Maersk Line, sektörü tamamen yenilemeye odaklı
Konteynır deniz taşımacılığında dünyanın en büyük hattı olan Maersk Line gıda lojistiği konusunda da oldukça iddialı. Gıda lojistiğinde ‘tam zamanında teslim’ kriterinin önemini vurgulayan Maersk Line Karadeniz Ülke Grubu Müdürü Tom Gronnegaard, yeni bir bakış açısı kazandırmak adına, sektörü tamamen değiştirecek yenilikleri uygulamaya başladıklarını söylüyor.
Maersk Line Kardeniz Grubu Genel Müdürü Tom Gronnegaard Knudsen, Türkiye’nin şirket için önemini, “ Türkiye’nin ekonomik alanda gösterdiği üstün performans, genç nüfus yapısı ve stratejik konumu, bizi bu ülkeye yatırım yapmaya itti” şeklinde açıklıyor.
Lojistik sektörünün global isimlerinden Maersk’i tanıtıp, Türkiye’deki yapılanmanız hakkında bilgi verir misiniz?
Maersk Line, 570’den fazla gemisi, 3 milyon konteyneri ve 2.2 milyon TEU kapasitesi ile dünyanın her köşesine servis ağı bulunan, dünyanın en büyük konteyner taşıma hattı. Merit Denizcilik ve Maersk Line ortaklığı ile 2001 yılında kurulan Maersk Denizcilik A.Ş. 2008 yılı ortalarında, kalan hisselerin Maersk Line tarafından satın alınmasıyla birlikte bugün A.P. Moller-Maersk Grubu’nun tamamına sahip olduğu 0 uluslararası sermayeli bir şirket konumuna geldi. Türkiye, şu anda 51 ülke grubunun 8 bölgeye ayrıldığı Maersk Line yapısı içinde Akdeniz bölgesine bağlı. Akdeniz bölgesinde ise Romanya, Ukrayna ve Gürcistan’ın da yer aldığı Karadeniz grubunun merkezi konumunda. Maersk Line’ın ülkemizde şu anda İstanbul, İzmir, Mersin ve Bursa olmak üzere dört şehirde ofisi ve 200’den fazla çalışanı bulunuyor. Şirketimiz, Ambarlı, İzmit, Gemlik, Aliağa ve Mersin limanlarından haftalık düzenli konteyner gemi seferleriyle hizmet veriyor.
%80 Tam zamanında teslim oranıyla lider
Taşımalarınızda başvurduğunuz özel yöntemler, kullandığınız özel araçlar hakkında bilgi verir misiniz?
Maersk Line, her zaman sektörde güvenilir ve yenilikçi taşıma çözümleriyle öncü olmuştur. Teknolojiye ve yeniliklere yaptığımız yatırımlarla konteyner taşımacılığının ilerlemesine ve büyümesine liderlik yapıyoruz. Bununla da yetinmeyen Maersk Line, konteyner taşımacılığının bilinen yapısını değiştirmek ve yeni bir bakış açısı kazandırmak adına sektörü tamamen değiştirecek yenilikleri uygulamaya başladık. Maersk Line olarak gıda taşımalarımızın başında un, dondurulmuş yiyecekler ve ısı kontrolü gerektiren gıda geliyor. Gıda lojistiğinde olmazsa olmaz olarak kabul ettiğimiz en önemli kriterler, güvenilir ve geniş servis ağı, gıda taşımacılığına uygun özel konteynerler ve her zaman tam zamanında teslim anlayışı. Özellikle gıda taşımacılığında yükün tam zamanında teslim edilmesi, taşınan yükün niteliği açısından en önemli faktör olarak karşımıza çıkıyor. Şu anda dünyada taşınan her iki konteynerden biri geç teslim ediliyor. Endüstri ortalaması olan bu %50 orana karşılık, Maersk Line zamanında varış oranlarının ölçüldüğü “Drewry” raporlarında %80 ve üstünde tam zamanında teslim oranıyla lider olarak yer alıyor. Ancak hedefimiz, bu oranı %95 seviyesine yükselterek bütün müşterilerin konteynerlerini tam zamanında yerine ulaştırabilmek.
Geniş servis ağı
Gıda lojistiğinde bir başka önemli faktör de, servis ağının geniş olması. Türkiye’nin başta Avrupa, Asya ve Ortadoğu ağırlıklı olmak üzere birçok ülkeye gıda ihracatı bulunuyor. Son senelerde Afrika gibi alternatif pazarlarda da büyük artışlar oldu. İhracatçılarımıza hem zaman, hem de düşük maaliyet olarak avantaj sağlayan direkt servislerimizle, Avrupa, Uzakdoğu, Asya, Ortadoğu, Güney Amerika ve Hindistan’a hizmet vermekteyiz. Bunun dışında bütün Afrika kıtasına ve Kuzey Amerika Doğu sahillerine tek aktarmalı servislerimizle ihracatçılarımıza kısa transit süreler sunmaktayız. Gıda taşımalarında dikkat edilmesi gereken belki de en önemli faktör ise, farklı gıdaların farklı konteynerlerle taşınması gerekliliğidir. Maersk Line, şu anda dünyanın en genç ısı kontrollü konteyner stoğununa sahip olan hattı konumunda ve ısı kontrolü gerektiren konteyner taşımalarında müşterilerimize daha iyi hizmet sunmak için yatırımlarımız son hızla devam ediyor.
Ayrıca soğutuculu konteyner (Reefer) taşımalarında teknoloji lideri olan Maersk Line, 2011 senesinde bir ilke daha imza atarak, Latin Amerika ile Türkiye arasında direkt servis başlattı. ECUMED adını verdiği servisi ile müşterilerine bu alanda uygun alternatif çözümler sunuyor. ECUMED servisi, 8 adet 2500 TEU kapasiteli gemilerle, haftalık sabit gün garantisi ile hizmet veriyor. Bu servisteki gemiler, 600 teu’luk soğutucu konteyner taşıma kapasitesine sahip ve başta muz olmak üzere bu bölgelerden Türkiye’ye olan yaş meyve ticaretine büyük katkı ve kolaylık sağlıyor. Ambarlı-Kumport ve İzmit-Evyap limanlarından Latin Amerika limanlarına olan pazardaki transit süreleri ise 10 gün kadar kısaltıyor.
Global ticarette fırsatlar yaratıyoruz
Hizmetlerinizle birlikte çalıştığınız mevcut ürün ve markaya değer katıyorsunuz. Ancak ülkemizde bu durum özellikle gıda firmalarında çokça kavranmış gibi görünmüyor. Gıda sektörüne bu anlamda vermek istediğiniz mesaj var mı?
Konteyner taşımacılığı diğer taşıma modelleriyle birlikte lojistiğin yalnızca bir parçası. Maersk Line olarak hemen hemen dünyanın tüm limanlarına konteyner taşımacılığı hizmeti veriyoruz. Zaten Maersk Line tüm dünyada “Global Ticarette Fırsatlar Yaratıyoruz” sloganı ile hareket ediyor. Yani dünyanın herhangi bir yerine bir iş fırsatınız varsa, bunu Maersk Line ile taşıyarak rahatlıkla gerçekleştirebilirsiniz. Sunduğumuz global fırsatlarla, Türkiye’deki gıda firmalarının da iş ortağı olmaya devam ediyoruz. Bu ortaklık, gıda firmalarını yeni pazarlara açılma konusunda cesaretlendiriyor. Örnek vermek gerekirse, reefer konteynerlerdeki tecrübelerimiz sayesinde, Türkiye’deki gıda firmaları artık Japonya gibi çok katı gıda kontrol kuralları olan ülkelere, işbirliğimiz sayesinde, rahatça ihracat yapabiliyor.
Gıda firmaları, toplam maliyetleri içinde en büyük payın lojistik olduğunu söylüyor. Sizin bu söylem hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Türkiye’de malesef lojistik denince akla kara nakliyesi geliyor. Yurt içinde taşınan malın %95’inin kara nakliyesi ile taşındığını düşündüğümüzde taşıma maliyetlerinin yüksek olması doğal. Ama son yıllarda devletin tren yollarına yaptığı yatırımlar ve özel sektörün de dahil edilmesiyle birlikte tren–karayolu kombine taşımacılık Türkiye’de gözle görülür bir şekilde artmaya başladı. Buna deniz yolu ile taşımacılık da eklendi. Bu olumlu gelişmeler taşıma maaliyetlerini aşağıya çekme yönünde büyük avantajlar sağlıyor.
Yüksek navlun ücretlerine çözüm
Firmamız, dünyanın en büyük 20 hattı arasında tam zamanında varış oranında birinci durumda yer alıyor ve global olarak %95 tam zamanında varış oranına erişmeyi hedefliyor. Peki bu müşterilerimize ne ifade ediyor? Zamanında teslim demek tedarik zincirinin aksamadan devam etmesi anlamına geliyor. Yani yaşanan aksilikler ve gecikmelerin minimize edilmesi, müşterilerin bundan doğan maliyetlerini de sıfırlaması anlamına geliyor. Ayrıca özellikle Avrupa ve Ortadoğu’ya baktığımızda yurt dışı kara nakliyesinin çokça kullanıldığını görüyoruz. Bunun bir çok sebebi olabilir. Ancak bizim gibi “dakik” bir hat kullanıldığı takdirde, müşterilerin, taşımanın tüm safhalarını kolaylıkla planlayabilmesi mümkün. Dolayısıyla kara nakliyesinde ödedikleri yüksek navlun ücretlerini deniz yolunu kullanarak azaltma şansları doğacak.
Gıda taşımacılığının süreçleri ve kıstasları hakkında bilgi verir misiniz? Gıda güvenliği ve hijyen açısından öne çıkan unsurlar nelerdir?
Gıdanın taşındığı konteynerler, hijyen ve güvenlik açısından çok önemli. Yapılan çalışmalar %30 civarında gıdanın hiç tüketilmeden israf olduğunu ortaya koyuyor. Bu israfın düşük bir yüzdesi taşınma sırasında gerçekleşiyor. Bu oranı daha aşağıya indirmek için farklı gıda çeşitlerini, taşınan gıdaya uygun olarak, farklı konteyner tipleriyle taşımak gerekiyor. Sunduğumuz geniş konteyner seçenekleriyle, gıdaların en uygun koşullarda taşınmasını sağlıyoruz. Isı kontrollü/reefer konteynerler -35°C ile + 30°C arasında değişen sıcaklıklarda çalışıp her gıda tipine göre konteyner içindeki hava koşullarının ayarlanarak gıdanın en taze haliyle bozulmadan taşınma süresini uzatabiliyor.
Kesintisiz yatırım atağı
Isı kontrolü gerektiren konteyner taşımalarında müşterilerimize daha iyi hizmet sunmak için yatırımlarımız son hızla devam ediyor. Mesela, özellikle muz, avakado gibi hasas gıdalar için son teknoloji ile ürettiğimiz “Starcare” tipi konteynerler atmosfer kontrollü olup, bu gıdaların güvenle taşınması için ayarlanabiliyor. Tarafımızdan sunulan çözümlerden bir diğeri ise dondurulmuş balık taşımasında kullanılan -60°C ye kadar soğutabilen “Super Freezer” konteynerler. Bu konteynerler sayesinde soğuk zincir bozulmadan hijyenik ve güvenli bir taşıma gerçekleşiyoruz. Bunun dışında gıda güvenlik sistemleri ile ilgili de büyük yatırımlarımız mevcut. Filomuzda bulunan tüm ısı kontrollü konteynerlere takip cihazları takmaya başladık. Şu anda deneme aşamasında olan bu cihazlar sayesinde müşterilerimiz yol boyunca konteynerin başta ısısı olmak üzere tüm verilerini ve yerini rahatlıkla cep telefonlarından takip edebilecekler.
Maersk Line sürdürülebilir gelecek için tüm teknoloji ve yatırımlarında çevreci kimliğe büründü. Dünyanın en büyük gemisi Triple-E’den 20 adet sipariş eden Maersk Line, toplamda 190 milyon dolara mal olacak bu yatırımla aynı zamanda konteyner başına karbon salım oranını da yüzde 50 azaltacak.
MAERSK LINE enerji verimliliğini esas alıyor
Gemilerinde atık ısı kazanım sistemleri, gövde ve pervane düzeltmeleri, özel boya (Antifouling), SOX filtreleri, optimal trimleme başta olmak teknolojik yeniliklerini sürdürdüklerini söyleyen Karadeniz Ülke Grubu Genel Müdürü Tom Gronnegaard Knudsen, gemilerinin yanı sıra konteynerlerinde de büyük ölçüde enerji verimliliğini artırdıklarına dikkat çekiyor. Knudsen, “Şu anda tüm konteynerlerimiz A sınıfı enerji verimliliğine sahip durumda. Reefer dediğimiz soğutmalı konteynerlerde 2008 senesinde başladığımız çalışma ile konteyner havuzumuzdaki 200 bin soğutmalı konteynerimiz ‘quest’ tipi dediğimiz ekonomik konteynere çevrildi ve bu sayede CO2 salımında yaklaşık 325 bin ton tasarruf elde edildi. Şu anda konteyner taşımacılığı sektöründe Maersk Line rakiplerine oranla daha az karbon salımı ile bu alandaki liderliğini sürdürüyor. Bunu korumak istiyoruz” diyor. Sürdürülebilir gelecek ve buna bağlı olarak çıkan çevreci yaklaşımların, Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde hızla arttığından da söz eden Knudsen, çok sayıda global üretici ve perakendeci firmanın bu konuda önemli çalışmalar yaparak hedeflerini oluşturduğunu kaydediyor. “Bu hedefler doğrultusunda firmaların tedarik zincirlerinde de iyileştirmeler isteyecekleri aşikardır” diyen Knudsen şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu yüzden lojistik firmalarının başta teknolojik ve IT anlamında bu isteklere cevap verebilecek düzeye gelmeleri gerekiyor. Bu firmaların başta CO2 ayak izi ölçümü olmak üzere süreçlerini şeffaf hale getirmeleri, gelecekte tedarikçi seçiminde en önemli kriterlerden biri olarak karşılarına çıkacak.”