Unilever lojistikte yeşil adımların meyvesini topluyor
Yürüttükleri çalışmalar sonucunda lojistik nakliye sistemlerinde ton başına saldıkları CO2 miktarını son 4 yılda %23 azalttıklarının altını çizen Unilever Türkiye Lojistik ve Müşteri Hizmetleri Direktörü Dilşat Uyguroğlu, “Son dört yılda yalnızca bitmiş mamul nakliyesinden 15.000 ton, hammadde ambalaj madde nakliyesinden 2.500 tondan fazla karbon salımı tasarruf ettik” diyor.
Üretim ve ihracat faaliyetlerinizden söz ederek, tercih ettiğiniz taşıma modlarını aktarır mısınız?
Unilever, dünyanın önde gelen hızlı tüketim ürünleri şirketlerinden biri. 190’dan fazla ülkede gıda, içecek, dondurma, ev ve kişisel bakım kategorilerinde faaliyet gösteriyoruz. Dünya genelindeki 172 bin çalışanımızla 2014 yılında 48,4 milyar Euro ciro gerçekleştirdik. Türkiye’de ise bugün 8 fabrikamız, 5 bini aşkın çalışanımız bulunuyor. Pazara sunduğumuz 29 marka ile Türkiye’de her ay 51 milyon tüketicinin yaşamının bir parçası olarak yer alıyoruz. 2014 yılında 37 ülkeye 193 milyon dolarlık ihracat yaptık. Unilever Türkiye yalnızca bölgesindeki Kuzey Afrika, Ortadoğu, Arap Yarımadası, Orta Asya Cumhuriyetleri, Rusya, Ukrayna ve Avrupa ülkeleriyle kalmayıp, çok yakın bir zamanda Avrupa Birliği’nden dünyaya sütlü mamul ihraç etme konusunda aldığı onayla Avrupa, Latin Amerika, Kuzey Amerika’ya dondurma ihracatına başladı. İhracat operasyonlarımızda deniz ve kara nakliyesini kullanıyoruz. Ülkemizde demiryolu ulaşımı da yeterli seviyede olsaydı, mutlaka bu taşıma modunu da kullanırdık.
TRAFİKTEKİ ARAÇ SAYISINI %25 AZALTTI
Unilever’in global olarak ‘sürdürülebilir yaşamı ortak hedef haline’ getirmek gibi güçlü bir vizyonu var. Bu vizyonu tedarik zinciri süreçlerinize nasıl yansıtıyorsunuz?
Sürdürülebilirlik konusunu iş yapış felsefesi olarak benimsiyor ve faaliyetlerimizin her aşamasına bu anlayışı entegre ediyoruz. Dolayısıyla tedarik zincirimiz de bu sürecin ayrılmaz bir parçası. Dünyanın en büyük ve başarılı Unilever operasyonlarından birini de Türkiye’de yürütüyoruz. ‘Sürdürülebilir yaşamı ortak hedef haline’ getirme vizyonuna önemli katkıda bulunabileceğimizi çok iyi biliyoruz. Bu farkındalıkla beraber tüm lojistik yönetim ekibimizin, bütün lojistik operasyonlarında, dağıttığımız her bir ton ürünün yaydığı karbondioksit (CO2) salımını azaltmak gibi bir görevi var.
Bunu yapmanın yolu, ürünleri en verimli şekilde stoklamak, dağıtım rotalarını en optimum şekilde planlamak, araçları mümkün olan en fazla dolulukta kullanmak ve de alınan her bir kilometre yol başına yayılan karbon ayak izini azaltan teknolojileri kullanmaktan geçiyor. Bahsettiğim optimum rotaların ve yüklemenin planlanmasını sağlamak için, bölgedeki tüm nakliye rotalarımızı ve hareketlerimizi dünyanın en sofistike yazılım sistemleriyle destekleyen merkezi bir kontrol kulesi üzerinden yönetmeye başlıyoruz.
Bu sistemle ürünlerimizin mümkün olan en kısa yoldan, en yüksek verimlilikle müşterilere ulaşmasını sağlayacağız. Nakliyelerimizin çoğunu yüksek tonaj verimliliği ve ton başına düşük karbon salımı sağlayan modern TIR’lara kaydırıyoruz. Tedarikçilerimizden malzeme çekiş nakliyemizde, her bir tedarikçinin getirdiği hammaddeyi kendi bağımsız aracıyla yapması yerine, profesyonel bir firmayla ortak araç kullanımı ve optimum yol planlaması sisteminde gerçekleştiriyoruz.
Yalnızca nakliyede değil, depolamada güneş enerjisinden azami yararlanma, çevre dostu aydınlatma teknolojileri en temel aksiyonlarımızdan biri. Türkiye’nin ve bölgenin en büyük dondurulmuş depolama dağıtım kapasitesine sahibiz. Soğuk zincir araç ve depolarımızda hiçbir gereksiz enerji harcanmadığından emin olmak için her bir araç ve lokasyon umuzun sıcaklık dâhil tüm hareketlerini merkezi olarak takip edip yönetiyoruz. Bununla kalmayıp, belirli hatlarımızda çevre dostu CNG’li araçlarla nakliye hizmetlerini test ediyoruz. Şu an itibariyle paletli malzemelerin çekişimizin %70’ini bu kapsamda yönetebilir hale geldik. Bu sayede trafikteki araç sayımızı %25 azaltırken, yıllık oranında CO2 salım miktarını azaltıyoruz.
Tüm ana depolarımız son üç yıldır sıfır atık seviyesine ulaşmış durumda. Tabii ki, bu bir maraton, hep daha iyisini aramaya devam edeceğiz. Hem mevcut teknolojilerimizi daha verimli etkin kullanmak hem de yeni inovasyonları zorlamak, günlük ajandamızın bir parçası olmaya devam edecek.
Hangi lojistik şirketleriyle çalışıyorsunuz?
Ürünlerimizim depolanmasında ve nakliyesinde Ekol, Alışan, Karsan, Servis Express, Kutlu, CEVA, DHL gibi ülkenin saygın lojistik şirketleri ve treyler üreticisi Tırsan ile uzun yıllardır süregelen işbirliklerimiz var.
‘YEŞİL DEPO’ SERTİFİKASI ALDI
Yeşil ve çevreci lojistik anlamında önümüzdeki sürece ilişkin hedefleriniz neler?
Sürdürdüğümüz aksiyonların etkisiyle lojistik nakliye sistemimizin ton başına saldığı CO2 miktarı son 4 yılda %23 azaldı ve azalmaya devam edecek. Tüm ana depolarımızda çoktan ‘sıfır atık’ seviyesine ulaştık. Son dört yılda yalnızca bitmiş mamul nakliyesinden 15.000 ton, hammadde ambalaj madde nakliyesinden 2.500 tondan fazla karbon salımı tasarruf ettik. Yüksek yük ve enerji verimliliğine sahip TIR’ların toplam sevkiyatımız içindeki payı son üç yılda %45 artarak hem çevre yükümüzde ciddi bir azalma hem de maliyet avantajı sağladı.
Yeni akıllı nakliye yönetimi, alternatif yakıt teknolojileri, depolarımızdaki güneş dahil çevre dostu teknolojilerin kullanımı artarak devam edecektir. Konya’da tüm Unilever bölgesinin enerjisinin bir kısmını güneş enerjisinden elde eden, teknoloji verimlilik olarak en güçlü depolarından birini kuruyoruz. Bu örneklerimizi hayata geçirdikçe standartları hep yukarı çekmeye devam edeceğiz. Ayrıca kendi merkez depolarımızı geliştirmekle kalmayıp, WWF Türkiye’nin gözetiminde, müşterilerimizle işbirliğinde 26 bölge distribütör depomuza ‘Yeşil Depo’ sertifikası aldık. Önümüzdeki dönemde bunlara yenileri eklenecek. Unilever olarak hedefimiz, dünyanın en düşük emisyonlu lojistik operasyonunu yaratmak yoluyla hem operasyonel mükemmellik hem de teknolojik kapasite olarak yalnızca Türkiye’de değil, bölgedeki tüm şirket ve organizasyonlara örnek modeller oluşturmak.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ BÜYÜMENİN İTİCİ GÜCÜ OLARAK GÖRÜYOR
Unilever, Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın büyüme, maliyetleri düşürme ve geleceğe yönelik dirençlilik açısından işi üzerinde giderek artan ve olumlu bir etkisi olduğunu vurguluyor. Unilever ‘sürdürülebilir yaşamı destekleyen markalar’ kavramına hem bir tanım hem de bir ölçüt getirirken, bu markaların şirketin büyümesinde lokomotif rol oynadığına dikkati çekiyor. OMO, Lipton, Knorr, Domestos, Signal gibi sürdürülebilir yaşama öncülük eden pek çok Unilever markası ortalamanın üstünde bir büyüme sergiliyor ve Unilever Türkiye’nin büyümesinin yüzde 55’i bu markalardan geliyor. Unilever 4 yıl önce hayata geçirdiği Sürdürülebilir Yaşam Planı ile 2020 için şunları hedefliyor:
· Bir milyardan fazla insanın sağlık ve esenliğini artırmak,
· Ürünlerin çevresel etkilerini yarı yarıya azaltmak,
· Değer zincirinde çalışan milyonlarca kişinin geçim kaynaklarını iyileştirmek.
SAYILARLA UNILEVER
· 190’dan fazla ülkede gıda, içecek, dondurma, ev ve kişisel bakım kategorilerinde faaliyet gösteriyor,
· Dünya genelinde 172 bin çalışanı bulunuyor,
· 2014 yılında 48,4 milyar Euro ciro gerçekleştirdi,
· Türkiye’de 8 fabrikası, 5 bini aşkın çalışanıyla faaliyet gösteriyor,
· 29 marka ile Türkiye’de her ay 51 milyon tüketiciye ulaşıyor,
· Unilever Türkiye, 2014 yılında 37 ülkeye 193 milyon dolarlık ihracat yaptı.