e
Banner


Yeni rotalar maden ihracatında sıçrama yaratacak

Türkiye’de ‘ekonomik kalkınmanın öncüsü’ görevini üstlenen madencilik sektörü, ihracatta ‘hızı’ önemli bir rekabet unsuru görüp lojistik partnerlerine önemli sorumluluklar yüklüyor. 





mehmet_oezer.jpg

'En büyük sıkıntılarımızdan biri de yeterli altyapının olmaması nedeniyle taşıma sürelerinin ve mesafelerin uzaması” diyen İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özer, bölgesel sıkıntıları almak için ihracatçılara en az maliyeti getirecek yeni rotaların çizilmesi gerektiğini söylüyor.

Öncelikle Türkiye madencilik sektörünün bugün ulaştığı nokta hakkında bilgi verir misiniz?

Türkiye, karmaşık jeolojik durumu ve tektonik yapısı gereği çok çeşitli maden kaynaklarına sahip bir ülke. Bu kaynakların birçoğu işletmeler aracılığıyla ülke ekonomisine katkı sağlar duruma getiriliyor. Türkiye’de 2012 yılı itibariyle, birliğimize bağlı maden ve doğal taş ihracatı yapan, çoğu üretici, irili ufaklı 3 bin 250’ye yakın üye firma bulunuyor ve yaklaşık 60 maden türünde üretim yapılıyor. Sektörün ulaştığı toplam büyüklüğün değerinin 25-30 milyar dolar seviyelerinde olduğunu söyleyebiliriz.

MTA verilerine göre, dünyada 132 ülke arasında toplam maden üretim değeri itibarıyla 28’inci sırada yer alan ülkemiz, maden çeşitliliği açısından ise 10’uncu sırada bulunuyor. İhracat açısından ise, 2011 yılı ihracat verilerine göre dünya maden ihracatında ülkemiz 18. sırada yer alırken, Avustralya, Brezilya, Şili, Güney Afrika ve Peru ilk sıralarda yer alıyor. Toplam maden ihracatımız içerisinde yüzde 43’lük bir pay alan doğal taş ihracatında ise Türkiye, Çin ve İtalya’nın ardından üçüncü sırada yer alıyor. Granit ihracatı kapsam dışında tutulup sadece mermer-traverten ihracatımız baz alındığında ise dünya mermer-traverten ihracatında ülkemizin birinci sırada olduğunu görüyoruz.


İhracatta ilk üç: Çin, ABD ve İtalya

İhracat performansıyla da öne çıkan sektörün bu bağlamda 2023 için belirlediği vizyon ve hedeflere de değinir misiniz?

2011 yılında maden ihracatı, 2010 yılının aynı dönemine göre yüzde 6 artışla, 3 milyar 876 milyon dolara yükseldi. Geride bıraktığımız yılda 19,7 milyon tonluk ihracat gerçekleştirdik. 2011 yılında en fazla ihraç edilen maden ürün grupları arasında; doğal taşlar 7,28 milyon ton ve 1 milyar 675 milyon dolarla ilk sırada yer aldı. Geçtiğimiz yıl en fazla doğal taş ihracatı yaptığımız ülke 639 milyon dolarla Çin oldu. Çin’i sırasıyla; 236,9 milyon dolarla ABD, 83,6 milyon dolarla Irak, 62,8 milyon dolarla Suudi Arabistan ve 46,5 milyon dolarla İngiltere izledi. Ortadoğu’da Irak, Suudi Arabistan, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne olan ihracattaki yükselişler dikkat çekiciydi.  Doğal taşları; 4,26 milyon ton ve 1,27 milyar dolar ile Metalik Cevherler, 7,99 milyon ton ve 703,67 milyon dolarla Endüstriyel Mineraller, 90,9 bin ton ve 134 milyon dolarla Ferro Alyajlar ile diğer ürünlerin ihracatı izledi. İşlenmiş mermer; 1,29 milyon ton ve 622,3 milyon dolarla 2011 yılında toplam maden ihracatımız içinde en fazla ihraç edilen ürün oldu. Maden ihracatında öne çıkan ülkeler ise Çin, ABD ve İtalya oldu. Çin Halk Cumhuriyeti 1,5 milyar dolarla ilk sırada yer alırken, Çin’i sırasıyla 308,5 milyon dolarla ABD ve 120,9 milyon dolarla İtalya takip ediyor.

Maden ihracatının önümüzdeki yıllarda artış trendini sürdüreceğini öngörüyoruz. 2023 yılı için, maden ihracatımızı 15 milyar dolara yükseltmeyi ve maden sektörünün Türkiye’nin toplam ihracatından aldığı payı artırarak, yüzde 1,7’lere taşımayı hedefliyoruz. Bu hedeflere ulaşmak adına İstanbul Maden İhracatçıları Birliği olarak çeşitli projeler yürütüyoruz.

Sektör olarak lojistik süreçlerinizin yönetiminde nasıl bir yol izliyorsunuz?

Lojistik, sadece bizim sektörümüz için değil tüm ihracat yapan sektörler açısından kilit noktalardan biri. Lojistik ihtiyaçların büyük oranda outsource edildiği sektörümüzde, ihraç ürünlerinin zamanında ve en az maliyetle ihracat pazarlarımıza ulaştırılması hedefleniyor. Lojistik sektöründe özelikle son yıllarda yaşanan gelişim sektörümüze de olumlu yansıyor.

Maden ihracatındaki farklı ürün kalemleri sektörün lojistik tercihlerine nasıl yansıyor?

Ürün yelpazesinin genişliği hiç kuşkusuz taşıma modlarının seçimine de etki ediyor. Sektör başta denizyolu olmak üzere karayolu ve demiryolunu da kullanıyor. Özellikle yüksek tonajlı ancak kâr marjlarının düşük olduğu ürünlerde, maliyet konusu ön plana çıkıyor. Bu ürün guruplarında en az maliyet yaratacak lojistik çözümleri, ihracatçılarımızın rekabet avantajı kazanmaları açısından önemli. Zamanında ve doğru teslimat da lojistikteki diğer önemli unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.

 

Maliyetleri ‘entegre çözümler’ aşağıya çeker

Peki yeni pazarlara açılma noktasında lojistik sektörüyle nasıl bir koordinasyon içerisindesiniz?

İhracatçılarımız, değişen ihtiyaçlarına ve yeni ülke pazarlarına ulaşma konusunda lojistik sektörü ile yakın bir işbirliği içerisinde. İmkanlar doğrultusunda bu hedeflerin gerçeklemesi konusunda çabalar olduğunu görüyoruz. Çin, ABD, Avrupa ülkeleri gibi dünyanın pek çok ülkesine maden ihracatı gerçekleştiriyoruz. Bu pazarlara ürünlerimizi zamanında ve uygun maliyetlerle ulaştırmamız gerekiyor. Önümüzdeki yıllarda bizim için potansiyel taşıyan yeni pazarlara ulaşma hedefimiz söz konusu. Bu açıdan bakarsak, lojistik sektörünün bu hedefleri desteklemesi ve en efektif çözümlerle yanımızda olmaları önem taşıyor.

Öte yandan son dönemde Suriye’de yaşanan olaylar nedeniyle, Ortadoğu ve Arap ülkeleri lojistik anlamında en sıkıntılı bölgeler olarak dikkat çekiyor. Suriye bu bölgeye ulaşımda önemli bir geçiş noktası. İhracatçılarımıza en az maliyet artışı getirecek, yeni rotaların çizilmesini bekliyoruz.


Yetersiz altyapı zaman kaybettiriyor!

İMİB Başkanı Mehmet Özer’in aktardıklarına göre madencilik sektörünün ihracatta yaşadığı en önemli sorunların başında Türkiye’de büyük gemilerin yanaşabileceği limanların olmaması geliyor. Bu nedenle büyük gemilere yüklemelerin ancak küçük gemiler aracılığı ile yapılabildiğine dikkat çeken Özer şöyle konuşuyor: “Örnek vermek gerekirse; Akdeniz limanlarına yanaşan küçük gemiler aldıkları yükleri büyük gemilerin yanaştığı limanlara taşıyor ve bu da sektörümüz için en az bir hafta, on gün zaman kaybına sebep oluyor. Günümüzde zamanlama tüm sektörler için olduğu gibi bizim için de en önemli konu; zamandan tasarruf sağlanabilmesi için ise büyük ölçekli ana limanların inşası gerekiyor.”

Özer, Türkiye’de birbirine entegre ve gelişmiş bir ulaştırma altyapısı kurulmasının hem ihracatçıların maliyetlerine yansıyacağını hem de rekabet avantajı yaratacağını kaydediyor.

 “Özellikle 2000’li yıllarda Türk lojistik sektörünün kaydettiği gelişim ve ulaştığı hizmet kalitesi, ihracatta elimizi güçlendiren faktörler. Elbette bu alanda ülke olarak alacağımız mesafeler var. Türkiye ihracat odaklı bir büyüme modeli benimsemiş durumda. İhracattaki gelişim, Türk lojistik sektörünü de büyütecek ve önemini daha da artıracak.”

 

 

 




SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat