergilerin azaltılması, intermodal taşımaların yapılabilmesi için gerekli altyapının sağlanması gibi. Bu bilinç kazanıldığında, lojistiğin doğa üzerindeki olumsuz etkisini göreceli olarak iyi yöne doğru değiştirebiliriz.”