TAŞIMACILIK SEKTÖRÜNDE DİJİTALLEŞME TRENDLERİ
04/12/2018 - 16:55:00
Yavuz ÖNER / KPMG Türkiye Taşımacılık Sektör Lideri
Nesnelerin interneti, yapay zeka ve büyük veri gibi konuların birçok farklı sektörün gündeminde detaylı olarak yer bulduğunu vurgulayan KPMG Türkiye Taşımacılık Sektör Lideri Yavuz Öner, “Otonom araçlardan blok zincirine lojistik şirketlerinin fayda sağlayabileceği birçok teknolojik gelişme mevcut. Günümüzde bir yüklemenin teslimat durumunu, GPS konumunu gözlemlemek ve kargo takibini yapmak lojistik şirketleri için bir yenilik değil. Ancak blok zincirinin kullanımıyla birlikte bu hizmetler lojistik şirketlerinin mevcut müşterilerinin yanı sıra diğer ticaret ortaklarının da kullanımına açılabilecek” dedi.
1- Robotik süreç otomasyonu (RPA) ve dijital işgücü neyi ifade ediyor?
Robotik süreç otomasyonu (RPA) kavramı, iki farklı otomasyon türü olarak değerlendirilebilir. İlki rutin ofis çalışmasının otomasyonu, ikincisi ise yapay zeka (AI) gibi araçlarla akıllı süreçlerin otomasyonu. Rutin ofis iş otomasyonunun etkinliği birçok küresel uygulamayla operasyonel olarak onaylandı ve artık günlük iş rutininde yerini aldı. RPA sayesinde çalışanlar, tekrar eden rutin işleri dijital iş gücüne devrederek, daha sofistike ve katma değerli işlere odaklanabilirler.
2- Lojistik şirketleri RPA’dan nasıl fayda sağlayabilir?
Yapay zekayı iki kategoride açıklayabiliriz. İlki “işlevsel yapay zeka”, ikincisi ise “süper yapay zeka”. Günümüzde daha çok karşı karşıya olduğumuz şey işlevsel yapay zeka. Buna örnek olarak otomobilleri gösterebiliriz. İşlevsel yapay zekanın büyük bir konunun kısıtlı bir açısına hakim olduğu söylenebilir. “Süper yapay zeka” ise bir alandaki belirli görevleri veya bilgiyi üstlenerek başka bir alana transfer edebilir. Lojistik sektörüne bakıldığında, sektörde yeterince değerlendirilmeyen diğer bir konunun da tedarik zincirinin ürettiği büyük hacimli veriler olduğu görülüyor. Oluşturulan bu veri oldukça değerli ve bu veriyi doğru kullanmak lojistik şirketlerinin geleceğini belirleyebilir. Yapay zeka bu noktada önemli bir rol oynuyor. Lojistik şirketleri, hem fiziksel hem de artan bir şekilde dijital olarak bir ağa bağımlı. Bu şirketlerin ağlarının, yüksek hacimler, düşük marjlar ve net zaman sınırlamaları karşısında düzgün bir şekilde çalışması hayati önem taşıyor. Lojistik şirketleri, otonom araçlar ve robotlar gibi “süper yapay zeka” ürünü teknolojiler yerine daha küçük ölçekli otomasyon teknolojilerine odaklanarak, rutin işleri kısa vadede otomatikleştirebilir.
3- Blok zincirinin çalışma prensibi nasıl?
Bilgisayar ağlarından oluşan blok zinciri, işlem gerçekleştiren taraflar arasında kayıtları korumayı ve doğrulamayı amaçlarken, değişiklikler için güvenilir bir denetim izi sağlıyor. Bu konseptte verinin “dağıtılmış” olması, tek bir merkezi idare olmaksızın işlemlerin teyit edilip uygulanması anlamına geliyor. İşlemdeki tüm taraflar “nodlar” olarak bilinen bilgisayarlar kullanıyor ve bu nodlar ağ içerisinde bir teyit noktası işlevi görerek işlemleri doğrulayıp uygulamaya koyuyor. Bir satıcı ve alıcının mal ticareti için bir anlaşma imzaladığı ve bunu blok zincirine kaydettiği bir satın alma süreci düşünün. Taraflar sonrasında, ticaretin finansmanı, lojistik hizmetleri ve fatura ödemesi için anlaşmalarının kaydını bankalar ve lojistik şirketleriyle paylaşacak. Bu noktada tüm taraflar, alıcı ve satıcı arasındaki anlaşmadaki orijinal bilgiye güveniyor ve buna göre harekete geçiyor.
Blok zinciriyle ilgili olarak genel bir algı verinin tüm platform kullanıcıları tarafından erişilebilir olduğu yönünde. Ancak bu teknoloji, bir işlemin doğruluğunu ve orijinalliğini teyit eden noter nodlarının da devreye alınarak verinin yalnızca seçilen taraflarla paylaşılmasına da imkan sunuyor. Diğer teknolojiler, verinin yalnızca belirli taraflarca erişilebilir olması için veri şifreleme yöntemini kullanıyor. Blok zinciri, takip edilebilirlik ve şeffaflık aracılığıyla sağlanan yüksek veri güvenliği için talepten destek görüyor. Böylelikle blok zinciri teknolojisi hem tedarik zinciri tarafları hem de nihai tüketiciler arasında güvenin artmasını sağlıyor.
4- Blok zinciri lojistik ve taşımacılık sektörünü nasıl etkileyecek?
Lojistik şirketleri, blok zinciri sayesinde varış bilgisi, esas yükleme koşulları veya tüm ilgili taraflar için yaptırım uygulanan ülkelerin listesi dahil mevzuat uygulamalarına ilişkin temel bilgi kaynağı konumuna gelecek. Bu bilgi, dijital defter aracılığıyla kayıt altına alınacak ve değişmez bir denetim izi oluşturacak. Böylelikle işlemdeki taraflara, bilgiye, son gelişmelere ve sözleşmelere erişme ve doğrulama imkanı sunulacak.
5- Blok zincirinin işlemlerde şeffaflık sağlamanın yanı sıra ne gibi avantajları var?
Evrakların dijitalleştirilmesi, işlemlerdeki şeffaflığı artırmanın yanı sıra evrak mutabakatı ve onay süreçleri için dönüş süresini kısaltacak. Örneğin; bir lojistik şirketinin verdiği teslimat onayı alıcının bankasının satıcıya otomatik ödeme yapmasına imkan sunabilir; hatta “akıllı konteyner”deki koşulların anlaşılan parametrelere uygunluğunu teyit edebilir. Blok zinciri sayesinde, yükleme verileri artık sadece ve doğrudan müşterilerle paylaşılmayacak. Onun yerine veriler, dağıtılmış dijital defterde mevcut olacak ve bu verilerin farklı ticaret ortaklarına erişiminin ve görünürlüğünün etkin bir şekilde yönetilmesi gerekecek. Bu durum aynı zamanda, kamyon taşımacılığı şirketleri gibi nihai iş ortaklarının üreticilerle bilgi paylaşmasının sağlanması gerektiği anlamına gelebilir.
6- Forwarderların teknolojik gelişmelere karşı yaklaşımı nasıl?
Logistics Trend & Inside’ın uluslararası forwarderlar arasında yürüttüğü araştırmadan ortaya çıkan Gelişmekte Olan Forwarding Pazarı 2018 raporuna göre, forwarderlar kendileri için en çok fırsat yaratacak sektörler arasında sırasıyla e-ticaret, ileri teknoloji ürünleri, perakende, sağlık ve ilaç, otomotiv, yiyecek-içecek sektörlerini gösteriyor. Buna karşın, araştırmaya katılanların %54’ü yükleyicilerin taşıma faaliyetlerini entegre bir şekilde kendi bünyelerinde gerçekleştirmesini bir tehdit olarak algılıyor. Buna örnek olarak, Amazon ve Alibaba gibi büyük e-ticaret oyuncularının, taşımacılık faaliyetlerini kendi kontrollerine almasını gösterebiliriz.
Forwarderların büyük bir kısmı süreçlerin dijitalleştirilmesinin stratejileri açısından çok önemli olduğunu belirtiyor ve sistemlerini sayısallaştırmak için %30 oranında kendi sistemlerini kurmayı, %28'i mevcut sistemlerden yararlanmayı, 'i bu konuda ortaklığa gitmeyi ve 'sı ise şirket satın alma yolunu kullanmayı düşünüyor. Bugünkü forwarderların %74'ü teknolojik gelişmelerin getirdiği çalışma ortamlarının, değişimlerin farkında ve konuya ilgi gösteriyor.
7- Crowd Logistics nedir?
Crowd Logistics (Kitlesel Lojistik) hizmetlerin çoğunlukla şirket personeli olmayan kitleler tarafından verildiği bir iş modeli. Örneğin; Uber kitlesel lojistik iş modelini başarıyla harekete geçiren şirketler arasında gösterilebilir. Buna göre, kitledeki kişiler ya hizmet veriyor ya da hizmet talebinde bulunuyor. Bu iş modelinde aracı, koordinasyondan sorumlu ve iletişimi sağlayacak, ana veriyi yönetecek ve ödeme işlemlerini gerçekleştirecek bir IT platformu sunuyor. Kitlesel lojistik, paylaşım ekonomisi fikrine dayanıyor. Hafif bir aktif varlığı olan ve düşük sabit maliyetli bir iş modeli. İnovasyonun pazara sürüm süresinin kısa olması ve müşteriyle iletişimde yeni yöntemler sağlaması da diğer faydaları arasında gösterilebilir.
8- Dijitalleşme B2C ve B2B yüklemelerini nasıl etkiliyor?
B2C (işletmeden tüketiciye) ve e-ticaret yüklemeleri uluslararası piyasalarda büyüme motoru işlevini sürdürüyor. Hatta B2C çoğu piyasada B2B’den daha fazla bir büyüme kaydetti. B2C’nin Kuzey Amerika ve Asya’da parsel hacmi açısından B2B’yi geçeceği tahmin ediliyor. B2C yüklemeleri, uluslararası e-ticaret hacmindeki ciddi artıştan destek alarak yıllık bazda ’lik bir artış gösteriyor. Diğer yandan, dijitalleşmeye paralel olarak evrak yüklemelerinde uluslararası ölçekte bir azalma gözleniyor ve bu eğilimde bir değişme beklenmiyor.
9- Teknolojik gelişmeler ışığında lojistik şirketleri nasıl aksiyon alabilir?
Dijitalleşmenin yükselişi, robotik süreç otomasyonu ve blok zinciri, paydaşlar arasında daha çok işbirliğini beraberinde getirecek ve sektör genelinde alınan inisiyatifler şeklinde gözlemlenecek. Bu gelişme Amerika ve Avrupa piyasalarında halihazırda yaşanıyor. Bu piyasalarda, veri paylaşımının ve dijitalleşmenin artması için üyeleri hazırlamak amacıyla BiTA (Taşımacılık Birliğinde Blok Zinciri) kuruldu. Lojistik şirketlerinin, müşterileriyle, ortaklarıyla, sektördeki diğer oyuncularla, finansörlerle ve hükümetlerle değer zincirleri arasında bilgi değişimi ve takibi yapmak için yeni ekosistemler keşfetmesi bekleniyor. Böylelikle şirketler, faaliyetlerine veri ve bilgi platform kabiliyetleri ekleyerek taşımacılık uzmanı konumlarını güçlendirebilir.
10- 2018 yılında lojistik sektörünün teknoloji açısından karşı karşıya olduğu riskler neler?
Hızla gelişen dijital teknolojiler, mevzuattaki değişiklikler ve küresel ekonomik belirsizlik mevcut risk haritasında göze çarpan etkenler arasında sayılabilir. 2018 yılının başından bu yana taşımacılık sektöründe gözlenen risklerden bir kısmını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
• Startup’lardan ve teknoloji devlerinden gelen rekabetin artması (büyük veri analitiği, otonom araçlar, 3 boyutlu yazıcılar). Bu şirketler yeni teknolojileri hayata geçirerek, platform temelli teslimat çözümleri üretiyorlar.
• Sistemlerin işleyişinde meydana gelebilecek aksamalar veya sorunlarla ilgili IT riskleri ya da siber güvenlik ihlalleri.
Özetle, şirketler yeni teknolojik gelişmelere ayak uyduramadığında veya risklere yönelik gerekli hazırlıkları yapmadığında rekabet güçleri olumsuz yönde etkilenebilir.