e
Banner


Mustafa Sönmez: FED’in faiz kararı iştah kaybını artıracak
ABD Merkez Bankası FED’in faiz oranını 0,25 puan artırmasının Türkiye’ye yansımalarını değerlendiren Ekonomist Mustafa Sönmez, son 2,5 yılda dolar karşısında %60 değer kaybeden TL’nin değer kaybının süreceğini söyledi. Sönmez, yine bu kararın yabancı sermaye girişini de olumsuz etkileyeceğini vurguladı. 




mustafa_sonmezABD Merkez Bankası FED, tüm dünyanın nefesini tutarak beklediği faiz kararını açıkladı. FED, faizleri 0,25 puan artırdı. Ekonomist Mustafa Sönmez, bu yeni dönemin hem ABD hem gelişmiş kapitalist hem de geri kalan dünya ülkelerine olası etkilerini değerlendirdi. 
“Faizleri artırma” sinyalinin 2013 ortalarında eski Fed Başkanı Ben Bernanke tarafından verildiğini hatırlatan Sönmez, ancak bu kararı hayata geçirmenin onun yerini alan Janet Yellen’e nasip olduğunu söyledi. Yellen’in FED’in sıfır faiz politikasına 7 yıl sonra son verdiğini vurgulayan Sönmez, “Yellen faiz artırımını 0.25 puanla başlattı. Bu kadar süre zarfında tüm dünyanın hazırlanmasına imkan tanıyan bir faz kararıydı ve tabii ki, piyasa deyimiyle, fiyatlanması gerekenler fiyatlandı. Bundan sonra da faiz artırımı olacak. FED üyelerinin 2016 ve 2017 yılı için yaptığı faiz tahminleri, her iki yılda da toplam birer puanlık faiz artışı… Yani neredeyse her üç ayda bir, 25 baz puanlık faiz artışları olacak” dedi. 
 
ABD’NİN İÇİ DE KARIŞACAK 
Bu yeni dönemin hem ABD hem gelişmiş kapitalist hem de geri kalan dünya ülkelerine olası etkilerini değerlendiren Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Açık ki, ABD’de faizlerin yükselmesi, küresel kaynakları, fonları dolara ve ABD’ye daha çok akıtacak. Bu, doların diğer paralara karşı daha çok değer kazanması demek. Dolayısıyla sermaye ABD’ye akacak. Türkiye gibi sermayenin geçici park ettiği ülkelerde yerli paralar dolar karşısında değer kaybetmeye devam edecek. Bunu zaten dünya 2013 ortalarından bu yana yaşıyor. Yani o zamandan beri küresel fonlar pozisyon değiştirmeye başladı ve ağır ağır yüzünü ABD’ye döndü. FED’in faiz artırmaya başlamasından sonra da 2013’ten bu yana olduğu gibi, yerli paralar ve tabi ki TL’nin değer kaybı sürecek. ABD’de faiz artışı, ABD’yi kendi içini de hareketlendirecek. Sıfır faize alışmış şirketler, fiyatı artan para karşısında uyum sorunu yaşayacak ve bir eleme kaçınılmaz olarak orada da yaşanacak. Genişlemeci para politikası ile devletin müdahale ettiği kriz, krizin kurbanı olabilecekken bu politika sayesinde ayakta kalabilen şirketler, bankalar, şimdi çekilen koltuk değneği koşullarında yaşamaya ya da bunu yapamayanlar düşmeye başlayacak. Dolardaki değerlenme, ihracatı örseleyecek, bu da bir yaprak dökümüne yol açacak, el değiştirmeler, iflaslar, dondurucunun kapağından dışarı fırlayacak… Yani, bu karar ABD kapitalizminin içini de karıştıracak. Bunun, ekonomik olduğu kadar siyasal ve sosyal sonuçları da olacak. Verilmemiş kurbanlar, şimdi verilecek kaçınılmaz olarak…” 
Küresel kriz sonrası aynı yönde hareket eden metropollerin merkez bankalarının FED’in kararı ile birlikte karara zorlanacağını vurgulayan Sönmez, “FED faiz yükseltirken Avrupa Merkez Bankası (ECB), Çin ve Japonya düşük faiz politikasına devam edecek mi? Özellikle ECB, genişlemeci politikaları sürdürebilecek mi? Yoksa, ‘bekle-gör’e mi geçecek? Fed kararı AB’yi de çalkalayacak” dedi. 
 
ÇEVRE EKONOMİLERİ 
YAKINDAN ETKİLENECEK 
Bu karar karşısında Çin’in durumunu da değerlendiren Mustafa Sönmez, şunları aktardı: “Büyümesi patinaj yapan Çin’in hammadde tedarikçisi ülkeleri sarstığı ortada. Düşük seyreden petrol ve emtia fiyatlarının yeni koşullara nasıl tepki vereceği de bir diğer belirsizlik. Bu da çevre ekonomileri yakından etkileyecek. Bunlara Ortadoğu’daki politik riskler, IŞİD terörü, Çin Denizi’ndeki sorunlar gibi jeopolitik riskler de eklenmeli. Tüm bu belirsizlikler Türkiye gibi ülkeleri ciddi şekilde zorlayacak. Küresel sıcak paranın çevre-yükselen ülkelerden çıkmakta olduğu ve faiz artırımı ile çıkışın hızlanacağı açık. Bu ülkelerin ellerindeki tek önlem, faiz artırmaları. Bunu yapıyorlar da. Ama faiz artırmak, beraberinde bu ülkelerde ekonomileri soğutuyor ve büyüme hızlarını düşürüyor. Dolar karşısında kaybedilmiş yerli para değerleri, birçok çevre ülke şirket ve bankasını darboğazlara sokuyor ve sokmaya devam edecek. Şimdi herkes çevre ülkelerdeki sarsıntıları daha çok izlemeye başlayacak.” 
 
TL DOLAR KARŞISINDA 
%60 DEĞER KAYBETTİ 
Mustafa Sönmez, Türkiye’nin denklemine FED’in faiz artırma değişkeninin, birçok çevre ülke gibi 2013 ortalarından itibaren girdiğini söyledi. Gelen sıcak parada azalma başladığını, dolar karşısında TL’nin her yıl biraz daha değer kaybettiğini vurgulayan Sönmez, “2012 yılı dolar/TL ortalaması 1,80 TL iken 2013’ün ortalarından itibaren dolar tırmanışa geçince 2013 ortalaması 1,90 TL’ye çıktı ve %5,5 değer kaybı yaşandı. Durum 2014’te devam etti ve yıl ortalaması 2,19 TL oldu. 2014’ün değer kaybı ’i geçti… Ve 2015’te de aynı durum hızlanarak sürdü. Bu yılın dolar/TL yıllık ortalaması 2.70 TL olacak gibi. Bu da yıllık %23’ün üstünde değer kaybı demek. 2013 ortalarından 2015 sonuna kayıp ne oldu diye sorarsanız; cevap %60’tır…3 yılda devasa bir düşüş yaşandı” dedi. 
Aynı süre içerisinde TÜFE’nin %22 arttığını anımsatan Sönmez, şunları ekledi: “Dolara yönelişin önemli bir getiri sağladığı açık. Ama bu, birileri için kazanç anlamına gelirken dolarla borçlanmış olanlar için de -önlemlerini almadılarsa- ağır bir fatura demek. Dış borç stoku 405 milyar doları bulan Türkiye’de bu borçların %70’inin özel sektör borcu ve %40’ının 12 ayda çevrilmesi gereken borç olduğunu anımsatmak, işin vahametini ortaya koymaya yeter elbette.” 
 
YILLIK BÜYÜME %3’TE KALACAK 
Mustafa Sönmez, geride kalan 2,5 yılda dolar karşısında %60 değer kaybına yol açan yabancı sermaye iştahsızlığının sadece FED faktörüne bağlamanın doğru olmayacağını söyledi. Türkiye’nin o tarihten bu yana biriken politik ve jeopolitik risklerini de anımsatan Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “2013’te önce Gezi direnişi, yılsonunda 17-25 Aralık rezaletiyle ortaya çıkan görüntüler, Türkiye’ye yabancı ilgisini azalttı, politik riski yükseltti. Bunun devamında ve paralelinde izlenen saçma sapan dış politika çizgisi, ülke riskini iyice tırmandırdı. İki yılda 4 seçimin yapılması, haliyle yabancıları ‘bekle-gör’e geçirdi. Ne var ki, tüm hukuksuz icraatı, hileleri faşizan uygulamalarıyla seçim virajlarını almış görünse de, kötü günler geride kalmış olmuyor. Artan FED faizi, Tüm çevre-yükselen ülkeler için olduğu gibi Türkiye’ye yabancı yatırımcı girişini olumsuz etkileyecek. Türkiye, tek parti iktidarı avantajını vitrine koysa da, bu yabancıları çekmeye yetmiyor. Çünkü Türkiye, yabancıların gözünde iç gerilim ve çatışma yaşayan, Ortadoğu’da serüven peşinde, Rus, İran, Bağdat, Suriye ile çatışan ve ekonomik ambargo yiyen, yeni tehditler altında bir ülke. Böyle bir ülkeye yatırım yapmanın cazibesi iyice azalıyor. Dibi ne kadar kazınırsa kazınsın, ortaya yıllık %3 büyümeden başka bir şey çıkmıyor ve ülkenin başında daha birçok kara bulut dolaşıyor. Kısaca, kendini dar bir tünele sokan Türkiye kapitalizmi için, bunlar daha iyi günler…” 
 



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat