Türkiye’de resmi olarak faaliyetlerine Nordex Enerji A.Ş. adı altında Nisan 2009 yılında başlayan Alman türbin üreticisi Nordex, hayata geçirdiği güçlü projelerle Türkiye rüzgar enerjisi pazarında büyümeye devam ediyor. Türkiye’de 675 MW kurula güce ulaşan şirket, yılsonuna kadar bunu 700 MW’a çıkarmayı hedefliyor. 

Türkiye’deki ilk projeleri Yuntdağ RES’in kurulumunun ardından 2.5 yıl gibi kısa bir zaman diliminde altı tane daha rüzgar enerjisi santralinin yapımını tamamlayarak pazara dinamik bir giriş yaptıklarının altını çizen Nordex Türkiye Genel Müdürü İbrahim Özarslan, 2013’ün en fazla proje inşaa ettikleri bir yıl olduğunu, 2014’te de bu performansı sürdüreceklerini söylüyor. Rotor kanatları ve nasel gibi temel bileşenleri Almanya’nın kuzeyinde bulunan Rostock kentinde ürettiklerini belirten Özarslan, “Rüzgar türbininin bir diğer bileşeni olan kulelerin tedarikini ise yerli şirketlerden sağlayarak yerli üretime katkı yapıyoruz. Kısa bir süre önce Amerikalı TPI Composites şirketi ile yaptığımız anlaşma ile artık 58.5 metrelik dev kanatları Türkiye’de üretmeye başlayacağız” diyor. 

 

LOJİSTİK PARTNERLERİNİ EĞİTİYOR 

 

Pazarda en çok tercih edilen marka olma nedenlerini yatırımcılara duydukları yakınlık, kaliteli ürün, hizmet ve operasyonel esneklik şeklinde sıralayan Özarslan, başarının arkasında yatan etkenlerden birinin de tedarik zinciri süreçlerini çok hassas ve iyi yönetmeleri olduğunu söylüyor. Özarslan şunları aktarıyor: 

“Biz esnek bir şirketiz. Hizmet verdiğimiz yatırımcılar bizden ne kadar esnek olmamızı istiyorsa, biz de lojistik iş ortaklarımızdan o kadar esnek olmalarını istiyoruz. Tıpkı kendi işimizde olduğu gibi lojistik hizmet alırken de en büyük önceliğimiz güvenlik. Hizmet aldığımız lojistik şirketlerin güvenlik yapılarını araştırıyoruz. Yaptığımız araştırma sonucunda bizim belirlediğimiz standartlara uygun hizmet veren şirketlerle çalışıyoruz. Önceliklerimizden birisi de hizmet aldığımız firmanın teknik ekibinin eğitimli ve tecrübeli olması. Ayrıca şirketin hem kurumsal yapısının hem de altyapının güçlü olması, şeffaf olması, hızlı çözümler sunması da önemli önceliklerimiz arasında yer alıyor.” 

Nordex Türkiye için lojistik süreçlerin iki aşamadan oluştuğunu anlatan Özarslan, “İlk süreç rotor kanatları ve nasel gibi temel bileşenlerin Almanya’dan denizyolu ile Türkiye limanlarına taşınması. İkinci aşama ise bu ekipmanların limandan sahaya taşınması. Yurtiçinde yapılan taşımalarda yerli şirketlerle çalışmayı tercih ediyoruz. Şirketlere sadece saha ve kalite desteği veriyoruz. Yerli lojistik şirketleriyle çalışarak hem maliyet, hız, esneklik konusunda önemli bir avantaj kazanıyoruz hem de Türk lojistik sektörünün büyümesine katkıda bulunuyoruz” diyor. Özarslan, lojistik süreçlerde karşılaşılabilecek riskleri ortadan kaldırmak adına çalıştıkları tüm lojistik firmalarına ise eğitim verdiklerinin altını çiziyor. 

 

KALİTE STANDARTLARINI SAHADA DENETLİYOR 

 

Bugüne kadar proje ve ağır yük lojistiğinde deneyimli firmalarla çalıştıklarını belirten İbrahim Özarslan, bu süreçte lojistik operasyonlarda yaşadıkları en ilginç olayı ise şöyle anlatıyor: 

“İki yıl önce çalıştığımız bir lojistik firması kurulum aşamasında bir naselimizi düşürdü. Olaydan sonra bu şirketle bir süre bağımızı kestik. Ama bir süre sonra şirkete bir şans daha tanıdık. Bir projemizde belli sınırları içeren hizmetler aldık. Bu operasyon sonucunda bu şirketin kendini eğittiğini ve hizmet kalitesini yükselttiğini gördük. Bu şirketle işbirliğimizi hala sürdürüyoruz. Bu olaydan da yola çıkarak lojistik iş ortaklarımızdan en temel beklentilerimizi, çalışanlarını mutlaka eğitmeleri, iş güvenliğine dikkat etmeleri, hizmetlerini belli bir kalite standardı içinde yürütmeleridir. Lojistik firmalarının hizmet kalitelerini belgeler üzerinden göstermeleri yetmiyor. Bunu sahada göstermeleri gerekiyor. Nordex Türkiye olarak, lojistik iş ortaklarımızı operasyonlardaki başarılarına göre seçiyor ve sunduğumuz eğitimlerle destekliyoruz.”