e
Banner


Yuvarlak Masa Toplantısı: Proje & Ağır Yük ve Enerji Lojistiği
UTA Lojistik Dergisi’nin 3 Ocak’ta düzenlediği yuvarlak masa toplantısında “Proje & Ağır Yük ve Enerji Lojistiği” mercek altına alındı. Toplantıda inşaat projelerinin lojistik süreçlerinde adeta tekerleğin yeniden keşfedilmesi gerektiğine, rüzgar enerjisi projelerinde ise bir standardın oluştuğuna dikkat çeken katılımcılar, proje lojistiğinde tedarikçi ile hizmet alan firmaların aynı dili konuşmasının kilit nokta olduğunu belirtirken, insan ve teknolojiyi öncelikli yatırımı alanı olarak gösterdi. 




uta_lojistik_yuvarlak_masaGerek yurtiçinde gerekse uluslararası lojistik faaliyetlerde yürütülen bir projenin, A’dan Z’ye tüm ihtiyaçlarının bir plan, program dahilinde, taşıma, depolama ve dağıtım süreçleri ile operatör tarafından gerçekleştirilebilmesi organizasyonu olarak tanımlanan proje taşımacılığı, aynı zamanda lojistiğin en zor sınav alanı. Çok ciddi bir yatırım, bilgi, tecrübe ve donanım gerektirdiği için her firma da bu işe soyunamıyor. Türkiye hem enerji hem de inşaat alanında bölgesinde liderliğe oynarken, ulusal ve uluslararası alanda gerçekleştirilen projelerde sunulacak lojistik hizmetler büyük önem taşıyor. 2016 ve 2017 yılları proje lojistiği açısından durgun geçse de, 2018’de hem mega projeler hem ertelenen yatırımların hayata geçirilmesiyle ciddi bir canlanma bekleniyor. 
UTA Lojistik Dergisi olarak 2018 yılında aylık dosya konularına yuvarlak masa toplantılarıyla farklı bir boyut kazandırıyoruz. Bu kapsamda ilk toplantıyı gerek yatırımcı gerekse de lojistik şirketleri açısından zor bir alan olan “Proje & Ağır Yük ve Enerji Lojistiği” başlığıyla gerçekleştirdik. 3 Ocak’ta UTİKAD Genel Merkezi’nde UTA Lojistik Genel Yayın Yönetmeni Cem Kaçmaz moderatörlüğünde düzenlenen toplantıya; UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener, Siemens A.Ş. Enerji Yönetimi Bölümü Lojistik Yöneticisi Özgün Yeşilçiçek, Nordex Acciona Windpower Türkiye Proje Lojistik Müdürü Tarık Ateş ve GAP İnşaat Lojistik Müdürü A.Mert Karakaş katıldı. 
 
Öncelikle Türkiye’de enerji ve inşaat sektörüne yön veren üç önemli şirketin temsilcilerinden her iki sektörün mevcut durumu hakkında yorumlar alabilir miyiz? 
Özgün Yeşilçiçek: Türkiye’deki elektrik enerjisi üretmek amaçlı kurulu güce göz attığımız zaman kullanılan kaynaklar itibariyle dağılımının Kasım 2017 sonu itibariyle, doğalgaz+LNG %27,7, ithal kömür %9,8, taş kömürü+linyit+asfaltit ,9, F/O+nafta+motorin %0,4, lisanssız termik+rüzgar+hidrolik+güneş %3, rüzgar %7,8, hidrolik-akarsu %8,9, hidrolik-barajlı %23,8, çok yakıtlılar %4,9, jeotermal %1,2, yen.+atık+diğeri %0,7 şekildedir. Bu dağılıma baktığımız zaman Türkiye’nin enerji ihtiyacının, kurulu gücüne istinaden %54,7’si fosil yakıtlardan elde edilirken, %45,3’ü ise yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmektedir. Bir önceki seneye kıyasla fosil yakıt kullanımının yaklaşık %1,1 azaldığını, yenilenebilir kaynak kullanımının ise aynı oranda arttığını gözlemleyebiliyoruz. Enerji sektörü açısından 2017’yi değerlendirecek olursak; gerek piyasanın durumu, gerek brent petrolün varil fiyatlarının seyri nedeniyle yerli ve yabancı sermayenin yatırımlara temkinli yaklaşması sonucu pazarda bir durgunluk yaşandığı söyleyebiliriz. 
Siemens A.Ş. olarak ise hem fosil hem de yenilenebilir enerji kaynağının kullanılması sonucu elektrik enerjisi üreten tesislerin anahtar teslim projelendirilmesi hususlarında, müşterilerimize çözümler sunabilmekteyiz. Geçtiğimiz yıl içerisinde tamamladığımız 600 MW kurulu güce sahip kombine bir doğalgaz çevrim santrali olan Bandırma 2 projemiz, Türkiye’nin en büyük kapalı tip şalt istasyonu olma özelliğini taşıyan Hadımköy GIS projemiz ve henüz hayata geçirilmemiş olsa dahi Türkiye’nin rüzgar enerjisi yatırımı anlamında attığı en büyük adım olan YEKA ihalesinin kazananı olan konsorsiyum içerisinde yer almamız, Siemens’in müşterilerine sunabildiği çözüm portföyünün ufak bir göstergesidir. Türkiye’nin yanı sıra, Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler, eski Sovyetler Birliği ülkelerinde önemli projelere imza atıyoruz. Önümüzdeki dönemde de Türkiye’nin enerji karmasının dikkatli şekilde göz önünde bulundurulması ve bu doğrultuda imza atabileceğimiz potansiyel projelerin, proje lojistiği anlamında ihtiyaçlarını öngörebilmek de tedarik zinciri yönetimi olarak önceliklerimiz arasında olacaktır. 
 
Tarık Ateş: Dünyanın önde gelen türbin üreticilerinden Nordex Grup bugün 20 GW kurulu güce ulaşmış durumda. Türkiye’de ise 1.8 GW kurulu gücüyle piyasa hacminin yaklaşık %25’ini elinde bulunduruyor. Türkiye'de rüzgar enerjisinin özellikle son yıllarda çok hızlı bir gelişim gösterdiğini söyleyebiliriz. Türkiye'nin kurulu gücü 2007 yılından bu yana düzenli olarak artmakta. Toplam kurulu güç 6000 MW’ı aşmış durumda. Ancak Türkiye’nin rüzgar enerjisinde potansiyelinin %9’unu gerçekleştirebilmiş durumda. Bu anlamda rüzgar enerjisinde büyük bir yatırım potansiyelinin olduğunu söyleyebiliriz. 
Diğer yandan yapılan Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) ihaleleri sektöre hareketlilik kazandırdı. 2017’nin son günlerinde yapılan elektrik üretim lisans ihaleleriyle birlikte 2 bin 130 MW’lık kapasitenin 2 bin 110 MW’lık kısmı tahsis edildi. Bu projelerin hayata geçirilmesine yönelik yapılacak yatırımlar önümüzdeki 5-6 yıl içerisinde rüzgar enerjisi sektörünün tüm alanlarında bir hareket yaratacaktır. Bu hareketlilik lojistik sektörüne de yansıyacaktır. 
 
A. Mert Karakaş: İnşaat, Türkiye ekonomisinde gelişimin ana eksenini oluşturan sektörlerin başında geliyor. Uluslararası inşaat sektörü dergisi ENR'ın müteahhitlerin bir önceki yılda ülkeleri dışındaki faaliyetlerinden elde ettikleri gelirleri esas alarak yayınladığı "Dünyanın En Büyük 250 Uluslararası Müteahhidi" listesinde 46 Türk firması bulunmakta. Türkiye; 2016’da 25,5 milyar dolarlık yaptığı iş ile dünya taahhüt pastasından %5,5 pay alarak, listenin başındaki Çin’in ardından en fazla taahhüt şirketi sokan ülke oldu. GAP İnşaat olarak biz 92. sırada, grup şirketlerimizden Çalık Enerji ise 110. sırada bulunmaktadır. 
GAP ve Çalık inşaat olarak önümüzdeki 3 yıl içinde 6 milyar USD dolarlık iş hacmine ulaşmayı hedefliyoruz. 2018 yılında Türkmenistan’daki iki büyük projemizi teslim ediyoruz. Bunlardan ilki yıllık 17 milyon ton yük elleçleme kapasitesine sahip Türkmenbaşı Liman’ı Hazar Denizi’ndeki en büyük liman olacak. Diğeri de Garaboğaz şehrinde yer alan yıllık 1.155.000 ton kapasiteli Gübre Fabrikası’dır. BDT, Ortadoğu ve Afrika hedef pazarlarımız arasında yer almakta. 
 
uta_lojistik_yuvarlak_masa_1“RES LOJİSTİĞİ STANDARDA KAVUŞTU” 
Emre Bey, proje lojistiğini tanımlayarak, enerji ve inşaat sektörüne sunulan hizmetleri değerlendirebilir misiniz? 
Emre Eldener: Proje lojistiği büyük oranda gabari dışı kabul edilen hacimli yüklerin taşımacılığı için kullanılıyor. Ancak bir tesisin yapımı için bir plan çerçevesinde 30 farklı ülkeden küçük çaptaki birçok parçanın tek bir yerde toplanması işi de proje lojistiğine girmektedir. Proje taşımacılığı bir projenin, tüm ihtiyaçlarının bir plan, program dahilinde gerçekleştirilebilmesidir. Çok ciddi bir yatırım, bilgi, tecrübe ve donanım gerektiren, operasyonel anlamda kimi zaman gabari dışı yükleri, kimi zaman çok fazla parçayı içeren, müşteriyle tam anlamıyla bir çözüm ortaklığını zorunlu kılan proje lojistiği, tüm bu yanlarıyla diğer taşıma modlarına göre bir üst segmentte yer almaktadır. 
Türkiye’de enerji ve inşaat sektörü ekonominin önemli ayaklarını oluşturmaktadır. Uluslararası alanda çok ciddi taahhüt işi yapan dünya çapında Türk firmaları bulunmaktadır.  Özellikle Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler ve Afrika ülkelerinde oldukça aktif durumda olan bu şirketler, yaptıkları işlerle de Türkiye’ye ciddi anlamda döviz girdisi sağlamaktadır. Enerji alanında ise hem doğalgaz, kömür santralleri gibi fosil yakıtlarla hem de rüzgar, hidroelektrik, güneş gibi yenilenebilir enerji alanında hayata geçirilen birçok yatırım bulunmakta. Türkiye’de lojistik firmalarının birçoğu proje ve ağır yük taşımacılığı yapmakta ve hem enerji hem de inşaat sektörüne hizmet sunmaktadır.
Enerjide tek parça ağırlığı 400-450 tona çıkan gaz türbinleri, 400 ton civarında ağırlığı olan trafolar, atık su kazanları, petrokimya tesisi yatırımları için tek parça ağırlığı 1150 ton olan parçalar, rüzgar enerjisinde 100 tonu geçen nacelle’ler, uzunluğu 100 metreleri bulan pervaneler proje lojistiği işlerinde önemli bir yer tutmakta. Önümüzdeki süreçte artan yatırımlarla birlikte güneş enerjisi santrallerinin de proje lojistiği içinde yer almaya başlayacağını öngörüyoruz. 
Proje lojistiğinde ciddi pay alan rüzgar enerjisi projelerinde lojistik hizmetler belli bir standarda kavuşmuş durumda. Türbinlerin kurulacağı bölge değişse de, malzemeler standart olduğu ve hizmetler buna göre şekillendirildiği için tek bir lojistik firması bile bu operasyonu rahatlıkla yönetebilmekte. Ortadoğu ve Balkanların en büyük vinç firmaları da Türkiye’de bulunmakta. Bu anlamda bana göre rüzgar enerjisi, proje taşımacılığından da çıkmaya doğru gidiyor. 
Uluslararası taahhüt projeleri de proje lojistiğinde oldukça önemli bir yere sahip. Bu yatırımların lojistik süreçlerinde deyim yerindeyse her proje için tekerleğin yeniden keşfedilmesi gerekiyor. Bu nedenle tıpkı zor bir ameliyat için 4-5 doktorun bir araya gelerek konsültasyon yapması gibi, tekerleğin yeniden keşfedildiği taahhüt projelerinde de hem lojistik şirketlerinin hem de projeyi yürüten şirketlerin lojistik departmanlarının bir konsültasyon oluşturması gerekiyor. 
 
“YA SİZ LOJİSTİĞİ YÖNETİRSİNİZ YA DA O SİZİ YÖNETİR” 
Gerçekleştirdiğiniz projelerde lojistik stratejilerini nasıl şekillendiriyorsunuz?  
Tarık Ateş: Rüzgar enerjisi projelerinin lojistik süreçlerine baktığımızda; gabari dışı yüklerin proje lojistiği bütçe maliyet oranı düzeyindedir. Operasyonun asıl büyük kısmını maliyetlerin de %40’ını küçük parçaların sevkiyatı oluşturmaktadır. Bu parçalar gözle görünmese de lojistik süreçleri doğru yönetilmezse çok büyük maliyetlere sebep olabilmekte, proje takviminde gecikmelere, hatta bu nedenle ceza almalara kadar götüren bir süreç yaratabilmektedir. Hava, kara, deniz yolu kullanılarak taşınan bu küçük parçaların lojistik süreçlerinin, incelenip, röntgen filminin çekilip, yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. 
Nordex Grup olarak projelerimizde vinç hizmeti, kurulum hizmeti alıyoruz. Ancak uygulamanın (execution) neredeyse %60’ı lojistik aktivitelerden oluşmakta. Bu uygulamalarda ya siz lojistik aktiviteleri yönetirsiniz ya da onlar sizi yönetir, üçüncü bir olasılık bulunmamaktadır. Bu anlamda şirket olarak olarak lojistik süreçlerimizi daha iyi dizayn etmek için yoğun bir mesai harcıyoruz, neredeyse her gün daha iyisini yapmak için tekrar başlıyoruz. Proje lojistik süreçlerini, dış kaynak kullanımında uzman uluslararası yönetim ekibimizle esnek stratejiler ile doğru analiz ve çözümlere odaklanarak, iş güvenliğini de öncelikli tutarak yönetmekteyiz. Lojistik süreçlerimizin her birinde; kendi alanlarında uzman, istediğimiz frekans aralığında hizmeti bize verebilecek kontrat lojistiği şirketleri her zaman birinci tercihimiz. 
Nordex Grup içinde bugüne kadar 300’den fazla rüzgar türbininin kendi bölgemizde taşımasını yönettik. Türkiye’de ise yaptığımız yeni satışlarla birlikte 2018’in sonuna gelindiğinde yaklaşık 400’ün üzerinde türbinin taşımasını yönetmiş olacağız. Şirket olarak başarımızın ise, Türkiye pazarında lojistik terminolojisini konuşan, gabarinin tanımını yapabilen, doğru şekilde akışı sağlayabilen profesyonellerin gelişmesine katkı sunmamız olduğunu söyleyebilirim. 
 
“ANAHTAR TESLİM ÇÖZÜMLER BEKLİYORUZ” 
Özgün Yeşilçiçek: Dört kişiden oluşan lojistik birimimiz, 56 kişiden oluşan merkezi satınalma birimi içinde yer almakta. Siemens olarak, bir mühendislik firması olmanın gerekliliği ile, farklı alanlarda müşterilerimize çözümler ürettiğimiz ve çok çeşitli projelerde çalışan bir firma olduğumuz için tüm projelerin lojistik kısımlarında tedarikçilerimizden anahtar teslim çözümler bekliyoruz. Gerçekleştireceğimiz projelerde tedarikçilerimizden ne tür hizmetler alacağımızı bilerek masaya oturuyoruz. Örneğin, bir şalt istasyonunu kurulumu gerçekleştirilecekse tek gabari dışı malzeme trafolar olacağından ve onun dışındaki tüm malzemeler standartlar araçlarla veya konvansiyonel kanallarla sevk edileceğinden, proje boyunca ne tip ekipmanlara ihtiyaç duyacağımızı net olarak öngörebiliyoruz. Her bir proje ömcesinde gerçekleştirdiğimiz başlangıç toplantılarında, müşteri kontratlarımızda geçerli olan koşulları tedarikçilerimize de net olarak aktarıp, proje boyunca verecekleri taahhütlerinin, bizlerin müşteri kontratında bulunan taahhütler ile paralellik içereceğini belirtiyoruz. Siemens lojistik ekibi olarak düzenli ya da düzensiz iş hacmimizin bulunduğu bütün proje lojistiği tedariğinde bulunan tedarikçilerimizle,  global alanda da geçerliliği bulunan sözleşmeler imzalamaya gayret gösteriyoruz. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki, ilgilendiğimiz projenin büyüklüğüne göre de farklılık göstermek üzere, düzenli çalıştığımız alanlarla ihtiyacımızı karşılayacak tedarikçi portföyüne sahibiz; bu anlamda hem yerli hem de yabancı sermayeli lojistik firmaları ile işbirlikteliğimiz bulunmaktadır. 
Mümkün olduğu kadar tedarik zinciri kırılmadan A’dan Z’ye tüm lojistik faaliyetlerin tek bir firmadan sağlanmasına özen gösteriyoruz. Taşıma şekli ve yükün gabari dışı olup olmamasından bağımsız olarak lojistik operasyonlar tek bir elden yönetildiğinde; tedarikçi de işe kısa sürede adapte oluyor, operasyon sırasında oluşabilecek tüm ihtiyaçlara anında cevap verebiliyor. Proje sonunda, başlangıçta öngördüğümüz ihtiyaçlara nazaran, eksiklikler kalsa bile onları da mevcut tedarikçilerimizle bitirmeye çalışıyoruz. Diğer yandan, proje kapsamlarını bölmeden, tek bir tedarikçiyle çalışmaya satın alma gözüyle baktığınızda, bizler için, ne kadar büyük bir satın alma hacmi o kadar iyi bir satın alma faaliyeti anlamına geliyor. 
 
“İNŞAAT LOJİSTİĞİ OLDUKÇA MEŞAKKATLİ” 
A.Mert Karakaş: İnşaat projelerinde lojistik oldukça meşakkatli ve karmaşık süreçler içeriyor. Rüzgar enerjisi projelerinde süreçler standartlaşmış durumda iken, biz limandan gübre fabrikasına, enerji santralinden hastaneye kadar çok farklı projelere imza attığımız için her projenin lojistik süreçleri de farklılık göstermekte. Bu nedenle lojistik süreçlerimiz oldukça hareketli. Her projede farklı heyecanlar yaşıyor, farklı bilgiler ediniyoruz. Lojistik operasyon birimimiz 4 kişiden oluşuyor. 
Her projemizde tedarikçi için ihaleye çıkıyoruz. İhale sonuçlandıktan sonra sipariş vererek operasyonu başlatıyoruz. Lojistik operasyonlarımızda yüklerin şantiyenin talep ettiği teslim tarihine uyum bizim için en büyük öncelik. Bu tarihe göre kullanacağımız taşıma modunu belirliyoruz. Örneğin Türkmenistan’a Türkiye’den yapılacak bir taşımada iki hafta gibi bir süremiz varsa diğer alternatifleri eleyerek karayoluyla taşıma yapıyoruz. Ancak daha uzun bir süre varsa daha uygun fiyatlı modları kullanmaya çalışıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz operasyonlarda boru taşıması dışındaki tüm taşımacılık modlarını yani hava, kara, deniz, demiryolu ve iç nehir modlarını kullanıyoruz. Lojistikte genel kural öncelikle deniz taşıması kullanmaktır biz de bunu  esas alarak olabildiğince operasyonlarımızda denizyolunu tercih ediyoruz. Örneğin geçtiğimiz 2 yılda Hazar Denizi’ne 100 üzerinde nehir gemisi ile taşıma yaptık. Denizyolundan sonra en çok deniz ve demiryolunu kombine ettiğimiz multimodal taşımacılığı sayabiliriz. Karayolu kullandığımız modlar arasında üçüncü sırada yer alıyor. Ancak karayolunu taşımalarımızda tonaj olarak %25’lerin üzerine çıkarmamaya çalışıyoruz. Hava kargo ise operasyonlarımız içerisinde  %1’den bile düşük bir pay alıyor. 
 
“ÖNCE İNSANA YATIRIM” 
Gerçekleştirdiğiniz projelerde lojistik süreçlerde karşılaştığınız en temel sorunlar neler? Bu anlamda “lojistik talepler” listenizde neler var? 
Tarık Ateş: Hollanda’da yüksek eğitimi tamamlarken staj niteliğinde lojistik şirketlerinde çalıştım. Orada bir aracın nasıl yüklendiğini, paletlerdeki tozlara dokunmayı öğrendim. Profesyonel olarak iş hayatına başladığımda yöneticim “şu araç kaç dakikada yüklenir” dediğinde hali hazırda biliyordum. Diğer yandan bu süreçleri yaşamamış bir kişi doğru fiyatlandırma yapamaz. Doğru fiyatlandırılamadığında tedarikçide memnuniyetsizlik başlar. Bu nedenle eğitim çok önemli. Benim yetiştiğim kuzey ülkelerinde benim dönemimdeki eğitim sistemi bugün değişmeden devam etmekte. Eğitim tabii ki gelişmelere göre yenilenebilir ancak bir yol haritasının olması gerekiyor. Jenerasyonları kaybetmemek çok önemli. Bu anlamda Türkiye’de ekonomi, ulaştırma ve eğitim alanlarının devlet tarafından dizayn edilmesi, teşvik edilmesi ve bir yol haritasıyla ilerletilmesi gerekir. Karmaşıklıkların önüne geçmek, doğru çözümü yaratmak için bu dizayn sürecinin de sektör temsilcileriyle koordinasyon içinde oluşturulması gerekir. Bu başarıldığı zaman kalite farkı ortaya çıkacak ve bu bütün işlerimize de olumlu yansıyacaktır. 
Rüzgar enerjisi projelerinde lojistik operasyonların önemli bir kısmı limanları ilgilendiriyor. Rüzgar endüstrisinde artık 75 metrelik kanatlar konuşuluyor. Ancak Türkiye’de bu kanatları getirecek liman bulmakta zorlanıyoruz. Bu nedenle yeni liman yatırımlarında ya da liman genişletme çalışmalarında proje lojistik hizmetleri gözetilmelidir. 
Diğer yandan lojistik hizmet veren şirketlerin masaya oturduğunda tedarikçinin dilinden anlaması gerekiyor. Proje lojistiğinde sertifikasyonu olan birçok firma bulunmakta ancak bu sayının çoğaltılması lazım. Bu alanda öncelikli yatırım alanı ise insan kaynağıdır. Nordex Grup olarak, tedarikçilerimizden öncelikli beklentimiz ise; uygun fiyat, transit süre, iş güvenliği ve kaliteli hizmettir. 
 
AYNI DİLİ KONUŞMAK…
Özgün Yeşilçiçek: Geçtiğimiz yıllarda birçok tedarikçi proje lojistiğinde oldukça tecrübeli olmasına, gerekli ekipman yatırımını yapmasına, ekibini oluşturmasına rağmen ne yazık ki Siemens gibi şirketlerin kurumsal iletişim ağına girmekte zorlanıyordu. Bunun sağlanan iletişimle bu dönemde yavaş yavaş aşılmaya başlandığını görüyoruz. 
Diğer yandan tedarikçi ile hizmet alan firmaların anlaşabilmesi ve masanın etrafına oturulduğu zaman aynı dili konuşması kilit noktayı oluşturuyor. Özellikle de taahhüt işlerinde müşteriyle yaptığımız sözleşmenin getirdiği yaptırımların tedarikçimiz tarafından net bir şekilde anlaşılması, işin bu doğrultuda yapılması ve rekabetçi çözümler sunulması bizim için çok önemli. Biz proje bazlı ya da uzun dönemli sözleşmeler farketmeksizin, herhangi bir lojistik faaliyet özelinde tedarikçi seçerken, uzun vadeli stratejik bir iş birliği kurulabilirliğine, tedarikçinin rekabetsel anlamda bizim adımıza bir avantaj yaratmasına, bizim adımıza gerçekleştirilecek faaliyetlerde Siemens kalitesinin yansıtılmasına öncelikli olarak dikkat ediyoruz. Lojistik iş ortaklarımızı stratejik partner olarak görüyor ve bu anlamda uzun süreli iş ilişkileri kurmaya çalışıyoruz. Tedarikçi portföyümüzdeki sayıyı optimum seviyelerde tutmayı hedeflemekle birlikte bize fayda sağlayabilecek tedarikçilerle de her daim görüşmelerimiz sürmektedir. Bu anlamda her tedarikçiye mutlaka bizimle görüşme fırsatı sunuyoruz. Gerçekten bize fayda sağlayacak çözümler sunduklarında da mutlaka bu şirketlerle çalışıyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi, karşılıklı iletişim, birbirini anlama, fiyatla birlikte kalite ve standartlar anlamında da rekabetçi çözümler sunulması, tedarikçilerimizden öncelikli beklentilerimiz arasında yer almakta. 
 
 
“HER İŞİ BİR KEZ YAPIYORUZ” 
A.Mert Karakaş: Yaptığımız bir işi bir kez daha yapma şansımız olmuyor. Üstlendiğimiz projeler gereği bir gün Afganistan’a, bir gün Irak’a, başka bir gün Afrika’ya lojistik çalışmaları yapıyoruz. Ulaşımı zor yerlere gitmenin yollarını bulmaya çalışıyoruz. Eğer iş alınan ülke müdürlüğü kurulmamışsa lojistik çözümler için ekip olarak ilk biz bölgeye gidiyoruz. Örneğin bir bakır madeni projesi için Kazakistan’ın Bozshakol kentine ilk gittiğimde tesisin kurulacağı yerde sadece haritacıların işaretleme yaptıkları direkler vardı. 
Emre Beyin de belirttiği gibi tekerleği her gün yeniden keşfeder gibi üstlendiğimiz her projede lojistik süreçlerini ona göre kurgulamak zorunda kalıyoruz. Çalıştığımız lojistik şirketleriyle birlikte detaylı lojistik planlar hazırlıyoruz. Lojistik şirketi eğer alt bir yüklenici şirket kullanacaksa masaya o firmayı da çağırıyoruz. Tüm süreçlerimizi o şirketlere de anlatıyoruz ve çözümleri bütün paydaşlarımız ile birlikte çıkartıyoruz. 
Lojistik sektörü açısından sıkıntılarımızı değerlendirecek olursak, kalifiye elaman yetiştirme konusunda önemli bir sıkıntı olduğunu görüyoruz. Bu sıkıntı aşılamadığı için hep aynı isimler etrafında dönen yapı kırılamıyor. Diğer yandan iletişim önemli bir sıkıntı hizmet sağlayıcıları müşterinin isteklerini yeteri kadar anlamaya çalışmıyor ve sonuçta çıkan ürün bize uymuyor. Lojistik şirketlerinden öncelikli beklentilerimiz inovasyona kafa yormaları ve farklı rotalar, farklı taşıma modları ile yeni çözümler üretmeleri.
 
2017 proje lojistiği sektörü açısından nasıl geçti? Proje lojistiğinin geliştirilmesi için nelere ihtiyaç var? 
Emre Eldener: Türkiye geneline bakıldığında 2016 ve 2017 yıllarında azalan özel sektör yatırımları nedeniyle proje taşımacılığında bir yavaşlama yaşandı. Oyunun kuralları gereği proje lojistiği firmaları sürekli bir deplasmana çıkmak zorunda kaldı. Kuralları da ev sahibi olarak hizmet alan firmalar belirlediği için kontratlar neredeyse tek taraflı yapılmaya başlandı. 2018 yılında ise ertelenen yatırımların hayata geçirilmesine paralel olarak bir canlanma bekliyoruz.  
Lojistik bir hizmet dalıdır. Eğer müşteriyi çok dikkatle dinler, istediği şeyi çok iyi anlar, talep ettiğinin de ötesine geçecek hizmet sunarsanız bir yere gelebilirsiniz. Hem lojistik hem de vinç hizmeti veren firmalar ciddi anlamda ekipman yatırımı yapıyor. Ancak işin teknik hesaplamalar ve teknolojik üretme kısmında mutlak süratle okullu, yetişmiş, tecrübeli mühendislere ihtiyacımız var. Ne yazık ki, Türkiye’nin dünya eğitim alanında yeri neyse ağır yük taşımacılığında da yeri o. Sektörde ciddi anlamda kalifiye insan kaynağına ihtiyaç duyulduğunu vurgulamak gerekir. Ancak bu süreçte lojistikte optimizasyon konusu artık bir mühendislik dalı haline gelmeye başladı. Bu durum önümüzdeki süreçte proje taşımacılığı alanına da yansıyacaktır. UTİKAD olarak biz de düzenlediğimiz FIATA Diploma Eğitimleriyle kalifiye eleman ihtiyacının karşılanmasına katkı sunmaya çalışıyoruz. 
 
50 KM’LİK YOL 250 KM’YE ÇIKIYOR 
Ağır yük taşımacılığında önemli sorunlardan birisi de yol izinleri. Bu alanda yaşanan sorunlar neler?
Emre Eldener: Ağırlığı çok küçük olan bir mal ile çok büyük olan bir malın yol izni fiyatı aynı olduğu düşünüldüğünde burada bazı haksızlıklar olduğu kesin. Yine tren geçirilmesi düşünülen Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde, 50-60 tondan daha ağır malzemenin geçişine izin verilmiyor. Feribotla taşıma yapıldığında ise maliyetler artıyor. Devletin bu noktada bir takım kolaylıklar sağlaması, yol izinlerinin daha hızlı ve daha ucuza alınması gerekir. Sektör olarak özellikle yüksek malzemelerin taşınmasında sorun olduğu için belediyeler tarafından yapılan yaya üst geçitlerinde de sorunlarla karşılaşıyoruz. 
Birkaç hafta önce TOBB’da yapılan bir toplantıda üst geçitlere standart getirilmesi, tünellerin yüksek yapılması konuları gündeme geldi. Ancak burada kamunun bu soruna bakışı “attığımız taş ürküttüğümüz kuşa değmeyecek” şeklinde. Kısmen de haklı. Çünkü 10 bin tane yükten bir tanesinde bu sorunla karşılaşılıyor. Devlet buraya yapacağı altyapı yatırımını başka bir projede kullanmak isterken, lojistik şirketlerinden bu tür yükler için uygun çözüm üretmesini bekliyor. 
Aslında Türkiye topoğrafya olarak proje taşımacılığına uygun olmadığından bu tür operasyonlar zorlaşabiliyor. Doğal ve yapay engeller nedeniyle 50 km’lik bir yol başka bir rota kullanılması gerektiği için 250 km’ye kadar çıkabiliyor. RES projelerinde standartlar oturmuş durumda, buna uygun geçi yollar yapılıyor. Ancak küçük hidroelektrik santralli projelerinde yol açılmadığı için proje lojistiği hizmeti sunan firmalar çok önemli sıkıntılar yaşıyor ve bunu çözmeye çalışıyor. 
 
2018 için beklentileriniz neler? 
Özgün Yeşilçiçek: 2018’in ülkemiz adına daha güzel bir yıl olmasını diliyorum. Ekonomimiz ivme kazanırsa, bilhassa enerji alanında hem yerli hem de yabancı sermayenin bolca yatırım kararı aldığı bir yıl olur düşüncesindeyim. Yatırımların artması piyasayı canlandırırken, lojistik şirketleri de bundan mutlaka pay alacaktır. 
Diğer yandan Türkiye’nin üçüncü en büyük ihracat pazarı olan ve Siemens olarak bizim de iş yaptığımız Irak’taki gelişmeler çok önemli. Lojistik operasyonlar açısından zaten sürprizlerle dolu olan Irak, gümrük kapılarının merkezi hükümete devredilmesinin gündeme gelmesiyle çok daha zor bir bölge haline geldi. Buradaki gelişmeler hem Türkiye’yi hem de burada iş yapan firmaları ciddi anlamda etkileyecektir. Bu anlamda bu ülkede iş yapan şirketlerin yaptıkları sevkiyatların sürdürülebilir hale gelebilmesi için Irak’taki sürecin stabil hale gelmesi en önemli beklentilerimiz arasında yer almaktadır. 
Siemens olarak tedarik zincirlerinde yoğunlaştığımız bir alan da web tabanlı programlara tedarikçilerimizi entegre etmektir. Bu entegre sürecini tamamlamış tedarikçilerimiz hali hazırda var. Ancak hedefimiz, tüm tedarikçilerimizle en azından bir EDI bağlantısı üzerinden konuşuyor hale gelebilmektir. Hem bu yıl hem de önümüzdeki yıllarda bu alanda da ciddi adımlar atacağız.
 
Tarık Ateş: 2018’in umut verici ve tüm endüstriler açısından iyi bir yıl olacağına inanıyoruz. Sanayici ve yatırımcı firmaların kendi ana işlerine yoğunlaşabilmeleri için dış kaynak kullanması gerektiği bu süreçte, lojistik sektörü umarız fayda sağlayıcı çözümler sunmaya devam eder. Nordex Grup için Türkiye önemli bir pazar. Burada kanat, kule ve jeneratör üretiyoruz. Rüzgar enerjisi açısından ise artan yatırımlarla birlikte lojistik sektörünü de yoracak bir yıla girdiğimizi söyleyebilirim. 
 
A.Mert Karakaş: Lojistik operasyonlarımızda inovasyona çok önem veriyoruz. Son yıllarda biz de trend olan demiryolu bağlantılı intermodal çözümlere yöneliyoruz. Çin, Malezya, Kore gibi ülkelerden kara ve demiryolunu kullanarak Türkmenistan’a deneme taşımaları yapmaya başladık. 2018’de bu taşımaları devam ettirmeyi hedefliyoruz. Diğer yandan Türkmenbaşı Limanı açıldıktan sonra Bakü-Tiflis-Kars hattı ile birlikte Çin’den Türkiye’ye ve devamında Avrupa’ya yapılan intermodal taşımaların ciddi oranda artacağını düşünüyoruz.
 
“LOJİSTİK ŞİRKETLERİ YAZILIM ŞİRKETİNE DÖNÜŞECEK” 
Emre Eldener: Endüstri 4.0 lojistik sektörü açısından çok önemli. Bu anlamda önümüzdeki 5 yıl içinde lojistik sektörü bir evrim geçirecek. Lojistik şirketleri önce birer yazılım şirketi, arkasından ise büyük veri yöneten yapılar haline gelecek. Çünkü her şirket daha verimli, daha az kişiyle hata oranını minimuma indirerek iş yapmak istiyor. Elektronik veri entegrasyonunu sağlamak isteyen her şirketle lojistik firmaları aynı platformu sağlayabilecek bir yapı kurmak zorunda. Bunu sağlayamayan lojistik şirketleri yaşayamayacaklar. Biz şirket olarak telefon ve mail trafiğimizi minimuma indirdik. Müşterilerimiz web sitemiz üzerinden yüklerinin nerede olduğunu sanal ortamda izleyebiliyor. 
Bir diğer önemli konusu ise intermodal taşımacılık. Sürdürülebilir lojistik için bu ulanın mutlaka geliştirilmesi gerekiyor. Çünkü bir tren 5 kamyonun yaktığı yakıtla 50 kamyonun taşıdığı yükü taşıyor. Hem çevreci hem de daha ucuz. Bu nedenle yüklerin olabildiğince deniz ve demiryoluna kaydırılması gerekiyor. 
 
Lojistik süreçlerde hayrete düşüren veya tebessüm ettiren bir anınızı paylaşabilir misiniz? 
ADA SEVKİYATI TEBESSÜM ETTİRDİ 
Özgün Yeşilçiçek: 2016 yılı içerisinde devreye alınacak yeni bir proje için ilgili ekipteki arkadaşlarım yanıma gelip adalara bir dizi sevkiyat gerçekleştireceğimizi söyledikleri zaman ilk olarak düşündüğüm, Güneydoğu Asya tarafında kalan Malezya, Filipinler ya da Endonezya’dan herhangi birine dökme olarak yüklemeler gerçekleştireceğimizdi. Büyük bir heyecan ile başlangıç toplantısına girdiğim zaman öğrendim ki, proje çok iyi bir müşterimiz olan İSKİ’ye ait bir SCADA projesiydi ve uygulama alanı da Marmara Denizi’nde yerleşik güzeller güzeli Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalı’ydı. Oldukça başarılı bir uygulama ile devreye aldığımız söz konusu bu proje, düşündüğüm zaman beni ve bütün ekibi halen tebessüm ettiren bir hikayedir.  
 
LOJİSTİK DÜNYASI ÇOK KÜÇÜK 
Tarık Ateş: Hollanda’da dünyanın önde gelen markalarından birinin genel merkezinde tedarik zinciri yöneticiliği yaptım. Türkiye’de hizmet veren tarafında da çalıştım. Burada Almanya’nın önde gelen kontrat lojistiği firmalarından birinin kontrat lojistiği departmanını ve distribüsyon merkezini kurduk. Bir gün hizmet verdiğimiz bir firmanın müşterisi, kendilerine Hollanda ve Belçika’dan kalabalık bir denetim ekibinin geleceğini ve benim de orada bulunarak onlara destek olmamı istedi. Firma yetkilileriyle birlikte depolama alanına indik. Denetime gelen ekibin başındaki kişi Hollanda’da birlikte çalıştığım çok yakın bir arkadaşım çıktı. Merhabalaştık, selamlaştık. Yapılan denetim de başarıyla geçti. Bu anlamda lojistik dünyasının çok küçük olduğunu söyleyebilirim. 
 
KAZAKİSTAN’DA KARLA İMTİHAN 
A.Mert Karakaş: Bir proje için kışın en soğuk aylarından olan ocak ayında Kazakistan'ın Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) sınırındaki Dostık sınır kapısına gitmiştim. Gece yarısı sınır kapısından dönerken önümüze bir kar tepesi çıktı ve bu tepeye çarparak yolun yanında araç yan yattı. Arabanın motoru çalışıyor ancak dışarısı -40 derecelerdeydi. Acil kurtarmayı aradığımızda bize hasta, hamile, yaşlı olup olmadığını sordular. Olmadığını söyleyince ise başımızın çaresine bakmamızı söylediler. Eğer arabanın motoru durmuş olsaydı ne yapardık bilmiyorum.
 
35 BİN DOLARLIK BONUS!
Emre Eldener: Houston’dan getirecek bir enerji santrali için bir müşteriyle sözleşme pazarlığı yapıyordum. Müşteri yükün gemiye en son yüklenmesini ve ilk olarak boşaltılmasını, ayrıca acil olduğu için hiçbir yerde durmamasını istiyordu. Yük 24 günde gelmezse de günlük 5 bin dolar ceza keseceğini söyledi. Ben de müşteriye mal geç geldiğinde büyük bir kaybının olacağını, erken geldiğinde ise büyük bir kazancının olacağını, o zaman erken getirilen her gün için 10 bin dolar bonus vermesini önerdim. Yük tam 3,5 gün erken geldi ve 35 bin dolar bonus aldık. Zamana karşı yarışan müşterimiz bu bonusu vermekten mutluluk duydu. Bu olay kazan-kazan ilişkisine çok güzel bir örnek oluşturuyor.
 
EMRE ELDENER: 
“Proje lojistiği büyük oranda gabari dışı kabul edilen hacimli yüklerin taşımacılığı için kullanılıyor. Ancak bir tesisin yapımı için bir plan çerçevesinde 30 farklı ülkeden küçük çaptaki birçok parçanın tek bir yerde toplanması işi de proje lojistiğine girmektedir. Proje taşımacılığı bir projenin, tüm ihtiyaçlarının bir plan, program dahilinde gerçekleştirilebilmesidir. Çok ciddi bir yatırım, bilgi, tecrübe ve donanım gerektiren, operasyonel anlamda kimi zaman gabari dışı yükleri, kimi zaman çok fazla parçayı içeren, müşteriyle tam anlamıyla bir çözüm ortaklığını zorunlu kılan proje lojistiği, tüm bu yanlarıyla diğer taşıma modlarına göre bir üst segmentte yer almaktadır.” 
 
TARIK ATEŞ: 
“Rüzgar enerjisi projelerinin lojistik süreçlerine baktığımızda; gabari dışı yüklerin proje lojistiği bütçe maliyet oranı düzeyindedir. Operasyonun asıl büyük kısmını maliyetlerin de %40’ını küçük parçaların sevkiyatı oluşturmaktadır. Bu parçalar gözle görünmese de lojistik süreçleri doğru yönetilmezse çok büyük maliyetlere sebep olabilmekte, proje takviminde gecikmelere, hatta bu nedenle ceza almalara kadar götüren bir süreç yaratabilmektedir. Hava, kara, deniz yolu kullanılarak taşınan bu küçük parçaların lojistik süreçlerinin, incelenip, röntgen filminin çekilip, yeniden dizayn edilmesi gerekiyor.”  
 
 
ÖZGÜN YEŞİLÇİÇEK: 
“Mümkün olduğu kadar tedarik zinciri kırılmadan A’dan Z’ye tüm lojistik faaliyetlerin tek bir firmadan sağlanmasına özen gösteriyoruz. Taşıma şekli ve yükün gabari dışı olup olmamasından bağımsız olarak lojistik operasyonlar tek bir elden yönetildiğinde; tedarikçi de işe kısa sürede adapte oluyor, operasyon sırasında oluşabilecek tüm ihtiyaçlara anında cevap verebiliyor. Proje sonunda, başlangıçta öngördüğümüz ihtiyaçlara nazaran, eksiklikler kalsa bile onları da mevcut tedarikçilerimizle bitirmeye çalışıyoruz. Diğer yandan, proje kapsamlarını bölmeden, tek bir tedarikçiyle çalışmaya satın alma gözüyle baktığınızda, bizler için, ne kadar büyük bir satın alma hacmi o kadar iyi bir satın alma faaliyeti anlamına geliyor.” 
 
A.MERT KARAKAŞ: 
“İnşaat projelerinde lojistik oldukça meşakkatli ve karmaşık süreçler içeriyor. Rüzgar enerjisi projelerinde süreçler standartlaşmış durumda iken, biz limandan gübre fabrikasına, enerji santralinden hastaneye kadar çok farklı projelere imza attığımız için her projenin lojistik süreçleri de farklılık göstermekte. Bu nedenle lojistik süreçlerimiz oldukça hareketli. Her projede farklı heyecanlar yaşıyor, farklı bilgiler ediniyoruz.”
 



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat