Hazır giyim sektörü havayolundaki krizi fırsata çevirme peşinde
23/12/2020 - 22:58:00
Pandemi döneminde kara ve denizyolu sevkiyatlarında ciddi sorunlarla karşılaşan hazır giyim sektörü, bu dönemde havayolunda yaşanan krizi fırsata çevirmek istiyor. Seyahat kısıtlamaları nedeniyle alanlarda bekleyen THY uçaklarının uygun fiyatla hazır giyim ve diğer sektörlerdeki ihracatçılara tahsis edilmesini talep eden İHKİB Başkanı Mustafa Gültepe, böylece ABD pazarına havayoluyla ürün sevkiyatının cazip hale getirilebileceğini söyledi. Gültepe ayrıca, navlun desteklerinin süresinin 2 yıl uzatılmasını istedi.
Salgın dünya ekonomisini, tedarik ve değer zincirlerini olduğu gibi hazır giyim ve tekstil sektörünü de derinden etkiledi. Özellikle Mart – Mayıs döneminde salgının üretim ve ihracata etkisini derinden hisseden sektör, Haziran’dan itibaren ihracatta yeni bir ivme yakaladı. Temmuz ve Ekim aylarında aylık ihracat rekorlarını yenileyen sektör, Ağustos’ta en çok ihracat yapan sektör oldu. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Mustafa Gültepe, bu dönemde ürün sevkiyatında karşılaştıkları sorunlar, navlun maliyetlerindeki artış, gümrük kapılarındaki uzun bekleme süreleri, salgın sürecinde bile rekorlara imza atan sektörün bir yandan motivasyonunu düşürdüğünü, diğer taraftan da rekabet gücünü olumsuz etkilediğini söyledi. Gültepe, lojistikte karşılaştıkları sorunların çözümüne yönelik sektörün temel beklentilerini anlattı.
‘GEÇİŞ BELGESİNE ERİŞİM KABUSA DÖNÜŞTÜ’
Hazır giyim sektörü ihracatta hangi taşıma modlarını kullanıyor? Bu dönemde ne tür sorunlarla karşılaştınız?
Hazır giyim ihracatında uzak pazarlarda deniz yolu, Avrupa ve komşu ülkeler için genel olarak kara yolu tercih ediliyor. Hızlı sevkiyatın gerektiği hallerde ve uzak pazarlar için hava yolu da önemli bir alternatif oluyor. Ancak ağırlıklı olarak kara ve deniz yolunu kullanıyoruz. Son dönemde her iki yoldan yapılan ihracatta sorunlarla karşı karşıyayız. Hazır giyim ihracatımızın yüzde 70’e yakınını Avrupa’ya gerçekleştiriyoruz. İhracattaki artışa paralel olarak sınır kapılarında TIR yoğunluğu arttı. Son dönemde Avrupa başta olmak üzere “geçiş belgesi” bulmakta çok ciddi sıkıntı çekiyoruz. Yıllardır sıkıntı kaynağı olan “geçiş belgesi”ne erişim son dönemde ihracatçı için kâbusa dönüşmüş bulunuyor. Geçiş prosedürleri zaman aldığı için sınırlarda uzun TIR kuyrukları oluşuyor. Özellikle Kapıkule’de Bulgaristan tarafının işi ağırdan alması nedeniyle TIR kuyrukları daha da uzuyor ve ister istemez teslimatta gecikmeler olabiliyor.
Deniz yoluyla ürün sevkiyatında da çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Her şeyden önce gemi ve boş konteyner bulunamıyor. Avrupa aktarmalı gemilerde yığılma olduğu için yer sıkıntısı yaşanıyor. Mevcut kapasite talebe yetişemediğinden bazı hatlarda navlun maliyetlerinde son iki ayda yüzde 30 artış ile karşı karşıya kaldık. Öte yandan, yoğunluğun da etkisi ile liman ve gümrük hizmetlerinde gecikmeler oluyor. Hem bu gecikmelerden kaynaklanan zaman kaybı hem de fazla mesai ücretleri lojistik maliyetlerimizi arttıran unsurlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu tür gecikmeler Türk moda endüstrisinin “hızlı termin” konusunda küresel pazarlardaki pozitif algısını ne yazık ki olumsuz etkiliyor.
Karşılaştığınız sorunların çözümüne ilişkin önerileriniz neler?
Yukarıda altını çizdim, Türk hazır giyim endüstrisi hızlı moda konusunda rakiplerinden ayrışıyor. Sektörün bu avantajını lojistik süreçlerdeki aksaklıklar ve gecikmeler nedeniyle kaybetmemeliyiz. Tam aksine yeni dönemde rekabet gücümüzü koruyabilmek için üretimdeki hızımıza lojistiğin de hızını katmamız gerekiyor.
Hazır giyim endüstrisi ihracatının yüzde 70’ini Avrupa’ya yapıyor. Diğer taraftan ABD pazarında da halen 700 milyon dolar düzeyinde bulunan ihracatımızı orta vadede 5 milyar dolara hatta daha da yukarı çıkarma hedefimiz var. Mevcut konjonktür bu hedefi tutturmamız açısından uygun. Diğer taraftan salgın sonrası tedarik zincirindeki değişim Avrupa’da da sektör açısından fırsatları barındırıyor. Dolayısı ile hazır giyim ve lojistik sektörleri arasındaki işbirliğinin bu beklenti doğrultusunda inşa edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Avrupa pazarında değişen tedarik anlayışına paralel olarak daha esnek volümlü, hızlı ve dinamik tedarikçiler ön plana çıkıyor. Türkiye’de de hazır giyim ürünlerini en kısa yoldan, en hızlı, en güvenli ve en uygun maliyetle taşıyacak lojistik çözümleri geliştirmek durumundayız. Bu gerçekten hareketle kamu otoritesinin de desteğini alarak lojistik alanda yeni strateji ve politikaları hızla geliştirip devreye sokmalıyız.
Uzun vadeli stratejileri oluştururken bir yandan da salgın döneminde sorun olarak karşımıza çıkan bazı durumları fırsata çevirebiliriz. Örneğin seyahat kısıtlamaları nedeniyle THY’nin uçakları alanlarda bekliyor. THY’nin hazır giyim ve diğer sektörlerdeki ihracatçılara uygun fiyatlı teklifler sunması halinde bu uçakların en azından bir bölümü geçici süreyle de olsa kargo sevkiyatında kullanılabilir. Sektörümüz için büyük bir potansiyel barındıran ABD pazarına hava yoluyla ürün sevkiyatını cazip hale getirecek projeler geliştirilebilir. Bu çerçevede navlun desteklerinin süresinin 2 yıl uzatılmasını bekliyoruz.
Hızlı teslimatın çok kritik önem kazandığı hazır giyim sektörü için lojistiği en önemli çözüm ortaklarından biri olarak görüyor, böylesine önemli bir partnerden maliyetlerimizi azaltma konusunda yaklaşım ve iyi niyet bekliyoruz.
YEŞİL LOJİSTİK ve DİJİTALLEŞME TEŞVİK EDİLMELİ
İHKİB’in lojistik ajandasında neler var?
İHKİB olarak 2018’de hazırladığımız Dört Dörtlük Plan ile mevcut hazır giyim ihracatını orta vadede iki katına çıkarma hedefini önümüze koyduk. Üretimde dönüşümü birinci öncelik olarak belirlediğimiz Dört Dörtlük Plan ile aynı zamanda güçlü bir ekosistem tasarımını hedefliyoruz. Bu kapsamda üretimde verimliliği temel alarak, “lojistik merkez modeli” ve “dijital tedarik zinciri yönetimi”ni devreye alarak değer zincirinin tüm aşamalarını birbirine entegre edecek bir sistem üzerinde çalışıyoruz.
17 milyar dolarlardaki mevcut ihracat gelirimizi iki katına çıkarma sürecimizde lojistik sektörü için mevcuda ek olarak yeni bir iş yükü çıkacak. Lojistik sektörünün hem bu ilave iş yükünü karşılama noktasında hem de başta hızlı teslimat olmak üzere moda endüstrisinin dinamiklerine uygun çözümler üzerine kafa yorması gerekiyor. Sektörümüzün en önemli partnerlerinden biri olan lojistik sektörü ile baş başa verip yeni dönemi birlikte şekillendirmeliyiz.
Öte yandan, İHKİB’in yıllardır gündeminde olan “sürdürülebilirlik” salgınla birlikte moda endüstrisi için çok daha önemli bir kriter haline geldi. AB Komisyonu tarafından açıklanan “Yeşil mutabakat” ile birlikte uluslararası alıcıların birçoğu karbon ayak izi kriterini şart koşmaya başladı. Dolayısıyla lojistik açıdan yeşil uygulamalara, bu uygulamalara uygun altyapıya ve bu altyapıya uygun maliyetlerle erişim ihtiyacımız var. Ulaştırma Bakanlığımızdan karbon salınımı düşük lojistik altyapısının rekabetçi fiyatlarla biz ihracatçılara sağlanmasını bekliyoruz.
Son olarak dijitalleşmeye değinmek istiyorum. Tüm sektörler tasarımdan üretime her aşamada artık daha dijitaliz. Uluslararası alıcılarımızla birlikte dijital tedarik zincirinin bir parçasıyız. Bunun için artan oranda güçlü ve ucuz iletişim ve dijital tedarik yapısına uygun lojistik altyapısına ihtiyaç her geçen gün artıyor. Ülkemizde hemen her alanda akıllı ve dijital altyapı çalışmaları olmakla birlikte henüz yolun başındayız. Özel sektörün dijital altyapıyı güçlendirmeye daha fazla odaklanması, kamu otoritesinin de bu çalışmaları her türlü enstrüman ile teşvik etmesi gerekiyor.
KOBİLER İÇİN ÖZEL İŞ MODELİ ÜRETİLMELİ
Moda endüstrisi sürekli değişen taleplere göre çok çeşitte ve modelde ürün ihracatı gerçekleştiriyor. Rekabet gücünü koruyabilmek için ürünü en hızlı ve en düşük maliyetle alıcıya teslim edilmesi gerektiğine dikkat çeken İHKİB Başkanı Mustafa Gültepe, bu nedenle öncelikle lojistik altyapısının küçük adetli siparişlere de uygun şekilde tasarlanması ve buna uygun işbirliği modellerinin geliştirilmesini önemsediklerini ifade etti. “Özellikle bizim gibi doğrudan tüketiciye hitap eden sektörler için lojistik hayati önem taşıyor” diyen Gültepe, şunları aktardı: “En fazla ihracat yaptığımız pazarlarda kapıdan kapıya, yani fabrikadan rafa, tüm taşıma şekillerini içeren entegre lojistik altyapılara ihtiyaç duyuyoruz. Bu tür çoklu lojistik çözümlerin, hızlı ve güvenli teslimatın rekabette fark yarattığı günümüzde sektörümüzün gücüne güç katacağına inanıyoruz. Sektörde çok sayıda KOBİ ölçeğinde ihracatçı firmamız var. Bu firmalarımız küçük adetli siparişlerinin sevkiyatında yüksek maliyetlerle karşı karşıya kalıyor, ölçeklerinin küçüklüğü nedeniyle pazarlık güçleri de olmuyor. Bunun için Ulaştırma Bakanlığımızın alt ve üst limitler koyarak piyasayı düzenlemesinin faydalı olacağını düşünüyoruz.”