Maersk Line, Türkiye’yi üç kıtaya ‘tam zamanında’ bağlıyor
2012 yılında Türkiye’nin global taşımalar içindeki payının yaklaşık %’3’e yükseldiğini belirten Maersk Line Karadeniz Ülke Grubu Genel Müdürü Tom Gronnegaard Knudsen, “Müşterilerimize hem kısa transit süre hem de düşük maliyet avantajı sağlayan direkt servislerimizle Avrupa, Uzakdoğu, Asya, Ortadoğu, Güney Amerika ve Hindistan’a hizmet vermekteyiz” diyor.
600’den fazla gemisi, 325 ofisi ve 25 bin çalışanıyla 125 ülkede faaliyet yürüten Maersk Line, 1996 yılından beri dünyanın en büyük konteyner taşımacılığı hattı ve gemi operatörü unvanını elinde bulunduruyor. 2008 yılı itibariyle tüm hisseleri A.P Moller - Maersk Grup tarafından alınarak 0 yabancı sermayeli bir şirket haline gelen Maersk Line, 51 ülkeye uzanan güçlü yapılanmasında Türkiye’ye de önemli bir rol biçiyor.
Türkiye’ye, 1993 yılında Merit Denizciliği genel acentesi olarak tayin ederek giriş yapan, 2001 yılında Merit Gemicilik ile ortak kurduğu Maersk Denizcilik A.Ş. ile pazardaki konumunu daha da güçlendiren şirket, buradaki faaliyetlerini 1999 yılında AP Moller-Maersk Grubu tarafından satın alınan Safmarine ve 2011 yılında yine aynı grup bünyesinde kurulan Seago Line ile yürütüyor. Özellikle Afrika, Ortadoğu, Hint yarımadası bölgelerinde uzmanlaşan Safmarine ayrıca Asya, Güney Amerika ve Kuzey Amerika ülkelerine de hizmet veriyor. Seago Line ise Avrupa, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde faaliyet gösteriyor.
Türkiye’nin, 51 ülke grubunun 8 bölgeye ayrıldığı global yapıları içinde Romanya, Ukrayna ve Gürcistan’ın da yer aldığı Akdeniz bölgesine bağlı olduğunu ve merkez konumunda bulunduğunu belirten Maersk Line Karadeniz Ülke Grubu Genel Müdürü Tom Gronnegaard Knudsen, Türkiye’de İstanbul, İzmir, Mersin ve Bursa’da olmak üzere, dört şehirde ofisleri ve 260’dan fazla çalışanları bulunduğuna dikkat çekiyor. Ambarlı, İzmit (Evyap), Gemlik, Aliağa, Mersin ve İskenderun limanlarında haftalık düzenli konteyner gemi seferleriyle hizmet verdiklerini söyleyen Knudsen, sektörde “tam zamanında teslim” anlayışıyla bir adım öne çıktıklarını söylüyor. Son 5 yılda “tam zamanında varış” oranını yılda %90’a çıkardıklarını söyleyen Knudsen, “Bu sektör ortalamasının üstündedir” diyor. Türkiye’de yeni servislerle ağlarını genişlettiklerine işaret eden Knudsen, son olarak Latin Amerika ile Türkiye arasında başlattıkları ECUMED adlı direkt servisleriyle Ambarlı- Kumport ve İzmit-Evyap limanlarından Latin Amerika limanlarına olan transit süreleri 10 gün kadar kısalttıklarını vurguluyor.
LATİN AMERİKA TAŞIMALARINDA SÜREYİ 10 GÜN KADAR DÜŞÜRDÜ
Türkiye bağlantılı aktarmalı ve direkt taşımalarınızı anlatır mısınız? Global taşımalarınız içinde Türkiye’nin payı nedir?
Müşterilerimize hem kısa transit süre hem de düşük maliyet avantajı sağlayan direkt servislerimizle Avrupa, Uzakdoğu, Asya, Ortadoğu, Güney Amerika ve Hindistan’a hizmet vermekteyiz. Asya direkt servisimiz Evyap ve Ambarlı’dan öncelikle Çin, Güney Kore limanlarına uğramaktadır. Ayrıca bu servisimiz ile Malezya’dan aktarmalı olarak tüm Uzakdoğu limanlarına servis vermekteyiz. Diğer direkt servisimiz olan Ortadoğu-Hindistan servisimizle ise Mersin, Evyap ve Ambarlı’dan Cidde, Jebel Ali ve Nhava Sheva’ya (Hindistan) haftalık düzenli uğramaktayız. Bunun dışında bütün Afrika kıtasına ve Kuzey Amerika doğu sahillerine tek aktarmalı servislerimizle pazar ortalamasının altında transit süreler sunmaktayız.
2011 yılında bir ilke daha imza atarak Latin Amerika ile Türkiye arasında direkt servis başlattık. ECUMED adını verdiğimiz servisimiz ile müşterilerimize bu alanda uygun alternatif çözümler sunmaktayız. ECUMED servisi, 9x3000 TEU kapasiteli gemilerle haftalık sabit gün garantisi ile hizmet veriyor. Bu servisteki gemiler 800 TEU’luk soğutucu konteyner taşıma kapasitesine sahip ve başta muz olmak üzere, bu bölgelerden Türkiye’ye olan yaş meyve ticaretine büyük katkı ve kolaylık sağlıyor. Ambarlı-Kumport ve İzmit-Evyap limanlarından Latin Amerika limanlarına olan pazardaki transit süreleri ise 10 gün kadar kısaltıyor. 2012 yılı içerisinde global olarak 17 milyon dolar TEU taşıma yaptık. Türkiye’nin bunun içindeki payı yaklaşık %3 civarındadır.
Maersk Line’ın güncel verilere bakıldığında tam zamanında teslim oranı nedir? Bu konudaki başarısının sırları nelerdir?
Burada kendi verilerimizden ziyade bağımsız araştırma kuruluşu Drewy ölçümleri üzerinden konuşmak daha doğru olacak. Drewy, her çeyrek 25 ticaret koridorunda 3 bin 500’e yakın gemi varışını incelemekte ve raporlamaktadır. Bu raporlara göre, 2006 yılından günümüze Maerk Line olarak iki çeyrek hariç hep ilk üç sırada yer aldık. 28 çeyrekte 18 kere 1. sırada yer alan şirketimiz, tam zamanında varış oranını son 5 yılda %60’lardan %90’a çıkardı. Bu sektör ortalamasının üstündedir. Şirketimiz sektörde lider olmanın sorumluluğuyla tam zamanında varış hedefini hep ön planda tutarak, diğer hatları peşinde sürükledi ve sektör ortalamasının % 75-80’lere çıkmasına ön ayak oldu.
Maersk’in başarısının altında yatan en önemli etken her bir operasyonel ayrıntıyı hesaba katması ve buna göre sistemlerini ile servis ağını organize etmesidir. Tüm gemilerimizde uydu bağlantısı bulunmakta ve merkezden takip edilmektedir. Geciken gemiler sistem tarafından uyarılmakta, önemli ve beklenmeyen aksaklıklar anında haber alınarak gereken önlemler alınmaktadır.
CO2 SALIMINI AZALTTI
Türkiye’de Maersk Line olarak sektörel özel çözümler sunuyor musunuz? Bu çözümleri detaylandırır mısınız?
Karbon ayak izinin azaltılması giderek önem kazanmakta ve tüm firmaların bunu öncelikleri arasına almaları gerekecektir. Biz sürdürülebilir bir gelecek için sektör lideri olarak bunun öncülüğünü yapmaktayız. Şu anda karbon ayak izimizi rahatlıkla ölçebiliyoruz. “Business for Social Responsibility” organizasyonunun oluşturduğu “Clean Cargo Working Group”u ile işbirliği yaptık. 2010 senesinin Ekim ayı itibariyle gemi CO2 salımı datalarını bağımsız bir kuruluştan alan ilk hat olma özelliğini elde ettik. Çalışmalarımız neticesinde sektör ortalamasından yaklaşık %8-10 daha az salınım ile lider durumdayız. Müşterilerimiz bizden hizmet aldığında taşımalarında ne kadar CO2 salımı yapıldığını raporlama şansını bulunmaktadır.
PEKTİM LİMAN YATIRIMI İLE
KONUMUNU GÜÇLENDİRECEK
Maersk Line’ın Türkiye’deki yatırımlarını, hedeflerini ve planlarını açıklar mısınız?
Türkiye’de, Aliağa Petkim Limanı için altyapı ve inşaat yatırımları Petkim, makina ve ekipman yatırımları ise grubumuz şirketlerinden APM Terminals tarafından yapılacak. Yatırım bedeli yaklaşık 400 milyon dolar civarında olan liman projemiz mevcut. Petkim Konteyner Limanı, 28 yıl süre ile APM Terminals tarafından işletilecek. 700 metrelik tek parça rıhtım yapısı ile Petkim Konteyner Limanı, bu bölgede 14 bin TEU kapasiteli gemilerin yanaşabileceği ilk liman olma özelliği taşıyacak. Başlangıç kapasitesi yıllık 1,5 milyon TEU olacak liman, toplam 48 hektar lojistik destek sahasına sahip olacak.
Maerks Line, yılın ilk yarısını nasıl kapattı? Bu doğrultuda sene sonu için nasıl rakamlar hedefliyor?
2013’ün ilk çeyreğini 204 milyon dolar kar ile kapattık. Geçen sene aynı dönem ile karşılaştırdığımızda (599 milyon dolar zarar) navlunların geçen yıla kıyasla yalnızca %4.7 arttığı bu ortamda bu büyük bir başarı. Hizmet kalitemizden ödün vermeden maliyetlerimizi daha da düşürerek karlılığımızı devamlı tutmak istiyoruz. 2013 hedefimiz, yılı geçen seneden daha iyi bir sonuçla kapatmak.
BÜYÜK GEMİ SİPARİŞLERİ DEVAM EDECEK
Maersk’in 18.000 TEU’luk Triple E sınıfı gemileri bu yıl Haziran ayında hizmete girdiğinde dünyanın en büyük gemileri olacak. Bu gelişme sizce denizyolu taşımacılığının geleceğini nasıl yönlendirecek?
Günümüzde global ekonominin yavaşlaması ile buna karşılık artan arz, yaşanan yüksek rekabet yüzünden navlunların düşük seyretmesi, hatların maliyetlerini düşürmek zorunda bırakmıştır. Tek seferde daha fazla yük taşıyarak slot maliyetlerini düşürmek için çoğu hat gemi sipariş tercihlerini 14 bin TEU ve üzeri gemilerde kullanmaktadır. Bu yüzden büyük gemi siparişlerinin devam edeceğini söyleyebiliriz. Ancak bu siparişlerin seyrini ekonomik koşullar belirleyecektir. Hatlar arası ortak servis kullanımlarının artarak devam edeceğini tahmin ediyoruz. Buna mukabil bu tip gemilerin yanaşabilmeleri için liman yatırımlarının hızlandırılması gerekmektedir.
GIDA SEKTÖRÜNE UZAK ÜLKELERİN YOLUNU AÇTI
Maersk Line teknolojiye de ciddi yatırımlar yapıyor. Bu anlamda gerçekleştirdikleri örnek uygulamalar hakkında bilgi veren Maersk Line Karadeniz Ülke Grubu Genel Müdürü Tom Gronnegaard Knudsen, şunları aktarıyor: “Bu yatırımların en somut örneğini soğutmalı konteynerler için söyleyebiliriz. Soğutmalı konteyner taşımacılığı üzerine büyük araştırma ve teknolojik yatırım yaptık. Yaptığımız ‘Qest’ tipi yeni generasyon Atmosfer Denetimli Konteynerleri (CA) sayesinde dayanıksız ürünleri normal atmosferli konteynerlere nazaran daha uzun süre bozulmadan, ilk günkü gibi aynı durumda tutabiliyoruz. Aslında CA, konteynerdeki hem sıcaklığı hem de atmosfer koşullarını yöneterek meyve ve sebzelerin raf ömrünü uzatmaya yönelik bir yöntemdir. Belli ürünler için doğru sıcaklık ve atmosfer ayarları ayrı ayrı belirlenir. Bozulabilir ürünlerin kalitesini korumanın ticari faydaları birden fazladır. Bazı durumlarda CA kullanmak, masraflı havayolu ulaşımından denizyolu ulaşımına geçişi sağlayabilmekte. Bir diğer faydası da ürünleri daha uzak ve yeni pazarlarda satmanın önünü açmasıdır. CA işleyişi belli ürünlerin olgunlaşmasını geciktirmede oldukça etkilidir ve bu yetiştiricilere sezonluk ürünlerin elverişliliğini önemli ölçüde uzatmayı sağlamakta. Son olarak, CA kullanımı kargo kalitesini koruyarak ürünün ticari değerini güvence altına almakta. Biz bu konteynerleri Türkiye’de özellikle muz ve tropik meyve ithalatlarında kullanıyoruz.”